Ali Atıf Bir: IMF bedenimizi elde edebilir ama ruhumuzu asla!

Güncelleme Tarihi:

Ali Atıf Bir: IMF bedenimizi elde edebilir ama ruhumuzu asla
Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2001 00:00


Ali ATIF BİR
Haberin Devamı

ACABA Türkiye'deki insanlara ‘‘Geçen ay bir milyar TL fazla paranız olsaydı ne yapardınız?’’ sorusu sorulsa ne yanıt verirlerdi?

Ekim 2000'de bu soru sorulduğunda alınan ilk 10 yanıt şöyle:

Döviz alır: % 11

Borçlarını öder: % 10

Evi, ailesi, kendisinin eksikliklerini gidermek için harcar: % 7

Bilgisayar alır: % 6

Bankaya yatırır: % 6

Tatil yapar: % 5

Araba almak için peşinata kullanır: % 4

Sadece harcar: % 3

Yatırım yapar: % 3

Mobilya alır: % 3

Aralık 2000'de ise aynı soruya alınan ilk 10 yanıt sıralaması şu hale gelmiş:

Evi, ailesi, kendisinin eksikliklerini gidermek için harcar: % 20

Borçlarını öder: % 18

Döviz alır: % 14

İşi için harcar: % 5

Sadece harcar: % 4

Borsaya yatırır: % 4

Geçinmeye harcar: % 4

Bankaya yatırır: % 4

Yatırım yapar: % 3

Faize yatırırdım: % 3

Ekim - Aralık sonuçları karşılaştırıldığında görülecektir ki, IMF yörüngesinde uygulanan ekonomik politikalar Türk halkının bedenini esir almış; onu borçlanma konusunda oldukça kamçılamış, satın alma duygularını körelterek biraz da olsa yatırıma yönlendirmiştir.

Yine Ekim 2000'de ‘‘Geçen ay arkadaşınızdan, akrabanızdan, tanıdığınızdan borç para, altın yada benzer birşey aldınız mı?’’ sorusuna ‘‘Evet’’ diyenlerin oranı % 24,9. Bu oran Aralık 2000'de % 34,9'a çıkmış. Yani, Ekim'den Aralık'a borç alanların sayısı % 10 artmış görünüyor.

Anlayacağınız sıkıntı büyük. Yukarıdaki sonuçlara göre, bu sıkıntıya rağmen birileri de birilerine hálá borç veriyor demektir. Biz Türkler, satın alma gücümüz körelmesine, biraz da olsa yatırım iştahımız kabarmasına rağmen, paramız değerleniyor falan demeden birbirimize borç vermeye devam ediyoruz.

IMF bedenlerimizi elde ediyor ama ruhumuzu asla!

NOT: Ekim 2000'den başlayarak PİAR TNS-Sofres ile işbirliği yaptık ve Trendpool adı verilen araştırmada ‘‘Geçen ay akraba, arkadaş,tanıdık, banka herhangi birinden borç para aldınız mı?’’ ve ‘‘1 milyar fazla paranız olsa ne yapardınız?’’ soruları bizim için sorulmaya başlandı. Trendpoll anketi her ay Türkiye kır-kent temsili 18 yaş üzeri 2000 kişi ile yüzyüze yapılan bir anket. Yukarıdaki sonuçlar bu araştırmadan elde edilen verilere dayanmaktadır. Veri analizinde yardımcı olan PİAR/ TNS'den Eda Çetin ve Ayşe Çelebi'ye, asistanlarım Kemal Suher ve Mine Şen'e teşekkür ederim.

Tüketicisini ortada bırakan ortada kalır

Geçen hafta Cumartesi, TV8'de reklamların perde arkasını anlatan Pack-Shot pogramını izlemek için televizyonun karşısına geçtim. Program izlerken on dakika olmuştu ki birden önce ses gitti. Koştum televizyona vurmaya başladım. Sonra aniden TV8 logosu girdi, haberler başladı.

Sandım, deprem oldu. Avizeye baktım, kıpırdamıyor. Birden ekranda Bayırdırlık Bakanı Koray Aydın'ı görünce ‘‘Tamam’’ dedim içimden ‘‘Bu sefer hazırlıklılar, depremi hisseder hissetmez evleri dağıtıyorlar.’’ Sonra dikkat ettim ki, TV8, Bolu'da yapılan deprem evleri dağıtım törenine canlı bağlanmış. Bir an TRT'yi mi izliyorum diye düşündüm. Hayır izlediğim TV8'di. TV8 ‘‘deprem evleri dağıtım törenini’’ her nedense(!) çok önemli bulup benim izlediğim programı ‘‘zart’’ diye sorgusuz sualsiz kesmişti. Hem de niye kestiğini söylemeden, izlediğim programın akibetinin ne olacağını belirtmeden.

Hevesim kursağımda öylece ortada kalakaldım! TV8'cilerin ne yaptıklarının çok farkında olduklarını sanmıyorum. Oysa orada, uzaklarda onları izleyen bir takım ‘‘meraklı’’ insanlar var ve onlar bu ‘‘meraklı’’ insanların bir takım gereksinimlerini karşılıyorlar. Eğer bu gereksinimi karşıladıklarını bilmiyorlarsa ne diye bu işe soyunuyorlar anlamıyorum.

Sattığı ürün ve tüketicisi arasındaki ilişkiyi anlamayan hiçbir kurum başarılı olamaz. Tüketicisini ortada bırakan gün gelir kendi ortada kalır!

İş Dünyası'nda kan davasına yer yoktur!

Bu hafta da dersiz topsuz yazılara devam etme gereği hissediyorum. Galiba bu dersiz topsuz yazılar yakında derli toplu yazılar haline gelecek.

Siemens'in ‘‘Kadın Bayi’’ temalı televizyon reklamları hızla devam ediyor. ‘‘Fujitsu-Siemens’’ bilgisayar, Sivamat XL derken, Siemens bayileri, meraklı ve kıskanç bayi Özkan'ın (onun Arçelik ya da Bosch bayisini temsil ettiğini sanırım anlamışsınızdır) ablası ve karısına dahi çekici gelmeye başladılar. Özkan ise karısı ve ablası tarafından aldatıldığı için oldukça üzgün. Kanımca, mizah dozunu biraz arttırmak Siemens reklamlarını daha izlenir ve beğenilir hale getirdi. Gelecek günler ne getirecek bakalım.

Osmanlı Bankası reklamları çok tutarlı bir çizgi izliyor. 24 saat hizmet verildiğini anlatmak için Baykuş'un kullanımı, hızlı internet bankacılığı anlatmak için Ağaçkakan'ın tıklamalarıyla benzeşim kurma, son derece zeki buluşlar ve başlangıçtaki Sincaplı filmi destekliyorlar. Anımsarsanız, Osmanlı Bankası'nın yeniden ‘‘ağaç’’la kendini özdeşleştirmesini yerinde bulmuş ancak Sincaplı filmi kısmı bir ilgisizlik nedeniyle eleştirmiştim. Şimdi taşlar yerine oturmaya başladı. ( * * * * * )

İş-Tim'in piyasaya giriş iletişim kampanyasında açıkhava reklamları ağırlıklı bir strateji izlemesini, kendisine birincil rakip olarak Turkcell yerine Telsim'i aldığına yorumlayanlar var. Bunun nedenini, Telsim'in sahipleriyle olan eski bir Sütaş hesabına bağlıyorlar. Yapmayın! Sütaş'a yapılan haksızlığı en ağır biçimde kınayanlardan biri de benim. İş dünyası kan davasını kaldırmaz. Soğukkanlı olmak ve sadece ‘‘rekabetin gerçeklerini’’ düşünmek gerekir. İş-Tim kendisini Turkcell'e göre konumlamalıdır, Telsim'e göre değil. Çünkü çoğunluk için referans noktası budur.

‘‘Halk Süt’’, dün bir bugün iki, reklamlarında ‘‘Gıda Uzmanı’’ olduğunu söylüyor. Kim oluyorsa.. Gıda uzmanlığı nereden geliyorsa... Buna ‘‘Halk’’ adına halkı aldatmak denir. Bir de bazıları ürünün markasını ‘‘Halk’’ koydun mu, herkes koşacak, ucuz diye onu alacak sanıyor. Buna da pazarlama cahilliği denir. ( * )

Citibank televizyon reklamları ‘‘Ne buldunsa koy’’ reklamları olmuş adeta. Reklamda o kadar çok görüntü var ki, neyin neyi anlatmak istediğini anlayana aşkolsun. Niye ‘‘Mission 1’’ İngilizce yazılmış onu da anlamak mümkün değil. Öğrenci bursuyla ‘‘başarıyı garantileyen çözümlerden’’ ne demek istediği kısmen anlaşılmaya başladı ama yeterli değil. Reklamda kazanmak için bir zamanda bir mesaj vermek gerekiyor. Bu reklamcılığın ilk ve en önemli kuralı... ( * * )

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!