HABERİ İsmail Er’den almıştım. Yüzündeki sevimli çizgiler darmadağındı. Sanki, bir balyoz geçmişti suratından.
KonuÅŸamıyordu, kekeliyordu.Â
Ağzının içinde kaybolan kelimeler, kara haberi haykırmasını engelliyordu. çabaladıkça batıyordu. Ikındı, sıkındı ve patladı...
Baba, oğlun Şekerspor’a gitti!Aradan birkaç gün geçti. Şoku atlatmıştı, kadere boğun eğmiş gibiydi. Üstelik, işi gırgıra alacak kadar da canlanmıştı.Gevrek gevrek gülerek dedi ki...
Haberi duyduğun an suratın benden farksızdı. Seni hiç böylesine çirkin görmedim.Sonra
’Transferin Gözdeleri’nde
Sergen Yalçın’ı da yazmamı istedi.. Hiç de sıcak yaklaşmadım bu öneriye...
Sergen’i herkes biliyordu. Tanıyordu, adeta ezberlemişti.
Kumarı seviyordu.
At yarışına bitiyordu.
Gecelere bayılıyordu.
Hiçbiri, okurları yeni meraklara, heyecanlara taşıyamazdı.
Attığı frikikleri.
Yaptığı asistleri.
Futbol kültürünü.
Olağanüstü zekasını mı yazacaktım?
Hepsini sıraladım İsmail Er’e.Kafasını sağa-sola salladı, suratıma baktı...
Yine de yaz dedi. Ve ekledi.
O senin şımarık çocuğun değil mi. Duygularını yaz!Duygularım mı?
Ä°ki futbolcunun
Beşiktaş’tan ayrılışında duygu krizine yakalandım.
Biri, Yusuf Tunaoğlu’nun Beşiktaş’tan ayrıldığı gün.
İzmir’e gidiyordu. Yeşilköy Havalimanı’nda birlikteydim. Cebini ters-yüz etti ve gösterdi.
Kırk parasız gidiyorum. İzmir’de beni karşılayacaklar.
Takıldım
Yusuf’a...
Yiyip, içtiklerine say.
Sonra anladım ki, şakanın sırası değil. Havai, hercai
Yusuf, gerçek kimliği ile karşıma dikildi. Söylediklerini zorlukla işittim...
Sanki, ölüm gidiyor!
Elinden tutup, oralardan kaçırsam, onu Akaretler yokuşuna doğru koştursam... Belki de uçarak peşimden gelecekti.
Bir şeyler söylemek istedi. Toparlayamadı, hemen anladım. Diyecekti ki...
Benden bekleneni Beşiktaş’a veremedim. Kendimi harcadım, Beşiktaş’ı harcamamalıydım.
Bunu söyleyecek kadar mert bir insandı. Ama söyleyemeyecek kadar da utangaç...
Ve söyleyemeden çekip gitti. Gönlü Beşiktaş’ta kalarak 16.45 uçağı ile Kordon’a uçtu.
* * *
Ve o gün adeta öldü Yusuf. Duyguları köreldi, yaşamı karardı.
Biliyorum, kendini hiç affetmedi. Yıllar da geçse, ona sevgi ile uzanan her el, sanki sırtına saplanan bir hançerdi.
Bir gün Gümüşsuyu’nda bir barda dayanamadı ve itiraf etti...
Bu sevgi beni utandırıyor. Beşiktaş’a gereği gibi hizmet edemedim.
Yıllar geçti ve aramızdan ayrıldı
Yusuf.Yine de unutulmadı. Futbolun doksan dakikalık kısacık ömründe yaşattığı güzellikleri hatırlayanlar onu özlemle anıyor.
Seni unutmadık. Ve seviyoruz. VE Yusuf’tan sonra, bir
Sergen Yalçın dönemi başladı Beşiktaş’ta.
Ve bitti.
.. Şimdi Beşiktaş ile bağlarını kopartanlara saldırıyor. Bir taş yönetime sallıyor, bir taş
Tigana’ya...
En azından
Yusuf kadar onu da tanıyorum.
Annesinin dizinde basına ilk fotoğrafı verirken, hemen yanındaydım.
En zor koşullarda bir çocukluk süreci yaşarken röportajlarını sayfalara taşıyordum.
Korkut Abi, hep Beşiktaşlı kalacağım derken, samimiyetine yürekten inanıyordum.
İstanbulspor’a giderken, F.Bahçe ve G.Saray’da oynarken, Trabzonspor’da top koştururken hep Beşiktaş sevgisi ile beslendiğini biliyordum.
Ve
İsmail Er’in ezilip büzülerek...
Oğlun, Şekerspor’a gitti derken bile, nereye imza atarsa atsın, Beşiktaş ile arasındaki gönül bağlarını kimsenin kopartamayacağını hissedebiliyordum.
Yusuf Tunaoğlu gibi....Ama hiçbir değer
Sergen’i kurtaramadı.
Ve onu da ayırdılar Beşiktaş’tan.
Dilerim,
Sergen de günün birinde
Yusuf Tunaoğlu gibi pişmanlık duyguları ile tutuşmaz. Ve çevresinden hiç eksilmeyecek aşırı sevginin yükleyeceği eziklik onu da Yusuf Tunaoğlu gibi bir itirafa sürüklemez...
Bu sevgi beni utandırıyor. Beşiktaş’a gerektiği gibi hizmet edemedim!
* * *
SERGEN bunları okuduktan sonra belki de bana bozulacak. Önüme bir yığın rakamlar ve şampiyonluk fotoğrafları koyacak. Ve diyecek ki...
Bak bunlara. Ben Beşiktaş’a borcumu ödedim.
Ah! şımarık oğlum. Yine anlamadın beni.
Senden daha nice şampiyonluklar bekliyordum. Ve daha nice hizmetler. Bir gün benim gibi düşüneceğini bildiğim için...
Bu erken vedaya kahroluyorum!
Sergen: Son 15 yıla damgasını vurdu. Manşetleri süsledi. Her adımı olay yarattı.YARIN: ZİCO