Bana Özal’ın fıkracısı denince gurur duyarım

Güncelleme Tarihi:

Bana Özal’ın fıkracısı denince gurur duyarım
Oluşturulma Tarihi: Nisan 03, 2001 00:00


Yener SÜSOY
Haberin Devamı

Suat Candemir, espri yapmadan duramayan bir insan. Bu nedenle arkadaşımız Yener Süsoy, röportaj sırasında hayli zor anlar (!) yaşadı. Her an gülmeyi ve güldürmeyi ilke edinmiş bu adam, en zor durumlardan bile espri çıkarmayı başarıyor. Bu nedenle de tanıdığı insan sayısı hayli fazla. Çünkü gülmek, umuttur. Gülmek ve umutlu olmak isteyen, ‘‘24 saat açık’’ Suat Candemir'i buluyor. İş ve politika dünyasından pekçok tanıdığı olan Suat Candemir'in özel yaşamında Turgut Özal, apayrı bir yer tutuyor. Onunla geçirdiği zamanların ‘‘çok özel’’ olduğunu belirtiyor.

ÖZAL’LA GÖRÜŞTÜRMEM İÇİN AÇIK ÇEK YAZDI

Bana Özal'ın fıkracısı denmesinden onur duyuyorum. Onun gibi bir büyük beyne mizahla hitap etmek bence bir marifettir. Özal'ı 1976'da Zeki Aytaç'ın sahibi olduğu Çelik Endüstri'nin genel koordinatörü olduğunda tanıdım. Ben de o tarihlerde Perşembe Pazarı'nda demir ticareti yapıyordum. Başbakan olduktan sonra muhabbetimiz devam etti. İstanbul'dan dostum olan Mehmet Ağar da beni Özal'ın koruma müdürü Musa Öztürk'e anlatmış. Turgut bey İstanbul'a her geldiğinde beni Harbiye Orduevi'ne çağırırdı. Maça, gazinoya, düğüne nereye giderse arkasındaki sandalyede benim oturmamı isterdi. Ben Özal'ın evladı gibiydim, yanındayken hep elimi tutardı. En çok Doğu şivesiyle anlattığım fıkralara gülerdi. Cenaze töreninde tabutunun arkasında en önde ben yürüyen yine bendim. Turgut beyden en küçük bir hediye almadım. 7 yıl beni yanından eksik etmemesi en büyük hediyeydi. Turgut bey başbakanken bir müteahhit bana ‘‘Beni beyefendiyle 15 dakika görüştür, sana açık çek, üstüne ne rakam istersen yaz’’ dedi. Ben hiçbir zaman böyle şeyler yapmadım, eğer yapsaydım Turgut bey beni yanında barındırmazdı. 7 sene onunla bu kadar yakın oldum ama, eşimi tanıştırmadım.

YILMAZ ERDOĞAN’A HAYRANIM

Beşiktaş taraftarıyım ama üç tane futbolcu sayamam.

En yakın arkadaşım olan Gündüz Kaptanoğlu herkese karşı inanılmaz bonkördür.

Berna Yılmaz, Çiğdem Simavi ve Berna Tokar'la çıktığımız tekne gezilerinde 24 saat güleriz. Çünkü birbirimizi çıkarsız seviyoruz, menfaat alışverişimiz yok.

Ali ve Mustafa Koç en yakın arkadaşlarımdır, Ömer Koç'un ise kendine has bir disiplini vardır. Ali bambaşka bir insandır, Mustafa da gülmeyi çok sever.

Değil mutfağa girmek, masada bardağa su bile koymam. Eve gelirken ekmek bile almam, elimde bir şey olmaz.

Yılmaz Erdoğan'a hayranım, o gerçek bir mizah deryası. Demet Akbağ ile Cem Yılmaz da çok başarılı sanatçılar.

Galatasaray'ın Spartak maçı için Rusya'ya gittiğimizde otelin lobisinde akşam 22.00'den sabah 07.00'ye kadar tam 9 saat hiç susmadan konuşarak rekor kırdım.

KARAKALEM RESİMDE İDDİALIYIM

Yaptığım karakalem resimlerden para kazanıyorum Yener ağabey. Karakalemde iddialıyım. 3 bin tane yağlıboyacı var, üç tane karakalemci yok. Naifim, hiçbir eğitim görmedim, ressamları da tanımam. Liseden beri karakalem çalışıyorum, son 10 yıldır ise sergi açacak hale geldim. Yarım gün resim yaparım, bir eserimi 10 günde bitirebiliyorum. Genellikle Ara Güler'in fotoğraflarını çalışıyorum, sadece bana müsaade ediyor. Benim yaptığım resimlerde elle yayma yoktur, hepsi kalem darbesi. Bugüne kadar herhalde 300 resim yapmışımdır. Mimar Sinan Üniversitesi'nde okuyan kızım Seda da benim gibi karakalem resim yapıyor. Bu bizim genlerimizde var galiba. Bana göre karakalem mikro cerrahi, yağlıboya ise dahiliyeci.

Özkan fıkrada bile cimri

Hüsamettin Özkan, benim Pertevniyal'den sınıf arkadaşımdır, yıllarca yan yana otururduk. Dansı çok severdi, bir yarışmada şampiyon bile oldu. Hüsam tipik bir Kayserili olduğu için fıkraya bile cimridir. Ağır çocuktur, öyle cart curt biri değildir. Kendine göre neşelidir, espriyi sever ama tarzı gırgır değildir. Okuldayken onu geleceğin çok büyük bir işadamı olarak görürdük, hesabı kitabı kuvvetliydi. Ama o siyasetçi oldu çıktı. Yenikapı'daki evlerine ders çalışmaya giderdik. Babası Hacı amca odaya girdiğinde ben hemen kitabı açıp çalışır gibi yapardım.

Yılmaz espri yapmayı çok sever

Aslında hiç kimse tanımıyor Mesut beyi. Mesut bey evinde çok samimi, espri yapmasını seven biridir. Devamlı şaka yapar, esprilerime cevap verir. Berna Yılmaz'la her yere giderim, o çok başkadır. Başbakan eşi de olsa, işadamı eşi de olsa hep aynı sevgiyi gösterir. O bir kupondur, koyacaksın kenara.

ESPRİYİ SEVEN SİYASİLER

Cavit Kavak benden daha esprilidir. Çok komik adamdır, onunla oturduğunda saatlerin nasıl geçtiğini anlamazsın.

Yaşar Okuyan çok gırgır adamdır, Yaşar Topçu da.

Hayri Kozakçıoğlu, Ufuk Söylemez, Celal Adan da esprili masa adamlarıdır.

Murat Sökmenoğlu çok gırgır, çok konuşkandır, ona da her türlü espriyi yapabilirim.

PIONTEK BENİ KAMPTAN KOVDU

Ayhan Bermek beni İtalya maçı için milli takımla birlikte Rimini'ye götürdü. Uçakta gırgır şamata yap yapa otele geldik. Futbolcular her dakika bana şunu bunu anlat diyorlar. Yemekte başladı kahkahlar kuhkuhlar, nasıl gülüyoruz!.. Bir baktım teknik direktör Piontek bana eliyle işaretler yapıyor. Tercümanı gelip ‘‘Ağabey senin dışarı çıkmanı istiyor’’ dedi. Ben salondan çıkarken Ayhan Bermek'e ‘‘Bu adam çocukların konsantrasyonunu bozuyor, bir daha onlarla yemek salonuna inmesin’’ demiş. Senin anlayacağın mizah yüzünden milli takım kampından kovuldum.

UÇAKTA EZAN OKUDUM CAMDAN CAMİ ARADILAR

Rusya'ya gidiyoruz, 50-60 kişi özel bir uçakla. Yerden 10 bin metre yukardayız. Herkes yorgun gözlerle aşağımızdaki toplu iğne gibi görünen köyleri seyrediyor. Ben geçtim koltukların arkasına, ince bir sesle ezan okumaya başladım. Baktım Selami diye bir arkadaşım pencereden cami arıyor. Dedim ki ‘‘Ulan Rusya'da cami olur mu, olsa bile 10 bin metre yukarı ses nasıl gelir?..’’ Bütün uçak yerlere yattı. Aynı olayı bir de Bodrum'a uçarken yaşadım. 10 kişilik özel uçakta karşımda Atilla Çelebi kaptan oturuyor. İnce bir sesle yine ezan okumaya başladım, senelerin kaptanı da uçağın camından aşağıya bakıp cami aradı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!