İşte maceraperest Türk gençliği!

Güncelleme Tarihi:

İşte maceraperest Türk gençliği
Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Serdar Kılıç, Sinan Saran, Kenan Saran ve Zeynep Atabay hayatlarının en ilginç deneyimini yaşayacaklar iki ay sonra. Tam bir yıldır hazırlanıyorlar. Her gün spor salonunda buluşup spor yapıyorlar. Haftasonlarında Belgrad Ormanı’na gidiyor, Ballıkayalar'da dağcılık antrenmanı yapıyor, Boğaz'da kano kullanıyorlar. Hepsinin ayrı ayrı işi gücü var. Neden böyle bir şey yapıyorsunuz diye sorduğum zaman hepsinin ortak cevabı ‘‘Kendi sınırlarımızı ölçmek’’.

Sinan ve Kenan kardeş. Babaları Türk, anneleri Amerikalı. Sporculukları biraz da Amerikan okullarında okumaktan geliyor. Takımın kaptanı Serdar ise doğuştan sporcu. Allah onu sporcu olsun diye yaratmış. ‘‘Ne bekliyorsunuz döndükten sonra’’ diye soruyorum ‘‘bilmiyoruz’’ diyorlar. ‘‘Belki de dünya görüşüm değişecek, belki de bambaşka bir felsefeyle döneceğim’’ diyor Serdar.

Fiziksel dayanıklılık şart

Yarışmanın en önemli özelliği fiziksel dayanıklılık. ‘‘Önce ayaklar pes ediyor. Yürümekten ayaklarda yaralar açılıyor. Nasıl çorap giyilmesi gerektiğini, hangi ayakkabının sana uygun olduğunu çok önceden bilmelisin’’ diyor Kenan. Tüm malzemeler sırtlarında olacak. Bu da nereden bakarsanız 30-35 kilo demek. Yemeklerini de taşıyorlar. ‘‘Her öğün için bir kit hazırlıyoruz. Herkes onu yemek zorunda. Çok ince hesaplarla hazırlayacağız’’. Diğer önemli unsur strateji. Harita kullanıp kendi yollarını kendileri bulacaklar. Ancak fiziksel dayanıklılık bir şekilde hesaplanıyor. Hesaplanamayan psikolojik dayanıklılık. ‘‘Bazı takımlar komando ya da profesyonel dağcı oldukları halde bitiremiyorlar. Çünkü psikolojileri çöküyor. Ve yola devam edemiyorlar’’ diyor Serdar.

Takımların sadece erkek ya da kadından oluşması yasak. En az bir tane karşı cinsten bir üye olması gerekiyor. Kız olarak iki kişiyle çalışmışlar. ‘‘Erkek bulmak kolay, ama kız bulmak gerçekten zor. Biri sakatlanırsa diye hem Zeynep hem de benim kız arkadaşım antrenman yaptı’’ diyor Serdar.

Ucunda 100 bin dolarlık bir ödül de olsa amaçları kazanmak değil, etabı 12 günde bitirmiş olmak. Sponsorları Ericsson. ‘‘Katılım ücreti, malzeme ve ulaşım 50 bin dolara mal oluyor. Sponsorsuz olacak bir şey değil’’ diyorlar. Yarışmayı bitirmeyi kendileri için istiyorlar ama farklı bir projeleri daha var. O da depremzeler için yardım toplamak. ‘‘Diğer ekiplerin sponsorlarıyla konuşuyoruz. Kim ne kadar verebilirse verecek. Sanırım en iyi ödül de bizim için bu yardım kampanyasının başarısı olacak’’ diyor Serdar Kılıç.

Serdar Kılıç

30 yaşında. Bekar ama yakında sözlenecek. Takımın kaptanı. ODTÜ'de önce jeoloji mühendisliği okuyor ama bırakıyor. Sonra Spor Akademisi’ne geçiyor. Spor Yöneticiliği üzerine master yapıyor. Spora ne zaman başladığını hatırlamıyor bile. Önce kayak yapıyor. Sonra basketbol oynuyor. Dağcılık, kano, trekking derken Camel Tropy'lere katılıyor. 1998'de Türkiye finalisti oluyor. Fransa'da yarışıyor. Navigasyonda şampiyon oluyor. Fiziksel ve psikolojik olarak yarışma için yeterli olduğunu düşünüyor. İş olarak spor salonlarında spor müdürlüğü yapıyor. Ama dönünce kendi işini kurmak istiyor.

Kenan Saran

28 yaşında. İsviçreli bir nişanlısı var. O da ağabeyi gibi Amerika'da okuyor. Berkley Üniversitesi’nde ekonomi siyasal bilgiler. Şimdi çeşitli branşlarda iş yapan kendi şirketini yönetiyor. Televizyon, tekstil, savunma sanayi işleri... Spor hayatı doğal olarak küçük yaşlarda başlıyor. Üniversiteyi de zaten futbol bursu ile okuyor. Amerikan milli takımında oynuyor. Ama sonra bir sakatlık geçiriyor ve futbolu bırakıyor. Şimdi dizinde üç tane vida var. ‘‘Ama bunun yarışmada beni etkileyeceğini zannetmiyorum. Ekip olarak birbirimizi uzun zamandan beri tanıyoruz. Zaten amacımız kazanmaktan çok etabı tamamlamak.’’

Sinan Saran

33 yaşında. O da bekar... Amerika'da fizik ve matematik okuyor. Okul bittikten sonra Amerikan Deniz Kuvvetlerine giriyor. Orada donanmanın uçaklarını kullanmasını öğreniyor ve pilot oluyor. Burada aynı zamanda topografi eğitimi alıyor. Sonra bırakıyor askerliği ve Türkiye'ye dönüyor. Şimdi Türk Hava Yolları'nda Airbus 340 pilotluğu yapıyor. Yani uzun uçuşların pilotu. Dört erkek kardeş oldukları için çocukluğundan beri spor yapıyor. ‘‘Dört kardeş sürekli spor yaptık. Amerika'da üniversitede okurken Amerikan Futbol Takımlarında oynadım. Silahlı Kuvvetler'de maraton ve triatlon yaptım. O yüzden böyle bir yarışmada kendime güveniyorum. Yarışmaya kendi dayanıklılığı ölçmek için giriyorum’’ diyor.

Zeynep Atabay

29 yaşında. Evli. Kimya Bölümü mezunu. Atabay İlaç Şirketi’nde kalite ve ihracat bölümünde çalışıyor. Babasıyla beraber yelkencilik yaparak spora başlıyor. Geçen sene Camel Trophy elemelerine katılıyor, ilk sekize giriyor. Kış sporları, su kayağı, surf, yelken yaptığı sporlar. 1999 triatlon şampiyonu. Kocası avukat. Bu tip sporlarla hiç ilgilenmiyor, sadece izliyor. Serdar Kılıç'la önceden tanışıyorlarsa da esas Camel Trophy’de yakınlaşmışlar. ‘‘Bir senedir hergün bu ekiple buluşuyoruz. Aile olduk’’ diyor.

Eco Challenge nedir?

İlk defa 1995 yılında Utah'da yapılan Eco-Challenge yarışması bu yıl beşinci kez 1-12 aralık 1999 tarihleri arasında Arjantin'in Patagonya bölgesinde yapılacak. Dört kişilik takımlardan oluşan ekipler aşılması güç buzlu vadi ve dağları, azgın nehirleri ve zorlu parkurları aşacaklar. Mekanik hiç bir aracın kullanılmadığı

500 km.lik yolculuk sırasında takımlar topografik harita kullanarak, tüm malzemelerini kendileri taşıyarak, ata binerek, dağlara tırmanarak 12 gün içerisinde bitiş noktasına ulaşmaya çalışacaklar. Dünyanın en zor doğa sporları yarışması olarak kabul edilen, hatta bazı takımların tamamlayamadığı Eco-Challenge'a bu yıl 32 ülkeden toplam 52 takım katılıyor. Çok sıkı kuralları bulunan yarışmada takım elemanlarının birinin sakatlanması durumunda yarışı bitiremeyecek duruma düşen takım yarış dışı kalıyor.

Takımlar kesinlikle birbirlerine yardımcı olamıyor. Bu arada hiç bir şekilde de doğaya çöp ve malzeme bırakamıyorlar. Bırakan diskalifiye oluyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!