11 Eylül'de hayatım değişti

Güncelleme Tarihi:

11 Eylülde hayatım değişti
Oluşturulma Tarihi: Nisan 24, 2013 09:15

Diziler, sinema filmleri derken bir sürpriz yaptı, albüm çıkardı. Sekiz yıllık konser ve müzikal maratonunun ardından “Elif” ismini verdiği ilk albümünü müzikseverlerin beğenisine sunan oyuncu Ayça Varlıer, bu alanda hayli hevesli ve heyecanlı.

Haberin Devamı

“Elif” albümü ne kadar sürede hazırlandı?       
  
- Sekiz sene önce tohumları atıldı. Mehmet Teoman’la bir yolculuğa girdik. Çeşitli yerlerde konserler verdik. Senfoni orkestralarında solistlik yaptım. Sonuçta “Elif” albümü oluştu.

Neden adı “Elif”?

- Çünkü göbek adım Elif. Bu kadar uğraşınca çocuğum gibi gördüm albümü, kendi adımı verdim. Çok da güzel bir isim. Aynı zamanda ilki ve başlangıcı ifade ediyor. Manidar bir tarafı da var her anlamda.

O zaman o sekiz senelik sürece antrenman süresi diyebiliriz değil mi? İkinci albüm sekiz sene sonra olmayacak herhalde...

- Yok canım! İnşallah sekiz sene sürmez ama şu anda bu albümün bir keyfini çıkarmak, konserler vermek istiyorum.

Bu yönünüzü de hiç belli etmediniz. Sizi sinema, dizi oyuncusu olarak tanıdık...

- Beni tanıyanlar ve çevremdekiler müzikallerde yer aldığımı biliyorlardı. Sekiz-dokuz yıldır konserler de veriyorum. Tabii albüm olmadığı için isme ulaşamıyorsunuz. Albüm bir köprü kurmuş oluyor. Benimki de bir köprü olacak inşallah.

AMERİKA’DAN 11 EYLÜL OLAYLARI YÜZÜNDEN DÖNDÜM

Amerika’da ve Rusya’da eğitim alan biri olarak Türkiye’de film sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?


- İlk geldiğimde pek değerlendiremiyordum. Çünkü buraya alışmak için bir süreçten geçmem gerekiyordu. Biraz karanlık dönemdi benim için.

Neden?

- 16 yaşında Amerika’ya gittim. Liseyi de, üniversiteyi de orada okudum. 10 yıllık bir süreçten sonra gelip de mesleğimi ana dilimde yapmak beni biraz zorladı. Ama atlattım. Sonuçta altyapım var, Türk’üm. Bir de dizi setlerinde çalışma saatleri çok zorlayıcı. Umarım şartlar çok daha insani boyutlara gelir. Canlar verdik. Sendikalar kuruldu ama devletin, bakanlıkların ilgilenmesi gerekiyor. Çünkü dizi sektörü, film sektörü artık dünyaya açıldı. Çok profesyonel olma yolundayız. Endüstri haline geldikten sonra bu şartlarda çalışılması çok yakışıksız.

Bizdeki oyuncuların en büyük hayali, Hollywood yapımlarında yer almak. Siz Amerika’da eğitim alırken neden orada kalıp bu işe devam etmeyi düşünmediniz?

- 11 Eylül olayları oldu. Benim Green Card’ım olmadı. 10 senenin sonunda çalışma vizesi alamadım. O kaotik döneme kurban gittim. Benim gibi birçok yabancı uyruklu öğrenci de vize sorunu yaşadı. Bir avukatım vardı, dava da açtık, olmadı. İllegal yöntemlerle kalmam gerekiyordu ama “Kalamam” dedim. Tırnaklarımla gelmişim, tırnaklarımla bu okulu kazanmışım. Ajansım da, menajerim de vardı. İş teklifleri de geliyordu. Oyuncuysanız ve yabancı uyrukluysanız, Green Card’a sahip olmanız gerekiyor. O yüzden Türkiye’ye geri döndüm; “Nasıl olsa bir gün geri dönerim” diye.

Nasıl olsa bir gün dönecek misiniz peki?

- Tabii dönerim, iş yaparım, neden olmasın?

SEBEPSİZ REDDETTİĞİ İÇİN SEYİRCİ ONDAN NEFRET ETTİ

Bu arada “Leyla’nın Evi” tiyatro oyunuyla ödüle doyamadınız. Kaç ödül oldu?


- Dört...

Geriye dönüp baktığınızda, “Behzat Ç’den ayrılmam doğru bir karardı” diyor musunuz?

- Evet, çok doğru bir karardı. İyi bir dizi ama rolüm çok iyi değildi.

Dizide Behzat Ç’nin evlilik teklifini kabul etmediğiniz için tepki aldınız mı? Ben internette çok tepkili mesajlar okumuştum sizinle ilgili...

- Behzat Ç. bir anti kahraman. Onu reddediyorsa karakter, bir sebebi olmalı. Bir sebebi olmadan reddettiği için seyirci ondan nefret etti. Üç boyutlu hale gelemedi bana yazılan o karakter. Onun ömrü o kadarmış. Ömrü uzun değilse bırakacaksınız. Ben de bıraktım. Dostlukla ayrıldık. Bazen bırakmak ve yolunuza devam etmek gerekiyor.

“Kumdan Kaleler” klibinizde de üç farklı kadını izledik. İnsan oyuncu olunca sadece şarkı söylemekle bitmiyor iş galiba...

- Doğru, üç farklı kadın var orada. Bazı masal kahramanlarına göndermeler yaptık; kendi kalesinin içinde bekleyen, kalesini ören Rapunzel. Arayan, keşfetmeye meraklı olan Alice Harikalar Diyarı’nın Alice’i. Üçüncü karakter de avcı pozisyonunda daha cesur, ne yaptığını bilen kadın görünümünde olan Kırmızı Başlıklı Kız’dı.

DÖNÜP TARİHE BAKMAK GEREK

Son sinema filminiz “Taş Mektep”ti. O atmosferi yaşamak nasıldı?


- Çok keyifliydi. Zaman zaman duygusal anlar yaşadım. Zaman zaman zevk duydum ve ders almanız gereken anlar yaşadık. Çok duygu yüklüydü. Sonuçta Sakarya Meydan Muharebesi.

Onun geri dönüşü nasıl oldu?

- Film bence kendini ispatladı. Okullara filmin izlenmesi için bir genelge gitti. Yazılı basında ilanı olmamasına rağmen bu da bir ilktir herhalde. Gişe filmi olmasına rağmen kendini ispatlayarak halkımızın her geçen gün sahip çıkması tabii ki beni mutlu ediyor. Vatan kolay kurulmadı. Dönüp tarihe bakmamız gerekiyor.

Haberin Devamı


TÜRKİYE’DE SITCOM YOK

Bence çok komik bir kadınsınız. Bir sitcom’da yer almak istemez misiniz?


- Türkiye’de sitcom yok. Benim kendimi görmek istediğim tarzda sitcom’lar pek yok. Bir tek Gülse Birsel bu işi çok iyi yapıyor. Matematiği çok kuvvetli. Yarattığı karakterler de çok iyi... Sitcom’un dışında romantik komedi tarzında bir diziyi kendime daha çok yakıştırıyorum, tabii eğer iyi yazılmışsa.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!