Huysuz İhtiyar: Can ile Sergen

Güncelleme Tarihi:

Huysuz İhtiyar: Can ile Sergen
Oluşturulma Tarihi: Aralık 08, 1999 00:00

Oğuz ARAL
Haberin Devamı

Ben, Can Bartu'nun futbolunu çok severdim. Peşine bir sürü rakip oyuncuyu takıp taç çizgisine bir karış yakınlıkta bir top sürerdi ki, topa dokunabilene aşk olsun. Çalımını yiyen 10 dakika belini tutardı. Şimdi yazılarını da beğeniyorum. Futbolu değme antrenörlerden daha iyi biliyor. Hatta, Fener'in milyonlarca marka aldığı Arap Sülü Olare'nin sakat olduğunu seyreder seyretmez çakıp yazmıştı. Aylar sonra dediği de çıktı.

Ama Sergen'le ilgili dünkü yazısını okuyunca beni bir gülme tuttu.

Antrenman yapmayan Sergen'e onu çalıştıramayan antrenörüne ve ortadaki toz dumana seyirci kalan idarecilere veriştiriyordu.

Demek ki insan futbolcuyken başka yazıcıyken başka oluyor. Çünkü, Can'ın Sergen'le benzeşen yanları o kadar çok ki... Futbolcu Can, Başkan ve antrenör filan iplemez yanlarında püfür püfür sigara içerdi. Antrenmandan ve çalışmaktan hiç hoşlanmaz, hatta nefret bile ederdi. Bu nedenle İtalya'da bile Hamrin adında ikinci sınıf bir futbolcunun yedeğine düşmüştü. Koca Fiorentina yönetimiyle dişe diş çekişip dururdu.

Ama oynadığı zaman tribünleri havaya zıplatır, futbolu şair gibi oynardı.

Tabii, bugün futbol yazarı olan birçok eski yıldız da Can'dan pek farklı değildi. Kamplarda sabaha dek süren poker partileri mi, yoksa şafakla evine dönen futbol ilahları mı istersiniz, hepsi bizde mevcuttu. Bazıları da pazartesi günü hastalanıverirdi. Ama yüce Mevla'mın bir hikmeti işte, cumartesi gecesi aniden iyileşiverir, pazar günü de sahaya çıkıp futbolunu oynardı. Hem de takır takır!..

Ama hiçbir zaman böylesine patırtılar çıkmazdı. Çünkü, o yıllarda gazetelerde her gün doldurulacak üçer, beşer futbol sayfaları yoktu. Her gazetede beş on tane futbol yazarı da yoktu. Dolayısıyla bu kadar gürültü çıkmaz, pire deve olmaz, öküzün altında buzağı aranmazdı.

Şimdi sizlerden minik bir ricam var can kardeşlerim, yazar arkadaşlarım... Hatta, rica bile değil sizlere yalvarıyorum!.. Ne olur, bu delikanlılara kıymayın!.. Kendi dönemlerinizi anımsayıp daha adil, daha hoşgörülü olun. Onların çoğu daha ham halat çocuklar. Onları en iyi sizler anlayabilirsiniz. Onlar, en çok sizin anlayışınıza ve şefkatinize muhtaç sanırım.

Sergen gibi didiklenip dışlanmanın beteri Hakan'ın da başına gelmişti. Hakan dayanmasa, Fatih Terim direnmese şimdi Milli Takımı'mızda Hakan Şükür diye bir futbolcu yoktu!.. Hakan olmayınca cümbür cemaat pek mi mutlu olacaktık?..

Artık yıldızlar, sizin zamanınızdaki gibi pıtırak misali ağaçlarda yetişmiyor.

Sizlere gösterilen hoşgörünün hiç olmazsa yarısını Sergen'e de gösterin. Çünkü, hálá Turgay'ların, Metin Oktay'ların, Can'ların, Lefter'lerin, Ziya’ların Sanlı'ların, Vedat'ların, Şükrü'lerin ve hatta Beton Mustafa'ların hasretini çekmekteyim.

Urun bre gavura!..

Erzurum ilimizin iki takımı futbol oynamak niyetiyle sahaya çıkmışlar. (Sanırım biri Köy Hizmetleri Spor'du.) Ama futbol filan oynadıkları yok. Ortada zaten top da yok. Dadaşlar, Moskof gavuruna dalar gibi birbirlerine dalmışlar ki kelle düşürmecesine!.. Tekmeler, yumruklar havada domdom kurşunu gibi vızır vızır uçuşmakta. Kaşlar gözler patlıyor, kafalar kırılıyor, kemik sesleri izlediğim TRT televizyonundan bile duyuluyor.

Futbolcular cenge tutuşmuşken seyirciler boş duracak değil ya... Onlar da tribünde birbirlerini telef etmekte. Bir ara futbolculardan biri koşup korner bayrağını yerden söktü. Sopanın sivri tarafını bir sipahi edasıyla öne doğrultup dıgıdık dıgıdık dörtnala saldırıya geçti. Arkada kalan bayrak da bir güzel dalgalanmakta. Sanırsın ki Ulubatlı Hasan küffar kalesine sancak dikecek.

*

Bunları izlerken aklım geçmişe kaydı. Şimdiki Çırağan Oteli'nin olduğu yerde Şeref Stadı vardı. Bir üçüncü küme maçında iki İstanbul takımının tarafları dövüşebilmek için aralarındaki parmak kalınlığındaki tel örgüleri elleriyle yırtmışlardı. Bu öfkeli güç karşısında ağzım açık kalmıştı. Tabii, sonra da bitkin düşene kadar birbirlerini paralamışlardı. Kayseri-Sıvas maçında 40'tan fazla insanımız ölmüştü.

Birçok ilde tabancayla, satırla, bıçakla bir alay maç cinayeti işlenmişti.

Bu savaşlar her hafta 3. lig ve amatör küme maçlarında hálá sürüp gidiyor.

Ama bizler gözümüzü sadece 1. lig balkonuna diktiğimiz için alt katlarda olan bitene Japon kalıyoruz.

*

Bu öfke ve saldırganlığın nedenini yıllardır düşünüp dururdum. Sonunda buldum sanırım.

Anadolu insanı Osmanlı devrinde İran'dan Arabistan'a, Kırım'dan Viyana'ya kadar tam 600 yıl dövüştü. Üç beş yılda bir küffar üstüne sefere çıktı. Savaşçılık bu 6 yüzyılda kanına, canına, genlerine işledi.

AMA SON 77 YILDIR SAVAŞAMADI!..

Savaş meydanında naralanıp ağız tadıyla topyekûn bir cenk edemedi. Şöyle, Moskof veya İngiliz gibi namına yakışan bir düşman bulamayınca da karşı futbol takımına cihat açtı.

Benim fikriyatıma göre, komşu bir devlete savaş ilan edip cenge tutuşmayınca bu futbol muharebelerimiz bitmez.

Aslında derdimiz dövüşüp yürek serinletmek.

Futbol bahane!..

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!