Bıldırcının yaşam öyküsü ve karşılaştığı tehlikeler

Güncelleme Tarihi:

Bıldırcının yaşam öyküsü ve karşılaştığı tehlikeler
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 05, 2006 00:00

Tavuksular familyasının en küçük türü olan göçmen kuş bıldırcınlar, hızlı kanat çırpışları ile alçaktan genelde düz bir hat boyunca uçar. Uzak mesafeye gitmez, konacağına yakın kanat süzer ve kanat çırparak konar.

Bıldırcın (Coturnix coturnix L.) Tavuklar (Galliformes) takımının, Tavuksular (Phasianidae) familyasının en küçük türüdür. Göçmen kuş olup, ülkemize ilk baharda gelenler yaz göçmeni, ağustos sonu ve sonbaharda gelenler ise geçit kuşu olarak adlandırılır.

Yaz göçmenleri yurt içi göçler yapar. Bunlara yerli bıldırcın da denilir. Boyu 16--18 kanat uzunluğu 11 cm’dir. Ergin erkekte kahverengindeki sırt tarafı siyah, pas rengi ve krem sarısı lekelidir. Gözlerin üzerinde beyaz birer çizgi vardır. Gerdanın ortası siyah veya kırmızı-kahverengi, yanları beyazımsıdır. Gerdanın rengi çok çeşitli olabilir.

Bazen başın yanları ile birlikte tüm gerdan kırmızı-kahverengidir. Pas rengi olan kursak bölgesinde gayet ince boyuna beyaz çizgiler vardır. Karın tarafının diğer kısımları beyazımsıdır. Vücut yanlarında kırmızı-kahverengi lekeler mevcuttur. Gagası gri, bacakları pembedir.

Dişinin rengi erkeğinkine benzemekte ise de daha mat renktedir. Erkeklerin gençleri ile dişilerin göğsünde siyah benekler vardır. Bu nedenle ayırt etmek zordur. Gençlik tüyleri ergin dişinin tüyleri gibidir. Hızlı kanat çırpınışları ile alçaktan genelde düz bir hat boyunca uçar. Uzak mesafeye gitmez, konacağına yakın kanat süzer ve kanat çırparak konar.

Pik-vi-vik

Ana ötüşü: üç heceli, berrak ve uzaktan duyulabilen bir ’pik-vi-vik’. Dişinin ’brüt-brüt’ sesi sadece yakından duyulur. Doğal olarak yerden havalandığı zaman ’kruii-kruii’ veya ’kruuk-kruuk’ diye, ürkütüldüğü zaman ise ’prinn’ diye ses çıkarır.

Burada belirtmekte yarar görülen, avlanması yasak ve Su yelveleri (Rallidae) familyasına mensup ayrı bir tür olan Bıldırcın kılavuzunun (Crex crex), 27-30 cm boyu, kahverengi tüyleri, uçuşta sallanan ayakları ve kızıl kanat örtüleriyle çok daha kısa bacaklı olan bıldırcınlardan kolaylıkla ayırt edilir.

Göç sırasında bıldırcınlara katıldığından ismini buradan almıştır. Ötüşü gürdür, bir yere hızla sürülen tarağa benzer ’kreks-kreks’ şeklindedir.

Avrupa’da sayıları hızla azalan bir türdür. Bu nedenle avının yapıldığı bıldırcınla birlikte avlamamaya özellikle dikkat edilmesi gerekir. Bu kuşun tazminat bedeli 2004-2005 yılı MAK kararıyla 500 Milyon TL olarak belirlenmiştir.

Yaşama alanı ve biyolojisi

Ülkemizde rastlanan bıldırcınların bir kısmı yaz göçmeni, bir bölümü de ağustos sonu ve eylül-ekim aylarında ana göç yolunu takip eden geçit kuşudur.

İlkbaharda ülkemize gelen bıldırcınlar Marmara ve Ege’nin yüksek yerlerindeki çayırlıklar ve tarlalarda, Orta ve Doğu Anadolu’da tarım alanları, otlaklar ve çayırlıklarda yuvalanırlar.

Çiftleşme zamanı olarak günün erken saatleri ve akşam üstlerini tercih ederler. Yuvasını toprağı hafifçe eşerek açtığı ve birkaç kuru otla döşediği yerde yapar. Bunun üzerine esmer ve siyah benekli 8-14 yumurta yumurtlar.

Dişi yumurtlayıp kuluçkaya yattıktan sonra erkek bıldırcın ayrılır. Kuluçka süresi 18-20 gündür. Yavrular iki haftada uçar. Altı hafta sonra ağustos sonu ve eylül başında güneye göç eder hale gelirler. Erken ilkbaharda gelen kuşlar bazen ikinci jenerasyonu da gerçekleştirirler. Bıldırcının yaşam süresi 4-7 yıl arasındadır.

Romanya, Ukrayna ve Kırım ovalarında ilkbaharda kuluçkaya yatan kuşlar sonbaharda geçit kuşu olarak ülkemize gelirler. Bir kısmı Akdeniz ve Güney Ege’deki ovalarda kışı geçirirler. Büyük bir kısmı da dördüncü ana göç yolunu takip ederek Afrika’ya ulaşırlar.

Bıldırcınlar tarım alanları, çayırlar, bozkır ve yarı çöllerde bulunur. Toplu halde yaşamayı sevmezler. Besilerini taneli tahıllar, ot tohumları, bitkilerin körpe kısımları,küçük böcekler , kurt, tırtıl, karınca yumurtası ve küçük salyangozlardan karşılarlar. Yavrular ilk dört hafta hayvansal besinler ile beslenirler. Böylelikle çabuk gelişirler.

Göç yolları

Avrupa ve Asya kıtaları üzerinde dört önemli göç yolu bulunmaktadır.

Bunlardan birincisi; Baltık kıyılarından itibaren Avrupa’nın batı kıyısını takip eden ve Cebelitarık boğazından Afrika’ya uzanan batı sahil yoludur.

İkincisi; Kuzey doğu Avrupa’dan başlayarak, İtalya’nın kuzeyi, Fransa’nın güneyi ve İspanya’nın doğu kıyılarını takip ederek, Cebelitarık boğazından Afrika’ya uzanan İtalya-İspanya göç yoludur.

Üçüncüsü; Kuzey doğu Avrupa’dan başlayarak, Balkan ülkelerinin kuzeyinden Adriyatik kıyılarını takiben, güney İtalya ve Sicilya üzerinden Tunus’a, oradan da Afrika’ya ulaşan Adriyatik-Tunus göç yoludur.

Dördüncüsü olan ve ülkemizi ilgilendiren göç yolu; Kuzey doğu Avrupa, Balkan ülkelerinden, İstanbul boğazından geçerek Anadolu’dan iç bükey bir kavisle Hatay Belen geçidine ulaşan hat ile Kırım yarımadasından Kara denizi kat ederek Orta Anadolu’ya uzanan hat ve Kafkaslar üzerinden, Doğu Anadolu’ya uzanan hat, Hatay Belen geçidinde birleşerek Suriye, Ürdün, İsrail’in Akdeniz kıyılarını takip ederek, Süveyş kanalından Nil nehri boyunca Afrika’ya ulaşan Karadeniz- Marmara boğazları- Süveyş kanalı göç yoludur.

Bıldırcınların göç davranışı

Ülkemizi ilgilendiren bu son göç yolunda güneye doğru göç eden kuş türlerinin, çok daha uygun yollar olmasına karşın, çok tehlikeli ve zor güzergahları hala göç yolu olarak kullanmaları, eski alışkanlıklarının sürdürülmesinden başka bir şey değildir.

Bunun en tipik örneklerinden biri olarak, bıldırcınların, Karadeniz’in kıyı kesimlerini izleyerek kuzeye yada güneye göç etmeleri daha güvenceli olacakken, bu kuşlar, hava koşulları nedeniyle büyük kayıplar vererek Karadeniz’i doğrudan doğruya geçmeyi sürdürmektedirler.

Çünkü, geçmişte, bu hayvanların göç davranışı, biyolojik yaşamlarının bir evresi olarak yerleşirken, büyük bir olasılıkla, Karadeniz’in bulunduğu yerde bir kara parçası bulunuyordu.

Daha sonra bu bölgede büyük bir deniz oluşmuş olsa dahi, güneş ve ay ışınlarına göre yön bulmaya uyum sağlamış ve biyolojik saatini ona göre ayarlamış bu kuşlar, yeni konumlanmaya uygun uyarlamayı zamanında gerçekleştirememişlerdir.

Unutmayan bellekleri

Avrupa ve Asya’da bulunan bu kuşların Anadolu topraklarını kullanarak güneye, Afrika ve Arabistan’dakilerinin kuzeye, yada kuzeyden ve güneyden sadece Anadolu’ya göç etmeleri, kuşların yaygın olduğu ve göç davranışlarının başladığı dönemlerde (yani Pangea’nın parçalanıp ikiye ayrılması ve özellikle kuzeydeki yükseltilerin oluşmaya başlamasıyla, iklim değişikliklerinin ortaya çıktığı dönemlerde), büyük bir olasılıkla kuzeyi, güneye bağlayan en kısa güzergahlar, bu gün Anadolu’nun, İtalya-Sicilya’nın ve İberik yarım adasının bulunduğu bölgelerdeydi. Bundan dolayı bu dönemde sabitleştirilmiş göç yolu iç güdüsü, koşullar değişmiş olsa da sürdürülmektedir. Bir başka deyişle, kuşlar bir zamanlar geçtikleri yolları, bu yollar uygun koşullarını yitirse dahi, bu gün izlemeye devam ederler.

Bilim adamları, kuşların yönlerini nasıl böylesine doğru saptayarak göç ettiklerini araştırmaktadır. Kuşların yön bulmak için güneşi, ayı ve yıldızları kullandıkları bilinmekte, ayrıca dünyanın manyetik alanına karşı da duyarlı oldukları sanılmaktadır.

Bıldırcınların karşılaştığı tehlikeler

Toplu göç zamanlarında Karadeniz’i geçerken meydana gelen ani iklim değişiklikleri, ters esen sert rüzgarlar ve fırtınalar, aşırı yağışlar sonucunda bıldırcınların denize düşerek telef olmalarına neden olmaktadır.

Göç sırasında bilinçsiz avlanma ve yoğun av baskısı tehlikelerin başında gelmektedir. Özellikle bıldırcın sesi çıkaran cihazlarla kuşları toplayıp katletmek, bıldırcın nesline büyük ölçüde zarar vermektedir. Özellikle Karadeniz kıyıların gece ağlar gerilerek kuşları ışığa çekerek ağla yakalamak, büyük katliamlara neden olmaktadır.

Bıldırcın etinin lezzetli olması nedeniyle yoğun bir şekilde avlanması ile ticaretinin yapılması çok sayıda kuşun katliamına yol açmaktadır. Ayrıca bıldırcın yumurtasının bazı hastalıklara iyi geldiği, afrodiziyak etkiye sahip olduğu savıyla toplanması, jenerasyonu tehdit etmektedir.

Anız yangınları

Anız yangınları sonucu bir alandaki yüzlerce kuş yanarak telef olmaktadır. Ayrıca bu yangınlar sonucu kuşların beslenme ve barınma materyali de yok olmaktadır. Orman yangınları sonucunda orman içi ve bitişiğindeki açıklık ve tarım alanlarının da yanması bıldırcınlara büyük zarar vermektedir.

Süne ilacı da kuşları büyük ölçüde etkileyerek toplu ölümlerine neden olmaktadır. Özellikle Trakya’daki suların fabrika atıklarıyla kirlenmesi sonucu kuşların zehirlenmelerine neden olmaktadır. Tarım alanlarında kullanılan aşırı ve bilinçsiz böcek öldürücü kimyasallar kuşların soyunu tüketen en temel nedenlerden birisidir.

Bıldırcın meralarında yapılaşma, yoğun ve bölgesel sanayileşme, habitat daralmasına yol açarak, kuşların barınma ve beslenme alanları yok edilmektedir. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse, bir zamanların en ünlü bıldırcın merası olan ve kitaplara geçen İstanbul’daki Angurya çiftliği çevresinde artık koskoca bir mahalle bulunmaktadır.

Son yıllarda Trakya’da süre gelen gelişi güzel yapılaşma, bıldırcın meralarında habitat parçalanmasına neden olmakta ve bunun sonucu bıldırcınların göç davranışında değişiklikler oluşmaktadır.

Bıldırcın meraları civarında bulunan köylerdeki başıboş köpeklerin her gün kendi kendilerine avlanmaları, bıldırcınlara zarar vermektedir. Kuşların daha savunmasız oldukları kuluçka ve yavru zamanlarında ise bu tehlike daha yüksek boyutlara ulaşmaktadır.

BILDIRCIN İÇİN ÖNERİLER

Ülkemiz avcılarını en çok meşgul eden, hobi gereksinmelerini karşılayan bıldırcın avı için konulan kurallar, 2004-2005
/images/100/0x0/55eaade9f018fbb8f88fd055
yılı Merkez Av Komisyonu kararlarıyla belirlenmektedir. Bu kararlarda bıldırcın avının açılışının tüm ülke düzeyinde, 7 Ağustos 2004 olarak belirlenmesi, erken bir tarih olarak görülmektedir.

Çünkü yapılan gözlemlerde, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde ağustos ayının üçüncü haftasına kadar yaz göçmeni bıldırcınların üreme faaliyetleri sürmekte olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bölgesel avcılığa geçilerek, üreme periyodu dikkate alınarak, iklim özellikleri farklı her coğrafi bölge için ayrı ayrı av açılış ve kapanış tarihleri belirlenmelidir.

Yaban hayatının korunması, geliştirilmesi, düzenli ve sürdürülebilir bir avcılığın sağlanması için çıkarılan, başta 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu olmak üzere, Orman Kanunun, Çevre Kanunu, Milli Parklar Kanunu ve nihayet 2709 sayı ve 18.10.1982 tarihli Anayasamız çerçevesinde yapılan koruma her zaman etkili olmamaktadır. Bu yasaların günümüz koşullarına göre düzenlenerek veya uygulama yönetmelikleriyle desteklenerek işlerliği sağlanmalıdır.

Dünyanın geniş bir coğrafyasını kullanan bıldırcınların, göç güzergahı üzerinde bulunan ülkelerle, koruma kullanma dengesi içinde, uluslararası işbirliği yapılarak bir örneklik sağlanmalıdır. Bunun için yaban hayatı yönetimi içinde göçmen kuşlar birimi kurularak faaliyete geçmelidir.

Doğal kaynakların korunmasında en başta gelen faaliyet olarak, insanımızın eğitilmesi, çevre ve yaban hayatının daha ilk okul sıralarında sevdirilmesi gelmektedir.

Daha sonra da yaban hayatı kaynaklarını kullanan avcıların, kaynağın içinde yaşayan köylülerin eğitilmelerinin sağlanması, yaban hayatı yöneticilerinin başlıca görevi olmalıdır. Yaban hayatına sadece yararlanılan kaynak olarak bakıldığında, korumanın tam olarak gerçekleştirilemeyeceği göz önüne alınmalıdır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!