Ajda Pekkan’dan gelen telefonla hayatı değişti

Güncelleme Tarihi:

Ajda Pekkan’dan gelen telefonla hayatı değişti
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 31, 2010 01:00

New York’ta klasik müzik eğitimi gören ismi Sina’nın hayatı Ajda Pekkan’dan gelen telefonla değişti. Rotasını değiştirip İstanbul’a geldi, albümünü çıkardı ve yıllardır çözmeyi ertelediği “şizofrenliği” aşıp “gerçeği” yaşamaya başlıyor. ışte genç sanatçının Elle sayfalarına yansıyan ilginç öyküsü...

Haberin Devamı

Müzik nasıl başladı? 

- Bir yılbaşı gecesiydi, altı yaşındaydım. Babaannemin evinde TRT1 açıktı ve sahneye Ajda Pekkan çıkmıştı. ışte o gün aşık oldum. Delirdim ve ne olduğunu bile anlamadan müziğe aşık oldum. O geceden sonra deli gibi şarkı söylemeye başladım.
                        
Ya müzik eğitimin? 

- Amerika başlangıç noktam. Canan Ergüder, şarkı söyleme isteğimi görünce beni Amerika’da bir müzik öğretmenine yönlendirmişti. Daha sonra yaz aylarında ıtalya’ya yaz okullarına gittim ve müzik üzerine kendimi geliştirdim. Daha çok klasik müzik üzerine çalışıyordum. Arada Ajda Pekkan’la haberleşiyorduk. Kafamın karışık olduğu bir dönemdi, “New York’ta mı kalayım, İstanbul’a mı döneyim?” diye düşünürken Ajda Pekkan bana “Gel!” deyince her şey değişti. Onun şan hocasıyla çalışmalarıma İstanbul’da devam ettim ve şimdi albümüm çıktı. Benim hikayem böyle işte...

New York’ta kaç sene yaşadın?

- Üç. Sürekli ev değiştirdim, neredeyse her bölgesinde yaşadım diyebilirim. 

BENİ ÖZÜME DÖNDÜREN EN BÜYÜK GÜÇ ODUR

Opera konusunda hangi düzeydesin?


- New York’taki eğitimime burada Leyla Demiriş’le devam ettim. Aryalar söyleyebiliyorum. Leyla Hanım çok sert ve sistematik bir hoca. Temeli öyle bir oturtuyor ki, ister rock, ister hip-hop, ister pop söyle; fark etmiyor. Baritonsan, sonuna kadar bariton olmalısın, forte söylemelisin. Bunlar için epey diyafram eğitimi gerekiyor. 3,5 sene aralıksız haftada üç kez, yaz dahil olmak üzere, hep Leyla Hanım’laydım.

Sen nesin?

- Baritonum.

Aslında Ajda Pekkan, senin bir anlamda kaderini değiştirdi.

- Kesinlikle. Beni özüme döndüren, söylemek istediğimi söyleten en büyük güç Ajda Pekkan’dır.

Yunan şarkıcı Maro Lytra’yla düet yaptın en son, değil mi?

- Evet, Maro Lytra’yla birlikte seksi ve sıcak bir klip çıktı ortaya. Maslak Venue’de çekildi.

Albümün adı ne?

- İsmi Sina.

KABUL EDİYORUM BEN NARSİSTİM

Ünlü isimlerle çalışıyorsun.


- Evet. Ceyda Balaban, Emre Ünal, Fotios Stefos, Toni Cottura, Ajda Pekkan ve Leyla Hanım... Toni, Busta Rhymes ve Pitbull gibi isimlerle çalışıyor ama asla prodüktörlük yapmıyor, ilk defa benim prodüktörlüğümü yaptı. Hep ilklerden gidiyorum ve çok mutluyum. Örneğin Emre’nin ilk erkek çekimiydim. Ayrıca ilk defa moda dışında bir çekim yapıyordu.

Bu ilk röportajın mı?

- Evet, albümle ilgili ilk röportajım. Sürekli ilkleri yaşıyorum.

Türkiye’de şarkıcılar arasından dinleyip de anında müziği kapattığın birileri var mı?

- Var öyle birileri ama kimseyi rencide etmek istemiyorum.

Kendinle ilgili sevmediğin yönlerin neler? Sabırsız mısındır? Başkası iyi bir şey yaptığı zaman kıskanır mısın?

- Öyle bir yanım yok. Ben kendimi seviyorum!

Fazla seviyorsun sanki... Hiç “Çok fazla seviyorum galiba kendimi” diye düşündün mü?

- “Fazla seviyorum” diye bir şey yoktur ki. Var mıdır? Narsistliğimi soruyorsan, narsistlik de var. Narsistim!

ROMANTİK BİR AŞIĞIM
 
Oscar Wilde, “Müzik insanı romantikleştiren bir olgu” demiş. Sen romantik misin?


- Evet, romantik bir aşığım.

Aşkı ve romantizmi tanımlaman gerekse, bunu hangi dilde, hangi şarkıyla yapardın?

- Aşkı kesinlikle Yunanca şarkı söyleyerek ifade etmek isterdim. Çünkü orada o aradığım masum sevgiye ulaşabiliyorum.

Peki bir opera salonundasın, karşında sadece bir tane koltuk var. O koltukta kim oturuyor?

- Çok riskli sorular bunlar. Çok seksi sorular soruyorsun. Cevap veriyorum: “Gülün hayaleti”nin orada oturmasını istiyorum.

Ne demek o? Açıklar mısın...

- Gülün hayaleti, birisi. Bir kişi. Onun hayaletinin o koltukta oturmasını isterdim.

Hayalet ama, öldürmüşsün yani...

- Yok daha öldürmedim. O, hayali olarak durmak zorunda hâlâ

AŞK HİÇ BİR ZAMAN İMKANSIZ DEĞİLDİR

İlk albümünü çıkartıyorsun, güzel bir başlangıç yaptın. Peki müzik olmasaydı nerede ne yapıyor olurdun?


- Ben aşığım. Kendimi ifade edecek bir yol bulurdum bir şekilde. şiir mesela, şair olabilirdim. Yazıyla kendimi ifade ederdim.

Yazarlıkla aç kalırdın inan bana. Müziği seçmekle hayatını kurtarmışsın. ıyi bir seçim olmuş. Biraz aşktan bahsedelim?

- Aşığım, aşıksın, aşık, aşığız, aşıksınız, aşıklar... Bu cevabın sonuna gülücük koy ve meseleyi bitir bence.

Peki aşk imkansızsa?

- Hiçbir zaman değildir.

Aşk insanlığın ilk duygusu bence. Fakat artık toplumlar, düzen ve sistem bu duyguyu pek yaşatmıyor, yaşatamıyor.

- Birbirini uyandıran ruhlar var. Ben aşka hâlâ inanıyorum. Sistem, düzen fark etmiyor. Aşk hiçbir şeyi tanımaz.

Tanımıyor ama bir şekilde bastırılıyor. Aşk artık yaşam savaşı veriyor. Ölüyor.

- Bence aşk her zaman yaşıyor.

Haberin Devamı

BİZLER SEVGİMİZDEN KORKUYORUZ
Kim gerçekten aşkı yaşabiliyor?
- Biriyle olmasa da, ben aşkı yaşıyorum. şu anda o burada ve sen onu görüyorsun. Benim yüzümde, her sözümde ve duygumda, o çıkıyor ama tutunamıyor. Aşk, bir ifade ve bir duygu. Sen yaşadığın sürece seninle yaşıyor. Aşk aslında insanın kendisi.
Kabul etmesi zor bir şey söylüyorsun.
- Kendini keşfetmek de çok zor bir şeydir.
Yaşamın içerisinde kendimize değil, hep başkalarına aşık oluyoruz ama...
- O başka bir şey; kendini arıyor da olabilirsin, kendine olan aşkı da arıyor olabilirsin. Aşk sensin. Bizler, sevgiden korkuyoruz, kendimizden korkuyoruz. Sevgiye inanırsan gerçek olursun. Çünkü sevgi sensin. Yoksa yalan dünyada yaşarsın.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!