GeriGündem İnsan geliÅŸiminde en önemli etken
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

İnsan geliÅŸiminde en önemli etken

Abone Olgoogle-news

Fosil kayıtlarına göre, atalarımız olan austrolopithecine’ler, 4 milyon yıl önce 2 ayak üzerinde yürümeye baÅŸladı. En eski insansılardan olan A. Afarensis (saÄŸda), ayakta kemer ile diz ve pelviste belirli karakteristiklere sahiptir. Ancak, uzun kollar, kısa bacaklar ve bükümlü ayak parmakları, bu insansıların bizim gibi yürümediÄŸini ve aÄŸaçlarda yaÅŸadığını gösteriyor. Dik yürümek için gereken ayak oranları ve pelvis ÅŸekli kendi cinsimiz olan Homo’da (solda) belirginleÅŸiyor.İnsan olmamızı ve bugüne ulaÅŸmamızı, beslenmenin yüzyıllar içindeki deÄŸiÅŸimi saÄŸladı. Ancak bugünkü saÄŸlık sorunlarımızın kaynağında da beslenme biçimimiz var, çünkü aldığımız kadar enerjiyi harcayamıyoruz. Enerji alımı ve tüketimi arasındaki dengesizlik, hastalıkların kaynağı.Atalarımızın besinlerden aldığı enerjiyi ve beslenmenin kalitesini arttırmaya yönelik geliÅŸmeleri, insanlığın en çok evrim geçirmesinde ve diÄŸer primatlardan ayrılmasında ana özelliklerden biri oldu. İki ayak üzerinde yürümemiz ve beyinlerimizin büyüklüğü, bizi diÄŸer insansılardan hızla ayırdı. Beyinlerimiz bir enerji oburu. Dinlenirken yetiÅŸkin bir insanın beyni, vücut enerjisinin yüzde 20 ila 25’ini alır. Bu oran insan olmayan primatlardaysa yüzde 8 ila 10’dur. Biz insanlar ilginç primatlarız. A) İki ayak üzerinde yürüyor, B) Devasa beyinler taşıyor ve C) Dünyanın her bir köşesine yayılıyoruz. Antropologlar ve biyologlar, bizi diÄŸerlerinden ayıran bu özelliklerimizi uzun süredir araÅŸtırıyor. Ayrıca, yıllar boyunca bu garipliklerin her birini açıklamaya çalışan birçok hipotez var. Ancak, insanlığa ait bu tuhaflıkların, aslında, beslenmeyle ilgili gerçekleÅŸen doÄŸal seleksiyonun bir sonucu olduÄŸunu gösteren kanıtlar artıyor. Yiyecek bulmanın zamanla deÄŸiÅŸimi, görünüşe göre insansı atalarımızı derinden etkilemiÅŸ. Bu nedenle, aslında yediklerimiz, zaman içinde, ‘bizi’ oluÅŸturmuÅŸtur.Primat atalarımızdan farklılaÅŸmamızın bir nedeni, aldığımız besinlerdir. Günümüzdeki insan topluluklarının beslenme tarzı, akrabalarımızdan kalori ve yiyecek bakımından daha zengindir. Atalarımızın beslenme alışkanlıkları, diÄŸer primatlardan neden ve ne zaman deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı? Dahası, modern insanların beslenme tarzı, eskilerden ne kadar farklılaÅŸtı?Hastalıklarımızın nedeniBilim uzun zamandır, insanların beslenme gereksinimlerinin evrimini inceliyor. 1985’te Emory Üniversitesi'nden S. Boyd Eaton ve Melvin J. Konner’ın ‘Yontma TaÅŸ Devrine ait Beslenme’ adlı çalışmaları ile yeni bir ufuk açılmıştı. Bilim adamları, günümüz toplumlarında yaygın olan obezlik, yüksek tansiyon, koroner kalp rahatsızlığı ve diyabet gibi kronik hastalıkların kaynağının, bugünkü ile ilkel atalarımızın beslenme tarzları arasında ortaya çıkan uyuÅŸmazlık olduÄŸunu öne sürüyor. Sonraki yıllarda, insanın beslenmesinin evrimine iliÅŸkin anlayış giderek ilerledi ve günümüzdeki ile ilkel toplulukların karşılaÅŸtırılmalı araÅŸtırmaları sayesinde daha detaylı bir resim elde edildi. İnsanların beslenme alışkanlıklarını deÄŸiÅŸimi, günümüzde saÄŸlıklı olmak için neler yemek gerektiÄŸini de netleÅŸtirebilir.Beslenme stratejisiBeslenmenin, insan evrimi üzerindeki etkilerini tam olarak belirlemek için, besinin bulunması, tüketimi ve biyolojik iÅŸlemlerde nasıl kullanıldığını bilmeliyiz; bunlar, bir organizmanın ekolojisinin en kritik noktalarını oluÅŸturur. Organizma ile çevre arasındaki enerji dinamiÄŸi, yani alınan enerjiye baÄŸlı olarak tüketilen enerji, yaÅŸam ve üremeye iliÅŸkin önemli uyumsal sonuçlar yaratır. Darwin’e göre zindeliÄŸin bu iki bileÅŸeni, canlının enerji stokunu paylaÅŸtırma tarzında kendini gösterir. Alınan enerji, bir canlıyı günlük yaÅŸamda canlı tutan enerjidir. Üretken enerjiyse, gelecek nesiller için döl yaratma ve büyütmeyle iliÅŸkilidir. Bu enerji, bizim gibi memeliler için annelerin hamilelik ve emzirme dönemlerinde de kullanılır.Canlıların yaÅŸadıkları ortam, bu enerjinin paylaÅŸtırılmasını etkiler. Sözgelimi, çetin ÅŸartlarda yaÅŸayanların enerji gereksinimleri daha da fazladır. Her ÅŸeye karşın tüm organizmaların hedefi aynıdır: türlerin sürekliliÄŸi için, üremeye yeterli gereksinimleri ayırmak. Böylece, canlıların enerjiyi bulma ve kullanma yöntemlerini inceleyerek, doÄŸal seleksiyonun evrimsel deÄŸiÅŸimi nasıl gerçekleÅŸtirdiÄŸini anlayabiliriz.İki ayaklı olmaİnsan olmayan primatlar, karada 4 ayaklarının üzerinde yürür. Bilim adamları, bu nedenle genel olarak insan ve ÅŸempanzelerin son ortak atasının da 4 ayak üzerinde yürüdüğünü kabul eder. Son ortak atanın ne zaman yaÅŸadığı tam olarak bilinmiyor, ancak insanları maymunlardan ayıran iki ayak üzerinde yürümeye ait izlere, 4 milyon yıl kadar önce Afrika’da yaÅŸayan, bilinen en ilkel tür Australopithecus’ta rastlanır. Atalarımızın neden iki ayak üzerinde yürümeye baÅŸladıklarıyla ilgili farklı çalışmalar var. Kent State Üniversitesi'nden C. Owen Lovejoy 1981’de, diÄŸer iki elin, çocukların ve yiyeceklerin taşınmasını saÄŸlamak için iki ayak üzerinde yürünmeye baÅŸlandığını öne sürdü. Indiana Üniversitesi'nden Kevin D. Hunt, iki ayak sayesinde önceden eriÅŸilemeyen yiyeceklerin alınabildiÄŸini savunuyor. John Moores Üniversitesi'nden Peter Wheeler ise, insanların Afrika güneÅŸine daha az maruz kalarak ve daha az yer iÅŸgal ederek vücut sıcaklığını daha iyi dengelediklerine inanıyor.İki ayak ekonomikBu liste daha da uzatılabilir, ancak gerçek olan, bu evrim için bir dizi etmenin rol oynadığıdır. William R. Leonard ve Marcia L. Robertson’ın çalışmalarına göreyse, iki ayakta harcanan enerji, dört ayak üzerinde yürümekten çok daha az. Canlılarda enerjiyi en fazla harcatan unsurlar, hayvanın ağırlığı ve yürüme hızıdır. Önemli bir saptamaysa, iki ayaklı hareketlerin, dört ayak üzerindeyken yapılanlardan çok daha ekonomik olduÄŸudur. Sözgelimi, dört ayaklılığın farklı bir tarzına sahip olan ÅŸempanzeler, hareket ettiklerinde, dört ayaklı bir hayvandan ĞörneÄŸin büyük bir köpekten- yüzde 35 daha fazla kalori yakar. Åžempanzeler, gorillalar ve maymunlar, sık ormanlarda yaÅŸarlardı ve yiyecek bulmak için 500 metre yürümeleri yeterliydi. Öte yandan ilk insansı evrimin büyük bir kısmı, yiyeceÄŸe çok az rastlanılan veya bulmak için 6 ila 8 kilometre yürümek gereken daha açık ormanlık ve çimenlik alanlarda gerçekleÅŸti. 5 ila 1.8 milyon yıl önce Pliyosen devrindeki iklim deÄŸiÅŸiklikleri de morfolojik deÄŸiÅŸimi ivmelendirdi. Afrika kıtası kurudukça, ormanların yerini çimler almaya ve yiyecekler de farklı alanlara yayılmaya baÅŸladı. İnsanlar bu dağınık yiyecek kaynaklarına ulaÅŸmak için fazla enerji harcamak zorunda kaldı. Bu nedenlerden ötürü de iki ayak üzerinde yürüme, enerji kazandıran ve insanın beslenme evriminin ilk önemli temeli olarak kabul edilebilir. İnsanlar, yürüyüş tarzlarını deÄŸiÅŸtirmenin ardından sıra ikinci aÅŸamaya geldi: beynin büyük oranlarda büyümesi. Fosil kayıtlarına göre Homo beyinleri, bundan iki milyon yıl önce yaÅŸayan Homo Habilis’te 600 santimetre küpten, 300 bin yıl sonra yaÅŸayan Homo erectus’larda 900 santimetre küpe çıkmıştır. H. erectus beyni, günümüz insanının beyin boyutlarına deÄŸil, ancak insan olmayan primatlarınkilere eriÅŸebilmiÅŸti (günümüz boyutları ortalama 1.350 santimetre küptür).Bu geliÅŸimi besinsel açıdan ele alırsak, iri beynimizle ilgili en ÅŸaşırtan olay harcadığı enerji miktarıdır. İnsan beyni vücut ağırlığına oranla, diÄŸer primatların beyinlerinden daha büyüktür, ama insan vücudunun toplam enerji ihtiyacı, aynı boyutlardaki memelilerden çok daha fazla deÄŸildir. Enerjimizin kaynaklarıBu nedenle biz insanlar, günlük enerji ‘bütçemizin’ çoÄŸunluÄŸunu doymak bilmeyen beynimize ayırırız. Gerçekteyse dinlenirken yetiÅŸkin bir insanın beyni, vücut enerjisinin yalnızca yüzde 20 ila 25’ini alır. Bu oran insan olmayan primatlardaysa yüzde 8 ila 10’dur.Çok fazla enerjiye gereksinim duyan bir beynin evrimleÅŸmesinin birçok nedeni vardır, ancak bunun gerçekleÅŸmesi için insansıların, kalori ve besin bakımından zengin bir beslenmeye baÅŸlamaları gerekiyordu.Colorado State Üniversitesi'nden Loren Cordain’e göre, günümüzdeki insanlar, enerjilerinin yüzde 40 ila 60’ını, süt, et gibi hayvansal besinlerden karşılıyor. Günümüzdeki ÅŸempanzelerse, kalorilerinin yalnızca yüzde 5 ila 7’si bu ürünlerden geliyor. Hayvansal gıdalar, bitkilere kıyasla kalori ve besin bakımından çok daha zengindir. Homo’ların, beyin geliÅŸimi için gerekli olan yüksek nitelikteki besinlere yönelimini baÅŸlatan unsur çevredir. Afrika’daki toprakların sürekli kuruması, insansıların ulaÅŸabildikleri yiyeceÄŸin hem miktarını hem de çeÅŸitliliÄŸini azalttı. Öte yandan otlakların çoÄŸalması, antilop ve ceylan gibi otlanan hayvanların sayılarında büyük artışa ve insansıların da bu hayvanlara yönelmesine neden oldu. Bunu ilk baÅŸlatan H. erectus oldu ve böylece yakalanan av hayvanları kendi aralarında paylaşıldı. Bu dönemde insansıların yaÅŸadıkları bölgelerde çok fazla kemik fosiline rastlanması ve etlerin, taÅŸ aletlerle parçalanmasına iliÅŸkin arkeolojik kanıtlar bulunuyor. Beslenmedeki bu deÄŸiÅŸimler, atalarımızı tamamen etobur hale dönüştürmedi, ancak mönüye hayvan gıdasının da katılması, insansıların beslenme tarzının sürekliliÄŸinin ve kalitesinin artmasında önemli katkı yaptı. Beslenme kalitesinin artması, insansıların beyninin büyümesini tam olarak açıklayamaz, ancak bu deÄŸiÅŸimin gerçekleÅŸmesinde etkili olduÄŸu bir gerçektir. Beynin ilk büyümesinin ardından, ardışık olaylar meydana geldi: büyük beyinler, karmaşık sosyal davranışları, bu davranışlar ileri avlanma taktiklerini ve geliÅŸmiÅŸ beslenmeyi, bu da beynin daha fazla evrimleÅŸmesini getirmiÅŸtir. H. erectusların 1.8 milyon yıl önce Afrika’daki evrimleri, insan evriminde 3. dönüm noktasını oluÅŸturdu: İnsansıların Afrika’yı terk etmeye baÅŸlaması. Afrika dışındaki en eski H. erectus bölgeleri Gürcistan ve Endonezya’da ortaya çıktı. Bu ‘seyahat tutkusu’nun temelinde yatan güdü ‘yiyecek’ olabilir.Canlıların tükettikleri besin, canlının yaÅŸaması için yeterli olan alanı da belirler. Etobur hayvanlar yaÅŸamak için, aynı büyüklükteki otoburlara oranla çok daha geniÅŸ bir alana ihtiyaç duyar, çünkü alan başına düşen enerjileri daha azdır. İri vücutlu ve hayvan besinlerine olan bağımlılığı giderek artan H. erectusun yerleÅŸtiÄŸi bölge, austrolopithecine’lerden 8 ila 10 kat daha büyüktü. İnsanlar, kuzey enlemlere doÄŸru göç ettiklerinde yeni besinsel zorluklarla karşılaÅŸtı. Avrupa’nın son buzul çaÄŸlarında yaÅŸamış olan Neandertaller, kutupsal iklimlere yerleÅŸen ilk insanlardı ve zor ÅŸartlarda hayatta kalmak için çok fazla kaloriye ihtiyaç duydular. Günümüz toplumlarıyla yapılan kıyaslamalar, bize Neandertallerin enerji gereksinimleri hakkında ipuçları verebilir. Sibirya’da yaÅŸayan Evenki toplulukları ve Inuit adlı Eskimoların duraÄŸan metabolizma hızları, sıcak iklimlerde yaÅŸayanlardan yüzde 15 daha fazladır. Yaklaşık 70 kilo ağırlığındaki bir Amerikan erkeÄŸinin günlük ihtiyacı 2 bin 600 kilokaloriyken, 55 kilo bir Evenki erkeÄŸinde bu deÄŸer 3 bine çıkar. Günümüz kuzey topluluklarını temel alırsak, Neandertallerin günlük 4 bin kilokaloriyle hayatta kalabildikleri çıkarsaması yapılabilir. GünümüzBeslenmenin niteliÄŸinin deÄŸiÅŸmesi, insan evrimini etkilemenin yanında, günümüzdeki nüfus artışında da anahtar rol oynadı. Yemek piÅŸirme, tarım ve gıda teknolojisindeki ilerlemeler, insanın beslenme kalitesini arttırdı. Sözgelimi, tarımdaki geliÅŸmeler sayesinde, az bulunan bitki türlerinin üretimi, sindirimi ve besinsel içeriÄŸi yükseldi. Bu teknoloji günümüzde daha ‘iyi’ meyve, sebze ve ekin elde etmek için genetik yapıyı deÄŸiÅŸtirmeyi de beraberinde getirdi. Benzer olarak, güç veren sıvı katkılar ve öğün yerine geçen yiyecekler, ‘az enerji harcayarak çok besin alabilme’ ilkesini baÅŸlatan atalarımızın alışkanlığının birer devamıdır. Hepsini bütün olarak ele alırsak, bu stratejinin iÅŸe yaradığını görebiliriz; insanlar hala var ve sayıları da giderek artıyor. SaÄŸlık sorunlarıÖte yandan, atalarımızın oluÅŸturduÄŸu enerji dinamiklerinden uzaklaÅŸma, dünya üzerindeki topluluklarda saÄŸlık sorunlarının doÄŸmasına neden oldu. GeliÅŸmekte olan ülkelerdeki kırsal bölgelerde yaÅŸayan çocuklar, düşük kaliteli beslenme nedeniyle, yetersiz fiziksel geliÅŸim gösteriyor ve bu çocuklar arasındaki erken ölüm oranı da giderek artıyor. GeliÅŸen ülkelerdeyse bunun tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Åžeker ve yaÄŸla doldurulan enerji veren gıdaların hem kolay bulunması hem de ucuz olması, bu toplumlardaki çocuk ve yetiÅŸkinler arasında obezlik oranını arttırdı. Yapılan araÅŸtırmalara göre, yetiÅŸkin ABD’lilerin neredeyse yarısı aşırı ÅŸiÅŸman veya obez. Yiyecek bulmak için çok az enerji harcayarak ve kaloriyle ‘şiÅŸirilmiş’ gıdaları yiyerek, kendi evrimimizin kurbanları olduk.Tek bir beslenme tarzına baÄŸlı olarak yaÅŸamaya alışık olmayan insan türü, kutuplardan Andlar’a kadar birçok farklı ekosistemde yaÅŸamayı baÅŸarmıştır. İnsan evriminin dönüm noktaları, farklı metabolik gereksinimlerimizi karşılayan bir beslenme için yarattığımız çeÅŸitli yöntemler ile enerji ve besinlerin etkililiÄŸinin arttırılması olmuÅŸtur. Kaynak: William R. Leonard; Scientific American, Aralık 2002Â
False