Sergen ve Beşiktaş

Güncelleme Tarihi:

Sergen ve Beşiktaş
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2003 00:00

PAZARTESİ günü klavyenin başına oturduğumda bir Beşiktaş güzellemesi yazmaya kararlıydım. Trabzonspor karşısında izlediğim Beşiktaş bunu hak ediyordu. Ancak siyasi gündemin yoğunluğu bu yazıyı yazmama izin vermedi.Kısmet Chelsea zaferinin ardınaymış.Ertuğrul Özkök geçtiğimiz aylarda ‘‘Benim okuduğum en müthiş kulüp’’ değerlendirmesini yapmış ve Beşiktaş'ın modernite bayrağını Galatasaray'ın elinden almak üzere olduğunu duyurmuştu. Bu tespit doğru. Ancak Galatasaray da her an eski günlerine döner ve bayrağı Beşiktaş'la beraber taşır. O ayrı.Beşiktaş'ın iyi yolda olduğu doğru. Fakat Beşiktaş'ın Chelsea karşısındaki başarısını Sergen Yalçın'dan ayrı düşünemeyiz.Bakın size bir örnek vereceğim. Galatasaray, uzun zamandır Avrupa'da galibiyete hasret. Peki o uzun zamanın başlangıcı ne?Sergen'in sakatlanması.İki yıl önce Sergen'in sarı kırmızılı formayı giyerken sakatlandığı günden beri Galatasaray, Şampiyonlar Ligi'nde tek bir maç kazandı. O da Moskova'daki sürpriz galibiyet.Bunun dışında ister Lucescu ile, ister Terim'le Galatasaray kazanamadı.Sergen, Galatasaray'da Hagi'nin boşluğunu doldurmuştu. Şimdi Galatasaray'da edindiği tecrübe ile Beşiktaş'ta boşluk dolduruyor.Sergen'in canı istediği müddetçe Beşiktaş, Avrupa'da başarılı olur.Sergen durunca Beşiktaş da durur. Peki Sergen'in canı niye istemiyor diye soranlar olabilir.Sergen bu. Canı isteseydi bugün ne Zidane, ne Figo, ne Beckham onun üzerinde olurdu.Ama o kanaatkár bir delikanlı. Eğleniyor... O da ona yetiyor...Meslektaşa değil mesleğe torpil yapHÜRRİYET'in dünkü manşeti tam bir ‘‘felaketi’’ duyuruyordu. Bir yargıç, hukuku ayaklar altına almaktan ve birilerine müthiş bir çıkar sağlamaktan dolayı yargılanmıştı.Arazi mafyası ile işbirliği yapmış, müthiş bir kazancın mafyanın cebine gitmesini sağlamış, yargılanmış ve mahkûm olmuştu. Aldığı ceza ise komikti. 1 milyon 710 bin Türk Lirası. Yani 1 dolardan az fazla.Üstelik ceza ertelenmişti.Yargıçlar, yargıladıkları yargıcı açıkça korumuşlardı.Yargıçların, yargıçları koruduğuna daha önce de şahit olmuştum. Benim bazı hákimlere hakaret ettiğim iddiası ile açılan davada savunmam bile alınmadan mahkûm edilmiştim. Daha sonra mahkemeye ‘‘Apo bile kendini savundu, bana kendimi savunma fırsatı niye vermediniz?’’ diye sormuştum ama yanıt alamamıştım.Bunlar oluyordu ama bu kez ‘‘kantarın topu’’ kaçmıştı.Bu durumu açıklayan bir atasözümüz var ama burada yazarsam ayıp olur.Hákimler böyle kararlarla meslektaşlarını koruduklarını düşünebilirler, ama meslektaşı korurken mesleğe nasıl bir ihanet içinde olduklarını fark etmiyorlar mı?Böyle bir hukuka ve böyle hukukçulara nasıl güveneceğiz?Elbette ki güvenemeyeceğiz. Ama pek çok meslektaşım bu güvensizliklerini bile dile getiremeyecekler.Çünkü biz bu meslekte sık sık yargıç karşısına çıkıyoruz.Ama ben hálá doktorluğun ve hákimliğin kutsal bir meslek olduğuna inandığım için yazıyorum.Bir gün hakkında haber yaptığım bir doktorun önüne ağır yaralı olarak gelirsem, o doktorun mesleğine olan bağlılığının bana olan öfkesinin önüne geçeceğini düşünürüm.Adaleti eleştirirken de beni rahatlatan aynı inançtır.Yukarıdaki örneğe rağmen...NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Halka karşı sorumlu mevkilerde oturan bürokratlar, halkı adam yerine koyup bilgilendirdiği zaman.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!