Akrobasi uçuşuna var mısınız?

Güncelleme Tarihi:

Akrobasi uçuşuna var mısınız
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 2009 00:00

Hayatınıza bir heyecan katmak isteseniz ne yapmak isterdiniz? Ben çocukken hep pilot olmak isterdim. Soruya da “uçmak” diye cevap verince, kendimi Çatalca Hezarfen Havaalanı’nda, bir akrobasi uçağının içinde buldum. Gusta Dark biraları, “Bir Değişiklik Yap” sloganıyla internet sitesi üzerinden bir kampanya düzenliyor. Şişeden çıkan cin misali, bu ve benzeri dileklerinizi gerçekleştiriyorlar.

Önce paraşütünüzü takıyorlar. Sonra iki kişilik akrobasi uçağının ön koltuğuna yerleşiyorsunuz. Arkadaki koltukta pilot oturuyor.
Uçağın içinde önlü-arkalı oturmanıza rağmen motor sesinden birbirinizi duymanız imkansız. O yüzden telsiz bağlantınız var, pilot bu telsiz bağlantısından size sürekli uçuş hakkında bilgiler veriyor.
Kabinin önünde bütün uçuşumuzu kayda alan bir mini kamera var. Uçuş sonrası bu kayıtları hatıra olsun diye size veriyorlar. Düşersek bari havalı olsun diye kameraya son bir öpücük yollayıp el sallıyorum. Gözümün önüne “işte gazetecinin son öpücüğü” haberleri geliyor.
Kuleden “kalkabilirsiniz” izninin gelmesiyle birlikte uçak saatte 200 mil hıza erişiyor ve tekerlekler yerden kesiliyor.
İşte o kalkış anı çok, çok, çok güzel. Yerle aranızdaki mesafe açıldıkça, kasıklarınıza tatlı bir ağrı giriyor, içiniz çekiliyor, bacak aranıza yükseklik korkusuyla orgazm arası bir duygu yerleşiyor.

İŞTE BENİM DÜNYAM

Birkaç saniye içinde artık 1000 feet’in üzerindeyiz. Yükseklik fobimi sanki aşağıda pistte bırakmışım gibi, eser yok. Pilot Ali İsmet Öztürk “İşte benim dünyam. Dünyama hoşgeldin” diyor telsizden. Benim nutkum tutulmuş, gittikçe küçülen havaalanına, piste, hemen yanındaki göle, aşağıda uzanan koskoca İstanbul’a bakıyorum.
Yukarıda birkaç tur attıktan sonra Kaptan “Manevralara başlıyoruz hazır mısın?” diye soruyor.
Siz siz olun, “değilim” deyin. Bir de ağzınızdan benim gibi fazla istekli bir “eveeeet” çıkarsa Ali Bey işi abartıyor.
Olaya ters taklayla giriyoruz. Uçak önce burnunu havaya kaldırıyor, sonra aynen sırtüstü pozisyonu alıyor, (bu sırada siz başaşağı ve avaz avazasınız) sonra çemberi tamamlayıp tekrar eski pozisyonuna dönüyor.

SÜPEEER, MUHTEŞEEEM!

“Nasıldı, her şey yolunda mı?”
- Harika kaptan! Her şey mükemmel, devam devam, diğer numaraları yapalım!
Ters takla, düz takla, yan gitme, öbür yan gitme, düz giderken burgu yapma, göle pike yapıp uçakla sürat motoru oynamaca... Ali Bey ne kadar numarası varsa arka arkaya sıralıyor. Ben avaz avaz “Süpeeer, muhteşeeem” gibi naralar atıyorum. Dönmekten, G yemekten içim dışıma çıkmış durumda ama kaptana söylemiyorum ki eğlence bitmesin.
Yine de her zevkin bir sonu var. “Süremiz doldu” anonsuyla kuleyle bağlantı kurup inişe geçiyoruz. Uçaktan inince bir süre sersemliğinizi üzerinizden atamıyorsunuz. Başınız dönüyor, içki içmişsiniz gibi yer ayağınızın altından kayıyor. Tek çaresi var, bol bol su içmek ve biraz oturup dinlenmek.

PARAŞÜT ZORUNLU

Bu uçuşa katılabilmeniz için en fazla 90 kilo olmanız gerek. Boyunuz da 190 santimi aşmamalı.
Paraşüt takmak zorunlu. Üstelik bunlar garantili paraşütler, açılmazsa iade edebiliyorsunuz!

Lüks restoranda bornoz-mayo modası

Düşünün. Nişantaşı’nda şık bir restoran...
Genç bir çift evlilik yıldönümünü kutluyor, bir işadamı Chateau Margaux eşliğinde yabancı misafirlerini ağırlıyor.
Karşıda apartmanlar... Bir hanım pencereden toz bezini silkeliyor, yan balkondaki emekli çift sokaktan geleni geçeni izliyor.
Olduğunuz yerden kalkacaksınız, herkesin içinde üstünüzü başınızı çıkaracaksınız, 80’lerde Banu Alkan filmlerindeki gibi havuzbaşında catwalk yapıp, cup diye suya atlayacaksınız.
Evet, zevkli ama siz yapabilir misiniz?
Ben yapamam.
Ama yapan var. Nişantaşı Maçka Caddesi’nde Hyatt Garden Oteli’nin Prime diye ultra-lüks bir restoranı var. Restoranın da bir havuzu. Perşembe akşamları saat 22.00’ye kadar bu havuza girmek serbest.
Yemek yiyen şık giyimli insanların arasında omzuna havlusunu atmış, bornozlu dolaşan tipler görüyorsunuz. Geçen gün bir hanım, bonesi ve eski tip dantel eldivenleriyle yüzmüş mesela. Yanında durmadan zıplayan çocuğun sıçrattığı sular masalara kadar geliyormuş.
Ama kimse rahatsız değil.
Restorana gelecek müşterilere bu durum önceden haber veriliyor, “Efendim bu gece havuz gecesi, yüzenler olabilir” diye uyarılıyor. Özellikle isteyen olursa, onlara havuzdan uzak bir masa veriliyor.
İlahi Hyatt! Daha neler göreceğiz bakalım...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!