Editör

Güncelleme Tarihi:

Editör
Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2004 22:15

Denizatının erkeği doğurur mu?

20
Mart Cumartesi günü yayınlanan 120. yayınınızın güzel olduğunu öncelikle belirtmek isterim. Fakat yayınınızın son bölümünde ‘Bilginizi test edin’ adlı soru kısmında 2. soruda bir hatanız olduğunu belirmek isterim. Bu soruda denizatının erkeğinin yavruladığını doğru seçenek olarak dile getirmişsiniz. Bu konuda toplumumuzda hep bir yanlış anlaşılma mevcuttur. Yani denizatının erkeklerinin yavrulaması gibi. Ama bu yanlış bir bilgidir. Bu yüzden doğru bilgiyi kısaca dile getirmek istedim.

Denizatları teleostei süperfamilyasına dahil bir kemikli balık türüdür. Fakat vücut şekilleri balığa benzemez. Vücut yüzeyleri plaklarla kaplıdır. Ağızları boru biçimindedir. Ventral yüzgeçleri mevcut değildir. Denizatlarında mimikri özelliği de vardır.

Denizatlarında çiftleşme sonucunda dişiler yumurta meydana getirirler. Daha sonra bu yumurtalarını erkeğin karın kısmında bulunan kese bölgesine bırakırlar. Gelişen, olgunlaşan yumurtalar bu keseden ergine benzer halde küçük bireyler olarak dışarıya çıkarlar. İşte bu olay sanki denizatının erkeğinin yavrulaması olarak algılanır. Gerçekte yavru yumurtaları dişi bireyler meydana getirir.

Denizatında en çok bilinen tür olarak Hippocampus hippocampus bilinmektedir. Bana bu konuda yayınınıza yer verdiğiniz için teşekkürlerimi iletirim. Tüm Hürriyet bilim çalışanlarına ve okurlarına hayatta sağlık mutluluk ve başarılar dilerim.

Hilmi Toprak

Celal Bayar Üniversitesi Biyoloji Bölümü

htoprak5@hotmail.com


1. Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi

"Yaşlılık"
yaşam sürecinin çocukluk, gençlik ve erişkinlik gibi doğal ve zorunlu bir dönemidir. Beklenen yaşam süresinin uzaması, tıbbi yeniliklerin sonucudur. "Yaşlanan dünyamızın yaşlanan insanlarının sağlık sorunları" konusundaki güncel yaklaşımları paylaşmak ve ülkemiz gerçeklerini tartışmak üzere Geriatri Derneği tarafından düzenlenen Geriatri 2004 ‘1. Ulusal Yaşlı Sağlığı’ kongresi 7-11 Nisan 2004 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirilecek. Konu ile ilgili ayrıntılar Geriatri Derneğinin www.geriatri.org adresindeki web sayfasında.

Çağdaş Hollanda Mimarlığı

2003
yılında prestijli, uluslararası birçok mimarlık ödülünün sahibi mimarların mimarlıkla ilgili düşüncelerini binlerce mimar, akademisyen ve öğrenciyle paylaşmasını sağlayan ARKIMEET konferansları nisan ayında Çağdaş Hollanda Mimarlığı'na evsahipliği yapıyor. "Çağdaş Hollanda Mimarlığı" konferans serisi, 6 Nisan 2004 Salı günü saat 19:00'da Harbiye Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda Neutelings Riedijk Architects'ten Willem Jan Neutelings'in vereceği konferans serinin ile sürecek. Daha sonra Francine M.J. Houben Konferansı 13 Nisan’da, Ben van Berkel Konferansı 27 Nisan’da yapılacak. Katılımın ücretsiz olacağı konferansta ziyaretçilerin salona hızlı bir şekilde girebilmeleri için başvuruları internet üzerinden yapılabilir: http://www.arkimeet.com. Bilgi: 216 355 0722; E-posta: pr@arkitera.com

İnsan eliyle...

Ekologlar ve bitki-hayvan biyologları Dünya’nın yeni bir yokoluşa doğru yol aldığı konusunda ciddi uyarılarda bulunuyor. Bugüne kadar çok sayıda uyarı yapıldı, bu uyarıların tarihini 1980’ler öncesine kadar götürmek mümkün.

Özellikle sanayileşme ve ekonomik gelişmenin sonuçlarının, çevreyi ve giderek küresel ölçekte yerküreyi önemli ölçüde etkilediğinin saptanmasıyla, araştırmalar, ozon tabakasından daha küçük ekosistemlere kadar uzanan çok geniş bir yelpazeye yayıldı.

Bu arada, dünyamızın geçmişi ile ilgili özellikle son 100- 150 yıl içinde yapılan araştırmalar da kuramsal boyutta geniş kabul gören gerçekleri gün ışığına çıkardı.

Paleontolojik (eski varlıkbilim) ve jeolojik (yerbilimleri) çalışmaları, dünyamızın büyük yokoluşlar yaşadığını gözler önüne serdi. Kimine göre bunların sayısı beş, kimine göre altı.

Geçmişte yaşanan bu yokoluşlarda, yerkürenin kendi yaşam döngüsü ve içinde bulunduğu uzay çevresi ile ilişkisi etkiliydi.

Yani, ya Dünya’ya büyük bir göktaşı çarptı ve Dünya’da yaşamı kesintiye uğrattı.. Dinozorlar ve diğer canlı yaşamın önemli bir kesimi yokoldu ve hayat milyonlarca yıl sonra yeniden çeşitlendi...

Ya kıtaların uzun dönemli hareketi ve yer değiştirmesi ile canlı yaşam büyük değişikliklere uğradı..

Ya da dünya ikliminin yüzbinlerce ve milyonlarca yıllık sürelerdeki kendi çevrimi ve salınımı sonucu yaşanan iklim değişiklikleri, yaşamı felce uğrattı.

Geçmişte yerküremizin yaşam çevriminden ve uzaysal konumundan kaynaklanan yokoluşları doğal seyir olarak görmek mümkün; insanoğlunun böyle bir sürece müdahalesi zaten mümkün değildir.

Ancak bilim insanları bugün biraz daha farklı bir yokoluşun belirtilerine işaret ediyor: İnsan etkinlikleri.

Evet, insan, ekonomik faaliyeti sonucu yerkürede giderek yayılarak, doğal çevresini bozarak ve kendi yaşam biçimini doğaya dikta ettirerek, yerkürenin yaşam çevrimine müdahalede bulunmaktadır.

Ozonu delmekte, atmosfer bileşimini değiştirmekte, kendi dışında diğer canlıların yaşam alanlarını yok etmekte, vahşi ormanları toptan ortadan kaldırmaktadır... Özetle yaşam biçimimiz, yerküreyi ve diğer canlı hayatı olumsuz etkiliyor.

Son araştırmalar, insanoğlunun yerküreyi sessiz sedasız yeni bir yokoluş dönemine soktuğunun işaretlerini veriyor...

Editör
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!