Resimlerim İstanbul'a aittir

Güncelleme Tarihi:

Resimlerim İstanbula aittir
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 31, 1998 00:00

Haberin Devamı

4 Haziran'a kadar İstanbul Deniz Müzesi Sanat Galerisi'nde olacak Pavlos Moshakis. Eski istanbul yaşantısını, eski Balta limanı'nı, eski Tarabya Koyu'nu, Büyükdere'yi, Beyoğlu'nu ve meyhanelerini anlattığı naif resimleriyle. 1960'ların İstanbul'unu göreceksiniz duvarlarda. Neşeli insanlar, yeşillikler içinde aşı boyalı cumbalı evler, masmavi Haliç...Her ne kadar doksanına merdiven dayasa da asla yaşını belli etmeyen, elinden sigarası, yüzünden gülümsemesi eksik olamayan Pavli'yle İstanbul’u konuşmak çok zevkli...

‘‘Kardeşim, ne Kumkapı'sı kalmış, ne de Çekmece'si. Hepsi bir başka alem olmuş, sanki Türkiyemiz değil de hiç görmediğimiz bir memleket!’’

1915 İstanbul doğumlu Pavlos Moshakis. Annesini savaş zamanında kaybetmiş. Üvey annesiyle yaşamak istemediği için onu Yeniçarşı'da oturan dedesi büyütmüş. ‘‘İlk mektebi bitirdikten sonra Beyoğlu'nda ünlü bir tabelacı olan, Özcan'ın yanında çalışmaya başladım. 14 yıl tabelacılık yaptım.’’ Ekonomik krizden sonra başgösteren İkinci Dünya Harbi sırasında işler yolunda gitmemeye başlayınca vatani görevini yapmaya karar vermiş.

DEDİM, GİDEYİM ASKERE

‘‘Gençtim, filinta gibi. Ama fukaraydım. Dedim gideyim askere, yapayım vatan vazifemi. Kalkıp gittim şubeye, yıl mı, 1938 idi. Dedim komutanım vazifemi yapmak isterim. Gel, git, gel, git, tam 6 ay devam etmiş. Beni gavur belleyen komutan askere aldı, ama çok uğraştı benimle. Bir subaya vurdum diye iki yıl ceza verdiler.’’

13 yıldan sonra nihayet sona ermiş vatani görevi. 1955'de 6-7 Eylül olayları, bir süre sonra da Kıbrıs olayları patlak verince 1964 yılında vatanını terketmek zorunda kalmış. ‘‘Ne zaman kati kararımı aldım, günlerce, gecelerce ağladım. Kendimi idama mahkum ederek, vatanımı bıraktım. Atina'ya yerleştim. İlk yıllarda İstanbul'dan gelenlerle çalışmaya başladım, resim yapıyor, tabela yazıyordum. Sıla hasreti mideme vurmuştu. Sancılarım beni bırakmıyordu ki çalışayım...İştahım da yoktu.’’

İstanbul özlemine dayanamayan Pavli, 15 yıl sonra vatanını ziyarete gelir. Amacı eski dostlarını bulmaktır. ‘‘İyi avcıydım. Adapazarı'na gider, orada iki ay kalır, arkadaşlarla çulluk avlardık. Ama geri geldiğimde avcı dostlarımı bulamadım. En sevdiğim arkadaşlarımdan Orhan Yeşil'i de kaybettim. En son Şişli'de oturduğunu biliyorum....’’

İstanbul'a her gelişinde bu şehri gittikçe çirkinleşmiş bulduğunu söylüyor. ‘‘Derin, derin düşünüyorum ve diyorum, on sene için beni istanbul valisi yapsalar neler yapardım eşsiz güzellikteki bu şehre?’’

ALIRIM BİR DUBLE RAKIMI

Yakın dostları Fikret-Filiz Otyam'la birlikte geçtiğimiz hafta İstanbul Deniz Müzesi Sanat Galerisi'nde sergi açtı. Moshakis. ‘‘Nerede vakit bulursam çalışıyorum. Evim resim dolu, duvar kağıtlarına bile çiziyorum. Hergün çalışıyorum. Temizliğimi, yemeğimi yaptıktan sonra tuvalin başına geçiyorum. Daha çok kışın çalışmayı seviyorum çünkü burada yazın çok sıcak yapıyor. Kışın sobayı yakarım, otururum, yanıma da alırım bir duble rakımı, çalışırım...’’Yemek yapmaya çok meraklı. Yalancı dolma, mezeler ve rakıyla giden en güzel yemeği, balık yapmayı çok seviyor. ‘‘İstanbul'dan iki yüz bine yakın Rum göçtü Yunanistan'a. Biz gitmeden önce oradaki Rumlar ne mezeden anlardı, ne da yemekten. Biz öğrettik onlara yemek kültürünü...’’ 83 yaşındaki Moshakis, dinç kalmasını, her gün içtiği bir paket sigaraya, avcılığına, amatör balıkçılığına ve eğlenmeyi sevmesine bağlıyor. ‘‘İstanbul'dayken çok güzel meze yaptığımı gören arkadaşlar, meyhane açalım dediler. Bir güzel içtik, eğlendik, sonra da battık. Şimdi evimde eğleniyorum. Bazen bir arkadaşım geliyor, alıyorum elime buzuki, mandolini, koyuyorum önüme rakımı, İstanbul'u hayal ederek çalıyorum...’’

OTYAM'IN PAVLİ KARDEŞİ

Fikret Otyam'la Pavlos Moshakis'in tanışması, Rumeli Kavağı'ndan postaya verilmiş bir mektupla başlıyor. Bir balıkçı emeklisinden Otyam'a gönderilmiş bir mektupla... Şikayetlerini dinleyen Fikret Otyam'la balıkçı Özer'in dostlukları mektuplarla sürüyor. Özer birgün mektubunda Pavli ağabeyinden bahsediyor. Kara ve deniz avcısı, sürgün edilmiş has İstanbullu ressam Pavlos Moshakis'ten. Onun hayat öyküsünden etkilenen Otyam, Pavli'ye bir mektup yazıyor. Onu çok sevdiği vatanı Türkiye'ye davet ediyor. Hatta Mersin SSK Hastanesi'nde yapılan ameliyatını da üstleniyor.

Otyam Pavli için bakın neler diyor? ‘‘O her türlü sevgiye ve ilgiye değer. Bilgili, bol anılı, neşeli, usta avcı, has bir naif ressam ve Atatürk sevdalısı, yetmez mi sevilmesi için?’’

Bu dostluktan bir kitap çıkıyor ortaya. Fikret Otyam Pavli Kardeş başlığı altında onun hayat öyküsünü, onun dilinden anlatıyor. Meraklıları dilerlerse sahaflarda bulabilirler. Çünkü Kaynak Yayınları'ndan çıkan bu kitap maalesef tükenmiş.

Yıllar sonra yine bu iki iyi dost İstanbul'da bir araya geldiler. ‘‘Bİzi tanıyorsunuz, ama Pavli'yi? Bu huysuz, aksi ama dünya tatlısı ihtiyar delikanlıyı, yapıtlarını görmek için bekliyoruz Deniz Müzesi'ne... Gelin ve bu en eski İstanbullu yurttaşımızla söyleşin. Bu Onu çok mutlu edecektir...’’

İSTEMEYE İSTEMEYE GİTMİŞTİ

‘‘Ne Türkler Türk olduğumu inanın söylemezlerdi, ne de şu gavurlar beni Yunan isimletiyorlar. Türkiye'de herkes bana gavur derdi, burada ise episi Türk diyor. Hiç olmazsa burada gurur duyuyorum bana Türkolos, Türk tohumu derlerken. Çünkü ben halis Türk vatandaşıyım ve daima böyle kalacağım.’’ İstanbullu ressam Pavlos Moshakis 1964 yılında vatanını terketmek zorunda bırakılan Rumlardan biriydi. İstemeye istemeye gitti Atina'ya. 34 yıl boyunca hiç durmadan çalıştı. Yaşadığı İstanbul'u anlattı tuvallerinde...Ve 34 yıl sonra Pavlos Moshakis kolunun altında resimleriyle yeniden geldi sevdalısı olduğu bu şehre...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!