Turgay Şeren: Konuş Mustafa konuş...

Güncelleme Tarihi:

Turgay Şeren: Konuş Mustafa konuş...
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2000 00:00

Turgay ŞEREN
Haberin Devamı

Avrupa Futbol Şampiyonası'nda, Milli Takımı yerle bir ettin Mustafa. Hatırlıyor musun İsveç maçını. Çok zayıf ve garip bir takımdı İsveç. Ama biz o maçta hayaletleri oynadık.

Hepimiz sana veryansın ettik. Sen de ‘‘Vay öyle mi’’ dedin ve bizlerin istediği bir takımı sahaya sürdün.

Belçika'yı, 40 bin taraftarının önünde, Rüştü'nün ve Hakan Şükür'ün süper oyunlarına iştirak eden diğer oyuncularımızla birlikte 2-0 yendik. Ve ilk kez çeyrek finallere çıktık.

Sen maçtan sonra açıklama yaptın;

‘‘Ben grupta oynadığımız bundan önceki karşılaşmaları hazırlık maçı kabul ediyorum.’’

Yani seni, ‘‘Hazırlık maçı yapmadı’’ diye tenkit edenlere cevap verdin

Güzel...

Şimdi Fenerbahçe'nin başındasın ve 5. maçını oynadın. Ve senin sahaya sürdüğün takım bugüne kadar hiç bir şey oynamadı.

Hep eleştirildin.

Ancaak sen, ‘‘Biraz sabredin’’ dedin, benim gibi bir kaç kişi sana zaman tanıdı, bekledi.

Arkadaş, neyi bekleyeceksin yaaa...

Sen milyon dolarlar verdirip aldığın oyuncuları yedekte oturtuyorsun. Juventus'ten, Mirkoviç isimli bir oyuncu aldırdın, sahada hiç görünmüyor, tam bir futbol kaçkını.

Baliç, süper bir oyuncu.. Ama halini görüyorsun, sen onu da forma sokamadın.

Beşiktaş maçında, bir sahaya sürdüğün 11'e bak, bir de kulübede oturanlara.

Hocam sen Revivo ve Rapajiç'i, ‘‘Yedek kalsınlar’’ diye mi aldırdın?

Rapajiç, bir devrelik oyuncu mu? Yoksa o da, sakat sakat alındı da bu skandalı böyle mi örtmek istiyorsunuz

Yusuf, sağ kulvarda oynar mı hocam? Onun tek oynamayacağı yer orası.

Bunları göremiyormusun hocam? Eğer göremiyorsan bırak bu işi hocam.

Fenerbahçe'nin ne yaptığı hiç belli değil. Ne kenardan yönetiliyor, ne de sahanın içinden.

Eee bu takım nasıl maç kazanır Mustafa...

En önemlisi, sen de Fenerbahçe'nin ne yapacağını bilmiyorsun. Bir mucize olsaydı ve sen Beşiktaş maçını kazansaydın, diyecektin ki, ‘‘Bundan önceki maçlarım benim hazırlık müsabakalarımdı.’’

Kimseyi kandırma hocam. Sen korktun. Korktuğun için de hazırlık maçı oynamadın. Tıpkı Milli takımda olduğu gibi.

Gelelim Başkan Aziz Yıldırım'a... Hatırlayacaksınız, sezon başında onunla uzun uzun konuştum.

Aynen şunları söyledi, hala kulaklarımda;

‘‘Sevgili kaptan, Samandıra'yı süper yaptık, işte yeni Fenerbahçe Stadı, o da bitmek üzere, Mustafa Denizli'nin istediği her futbolcuyu aldım. İsterse daha da alırız. (Ki Kocaeli'nden Mirkoviç alındı) Şimdi beklediğim tek şey var... Galibiyet, galibiyet ve galibiyet... Yani ben üzerime düşeni yaptım... Simdi sıra Denizli'de, Kaptan’’

İşte Mustafa hocam... Senin başkanın ve onun yaptıkları...

Ve karşılığında sen ve senin takımının verdikleri..

Fazla söze yok hocam ama sen yine de konuş...

TEL ÖRGÜLER KALKMAZ

SPORDAN Sorumlu Devlet Bakanımız Fikret Ünlü, bir süre önce statlardaki tel örgülerin kaldırılması gerektiğini ve medeni dünyada, bu tip uygulamaların kalmadığını söyledi. Ve bunu hemen Denizlispor- G.Saray maçında uygulamaya da başladı.

Bunların hepsi güzel. Kim istemez medeniyetin her yanı ile ülkemize girmesini...

Denizli'de yüzlerce polis, sırtı sahaya dönük, yüzü tribüne, 90 dakika azap çekti. Peki bu polislere yazık değil mi. Onların canı yok mu?

Tel örgüler kalkacak diye, onlar bu azabı yaşamak zorundalar mı?

Ama bu uygulamaya ilk itiraz Ankara'dan geldi. Gençlerbirliği Kulübü Başkanı İlhan Cavcav, ‘‘Hayır’’ dedi.

‘‘Sahaların arenaya dönmesini mi istiyorsunuz. Biz tel örgüleri kaldırmıyoruz.’’

Bana kalırsa Cavcav doğrusunu yaptı. Şimdi Fikret Ünlü'ye ve sizlere sorarım. Bir maç düşünün, bir takımın yüzde yüz penaltısı verilmemiş. Oysa rakibine çok ucuz bir penaltı düdüğü çalınmış ve bu da gol olmuş. Ve maçı da bu takım kazanmış. Tribündeki binlerce izleyiciyi, sahanın içine dizilen o polis kordonu tutabilir mi. Bizim seyircimiz de bu olgunluk var mı?

İşte, en son iki örnek. İlki G.Saray - Monaco maçı... En az 20 kere anons yapıldı. ‘‘Sahaya yabancı madde atmayın’’ diye. Gene atıldı. Hem de hakemlerin kafasına.

İkincisi... Beşiktaş- F.Bahçe maçından sonra saha bir anda karıştı. İki taraf seyircileri sahanın göbeğinde birbirine girdi.

Haydi bakalım, siz şimdi telleri kaldırın.

Haddini bil... Bilmediğin işlere karışma

SABAHLARI radyoda gazete okuyan karga sesli bir vatandaş varmış; adı Fatih Altaylı. Ben dinlemem etmem. Yeni öğrendim. Bugüne kadar da bu işi yaptığını hiç bilmiyordum. Herkesin emeğini, kafa patlatıp, gazete sayfalarına geçirdiklerini, sabahları radyoda okuyormuş. Okuyabilir, buna bir şey demiyorum. Hatta o fikrin karşısındaysa, kendi fikrini de söyleyebilir. Ona da bir şey söylemem. Ama bu adam, insanların emeklerini, alınterleri ile aldıkları haberleri ve yorumları, bir şey anlarmış gibi, bir alim edasıyla saygısızca eleştiriyormuş.

Uyanık, işin kolayını bulmuş. ‘‘Böyle başlık olur mu, bu da haber mi’’ diye sözde eleştiri yapıyor. Ama akıl edip kendi köşesine bakmıyor. Tekzip üstüne tekzip yiyor, özür diliyor.

Geçen gün bir dostumun yanına gittim. ‘‘Ooo Turgay ağabey, Hoşgeldin’’ dedi. Kahveler içilirken birden, ‘‘Ağabey sabah evimden çıktım. Her sabah olduğu gibi radyoyu karıştırıyordum. Birden bire ne söylediğini zor anladığım birisinin, senin de çalıştığın gazetenin spor sayfası hakkında eleştiri yaptığını duydum. Bak ne dedi: ‘Bir güruh spor yazarı çıkmış Hagi'yi, Monaco maçında yaptıklarından dolayı eleştiriyor' Arkasından bir kahkaha ‘ha.. ha, haa...’’

Önce inanamadım. Şaka zannettim. Ama o kadar ciddiydi ki.

Yani, o saygıdeğer spor yazarları ve benimle, Hürriyet'in spor sayfasına görüşlerimizi yazdık diye aklınca alay etmiş. Bak Fatih, o değerli yazarlar, Hürriyet'i saymış, ve görüşlerini söylemiş. Sen şimdi bir o insanlara bir de kendine bak. Ayrıca bir de aynaya bak.

Kimin güruhun içinde olduğunu, çok daha rahat göreceksin.

Fatih, sen, yazılarınla gündeme gelemediğini görüyor, panik içinde spora sıçramaya çalışıyorsun. Ama onu da beceremiyorsun. İşte sadece bir örnek. Ama vahim bi örnek.

Sen yaklaşık 2 yıl önce, UEFA'yı cahil ilan edip, G.Saray- Juventus maçından sonra G.Saray'ı çeyrek finale yükselttin. Hem de o değer vermediğin, güruha benzettiğin spor yazarlarının uyarılarına rağmen.

Fatih, sen sporu bilmiyorsun, ama galiba Türkçe de bilmiyorsun. Al bir lügat, aç, oku. ‘‘Güruh’’un karşısında ne yazıyorsa o da sensin. Sen, sen ol, sakın ha bir daha BİLMEDİĞİN İŞLERE DE BURNUNU SOKMA.

Bay Başkan huyundan vazgeçmez

Futbol Federasyonu Başkanımız'ın ismini yazılarımda kullanmayacağımı deklare ettim. Ona artık ‘‘Bay Başkan’’ diyorum. Transfer ayında fedarasyonun bir deklarasyonu yayınlandı. Çok da yerinde bir deklarasyondu bu. Futbolcu ve antrenör borcu olan kulüplerimizin lisansları vize edilmeyecekti. Pek çok kulübümüz, bu tamime uydu.

Ama uymayan bir tane var.

Kuşadası Spor Kulübü. Bu kulübümüzün 7 futbolcusuna, federasyonca onaylanmış 60 milyar liraya yakın borcu var.

Ama Bay Başkan'ın federasyonu, kendi talimatını çiğneyip, Bay Başkan'ın özel emri ile Kuşadasıspor'un lisanlarınını tescil etmiş.

Alacaklı futbolcular feryat ediyor ama duyan yok.

Bay Başkan'ın, Kuşadası'nda, ‘‘Fantasia’’ adlı çok büyük bir oteli olduğunu unutmayın...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!