Frikik

Güncelleme Tarihi:

Frikik
Oluşturulma Tarihi: Kasım 08, 2000 00:00

Haberin Devamı

Kılıbık başkanlar

İZMİR Gücü Spor Vakfı'nın jüri toplantısında neler konuşuldu neler... Haberleri bugün bütün gazetelerde okuyacaksınız, ama ben ilginç diyalogları sizinle paylaşmak istedim. Şimdi sıkı durun. Göztepe Başkanı Hamdi Türkmen de, Altay Başkanı Mahmut Özgener de kılıbık...

Bu kanıya nasıl mı vardım? Anlatayım. İkisi de foto muhabirlerine poz vermeden önce bayrakları büyük bir ustalıkla katladı. Türkmen, ‘‘Aman hanımlar görmesin, yoksa evde çarşafları bize katlatırlar!’’ dese de, bayrak katlamadaki ustalığını hepimiz gördük. Özgener de, Türkmen'den aşağı kalmadı doğrusu. Belli ki o da tecrübeli. Türkmen'in, Altay bayrağıyla poz verirken nazlandığını, ama Özgener'in itiraz etmediğini de belirteyim...

Gelelim kılıbıklık konusundaki ikinci ipucuna... Göztepe, geçen hafta Altay yönetimini konuk etti. Siyah-beyazlılar altta kalır mı, onlar da hemen program hazırlamaya başladı. Ama gün konusunda tartışma çıktı. Ahmet Taşpınar, ‘‘Cuma veya cumartesi akşamı olsun’’ önerisini getirdi. Türkmen hemen karşı çıktı: ‘‘Hanımları kızdırmayalım. Başka bir akşam olsun.’’ Özgener ne dese beğenirsiniz: ‘‘Başkan, sen çok yaşa. Aynı şeyi söyleyecektim, ama dalga geçersiniz diye korktum.’’

Başkanların isteği üzerine dostluk yemeği, Play-Off'un kesinleşmesinden sonraya ertelendi... Oysa çok basit bir çözüm vardı, ama kimsenin aklına gelmedi. Dostluk yemeğine neden hanımları da çağırmıyorsunuz? Ne dersiniz, hoş olmaz mı?

NOSTALJI

ÇOCUKLUĞUNDAN beri siyah-beyazlı renklere, futbola sevdalıydı. 17 yaşında Altay'ın seçmelerine katıldı, rahmetli Halil Bıçakcı tarafından beğenildi, genç takıma alındı. Üç yıl sonra da (A) takım kadrosuna girmeyi başardı. İçi içine sığmıyordu. Ama şanssızlıklar yakasını hiç bırakmadı. Önce menisküs oldu, sonra da çapraz bağları koptu. O bacakla futbol oynaması imkansızdı. Ama yılmadı, antrenörlüğe yöneldi. Şimdi, formasını giymeye fırsat bulamadığı (A) takımın teknik patronu. Kim mi? Behiç Funda.

Mahcup ettiler

YILMAZ Vural, üç maçta üç galibiyet aldıktan sonra Denizlispor defansını yere göğe sığdıramamış, ‘‘Üç büyükler dahil Türkiye'nin en iyi savunması bizde’’ demişti. Horoz, o hafta Fenerbahçe'den beş yedi, El Saka kırmızı kart gördü, yedek kaleci Süleyman'a da iki maç ceza geldi. Bir hafta daha geçti. Bu kez İstanbulspor, Denizlispor'a hem de deplasmanda dört gol çaktı. Üstelik Yousef ile Badra da kart cezalı duruma düştü. Şu futbolcuların yaptığına bakın. Yılmaz Vural'ı nasıl da mahcup ettiler...

Sabır, sabır, ya sabır

TUĞRUL Taşkıngenç, KSK'ye 1986-87'de çifte kupa kazandıran ‘‘Efsane takım’’ın kaptanı. Şimdi Deniz Barçın yönetiminde asbaşkan. Elan Chalon randevusu öncesi uzun uzun sohbet ettik. ‘‘Marcus Webb'i alarak hata yapmadınız mı? Milicevic'i bile mumla arayacağız galiba’’ diye sordum. Yönetim boşluğunda çok zaman kaybettiklerini hatırlatan Taşkıngenç şöyle cevap verdi: ‘‘Piyasada (5) numara oynayacak kaliteli ABD'li kalmadı. Ya bir ay bekleyecektik ya da Webb'i getirecektik. Başka çaremiz yoktu. Geçmişi parlak, ama çok antrenmansız ve kilolu. Bir ay sonra zımba gibi olur.’’ Anlaşılan bu sezon Göksel'in, ‘‘Sabır, sabır, ya sabır’’ şarkısını ezberlemeye mahkumuz...

GÜLÜMSE

Terbiyesiz çocuk

ALİCAN çok terbiyesiz bir çocukmuş. Annesi ise son derece nazik bir hanım. Misafir hanımlar bir gün konken oynamaya gelmişler. Oğlunun yanlış hareketlerde bulunacağından korkan anne misafirlerine, ‘‘Alican terbiyesiz bir laf ederse, kalkıp gidiyormuş gibi yapın. Belki utanır’’ demiş. Misafirler de, ‘‘Tamam. Sen hiç merak etme’’ diye cevap vermiş.

Konken partisi başladıktan sonra Alican içeriye koşarak girip bağırmış:

‘‘Anne, anne! Limana bir gemi yanaştı, içinde bir sürü azgın denizci var. Etrafta kadın arıyorlar.’’ Misafir hanımlar hemen ayağa kalkıp, gider gibi yapmışlar. Alican yine atılmış: ‘‘Acele etmeyin... Daha bir hafta buradalar...’’

Yemleri yedi

ELAN Chalon maçı başladı, başlayacak... Cep telefonum çaldı. Fonda motor sesi, Foça'dan arayan Çağlayan Sueli nispet yapıyor: ‘‘Balıktan dönüyoruz. Teknenin hasılatı; 8 çipura, 25 mercan, 5 karagöz, 4 istavrit, 3 kolyoz. Küçük balıkları saymıyorum bile.’’

İki yıldır, ‘‘Hadi, balığa gidelim’’ diye tutturan Ahmet Diker'le ağzımızın suyu aktı. Büyük bir hevesle perşembe için program yaptık.

Ama uğursuzluk daha yolda başladı. Beni, Aksoy'dan alacak Ahmet, Tuna Pastanesi'nin önünde bekleyince ağaç oldum. Çağlayan'la birlikte gelen Ufuk Kartal'ın müzelik kablumbağası da yolda lastik patlattı. Foça'da teknesiyle denize açılacağımız balıkçı ‘‘Maymun Ayhan’’ı bir saat bekledik...

Çağlayan'a ‘‘vur’’ dedik, öldürmüş.. Yem olarak 80 selünez, 4 kilo da sardalye almış. Hava güzel, deniz pırıl pırıl, yem desen gani... ‘‘Denizde çipura bırakmayacağız’’ derken, balıkların hepsi toz olmuş... Bırakın çipurayı, isparoz bile yok. Çağlayan, ‘‘Ayağınız sıkıyor!’’ diye söyleniyor, Ahmet, ‘‘Eşime rezil oldum’’ diye ağlıyor, balıkçı da, ‘‘Bu akşam açız’’ diye dövünüyor... Dönüşte Ahmet ile ben, balıkhaneye uğrayıp, ‘‘tekir’’ alarak durumu kurtardık. Çağlayan'a da yem olarak aldığı 4 kilo sardalyeden kalanları yemek düştü...

BİR SOLUKTA

KURTHAN YILMAZ

Doğum tarihi, yeri:

15 Eylül 1969, Mersin

Boy, kilo:

1.75 cm, 69 kg

Kulübü:

Göztepe

Oynadığı takımlar:

Silifkespor, Mersin İdmanyurdu, Vanspor

Kaç kez milli oldu:

İki kere genç milli

Öğrenim durumu:

Çukurova Üniv. Beden Eğitimi ve Spor Bölümü

Medeni durumu:

Evli

Lakabı:

Kurt

Fobileri:

Yükseklik, bir yerde kapalı kalmak

Hobileri:

Maç seyretmek, sinema izlemek, müzik dinlemek

Parfümü:

Egoist

Arabası:

BMW

Beğendiği sanatçılar:

Candan Erçetin, Haluk Levent

Hangi takımı tutuyor:

Fenerbahçe

Beğendiği futbolcu:

Hakan Şükür (İnter)

Futbolcu olmasaydı ne olmak isterdi:

Pilot

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!