Akşam yemeğinde yerfıstığıyla ölüm randevusu

Güncelleme Tarihi:

Akşam yemeğinde yerfıstığıyla ölüm randevusu
Oluşturulma Tarihi: Eylül 23, 2006 00:00

Olay, soluk kesilmesiyle baş gösterdi. Yirmi dakika sonra kulaklarımdaki uğultu öylesine yoğunlaştı ki, hiçbir şeyi duyamaz oldum. Boynuma ve göğsüme sanki kızgın kızıl arılar üşüşmüştü. Yerfıstığının beni öbür dünyaya yollamaya çalıştığı o gün, üniversitenin balosuna ilk kez katılıyordum.

Olay, soluk kesilmesiyle baş gösterdi. Yirmi dakika sonra kulaklarımdaki uğultu öylesine yoğunlaştı ki, hiçbir şeyi duyamaz oldum. Boynuma ve göğsüme sanki kızgın kızıl arılar üşüşmüştü. Akşam yemeğine giydiğim o şık siyah giysilerimle hiç de bağdaşmayan bir görüntü sergiliyordum.

Düşünsenize, yerfıstığının beni öbür dünyaya yollamaya çalıştığı o gün, üniversitenin balosuna ilk kez katılıyordum.

Oraya gitmeden bir saat önce anlaşılan içinde fıstık olan çikolatalı bir tatlı yemiştim. Ailem bir yaşımdan beri fıstığa alerjim olduğunu biliyordu. Çocukluk yıllarım dudağıma hafifçe değmesiyle bile boğazımda gıcık verici, kaşındırıcı bir duyguyla kendisini belli eden "fıstık korkusu" ile geçmişti.

Ne var ki, 2000 yılının o şubat akşamına dek fıstık korkum en kötü olasılıkla korkunç bir mide bulantısıyla kısıtlı kalmıştı. Daha önce fıstığa bağlı olarak öylesine dehşet verici anafilaktik bir şokla hiç karşılaşmamıştım.

Hayatta olmayacaktı

Olay yerine getirtilen sağlık uzmanları antihistaminin etkisini yavaşlatmak ve devinime geçen bağışıklık sistemimi yatıştırmak amacıyla bana adrenalin aşısı yaptılar. Ardından da beni hemen hastaneye götürdüler.

Doktora göre, bir saat daha beklenseydi şimdi hayatta olmayacaktım. O günden sonra da yaşamım hiç eskisi gibi olmadı.

Başımdan geçen bu öykünün farklı biçimlerine her geçen gün çok daha sık tanık olunuyor ve ne yazık ki bunların bir bölümü benimki gibi mutlu bir sonla noktalanmıyor.

Ocak 2005’te Kuzey Carolina’da genç bir kız alışveriş sırasında fıstıklı bir yemek yedikten sonra oracıkta yaşamını yitirdi.

Yine aynı yılın Noel gününde Britanya’nın Batı Yorkshire bölgesinde yaşayan bir kadın, kocasından gizli olarak yediği fıstıktan öldü.

Tırmanan olaylar

Bu tür öyküler giderek gazetelere daha sık manşet olmakla birlikte, sorunun gerçek boyutuyla ilgili güvenilir bir istatistiksel değerlendirme henüz yok.

Bu konuda elde edilen en son bulgular Britanya’nın Isle of Wight bölgesinde yapılan bir araştırmadan geliyor: Çocuklarda fıstıktan kaynaklanan alerji olaylarının 1989 ile 1995 yılları arasındaki dönemde iki katına çıkmış.

ABD’de telefonla yapılan iki anketten elde edilen sonuçlar da 1997-2002 yılları arasında benzer bir tırmanış olduğunu gözler önüne seriyor. A.B.D hükümeti bu bilgiler ışığında toplam nüfusun yaklaşık %1’inin, yani yaklaşık 2 milyon kişinin fıstığa alerjik olduğunu belirtiyor. Britanya’da ise ortalama 600,000 kişinin aynı durumda olduğu bildiriliyor.

Fıstık alerjisi ölümcül bir konu. Alerjiye yol açan yumurta ya da süt gibi yiyeceklerin tersine, yer fıstığı alerjisi yaşam açısından ciddi bir tehlike.

2001 yılında ABD’deki yiyecek alerjilerine bağlı ölümleri araştıran Colorado Ulusal Yahudi Tıp ve Araştırma Merkezi uzmanlarından Allan Bock, her yıl yüzü aşkın insanın ölümüyle sonuçlanan anafilaktik besin şoklarının yaklaşık %90’ının yer fıstığı ve öteki fıstık türlerinden kaynaklandığına tanık oldu.

Çözümün eşiğinde

Peki, fıstık zehirlenmesi olaylarında neden böylesine bir artış oldu ve bu konuda ne gibi önlemler alındı?

Avrupa ve ABD’li sağlık yetkilileri geniş kapsamlı bir dizi araştırma başlattılar. Alerjinin nedeni tam olarak anlaşılamasa da, kimi çözüm ve önlemlerin şimdiden klinik deneme aşamasında olduğu belirtiliyor.

ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından desteklenen besin alerjileriyle ilgili araştırmaya önderlik eden New York’taki Mount Sinai Tıp Fakültesi uzmanlarından Hugh Sampson, "Fıstık alerjisini çözüme kavuşturmanın eşiğindeyiz. Yirmi yıldır bu konu üzerinde çalışıyorum. Ancak son birkaç yıldır iyimser bir tavır sergilemeye başladığımı söyleyebilirim," diyor.

1970’lerin sonlarında çocuklarda görülen fıstığa bağlı alerjilerin sayısı giderek artmaya başladı. Alerjilerde genetik özelliklerin büyük bir payı olmakla birlikte, bu eğilimin salt genlere bağlanması hiç de kolay değildi.

Fıstık alerjilerindeki bu tırmanışın en basit açıklaması, son zamanlarda tüketilen fıstık miktarındaki artış olabilirdi. Britanya Besin Araştırma Enstitüsü’nden Clare Mills de, alerjik besinlerin genelde çok tüketilen besinler olduğuna dikkat çekmekteydi.

Bağışıklık sistemi gelişmeden
/images/100/0x0/55ea5b0cf018fbb8f87a92ee

Gerçekten de, A.B.D ve Britanya’da yer fıstığı tüketiminin oldukça yoğun bir düzeye ulaştığı görülüyor. Günümüzde her Amerikan vatandaşı yılda ortalama 3 kilo yer fıstığı tüketiyor. Britanyalıların da bu konuda Amerikalılardan geri kalmadıkları ve ülkede kişi başına yıllık tüketimin 1 kilo dolaylarında olduğu belirtiliyor.

Yaşanan olaylarla ilgili ipuçları da yer fıstığı alerjilerinin Amerikan biçimi beslenmeyle yakından bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor.

Allerji araştırmacıları arasında yaygın bir görüş, çocukların bağışıklık sistemlerinin henüz tam gelişmediği erken bir evrede fıstıkla tanışmaları sonucunda bu tür olumsuzluklar yaşadıkları yönünde.

Öyle ki, bağışıklık sistemimin tehlikeli görüp de immunoglobülin-E (IgE) adlı antikorları üretmesine neden olan yer fıstığıyla çok küçük bir yaşta tanışmış olmalıyım.

O gün bugündür de, ne zaman bir yerfıstığıyla karşılaşsam, IgE antikorları alerjik proteinlere ilişerek histaminlerin salınmasına ve buna bağlı olarak alerji krizinde yaşanan o bulantı, kaslardaki kasılma ve aksırık gibi etkilerin ortaya çıkmasına yol açıyor.

Küçüklere yerfıstığı yasağı

1990’ların sonlarında Hourihane ve Sampson, bağımsız olarak sürdürdükleri araştırmalar sonucunda aileleri alerjik olan anababaların çocuklarına 3 yaşına gelmeden önce yerfıstığı vermemeleri gerektiğine dikkat çektiler.

Bu öneriye bağlı olarak Britanya Sağlık Bakanlığı bebek bekleyen ya da emziren kadınların yer fıstığından kaçınmaları ve çocuklarını da bağışıklık sistemleri gelişinceye dek fıstıkla beslememeleri gerektiği yönünde bir yönerge yayımladı.

ABD’de de benzer bir yönerge yayımlandı. Bu önerinin ortaya atıldığı tarihte doğan bebekler şimdi okul çağına yaklaşıyorlar. Ne var ki, o günden bu yana yer fıstığı alerjilerinde herhangi bir gerileme kaydedilmedi.

Fıstıklı yiyecekler sorunu

Gerçek şu ki, bu öneri sorunu daha da çapraşık duruma getirmiş olabilir. Görüldüğü kadarıyla, yerfıstığı yaşamımızın vazgeçilmez bir parçası. Fıstıksız oldukları varsayılan kek, çikolata ve kurabiyelerde bile fıstığın içeriğindeki maddelere rastlanabiliyor.

Çünkü, söz konusu ürünler fıstık içeren ürünlere özdeş bir üretim süreciyle elde ediliyorlar. Söz gelimi hazır çili sos gibi hiç ummadığınız bir besin bile koyulaştırılmış fıstık ezmesinden üretiliyor.

Fareler ve sıçanlar üzerinde onlarca yıldır sürdürülen incelemeler yer fıstığı gibi olası alerjik besinlerden çok az miktarlarda tüketmenin, duyarlılaştırma sürecini hızlandırdığını ortaya koyuyor. Daha da kötüsü, çocuklar yer fıstığı proteinleriyle ilk kez deri aracılığıyla tanıştıklarında düşük dozda duyarlılaştırmanın etkileri çok daha güçlü olabiliyor.

King’s College uzmanlarından Gideon Lack, 2003 yılında yer fıstığı yağı içeren kremlerin uygulandığı bebeklerde, bu besine alerjik olma riskinin nerdeyse yedi kat daha yüksek olduğunu ortaya koydu.

Kötü bir öğüt mü?

Öğütleri ciddiye alarak çocuklarını yerfıstığından uzak tutmaya çabalayan anababalar, en iyi olasılıkla onların yer fıstığıyla yüzleşmelerini en aza indirmişlerdir. Yerfıstığından tümden uzak durmak söz konusu bile olamayacağından, kamusal bağlamda böyle bir uygulamaya gidilmesi de düşünülemez.

Lack ve arkadaşlarının şimdilerde yapmaya çalıştıkları, insana amansızca bir girişimmiş gibi gelebilir. Onlar yerfıstığını çocuklardan uzak tutarak duyarlılaştırmayı önlemek yerine, dayanıklılığı arttırmak için yer fıstığı yüklemesi yapmayı yeğliyorlar.

Bu girişim sanıldığı denli saçma bir girişim de değil. Kemirgenler üzerinde yapılan çeşitli araştırmalar alerji yaratan besinlerden bol miktarlarda yemek suretiyle duyarlılık düzeyinin düşürebileceğini ortaya koyuyor.

Söz konusu uygulamanın ardında alerjiye yol açan maddeyle aşırı yüzleşme sonucunda bağışıklık sisteminin üstesinden gelineceği ve alerjik tepkinin bir biçimde bastırılacağı görüşü yatıyor.

Neden Afrika ve Asya’da yok

Haziran ayında başlatılan ve egzemalı ya da yumurtaya alerjisi olan 480 bebeğin inceleneceği bu araştırmada, Lack, yalnızca laboratuvar sıçanlarını değil, aynı zamanda dünya çapında alerjiden yoksun milyonlarca çocuğu örnek alıyor.

Lack, tıpkı Asya ve Afrika’da bol miktarda fıstık yiyip de alerjileri olmayan çocuklar gibi, deneklerini de beslenmelerindeki proteinlerle doğal olarak yüzleştiriyor.

Afrika ve Asya’da yer fıstığı yiyenlerde alerjik olaylara neden hiç tanık olunmadığı konusuna kimse bir açıklama getiremiyor. Bu konuda bir görüş çocukların erken yaşlarda bu besinlerle tanışmalarının etkili olabileceğine inanıyor.

Bir başka görüş de pişirme yöntemlerine odaklanıyor. Söz gelimi, yıllık yer fıstığı tüketiminin A.B.D’dekine neredeyse eşit olduğu Çin’i ele alalım.

Haşlama ve kavurma

Bu ülkede yerfıstığı alerjisine hemen hemen hiç tanık olunmuyor. Çin mutfağında yerfıstığı haşlanırken, Amerikan mutfağında bunlar çok yüksek sıcaklıklarda kavrularak tüketiliyor.

Berlin CharitŽ Tıp Üniversitesi’nden Kirsten Beyer’in 2001 yılında yaptığı bir araştırma, gerek haşlama gerekse kızartmanın yer fıstığındaki alerjik maddeleri azaltabileceğini, oysa kavurmanın IgE’nin ilişme gücünü daha da arttırdığını ortaya koyuyor.

Gelgelelim Lack bu bulguları hiç de inandırıcı bulmuyor.

Afrika’da yer fıstığı alejilerinin pek yaygın olmaması pişirme yöntemlerinden ve bu ürünün çok küçük yaşlardan itibaren tüketilmeye başlanmasından kaynaklanabilir. Ancak o zaman da Afrikalılarda, özellikle de kırsal kesimde yaşayan ve yoksun olanlarda, çoğu batılıların yoksun oldukları bir unsur olmalı: asalaklar.

Görünüşe bakılırsa asalaklarla yaşamak insanı her türlü alerjiden uzak tutabiliyor. Öyle ki, Afrikalıların bol miktarlarda fıstık yeseler de, bağışıklık sistemleri asalaklar gibi çok daha ciddi olumsuzluklarla baş etmek zorunda kaldığından alerjiye fırsat kalmıyor.

Asalaklar ve alerji

Hollanda Leiden Üniversitesi’nden Maria Yazdanbakhsh, yer fıstığının temel besinlerden biri olduğu Gana’da asalakların yarattığı yük ile fıstık tüketimi ve alerjiler arasındaki bağlantıları araştırıyor.

Geçtiğimiz yıl bu ülkedeki okul çağına gelmiş 100 çocuk üzerinde bir inceleme yapan araştırmacı, deneklerde fıstığa karşı etkili yığınla IgE bulunduğuna tanık oldu.

Yazdanbakhsh bağışıklık sisteminin asalaklara karşı geliştirdiği düzeneklerin kavranması sonucunda, aynı sürecin aşı yoluyla elde edilebileceğine dikkat çekiyor.

Asalak özü, damak tadınıza pek uymuyorsa, ufukta başka çözümler de var. Araştırmacılar yer fıstığı alerjisinin giderilmesinde son on yıldır tabu sayılan immunoterapi adlı yaklaşımı yeniden gözden geçiriyor.

Standart immunoterapide hastaya iğneyle bol miktarda alerjen aktarılarak dayanıklılığın doğal olarak arttırılmasına çalışılıyor.

Yöntem polen ve böcek sokmalarından kaynaklanan alerjilerde mucizeler yaratmasına karşın, yer fıstığı için henüz böyle bir durumun söz konusu değil.

Yeni yöntemler

Duke Üniversitesi Tıp Fakültesi uzmanlarından Wesley Burks, yerfıstığına alerjisi olan denekleri iki yıldır fıstık unu ve fıstık proteini özüyle besliyor ve dozu her geçen gün artırıyor.

Alerjiye yol açan besinler önce dayanıklılığın oluştuğu yer olan ağız ve bağırsaklardan geçmek zorunda kaldıklarından, bu besinlerin yenmesi doğrudan kana karışan aşıdan çok daha güvenli oluyor.

Burks immunoterapi konusundaki çalışmalarını da Sampson ile birlikte sürdürüyor. İki araştırmacı yer fıstığı proteinleri üzerinde oynamalar yaparak bunların IeG’lere ilişmelerine engel oldu.

Bu işlem proteinlerin alerjik etki yaratma yetilerinin yok olmasına, ancak kimliklerini yeterince koruyup bağışıklık sistemi tarafından sonunda göz ardı edilmelerine yol açıyor. Farelerde olumlu sonuçlar veren yöntemin 2007 yılının başlarında insanlar üzerinde denenmesi bekleniyor.

Umut vaat eden bir başka güvenli yöntem de, dil altı immunoterapi (SLIT) yöntemi. Bu yöntemde hastanın alerjik olduğu maddenin özünü birkaç dakika boyunca dilinin altında tutup, tükürmesi gerekiyor. Bu durumda da proteinler kana karışmadığından anafilaktik bir tepki söz konusu olmuyor.

Dil altı yöntemi

Geçtiğimiz yıl Ernesto Enrique önderliğindeki İspanyol bir ekip tarafından yapılan deneyler, yöntemin fındık alerjisine karşı çok etkili olduğunu gösteriyor.

Yeni kuşak immunoterapiler geliştirilirken, Çin kökenli dokuz bitkiden oluşan bir bileşimin piyasaya sunulması bekleniyor. Sampson ekibi üyelerinden Xu-Min-Li tarafından geliştirilen bu karışım iltihaplanma ve kusmayı önleyen bitkiler içeriyor.

Bitkisel karışımın nasıl bir sonuç vereceği henüz tam olarak bilinmiyor. Klinik deneylere bu yılın sonlarında başlanması bekleniyor.

2000 şubatında yaşadığım o geceden beri adrenalin iğnemi ve antihistaminikleri yanımda taşımak zorundayım. Onlarsız ortalıkta dolanmak ve mönüden istediğim yemeği seçmek tabii ki çok hoş olurdu.

Ancak benim gibi fıstığa alerjik olanlar için asıl sorun, ölseniz bile bu özelliğin çocuklara da geçiyor olması. Kesin bir çözüm için en az beş yıl beklemek gerekiyor. Umarım, böyle bir çözüme çocuklarım dünyaya gelmeden ulaşılır.

Yerfıstığı meyve değil sebze!

Yerfıstığı (Arachis hypogea) gerçek bir kabuklu yemiş değil, bir sebzedir (mercimek ve bezelyeyle aynı aileden, zarf içinde büyüyen bir tohum). Yerfıstığı ucuz bir protein kaynağıdır ve dünyanın birçok yerinde yenilebilir yağ üretiminde ve yiyecek olarak yaygın şekilde kullanılır. Yerfıstığı yağı yemeklerin yanı sıra sabun ve şampuanlar da dahil olmak üzere çok sayıda kozmetik üründe ve tıbbi cilt bakım ürününde kullanılır. Geçmişte, yerfıstığı yağı birçok hazır bebek mamasında kullanılmaktaydı ancak bu uygulamaya artık son verilmiştir.

Yerfıstığı alerjisine neden olan alerjenler sıcağa dirençlidir ve pişirmekle etkisizleşmez. Yüksek kaliteli damıtılmış yerfıstığı yağı hiç protein içermez, bu yüzden de yerfıstığı alerjisi olanlar için bir risk oluşturmaz. Ancak soğuk preslenmiş yağlar önemli miktarda protein içerebilir ve alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Yerfıstığı çok sayıda gıda maddesinde kullanıldığından duyarlılaştırma erken yaşta olabilir. Sonuçta oluşan alerji genellikle ömür boyu devam eder.

Yerfistığına karşı alerjik reaksi yonlar hafif, orta şiddette ve ağır olarak sınıflandırılabilir. Tek semptom deride kaşıntılı kızarıklık ise (kurdeşen, ürtiker) bu hafif bir reaksiyondur. Orta şiddette reaksiyonda yüzde şişme, boğazda daralma hissi ve hışıltılı solunum dışında nefes almada güçlük olabilir. Ağır reaksiyonda ise (anafilaktik reaksiyon da denir) hışıltılı solunum, karın ağrısı ve şok ile dudaklarda ve dilde morarma görülür. ABD'de ve muhtemelen İngiltere'de de alerjik reaksiyonların (anafilaksi) en sık nedeni yerfıstığı alerjisidir. Yerfistığına alerjisi olan kişilerin %90'ında, çok az miktarda (l'den az) fiştik bile alerjik reaksiyona yol açabilir. Alerjisi olanların yarıdan fazlasında semptomlar temastan hemen sonra, %76'sında da ilk beş dakika içinde ortaya çıkar. Yerfıstığı alerjiniz varsa, SÜREKLİ OLARAK yanınızda doğru ilacı bulundurmanız gerekir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!