İnsanlık çok genç bir tür genetik olarak farklı türlere evrilme zamanı geldi!

Güncelleme Tarihi:

İnsanlık çok genç bir tür genetik olarak farklı türlere evrilme zamanı geldi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 26, 2005 21:11

Evrimsel perspektiften bakınca, insan davranışlarına ilişkin en şaşırtıcı olan, insanların, genetik olarak oldukça homojen bir yapıya sahip olmakla birlikte davranış, kültürel faaliyet ve lisan açısından çok büyük bir çeşitlilik sergilemesi oldu. İnsanın kültürel çeşitliliği inanılmayacak kadar geniştir.

İngiltere’de Reading Üniversitesi’nden evrim biyoloğu Mark Pagel, kendini bir bilim adamı olarak değil, yaşam hakkında farklı görüşleri olan bir düşünür olarak görüyor. Babunların cinsel yaşamlarından, insan vücudundaki kılların giderek azalmasına, dilin evriminden, insanların komşuluk ilişkilerine dek pek çok konuda ilginç görüşlere sahip olan Pagel, matematik ve istatistiği evrim ile birleştirerek evrim biyolojisine yepyeni bir araştırma yöntemi kazandırmış.

Son olarak University College London’dan antropolog Ruth Mace ile birlikte, insan topluluklarında kültürel farklılıklar gibi çok tartışmalı bir konu üzerinde çalışıyor. Pagel’e göre bu konuyu anlamak için farklı kültürleri farklı biyolojik türler olarak ele almak gerekiyor.

Discover dergisinin mayıs sayısındaki söyleşisinde, Pagel kültürel farklılıklara evrimin penceresinden bakıyor.

Çok az sayıda bilim adamının insan davranışlarına evrimin ve doğal seçilimin merceğinden bakmasını nasıl açıklıyorsunuz?

Pagel- İnsanlar kendilerini hep farklı görmüşlerdir. Beynimiz büyük olduğu için düşünme yeteneğine sahibiz. Ayrıca seçme özgürlüğü sayesinde, davranışlarımızın mekanik kuram ve fikirlerle tanımlanamayacağını sanırız. Ancak davranışlarımızın pek çoğu, hayvanlarınkinden pek de farklı değilmiş gibi duruyor.

Bu nasıl oluyor?

- Biz bölgelere sahip olan bir türüz. Eşimizi seçerken üreme başarısını garantileyecek özelliklere sahip olduğunu düşündüğümüz kişileri seçeriz. Çocuk sahibi oluruz ve bu çocuklara yatırım yaparız. Savaşırız. Yiyecek bulmak için çabalarız. Davranışlarımızın pek çoğunun hayvan davranışlarından farklı olmadığını söyleyebiliriz.

Bazı yönlerden farklı olmalıyız.

- Ayrıldığımız nokta kültürel davranışlarımızdır. Kültürel davranışlarımız kalıtsaldır, ancak bu kalıtsallık biyolojik değildir. Hayvanlarda bulunmayan bir özelliğimiz de, kültürel düzeydeki değişimlere uyum sağlama yeteneğimizdir. Hayvanlardan farklıyız, çünkü biz akıllıyız; yunuslar ve filler hakkında söylenenlere karşın, dünya üzerindeki tüm hayvanlardan daha akıllıyız. Bunun sayesinde konuşma becerisine sahibiz; birbirimizle sembolik düzeyde iletişim kurabiliyoruz.

İnsan davranışları hakkında öğrendiklerinizin içinde sizi en çok şaşırtan ne oldu?

- Evrimsel perspektiften bakınca, insan davranışlarına ilişkin öğrendiklerimin arasında beni en çok şaşırtan insanların, genetik olarak oldukça homojen bir yapıya sahip olmakla birlikte davranış, kültürel faaliyet ve lisan açısından çok büyük bir çeşitlilik sergilemesi oldu. İnsanın kültürel çeşitliliği inanılmayacak kadar geniştir.

İnsanlar kültürel alanda birbirinden niçin bu kadar farklı?

- İnsan gruplarının alt gruplara bölünmesine kaynakları kontrol altına alma arzusu yol açar. Tek bir kültürle yola çıkarız ve zaman içinde bu kültürün içinde yer alan bireyler çevreye yayılır. Bir noktada bireylerden bazıları, "Eğer bir araya gelip grup oluşturursak bir bölgeyi kontrol altına alıp kendi yolumuzu çizebiliriz" der. Bu aşamada ortaya iki grup çıkar. Bunlar aynı kaynaklar için rekabete başlarlar. Böylece bölgelerini ayırırlar. Bir anlamda kendi sınırlarını çizerek, "Bu sınırı aşmayın!" derler.

Diyorsunuz ki sınırlar bir kez çizildiği zaman gruplar farklılaşmaya başlıyor.

- Bu gruplar kendi inanç ve davranışlarında istedikleri yolu benimsemekte özgürdür. Bana kalırsa kültürlerin evriminde itici güç grupların bölünme arzusudur. Bu bölünme çevrenin izin verdiği noktaya kadar devam eder. Dünyada doğal zenginliklerin olduğu bölgelerde kültürel bölünmelere daha fazla rastlarız. Sözgelimi, tropiklerde bol miktarda biyokütle vardır. Dolayısıyla yemek için ve barınak yapmak için burada malzeme sıkıntısı çekilmez.

Bu şaşırtıcı değil. Kaynak açısından zengin bölgelerin daha fazla insanı barındırabilmesi normaldir.

- Bu çok net bir olgu gibi görünüyor, ancak burada kilit soru şu: İnsanoğlu bu bölgelerde niçin birbiriyle işbirliği yapan büyük bir grup kurmuyor? Niçin daha küçük gruplara bölünüyor? Bunların bölünmesinin altında iyi bir neden olmalı. Bu iyi neden de, doğa yeterince zengin olduğu için bireylerin tek başına yaşamasına izin verir nitelikte olduğu yönündedir. Dolayısıyla bu bireyler, grubun diğer üyeleri için kendi istek ve arzularından fedakarlık yapmak zorunda kalmadıklarını düşünürler.

Bugün durum farklı

Bugünlerde insanlar kültürel homojenizasyon Ğfarklı guruplar birleştikçe, küçük ve farklı kültürler ortadan kalkıyor- konusuna odaklanmış durumda. Bu olgunun nedeni nedir?

- Avrupa ile ilişki kurmadan önce Kuzey Amerika büyük bir olasılıkla 500 kültürel gruba bölünmüş durumdaydı. Avustralya’da en az 500-600 farklı kültürel grubun olduğunu sanıyorum. Bugün bu grupların pek çoğu yok olmuş. Başka bölgelerdeki gruplar da kaybolmuş. Şu andaki durum eskisinden çok farklı. İnsanoğlu ile ilgili en şaşırtıcı ve en güç anlaşılan şey, çok az sayıda insan tarafından yönetilen devasa gruplar kurma yeteneğidir ĞABD 290 milyon, İngiltere 60 milyon insan yaşıyor- .

Bugünkü durum, insan gruplarının kaynakları kontrol etmek amacıyla küçük gruplara bölündüğü fikri ile nasıl bağdaşıyor? Sanki burada bir çelişki varmış gibi duruyor.

- Bu sorunun kesin bir yanıtı olduğunu düşünmüyorum. Yalnızca İngiltere, Çin ve ABD gibi işlerliği olan geniş gruplarda, çevreyi küçük parçalara bölme gereksinimi, temel yiyecek ve barınma gereksinimini gideren ekonomiler tarafından ortadan kaldırılıyor.

Bazı ulusların, özel çıkar gruplarının, "Biz ortadaki pastadan yeterli payı alamıyoruz" diyerek şikayet etmelerine meydan bırakmadan büyümesinin nedeni de bu olabilir. Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra 15 ulus-devletinin ortaya çıktığını gördük. Bu da, Sovyetler Birliği’nin bu insanlara istediklerini veremediğini gösteriyor.

İnsanlarda keşfetme ve yeni bölgeler bulma arzusu hep vardır. Bunun altında daha fazla kaynak arama isteği yatıyor olabilir mi?

Süper sürtükler!

- Olabilir. Bazı hayvanlar yaşadıkları yeri terk edip dünyanın diğer bölgelerini keşfetme konusunda çok beceriklidir. Örnek olarak kuşları ve sıçanları gösterebiliriz. Sıçanlar dünyanın dört bir yanına dağılmışlardır. Evrim biyologları bu türlere süper-sürtük adını vermişlerdir. Bana kalırsa en büyük "sürtük" insan türüdür. Yaşadığı yeri sürekli olarak terk edip yeni yerler arayan diğer hayvanlar gibi, insanoğlu da daha iyi bir yaşamın peşinde dolaşıp durur.

Bütün bu hareketlilik kültürler arası farklılığı azaltan bir etmen olmuyor mu? Sürekli olarak sınırları aşan insanlar yeni gruplarla birleşerek daha büyük gruplar oluşturmuyorlar mı?

- Evet. Ancak bu hareketlilik yine de olması gerekenin altındadır. İnsanlar her nesilde tüm kültürleri birbirine karıştırma yeteneğine sahiptir. Herkes herkesle çiftleşip, aynı tip gıdalarla beslenebilir. Dolayısıyla bütün bu bölünmüşlüğü devam ettirmenin bir nedeni yoktur. Ama biz yine de bunu devam ettiriyoruz. İnsan kültürlerinin en muhteşem yönü, komşu kültürlerin istila tehditlerine karşın, çok güçlü olup, varlığını sürdürmesidir.

Kültürel bölünmüşlüğün nedenlerinden birinin yabancılardan çekinme içgüdüsü olduğunu söylemiştiniz. Bu doğru mu?

- İnsan kültürel grupları, farklı türlermiş gibi davranırlar. Bu özelliğin insanların psikolojik yapılarının çok derinlerinde yattığına inanıyorum. Aslında bu özelliğimizden dolayı gurur duyduğumuzu söyleyemem, ancak bu özelliğimizin farkında olmamız gerekiyor.

Farklı kültürel gruplar kendi içlerine kapanıp, dışarıya karşı sağlam duvarlar örüyorsa, insanlar genetik olarak nasıl bu kadar birbirinin aynı olabiliyor?

- Bizler çok genç bir türüz. Hepimiz 100.000 ile 300.000 yıl önce yaşamış az sayıda insandan türemiş olabiliriz. Şu anda ancak başlangıçtaki kalıplarının dışına çıkıyoruz. Bana kalırsa genetik olarak farklılaşmak için yeterli zamanımız olmadı.

Peki yeterli zamanımız olacak mı?

- Farklı türlere evrilmek için hazır olduğumuzu düşünebiliriz. Bu olasılığı yok saymamız için hiçbir neden yok. Ancak işi bu noktaya getirmedik. Bunun yerine kitle ulaşım araçları ile dünyanın dört bir yanına dağıldık. Sonuçta daha fazla homojenize olduk.

Farklı lisanların kaybolmasında bu karışmanın rolü var mı?

- Farklı lisanları kaybediyoruz, çünkü ekonomik ve politik olarak dominant Ğbaşat- kültürleri kapsayan çok az sayıda lisan var. Bu durumda herkes bu lisanları öğreniyor ve konuşuyor. Lisanların kaybolmasının bir nedeni de, daha fazla sayıda insanın birbiriyle karışması ve birbirleriyle nasıl konuşmaları gerektiği konusunda antlaşmaya varmaları. Bunun sonucunda bazı lisanların kaybolması kaçınılmaz oluyor.

Lisanların kaybolması özel ve farklı düşünce tarzlarının da yok olması anlamına gelmiyor mu?

- Eğer lisan beyni şekillendiriyorsa, kültürün ayrılmaz bir parçası olan lisan dünyayı farklı bir boyutta algılamamıza yol açabilir. Bazı lisanlar yok oluyorsa, dünyayı bu şekilde algılama boyutu da yok olacaktır.

Kültürler birleşip homojenize oldukça, hepimiz ileride birbirimize benzemez miyiz?

- Bu çok büyük bir olasılık.

Bu ne zaman gerçekleşir?

- Bunu kimsenin bildiğini sanmıyorum. İnsanları yeterince birbirine karıştırırsanız ve sınırlı miktarda seçenek sunarsanız, insanlar birbirleriyle eşleşmeye başlar. Ancak kültürel, finansal ve ekonomik seçenekler var olduğu müddetçe bu değişiklik epey zaman alabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!