Irak’ta 4 yeni silahla ‘Blitzkrieg’

Güncelleme Tarihi:

Irak’ta 4 yeni silahla ‘Blitzkrieg’
Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2003 15:36

Bütün dünyadan yoğun tepki almasına rağmen Irak’a saldırmaya kararlı olan Bush yönetimi, 2. Körfez Savaşı için özel kuvvetlere ve son sistem askeri teknolojiye dayanan yeni bir tür Alman ‘Blitzkrieg’i (yıldırım savaşı) hazırladı. Bush gizli tutulan 4 yeni silahla Irak’ı kısa sürede teslim almayı planlıyor.

BM denetçileri Irak’ta nükleer silah olduğunu gösterecek herhangi bir kanıt bulamamalarına rağmen, ABD, savaş hazırlıklarını hemen hemen tamamlamış durumda. Belli başlı hedefler ise, Bağdat’a 150 km. uzaklıkta, Irak Devlet Başkanı’nın sarayını çevreleyen göllerin içinde kazılmış yeraltı sığınakları olacak.

PLAZMA BOMBASI

Irak askerlerini hedef alıyor. Geniş bir yüzeydeki oksijeni emerek, insanların boğulmasına neden oluyor.



GRAFİT BOMBASI


Avcı uçaklarınca atılacak, amaç telekomünikasyon sistemi ve hava sahasının denetimini tam olarak ele geçirmek; elektrik üreten tesislere zarar vermeden elektrik üretimini durdurup her tür sinyal alışverişini kesmek.



ELEKTROMANYETİK BOMBA

Mikrodalga ile çalışıyor, hedefi elektronik tesisatlar, radarlar, haberleşme sistemleri, bilgisayarlar; şimşekten yüz kat daha etkili elektromanyetik bir alan oluşturup, yolunun üzerindeki tüm elektronik ekipmanı tahrip ediyor. Uçak, taşıt ve askerleri, mikrodalgayı etkisizleştiren giysi ve donanımlarla korumak mümkün.



NÜKLEER MİNİ-BOMBA

Amerikalılar bunu Güçlü Nükleer Toprak Delici (RNEP) nükleer bomba olarak nitelendiriyor. Amaç yeraltındaki hedefleri yok etmek.


Jöle ve C4

Cephanesi
aerosoldan farklı olarak, rüzgarlı havalarda bile havada dağılmayan çok daha yoğun, kimyasal açıdan nötr, karmaşık bir karışımdan oluşmuş bir tür jöleyle dolu. C4 kategorisinden patlayıcılar toprağa 500 m. mesafede reflektörler aracılığıyla çok daha simetrik bir şekilde patlayıp, 1 ila 3 km. çapı olan homojen bir kubbe oluşturuyorlar. Karışım, kubbe içinde ışıl ışıl parlayan mavi bir lazer aracılığıyla ateşleniyor; böylece mevcut oksijenin tümüyle kimyasal bir tepkime meydana geliyor.


İnsansız uçaklar devrede

İçerdikleri kameralar aracılığıyla anında bilgi ulaştırabilen insansız uçaklar karar sürecini de hızlandırıyorlar. Bu uçaklardan, kasım ayında Yemen’de ‘USS Cole’ firkateynine yapılan saldırının ardından yararlanılmıştı.



Plazma bombası


Tür: Havadaki oksijenle çalışıyor.

Hedeflediği yeri oksijensiz bırakıyor.

Hedef: Personel

Uçaktan
atılan bu korkunç bomba, geniş bir yüzeydeki oksijeni emerek, insanların boğulmasına neden oluyor. FuelAirExplosive ‘FAE’ türü ya da ilk kez Vietnam’da kullanılan ‘Cluster Bomb’ CBU 55-72 bombalarının modern bir versiyonu olan bu korkunç silahın temel ilkesi, topraktaki oksijeni emmek için yanıcı madde bulutu oluşturmak. Çöl Fırtınası Operasyonu sırasında Amerikan kuvvetleri modernize edilmiş ‘Cluster Bombaları’ CBU-72’ler kullandılar. Bunlardan her biri, etilen oksidiyle dolu bir tür metalik silindir olan üç cephane bırakıyor. Açılan silindir, yaklaşık 18 m.çapında ve 3 cm. kalınlığında bir aerosol bulutu yayıyor. Bu katman daha sonra toprağa 30 m. kala kapsül fitiliyle ateşleniyor. Ortaya çıkan basınç ve esinti madenlere, taşıtlara, uçaklara, sığınaklara ve insanlara karşı etkii oluyor. Ancak bu bombanın kullanımında en büyük zorluk, yanma işleminin tam olması için son derece düzgün bir aerosol katmanı elde etmek. İşte bu nedenle, Amerikalı kuvvetler Irak’la çatışma halinde daha modern bir versiyonunu kullanmayı planlıyorlar.


Tür: Şebekelerde kısa devre yaratıyor

Hedef: Elektrik şebekeleri



Avcı uçaklar tarafından elektrik üretim tesislerine atılıyor. Bomba toprağa 500 m. kala açılarak, mekik masuralarını andıran BLU-114/B adlı cephanelerden bırakıyor. Hedefin tam üzerinde patlayan ‘mekik masurası’, grafitle kaplı çok ince karbon ipliklerinden oluşmuş yumaklar yayıyor; bu yumaklar elektrik tesislerinin elektromanyetik yükü tarafından çekiliyorlar. Bunlar elektrik kablosuyla karşılaştıklarında karbonlu iplikler aşırı gerilim, kısa devre ve kirlilik yaratıyor. Ve böylece şebeke devre dışı kalıyor. Fransız elektrik dağıtım şirketi EPS’nin verilerine göre 1999 yılındaki savaş sırasında bu tür bir saldırının ardından Sırp topraklarının yüzde 70’i elektriksiz kaldı. Temizlikten sonra ise altyapılar yeniden kullanılır hale geliyor. Bu bombalar ölümcül olmasa da uzmanlar bu ince iplik yumaklarının insan sağlığını olumsuz etkilediğini, özellikle de solunum yollarına zarar verdiğini ifade ediyorlar.


Askeri ve siyasal analistlere ve savaşı inceleyen bilim otoritelerine göre, ABD Irak’ı işgal etmekte son derece kararlı. Böylece ABD, işgalle birlikte yeni bir askeri stratejiyi de başlatmış oluyor. Türkiye’den ikinci (veya birinci) cepheyi açmak için Ankara üzerinde yoğun baskı uygulayan ABD bu savaşta yeraltı ve yerüstü hedefleri daha önce bazılarını ilk biçimleriyle denediği, ancak bu süre içinde geliştirdiği ve daha korkunçlaştırdığı yeni silahlarla vuracak.

Dünyada çeşitli bilim dergileri hem ABD’nin bu yeni stratejisi hem de kullanmayı planladığı yeni silahlar hakkında elde ettikleri bilgileri ve ipuçları hakkında yayın yapmaya başladılar.

Fransız Science at Avenir dergisinin Aralık sayısında, ‘Irak’a yönelik saldırı planlarını aylar öncesinden gündeme getiren Pentagon, daha önceki Körfez Savaşı’ndan farklı bir savaş stratejisi üzerinde çalışıyor’ görüşü dile getirildi. Yazıda özetle şu görüşlere yer verildi ve kullanılacak yeni silahlar tanıtıldı:

1991 yılındaki savaşta geniş kapsamlı bir müttefik desteğiyle saldıran Washington yönetimi bu kez, sadece İngiliz askerlerinin takviyesiyle, Amerikan askeri gücünün başı çektiği bir saldırı öngörüyor. ABD, Saddam rejimini devirip Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye hazırlanırken, gözlemciler bu savaşla, 30’lu yıllardan beri gündemde olan Mitchell doktrininin de rafa kaldırılacağını belirtiyorlar.

Havadan stratejik hedeflerin bombalanmasını öngören Mitchell doktrini en son Yugoslavya’ya yönelik saldırılarda uygulanmış, ancak bu yöntemle Sırp askeri gücünde en ufak bir tahribata yol açamamıştı. Askeri uzmanlar bu stratejinin sadece sivil ve endüstri tesislerinin yok edilmesinde etkili olabileceğini kaydediyorlar.

Dört ‘yeni’ silah

İşte bu nedenle Mitchell doktrini bir ulus-devleti hedef alan savaşlarda etkili olsa da, Taliban ya da Saddam gibi rejimi devirmeyi amaçlayan müdahalelerde etkili olamıyor. Kaliforniya, Monterrey’deki Denizcilik Okulu’ndan profesör John Arquilla, en modern teknolojilerin bile uygun bir askeri doktrin çerçevesinde kullanılmadığı sürece sonucun felaket olacağını, bunun en çarpıcı örneğinin de Vietnam olduğunu söylüyor.

Afganistan’da uygulamaya konulan ve başarıya ulaşılan yeni ‘savaş kokteyli’, bombardıman uçaklarıyla irtibat halinde olan özel kuvvetlerin son derece sofistike silahlarla, hareket eden ya da dağınık haldeki hedefleri vurmalarını öngörüyor.

Amerikalılar hedeflerine ulaşabilmek için dört yeni silah geliştirdi.

İlk aşamada amaç telekomünikasyon sistemi ve hava sahasının denetimini tam olarak ele geçirmek; bu amaçla, daha önce Kosova’da kullanılan grafit bombaları, elektrik üreten tesislere zarar vermeden elektrik üretimini durdururken her tür sinyal alışverişinin kesilmesini sağlıyor. Vietnam’da kullanılan ve havadaki oksijenin patlatılmasını hedefleyen gizemli plazma bombaları bu kez daha ileri teknolojiyle donanmış bir halde devreye sokulacak.

‘Papatya toplayıcısı’ olarak adlandırılan Blu-82b bombaları da aynı kategorideki silahlar olarak değerlendiriliyor. Hiroşima’da kullanılanın binde biri kadar bir güce sahip olan, 7.5 ton ağırlığındaki bu bombalar öldürücü ışınları nedeniyle son derece tehlikeli silahlar sınıfında değerlendiriliyor; bombanın atılmasının yol açtığı gürültü çok uzak mesafelerden bile duyulabiliyor.

Gündemde olan bir diğer silah ise E bombası; bu bombanın özellikleri sır olarak saklanmasına rağmen Batı basınında yer alan yazılara göre, söz konusu bomba, bilgisayar ya da elektronik malzemelerle donanmış tesisleri (radarlar, başka alıcılar, telekomünikasyon v.b.) tahrip edecek son derece güçlü elektromanyetik sinyaller üretiyor.

Elektromanyetik sinyal

Güçlü elektromanyetik sinyaller yayma yöntemi, atom bombalarının yan etkileri araştırılırken gündeme geldi. Uzun menzilli (50 kilometre menzilli) nükleer bombalar, 3000 km’lik bir alanda bulunan tüm elektronik aygıtları etkileyebiliyorlar.

Bu bombalar bu özellikleriyle de topyekün bir savaş için elverişli olmalarına rağmen Irak savaşı için uygun görülmüyorlar. Öte yandan, çok daha kısa menzilli (300-400 m.) E bombalarının uygunluğu konusunda da ciddi kuşkular bulunuyor.

 ABD’nin diğer silahı ise, patlamadan önce yeraltı sığınaklarının çatısında 6-10 metrelik bir delik açabilen 1-5 kilotonluk taktik atom bombaları ya da diğer bir deyişle mini-nükleerler. Bu yeraltı sığınakları balistik füze modeli göz önüne alınarak inşa edildiklerinden, nükleer patlamalara karşı ne kadar dayanıklı oldukları teorik testlerle anlaşılmaya çalışılıyor. Mini nükleerlerin amacı, dalgalar halinde yayılan patlamanın şiddeti aracılığıyla hem sığınaktaki insanlar hem de malzemeler üzerinde yok edici bir etki yaratmak.

Gözlemciler, bu sığınakların vurulması halinde etrafa yayılacak olan radyoaktivite çok büyük boyutlara varacağından Bush yönetiminin ‘makul’ gerekçeler bulmak amacıyla Saddam Hüseyin’in nükleer programını ısrarla gündeme getirmeye çalıştığını kaydediyorlar.

Mini-nükleerlerin aynı zamanda Saddam Hüseyin’in elit askerleri olan Cumhuriyetçi muhafız ordusunun dağıtılması için de kullanılacağı ifade ediliyor.


Elektromanyetik bomba

Tür: Mikrodalga.

Hedef: Elektronik tesisatlar, radarlar, haberleşme

sistemleri, bilgisayarlar.



Bir nanosaniye içinde mikrodalgalı bomba ya da MFP (Magnetic Force Pulse), şimşekten yüz kat daha etkili elektromanyetik bir alan oluşturup, yolunun üzerindeki tüm elektronik ekipmanı tahrip ediyor. Menzili birkaç on metreden bir kilometreye kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Uçaklar, taşıtlar ve askerleri, mikrodalgayı etkisizleştiren giysi ve donanımlarla korumak mümkün.

Ancak bu bomba yeraltı sığınaklarını etkilemiyor. Elektronik bir aktivite belirlendiği zaman, Tomahawk ya da Storm Shadow füzeleriyle taşınan E bombaları atılıyor. Bu bombanın Amerikan versiyonu ‘kompresyonlu akım jeneratörü’ne (FCG) sahip: Mega-amper düzeyinde akım enjeksiyonuyla ultrafrekans bir tüp içinde manyetik bir alan oluşturuluyor. Hedeften birkaç yüz metre uzaklıkta bomba patlayıp enerjisini manyetik alana naklediyor.

Saniyeden daha kısa bir sürede de, terawatt (10 12 gücünde watt) elektromanyetik bir alan elde ediliyor. ‘Titreşen sanal katot’ ya da Vircator, mikrodalga frekansında çıkan elektron akımını mikrodalga frekansında titreştiriyor. Anten dalgayı hedefe yöneltiyor. E bombası Yugoslavya savaşında da Tomahawk füzeleriyle kullanıldı.

Bir başka versiyonu ise, savaş uçaklarına, gemilere, insansız uçaklara, kamyonlara yerleştiriliyor; hatta gelecekte, uçak reaktörü gibi bir elektrik kaynağıyla beslenen ‘Marx jeneratörü’ türü bir jeneratörün uydularına da yerleştirilmesi planlanıyor. Hedef vurulurken devre kapanıyor ve Vircator aracılığıyla mikrodalgalara dönüştürülen çok güçlü bir sinyal yayıyor. Bu bombanın tekrar tekrar (1000 kez) kullanılabilmesi önemli bir avantaj olarak görülüyor.

Bu silah sadece nesneleri hedef alıp insanları öldürmüyor. Ancak mikrodalgalı elektrik alanının saniyede birkaç kez yön değiştirmesi, biyolojik hücrelerin su moleküllerinin kaynaşmasına yol açarak pişme etkisi yaratabiliyor. İnsan üzerindeki etkileri ise mikrodalga demetinin gücüne bağlı.

Bira şişesi büyüklüğündeki, 10-15 metre menzilli mini versiyonunun ise Ruslar tarafından geliştirildiği sanılıyor. Moskova’da 23 Ekim’deki tiyatro baskını sırasında Çeçen eylemciler E mini bombasıyla etkisizleştirilmiş olabilir mi? Avustralya’da, Monash Üniversitesi’nde elektromanyetik silahlar uzmanı Carlo Kopp detonatörlerin elektrikli olması durumunda E bombasının her şeyi havaya uçurabileceğini belirterek şunları ekliyor:’Bu durumda Ruslar, Çeçen eylemcilerden çok daha korkunç bir patlamaya yol açabilirlerdi.’


Nükleer mini-bomba


Tür: Amerikalıların tanımıyla Güçlü Nükleer .

Toprak Delici (RNEP) nükleer bomba

Hedef: Yeraltındaki hedefler.



Gücü 1 ila 5 ton arasına değişen bu bomba, B2 bombardıman uçağından atıldığında, katı burnu (zayıflatılmış uranyum) sayesinde yerin altı metre altına girebiliyor. Başlığın geciktirilmiş nükleer patlaması art arda mikrodalga dalgaları yaratıp en sağlam yapılardan bile içeri sızabiliyor. GBU-28’den üç kat daha hafif ve on iki kat daha güçlü olan nükleer mini bomba, B61-11’in nükleer başlıklı versiyonu. Çok küçük bir hacimde bu derece büyük bir güç yaratabilmek için nükleer reaksiyonu ‘artırmak’ gerekiyor çünkü tam bir reaksiyon için gereken kritik kütleye ulaşılmamış olunuyor. Tetikleyici madde ise, iki yarıküre arasına yerleştirilmiş, plütonyum kalıpları içeren döteryumlu barut kabı. C4 patlayıcılarının simetrik infilakı iki yarı kürenin şokuna neden oluyor. Aynı anda harekete geçen döteryum buraya nötron akımı enjekte ediyor. İki kütle iç içe geçerken, plütonyum atomları parçalanıyor, nötronlar zincirleme reaksiyonu meydana getiriyor. Bu bomba zayıflatılmış uranyumlu başlığıyla, 17 Mart 1997’de Alaska’da denendi. Ölümcül bir bomba ve muhtemelen etrafa radyoaktivite yayıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!