Futbolun Albert Camus'ları

Güncelleme Tarihi:

Futbolun Albert Camusları
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 26, 2012 00:44

Onlar sadece yeşil sahalardaki futbollarıyla, golleriyle, kurtarışlarıyla gönüllere taht kurmaz. İnsan içindeki duruşları onları daha asil yapar. İşte şöhretin tadıyla yetinmeyenlerin öyküsü...

Haberin Devamı

FUTBOLUN bazı yıldızları vardır ki onlar sadece topa girmez... Duyarlı olur. Şöhretin tadıyla yetinmez. Halka yakın, acılara ortak olur... Onlar sadece yeşil sahalardaki futbollarıyla, golleriyle, kurtarışlarıyla gönüllere taht kurmaz. İnsan içindeki duruşları onları daha asil yapar. G.Saray’ın efsane isimlerinden Metin Kurt’u kaybettik. O aykırı adam yukarıdaki tanımları karşılayan biriydi. Metin Kurt, futbolcunun sendikalı olması için ömrünü verdi. Şöhretli bir futbolcu olmasına rağmen mutluluğu halkın içinde keşfetmeye daha çok önem verdi. Ölümü bana “Kara Panter” Eusebio’nun bir sözünü anımsattı. Bundan 3 ay önce Lizbon’da, futbolun unutulmazlarından Eusebio ile konuşurken, “Efsane olmak nasıl bir duygudur?” diye sordum. O kısık gözlerini daha da kısarak verdiği yanıt tarihiydi benim için... “Efsane değil insanım.”

Haberin Devamı

10 bin çocuğu okuttu

İşte o ‘insan’lardan bir kaç örnek...

Ivan Zamorano... Şilili efsane futbolcu... Real Madrid ve Inter’de oynadı. La Liga’da gol kralı oldu... 2006’da Santiago’da yaptığım röportajda dillendirdiği şu çarpıcı ifadeler hala aklımda... “Futboldan yaklaşık 30 milyon dolar kazandım. Bu paranın üçte biriyle bizim yerli halktan 10 bin çocuğu ilkokuldan üniversite bitimine kadar okuttum. Bu 10 bin öğrencinin hiçbiri de yardımın benden geldiğini bilmez. Bana kalan parayla da ülkemin en zenginlerindenim. Ama öbür zenginliğimin tadı bambaşka...”
 
Oleg Blokhin... SSCB döneminin futbol efsanesi. Jübilesinden sonra bile futbolla yatıp kalktı. Ta ki ülkesi Ukrayna’da yaşanan turuncu devrime kadar... Devrimin dış destekli olduğuna kanaat getirerek “Zaman artık futbol değil siyaset zamanı” dedi ve milli takım hocalığından istifa etti. Tam 9 yıl parlamentoda ülkesi için kafa yordu. Onunla da konuşmuştum. “Öyle yapmasaydım çok mutsuz olurdum” demişti.

Sadece gol atmıyorlar

Romario... Pele’den sonra dünyanın en çok gol atan ikinci futbolcusu... Down sendromlu 6. çocuğu İvy’den sonra hayata küstü. Ancak çabuk toparlandı ve engelli çocuklar için siyasete girdi. milletvekili oldu.

Haberin Devamı

Futbolcuyken “Antrenmanlardan nefret ediyorum” diyen gol makinası, Brezilya parlamentosunun devamsızlığı olmayan tek ismi. Ve şimdilerde çok mutlu. Çünkü adını kısmen kızından alan bir yasanın onaylanmasında kilit rol oynadı. Yasa, yüzbinlerce engelliye özel devlet yardımı sağlıyor. Yasanın çıktığı gün “Şimdiye kadar binin üzerinde gol attım. Ama bugün attığım golü hiçbirine değişmem” dedi.

Pele... O da siyasette aktif rol aldı ve parlak kariyerini sadece ülkesinin çıkarlarına kullandı. 2014 Dünya Kupası ve 2016 Rio Olimpiyatları Brezilya’ya verildiyse bunda Pele’nin payı iyimser bir oranla yüzde 51’dir.

Davor Suker... Hırvatların futbol efsanesi... 98 Dünya Kupası’nın gol kralı... Jübileden sonra bir çok Avrupa takımının teknik direktörlük teklifiyle ilgilenmedi bile. Soluğu Zagreb’te aldı. Futbol akademisi açtı. Hırvatların yeni Suker’lerini, Prosineçki’lerini keşfediyor. Futboldan kazandıklarıyla... Bu arada 2 ay önce futbol federasyonu başkanı oldu. Bu yazıyı yazarken Suker’i aradım, “Akademiyi de başkanlığı da birlikte yürütüyorum” dedi... Bunlara daha bir çok isim eklenebilir. Onlar, futbolun Albert Camus’ları... Bakın Camus, hayatında futbolu nereye koyuyor: ’’Ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam futbola borçluyum. Çünkü topun hangi köşeden geleceğini asla bilemezdim.”

Haberin Devamı

Yokluktan kaleci

Camus tüberküloza yakalanmasa belki de büyük bir kaleci olarak tarihe geçecekti. Öğrencilik yıllarında Cezayir’deki futbol takımının çizgideki adamıydı. Peki neden kaleci? Yokluktan... Çünkü kalecinin ayakkabısı daha az yıpranıyor. Camus, futbolun anlamını yüksek perdeden ortaya koyuyor. Futbol, felsefeyi de insanlığı da ahlakı da içinde barındıran derin bir kültür. Yeter ki biz o kültürün aktörlerini golleri şampiyonlukları kadar sosyal hamleleriyle de bağrımıza basalım. Ama onlar da bize bu şansı versin!

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!