Narkoz kullanmadan hipnozla uyutarak ameliyat, tuttu!

Güncelleme Tarihi:

Narkoz kullanmadan hipnozla uyutarak ameliyat, tuttu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 21, 2006 00:00

Narkoz, çok sayıda insanı etkiliyor, aylarca kendine gelemeyen var. Bilişsel ve belleksel işlevler geçici de olsa zarar görüyor. Ayrıca bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor.

Meme kanseri ameliyatı olan 46 yaşındaki kadın neşterle göğsü yarılırken dehşete kapılmış olmalı. Çünkü normal koşullarda 45 dakika süren bu tür işlemlerde hastaya narkoz verilmesi gerekirken, o ne uyuşturuldu ne de herhangi bir ağrı kesici aldı.

Ameliyatı yapan Londra’da hipnoterapi uzmanı Charles Montigue, hastasına anestezi uygulamak yerine, baş parmağını Plaisted’in alnına dayamak suretiyle onun ameliyattan birkaç dakika önce hipnozla transa geçmesini sağladı.

Gözleri kapalı olmasına karşın, uykuya dalmayan Plaisted ameliyatın her aşamasında bir sonraki adımda neler olacağı konusunda cerrahın sakin bir sesle kendisine verdiği açıklamaları dinledi.
/images/100/0x0/55eb1e6bf018fbb8f8ac5ef2

Ameliyat korkusu

Hastaya daha önceleri de ameliyat korkusunun üstesinden gelmesi amacıyla hipnoterapi uygulanmıştı. Ancak bu yöntem kendisine ilk kez bir ameliyat sırasında deneniyordu.

Görünürde kimsenin kolay kolay göze alamayacağı bir işe kalkışmıştı, ama narkozdan kaçmanın tek yolu buydu. Çünkü bir dizi ameliyat geçirmiş, ancak her seferinde narkozun etkisinden aylarca kurtulamamıştı.

Garip ama, ameliyat başarıyla tamamlandı ve hastamız bu süreç boyunca en ufak bir ağrı ya da sızı duymadı. Ameliyat sonrasında oldukça yorgun düşmüştü, ama ne midesi bulanıyor ne de başı dönüyordu. Yorgunluğu dışında hiç bir sorunu yoktu.

Uyuşturulmadan ameliyat fikri çoğumuza çok ters gelse bile, hipnozla ameliyat yönteminin uygulandığı tek örnek bu değil.

Belçika’da da yayılıyor

Belçika’daki Liege Hastanesi’nin anestezi uzmanları "hipnozla uyuşturma" adı verilen bu yönteme sık sık başvuruyorlar. Uzmanlar lokal anestezi ve kimi analjezik ilaçlarla birlikte kullanıldığında tıbbi hipnozun genel anestezinin yerini tutabilecek son derece etkili bir seçenek olduğuna dikkat çekiyorlar.

Liege ekibi bugüne dek 4800’ü aşkın büyük ve küçük çaplı cerrahi işlemde bu yöntemden yararlandı. Başka sağlık kuruluşlarında da hipnozla uyuşturma yöntemi giderek yaygınlık kazanıyor.

Farmakolojik anestezi dalındaki son gelişmeler göz önünde tutulduğunda, sağlık uzmanlarının hipnozla uyuşturma yöntemini akıllarının ucundan bile geçirmeleri insana çok garip gelebilir.

19. yüzyılda yüzlerce ameliyatta hastaların hipnozla uyuşturuldukları biliniyor. Ancak diazot monoksid ve kloroform gibi uyuşturucu kimyasalların bulunmasıyla birlikte hipnoz yöntemi de rafa kaldırıldı.

Bellek işlevleri etkilenince

Yine de, çok sayıda anestezi uzmanı insanların birtakım kimyasallarla uyuşturulmasından büyük bir tedirginlik duydular. Bunlardan biri şimdi Liege ekibinin başında olan Marie Elisabeth Faymonville idi.

Kendilerine narkoz verilen hastaların genellikle ayılmada güçlük çektiklerine tanık olan Faymonville, kendi de narkozlu bir ameliyat geçirdiğinde bilişsel ve belleksel işlevlerinin bundan etkilendiğini fark etti. Bunun üzerine 1992 yılında hipnozla uyuşturma yöntemini araştırmaya başladı.

Faymonville ekibi şimdi de, lokal anesteziyle tüm sinirlerin uyuşturulamadığı mide, göğüs ve ortopediyle ilgili cerrahi işlemler gibi zorunlu durumlarda genel anesteziden yararlanıyor.

Ancak genel anestezinin güvenirliği konusunda hala kuşku duyuyor ve bu ilaçların uzun erimde beyinde ne tür etkiler yarattığının henüz bilinmediğine dikkat çekiyor.

Kafa karıştırıcı bilgiler

Narkozun uzun erimli etkileri konusunda bugüne dek yapılan araştırmaların çoğu hayvanlar, ya da kültür hücreler üzerinde yapılmış olması, bunun insan beynini nasıl etkilediği yönünde kesin bir sonuca ulaşılmasını güçleştiriyor. Araştırmalardan elde edilen veriler de bu konuda kafa karıştırıcı birtakım ipuçları sunuyor.

Söz gelimi, çok sayıda araştırma genel anestezi uygulanan kişilerin sonradan Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklara yakalanmaya daha eğilimli olduklarını ortaya koyuyor.

Pennsylvania Üniversitesi’nden Roderick Eckenhoff tarafından geçen yıl yapılan ve her yıl yaklaşık yüz milyon kişiye uygulanan narkoz ilaçlarının bu hastalıklarla ilintili olup olmadığının incelendiği bir araştırma halothane ve isoflurane gibi anestezi ilaçlarından az bir miktarın bile proteinlerde anormal bir öbeklenmeye yol açabileceğini ortaya koyuyor.

Eckenhoff bu düzeneğin söz konusu hastalıkları körükleyebileceğine inanıyor. Narkozun olası bir başka zararlı etkisi de bağışıklık sistemiyle ilintili.

Bağışıklığı etkiliyor

Georgia Tıp Fakültesi anestezi uzmanlarından Steffen Meiler uçucu anestezi ilaçlarının bağışıklık sisteminin uyum sağlama yetisini azalttığı yönündeki kanıtların giderek arttığını belirtiyor.

Çok sayıda araştırma solunum yoluyla bedene aktarılan anestezi ilaçlarının akyuvarlardaki hücrelerin ölümüne neden olduğunu ortaya koyuyor. Ancak Meiler kesin bir sonuca varılmadan önce tüm bu bulguların çok daha ayrıntılı bir biçimde incelenmesi gerektiğine inanıyor.

Meme kanseri ameliyatı olan 46 yaşındaki kadın neşterle göğsü yarılırken dehşete kapılmış olmalı. Çünkü normal koşullarda 45 dakika süren bu tür işlemlerde hastaya narkoz verilmesi gerekirken, o ne uyuşturuldu ne de herhangi bir ağrı kesici aldı.

Ameliyatı yapan Londra’da hipnoterapi uzmanı Charles Montigue, hastasına anestezi uygulamak yerine, baş parmağını Plaisted’in alnına dayamak suretiyle onun ameliyattan birkaç dakika önce hipnozla transa geçmesini sağladı.

Gözleri kapalı olmasına karşın, uykuya dalmayan Plaisted ameliyatın her aşamasında bir sonraki adımda neler olacağı konusunda cerrahın sakin bir sesle kendisine verdiği açıklamaları dinledi.

Gevşeten uyuşukluk

Genel anestezi ilaçları salt hastaların ameliyat sırasında genellikle baygın, ya da bilinçsiz olmayı yeğlemelerinden ötürü çok yaygın kullanılıyor.

Oysa, Pennsylvania Üniversitesi anestezi uzmanlarından Lee Fleisher genel anestezi uygulanarak yapılan ameliyatların yaklaşık üçte birinin lokal anesteziyle yapılabileceğini belirtiyor.

Bu arada Liege ekibi de her geçen gün hipnozla uyuşturmanın çarpıcı yararları olduğu yönünde kanıtlar elde ediyor. Hipnozla uyuşturulan hastalarda öncelikle daha az kanama oluyor. Bu da cerrahi işlemlerin, özellikle de yoğun kanamalara yol açan burun ve meme ameliyatlarının başarıyla yerine getirilmesini kolaylaştırıyor.

Narkoz uygulanan hastalarda kanamanın daha çok olması anestezi ilaçlarının kan damarlarının sıkışmasını engellemesinden kaynaklanıyor. Genel anestezi uygulanan hastaların solunum aygıtına bağlanmaları da gerekiyor.

Bu da hastanın göğsünde ek bir basınç yaratıyor ve kanamanın daha da artmasına neden oluyor. Oysa hipnozla uyuşturulan hastalar çok daha kolay soluk alıp verebiliyorlar.

Cerraha yardımcı

Hipnozla uyuşturulan hastalar ameliyat boyunca uyanık olduklarından cerraha yardımcı bile olabiliyorlar. Söz gelimi, yaşlılık ya da yüzdeki bir travma nedeniyle sarkan göz kapaklarının onarımı sırasında hastanın katkısı büyük bir önem taşıyor.

Çünkü görme duyusunun sağlığa kavuşturulması yönündeki bu son derece ustalık gerektiren ameliyatta ayarlamaların kusursuz olması gerekiyor.

Hipnozla uyuşturma, görünüşe bakılırsa, hastanın iyileşme sürecini de kısaltıyor. 2000 yılında 20’si genel anesteziyle, 20’si hipnozla tiroid ameliyatı geçiren 40 hastayı karşılaştıran Faymonville ekibi genel anestezi uygulananların 36 günde, hipnozla uyuşturulanların ise 10 günde sağlıklarına kavuştuklarına dikkat çekiyor.

Dört farklı aşama

Hipnoterapi uzmanlarına göre, hipnozla esrime ya da transa geçme hipnoid, hafif, orta ve derin olmak üzere dört farklı aşamadan oluşuyor. Bu dört durumda da hasta gevşiyor ve konuşma ya da hareket etme eğiliminde pek olmuyor.

Ayrıca nabzı ve soluk alıp verme hızı daha düşük oluyor. Daha derin hipnoz durumlarında hasta doktorla işbirliğine gitmede zorlanıyor ve ona pek yardımcı olamıyor. Ancak lokal anestezinin bile uygulanmadığı öykümüzün ilk başındaki hastaya benzer durumlarda hastanın ağrıyı kaldırabilmesi için orta ya da derin bir esrime içinde olması gerekiyor.

Hastaların esrime durumuna geçmeleri için Hermes önce onlardan gözlerini yummalarını, kafalarında kendilerini rahat ve mutlu hissettikleri bir ortamı canlandırmalarını istiyor. Sesini giderek alçaltarak hastadan usunda canlandırdığı görüntü, ses ve duyuları betimlemesini istiyor.

Bu süreçte hastaların %96’sından çoğu birkaç dakika sonra hafif bir trans durumuna geçebiliyorlar. Hermes hastaların ağrı duyduklarında bile kendilerini pek de kötü hissetmediklerine dikkat çekiyor.

İlginç deney

New Scientist’te yer alan araştırmaya göre, sinirbilimciler hipnozun ağrı duygusunu nasıl azalttığını yeni yeni kavramaya başlıyorlar. Iowa Üniversitesi’nden Sebastian Shulz-Stubner önderliğindeki bir grup araştırmacı geçen yılın sonlarında hipnozlu kişilerle hipnoz altında olmayanların ağrı duyma eğilimlerini karşılaştıran bir araştırma yayımladı.

Aşırı sıcağa tutulan deneklerin beyin etkinliklerini işlevsel manyetik titreşimli görüntüleme yöntemiyle (fMRI) karşılaştıran araştırmacılar iki grup arasında belirgin farklılıklara tanık oldular.

Bir başka fMRI deneyi de hipnozlu beynin ağrı duygusuna bilinçli olarak yön verebildiğini ortaya koyuyor. Pittsburgh Üniversitesi’nden Stuart Derbyshire önderliğindeki ekip, şiddetli ağrılara yol açan romatizmal bir hastalık olarak bilinen fibromiyalji hastalarına hipnoz uygulayarak kafalarında ağrılarını gösteren bir kadranı düşlemelerini istedi.

Hastalar bu düşsel kadran çevrildiğinde ağrıyı daha az hissettiklerini belirtirken, fMRI görüntüleri de beynin ağrıdan sorumlu bölgesindeki etkinliğin azaldığını doğrulamaktaydı.

Herkes isterse

Ardında yatan düzenek her ne olursa olsun, hipnoz gerçekten de genel anestezinin yerini tutabilir mi?

Bu görüşe kuşkuyla yaklaşanlar insanların yalnızca küçük bir bölümünün hipnoza yatkın olduklarını, bu nedenle yöntemin pek de kullanışlı olamayacağını savunuyorlar.

Öte yandan, Shulz-Stubner durumun hiç de öyle olmadığını, ameliyat sürecinde hastaların %80’inin gerekli hipnoz düzeyine ulaşabildiklerini öne sürüyor.

Faymonville’in bulguları ise bu uygulamanın çok daha başarılı olduğunu gözler önüne seriyor.

Feymonville hipnozun altısı dışında tüm hastalarında etkili olduğuna dikkat çekerek,"Hipnoz herkesin isterse ulaşabileceği doğal bir durumdur," diyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!