Biz dönerciler diplomat gibiyiz

Güncelleme Tarihi:

Biz dönerciler diplomat gibiyiz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2017 15:19

Döner imalatçısı Hanifi Aydın’ı herkes ‘Merkel’in Dönercisi’ olarak tanıyor. Kendi deyimiyle “Kafamda hiç yokken bir anda kendimi bu işte buldum” dediği döner imalatçılığını 25 yıldır başarıyla sürdürüyor. Bir dönem döner imalatçılarının kurduğu derneğin başkanlığını da yapan Aydın’a göre sektör dağınık, dıştan gelen saldırılarla ve içerde yapılan hatalarla yıpratılmak isteniyor... Hanifi Aydın on binlerce kişinin istihdam edildiği döner sektörü için düşündüğü çözüm yollarını Hürriyet’e anlattı.

Haberin Devamı

Biz dönerciler diplomat gibiyiz

ALMANYA maceranız nasıl başladı? Çalışma hayatından ticarete nasıl geçiş yaptınız? 

* Babam Berlin’de işçiydi. Ben 15 yaşındayken yanına aldı. Berlin’e 1977 yılında geldim. Kalabalık bir aileyiz. Altı kardeşiz. En büyükleri benim. Önce babamla yaşadık. Ardından kardeşlerim geldi. Üç yıl okula gittim. Daha sonra ayrıldım. Çalışıp babama yardım etmek durumundaydım. Bahçıvanlık yaptım. Havalandırma boruları üreten firmada çalıştım. Metal firmasına girdim. Daha çok kazanmak için sürekli iş değiştirdim. En son çiçekçide çalıştım. Burayı çok sevdim. Doğayla iç içeydim. İyi bir aile şirketiydi. Hem para kazanıyordum, hem sevdiğim bir işi yapıyordum. Kamyon kullanıyordum. Berlin’i geziyordum. Berlin o zaman şimdikinin yarısı kadardı, küçüktü.
Kamyonda dağıtım yaparken hep babam gibi çalışmama fikri zihnimi kurcalıyordu. “Babamdan daha iyi olmak zorundayım. Çalışıyoruz fakat sadece günü kurtarıyoruz. Hayatıma farklı yön vermek zorundayım” dedim. O gün ticaret yapma kararı verdim. Öyle de yaptım. Hiçbir planım ve tasarım yoktu. İşten ayrıldım. Bir ay dinlendim ve dinlenirken de ne yapacağımı düşündüm.
Bir döner imalathanesi şoför arıyordu. Benim iyi bir arkadaşım çalışıyordu orada. “Gel burada çalış, yolları biliyorsun” dedi. Ticaret planımı erteledim. Gittim çalıştım. Büfelere döner dağıtıyordum. Kafamda hiç yokken bir anda kendimi döner işinde buldum. Döneri ve imalathanelerini tanıdım. Cumartesi pazar demeden çalıştım. İyi para kazandım. İki yıl içinde para biriktirdim. Bu sırada Berlin Duvarı yıkıldı. İmkanlar genişledi. Çok büyük tecrübelere sahiptim. Ufkum gelişmişti. 1992 yılında kendi şirketimi kurdum. 15 bin mark ile işe atıldım.

Haberin Devamı

Biz dönerciler diplomat gibiyiz

Aslında oldukça düşük bir sermaye ile ticarete atılmışsınız? 

Haberin Devamı

* Evet gerçekten düşük bir rakam. Ama para her şey değil. Belki gerekli ama yeterli değil ticarette. Ticarette en önemli faktörler bilgi, ilişki ve tecrübe. Bunlar olunca küçük bir parayla da büyük işler yapabilirsiniz. Bilginiz ve ilişkileriniz iyi değilse, büyük paraları çok kısa sürede batırabilirsiniz. Ben de o dönemde iyi ilişkiler kurmuştum. Ama şimdi dönüp baktığımda büyük bir cesaret göstermişim. O dönemde el yordamıyla çalışmışız. Tabi çok yorucu ve yıpratıcı bir süreçti. Ailede sizden önce birileri ticarete atılmışsa işiniz kolaylaşıyor. Ama ilk sizseniz çok kolay olmuyor.
25 yılı geride bıraktınız. Şimdi dönüp baktığınızda ticarete atılmaktan memnun musunuz?
* Kesinle pişman değilim. Ama çok yorucu olduğunu söyleyebilirim. Şimdiki birikimim ve bilgim o dönemde olsaydı ve bu kadar zor geçeceğini bilseydim girmezdim. Farklı yönüyle ele alırdım. Ama kesinlikle pişman değilim. Maddi yanı bir tarafa, ticaret insanı çok geliştiriyor. Başka dünyalara götürüyor. Döner işi de çok zor ama bunu yaptığıma çok memnunum.
Döner sektörünün ne tür zorlukları var?
* Bir süre döner imalatçıları başkanlığı yaptım. Döner sektörü aslında çok hoş bir sektör. Ama zor da. Hoş tarafı şurada; döner satarken aslında kültürümüzü de tanıtıyoruz. Diplomat gibiyiz. Çünkü döneri gören ve yiyen Türkiye kültürüyle temas ediyor ve o kültüre dokunduğunu hissediyor. Bu anlamda bizim önemli bir sorumluluğumuz var. Zor tarafı ise dağınık bir sektör. Bu yüzden döner çok yıprandı. Ciddi bir birlik ve lobi olmadığı için en ufak bir olumsuzluk durumunda hedefe alınıyor. İddia ediyorum eğer başka bir sektör döner kadar yıpranıp hırpalansaydı biterdi. Oysa döner yıpranmıyor, aksine büyüyor. Dönere en büyük zararı da sektördekilerin verdiğini düşünüyorum. Dönerin kurumsal bir marka haline dönmesi gerekir. Bu dağınıklık sürdüğü sürece biz sektör olarak yıpranırız. Döneri bizler çok hırpaladık. Hoyratça davrandık. Hak ettiği yere gelmedi. Döner hacmi ve istihdamı yönüyle büyük. Süreklilik yönüyle bakarsak farklı düşünüyorum. Olumsuz bakıyorum. Neden? Çünkü genel anlamda kaliteye önem vererek çalışılmadı. Kısa vadeli düşünüyoruz. “Bir an evvel köşeyi dönelim” mantığıyla yapılıyor. Basit bir örnek; Almanya çapında 300’ün üzerinde imalathane olduğu söyleniyor. Ama bir araştırma yapılır ise bu 300 imalathanenin yüzde kaçının 20 ile 25 yıllık bir geçmişi var anlaşılır. Basit sebeplerden ya el ya da isim değiştiriyorlar. Sanki yeni bir şirketmiş gibi imaj çiziyorlar.
Alman enstitülerinin yaptığı incelemelerde döner hep temiz çıkmıştır. Enstitülerin çıkardığı laboratuvar sonuçlarını biz dışarıya yansıtamıyoruz. Çünkü lobi yönümüz güçlü değil.

Haberin Devamı

Biz dönerciler diplomat gibiyiz

Avrupa Türk Döner İmalatçıları Derneği Başkanlığı yaptınız. Ama sonra dernek üyeliğinden bile ayrıldınız. Ancak sizin başka derneklerde faaliyetlerde bulunduğunu biliyorum.

* Uzun süre söylediğiniz derneğe üye oldum. Başkanlık da yaptım. Sorumluluk üstlendim. Birçok toplantılar yaptık. Ancak en sonunda anladım ki boşa kürek çekiyoruz. Dernekte üye kalmamın bir yararının olmayacağını düşündüm. Çünkü toplantıda söz verenler, bakıyorsunuz odadan çıkınca sözlerini unutuyor. Bu yüzden dernek başkanlığını bıraktım. Dernek üyeliğinden de çıktım. Yararlı olmayacağımı bildiğim yerde kalmak istemedim. Tabi başka derneklerin yönetiminde de görev aldım. Hümanist İşadamları Derneği kurucu başkanlığı yapıyorum. Berlin Brandenburg Türkiye Toplumu’nda (TBB) sorumluluğum oldu. Ben sivil toplum kuruluşlarının öneminin büyük olduğunu düşünüyorum. Demokratik toplumlarda sivil toplum kuruluşlarının güçlü olması yönetimlerin daha adil ve demokrat olmasını sağladığını düşünüyorum. Ayrıca iyi işleyen derneklerin büyük işler yaptığını da biliyorum. TBB bunlardan biri. Hümanist İşadamları Derneği de bunun iyi bir örneği. Yuva projemiz var. Öğrencilere destek oluyoruz. Güneş enerjisi projemizi hayata geçirdik. Burada enerji üretiyoruz. Zamanım oldukça sivil toplum kuruluşlarına destek olmayı sürdüreceğim.
Merkel’in Dönercisi’ diye ün yaptınız. Bu unvanı nasıl aldınız?
* Sayın Başbakan Angela Merkel’in lideri olduğu CDU ve ‘kardeş partisi’ CSU’nun Federal Meclis Grubu her yıl Berlin’de Yaz Şenliği düzenliyor. Burada büyük ve dünyaca tanınmış firmalar stand kuruyor. Biz de 10 yıldır aralıksız şenlikte misafirlere döner ikram ediyoruz. Başbakan Merkel’in dönere ilgi göstermesinin, sektöre olumlu anlamda imaj sağladığını düşünüyorum. Hükümet üyesi bakanlar, müsteşarlar ve milletvekillerine her yıl döner ikram ediyoruz. Sayın Başbakan da döner standına her yıl uğruyor ve alıyor bıçağı eline döneri kesiyor. Yemeden de gitmiyor. Kimi şenliklerde yoğun program nedeniyle Başbakanımız diğer standları gezemiyor ama sıkışık programına rağmen döner standına uğruyor. Unvan bu yüzden geldi.

Haberin Devamı

Biz dönerciler diplomat gibiyiz

Bir yandan ticaret bir yandan topluma yönelik angajmanınız var. Aile ve özel hayat için zaman kalıyor mu?
* Canımı sıkan konu bu. Büyük oğlum Ozan’ın nasıl büyüdüğünü görmedim dersem abartmış olmam. Ancak küçük oğlum Cem’e çok zaman ayırdım. Onun açığını kapattım. Ticaretteki ilk yıllarımda tabi acemilik vardı. Öncelik başkaydı. Kim ne yaparsa yapsın ailesine öncelik vermesi gerekir. Ama maalesef bizlerin ilk dönemimiz böyle olmadı. Tabi bizler için -göçmen kökenlileri kast ediyorum- ne yaparsak yapalım, hangi alanda olursa olalım dezavantajlarımız var. Hayata eksiyle başlıyorsunuz. Bu tabi işin doğallığı. Ama şimdi çocuklarıma ve eşime zaman ayırıyorum. Birlikte sık sık tatile gidiyoruz. Birlikte tatil yaptığımız gibi ben arkadaşlarımla da ayrı tatile çıkıyorum. Doğayı çok seviyorum. Fethiye benim en sevdiğim yerlerden biri. Arkadaşlarla hem dağlarını gezdik, hem tekneyle o harika koylarını... Dağda ve denizde insan kendisini yaşıyor. İçe dönüyor. İş yoğunluğundan ve günlük stresten kaçıyor. Stres günümüzün en büyük belası. Herkese dağ ve açık denizlere açılmasını tavsiye ederim. Farklı ülkeleri gezmeyi seviyorum. Farklı kültürleri tanımak benim için önemli. Kültürel etkinlikleri kaçırmamaya özen gösteriyorum. Ama hayatımın önemli bölümü evde geçiyor.

Haberin Devamı

Biz dönerciler diplomat gibiyiz

 Sizi tanıyanlar eski radyolara olan ilginizi de biliyor. 

* Radyo benim çocukluğumda kalma önemli bir unsur. Babamla hayatıma girdi. Ben küçükken babamın getirdiği bir radyoyla ilgim başladı. Radyo dinlemeyi çok seviyorum. Beni çocukluğuma götürüyor. Ben radyo ile büyüyen kuşağa mensubum. Eski radyoları nerede bulsam satın alırım. Onları saklarım. Şimdilik 10-15 kadar çok eski radyom var. Bu sayıyı artırmayı düşünüyorum. Herkesin bir hobisi var. Benim de hobim eski radyolar...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!