İşte böyle çöktük

Güncelleme Tarihi:

İşte böyle çöktük
Oluşturulma Tarihi: Eylül 22, 2005 01:54

Tarihimizin en iyi basketbol takımana sahibiz. Ancak bu ekipte kışkançlık hat safhada. Arkadaşlık, sevgi, saygı ve sorumluluk yok. İkişer ve üçerli gruplar ve gruplaşmalar takım olmanın önüne geçiyor.

BÜYÜK umutlarla geldiğimiz Avrupa Şampiyonası defterini hayal kırıklığı ile kapadık. Tarihimizin en iyi takımına sahip olduğumuzu sanırken, bir türlü ekip haline gelemediğimizin farkına ancak burada vardık.

Tek tek baktığımızda gerçekten son derece kapasiteli ve yetenekli oyunculara sahibiz. Ancak bu oyunculardan bir türlü başarıya gidecek bir ekip çıkartamıyoruz. 2002 Dünya Basketbol Şampiyonası. 2003 Avrupa Basketbol Şampiyonası. Ve 2005 Avrupa Basketbol Şampiyonası en belirgin örnekleri.

Her 3 turnuvada aynı sıkıntıyı yaşadıysak, ortada neşter vurulması gereken bir sorun var demektir. Takım sporlarında başarıya ulaşmanın tek yolu sahada ölümüne mücadele vermek ve takım için dayanışmayı üst düzeye çekmektir. Bunun yolu da sevgiden ve arkadaşlıktan geçiyor. Maalesef biz bu önemli kavramları bir türlü bir araya getiremiyoruz.

Bizim NBA yıldızlarımız var. Ama onlar bir NBA yıldızı gibi oynamıyolar ve davranmıyorlar. Bakın bir örnek verelim.

Almanların aynı ligden gelen yıldızı Nowitzki takımı için kendini yerden yere atıyor, arkadaşlarını coşturuyor, gerektiğıinde de takımını tek başına sırtlıyor.

Daha da ilginç bir örnek verelim... Nowitzki, NBA kuralları gereği milli takımda oynayabilmesi için şart olan yüzbinlerce dolarlık sigorta parasını kendi cebinden vererek milli takımının formasını giyiyor. Ve zafer için de elinden geleni yapıyor.

Bizim yıldızlarımız Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu ise sanki milli formayı giymiyorlarmış havalarında...

Nowitzki ne kadar takımını derleyip toparlayıp bir araya getirirse, bizimkiler kendilerini arkadaşlarından soyutluyor. Örneğin Mehmet Okur’un, ‘Ben Mirsad ile aynı takımda oynamak istemiyorum’ demesi bunun en açık örneği. Ancak hiçbir kimsenin bu sözleri söylemeye hakkı yok. Bu olayların bu noktaya gelmesinde hiçbir müdahale yapmayan ve sessiz kalan yöneticiler de suçludur.

Nitekim, Bulgar maçından sonra sahada ve soyunma odasında yaşananlar sevgisizliğin ve birbirlerine olan inançsızlığın açık bir göstergesidir. Hal böyle olunca da bu takımdan başarı beklemek hayal..

Şimdi çöküşümüzün nedenlerine gelelim.

Takımda kışkançlık hat safhada. Arkadaşlık, sevgi, saygı ve sorumluluk yok. İkişer ve üçerli gruplar ve gruplaşmalar takım olmanın önüne geçiyor. Saha içi yardımlaşması da bu durumda imkansız hale geliyor.

Basketbolumuzda bir istikrar yok. Maçtan maça değil, oyun için de bile belirli bir çizgi yakalayamıyoruz. 10 dakika iyi oynuyor, sonra yine düzensizlik içine giriyoruz. Herkes egosunu ön plana çıkartıp maçı kurtarmaya çalışınca, disiplinsizlik ortaya çıkıyor. Ve basketbol kalitemiz sıfırlanıyor.

Hızlı oynadığımız ve iyi savunma yaptığımız bölümlerde skor üretebiliyoruz. Ancak hücum düzenimizin kötülüğü savunmamızın da düşmesine neden oluyor. Uzun züren skorsuz bölümler yaşıyoruz. İçeri kullanmak yerine, zorlama atışlara yönelince dağılıp gidiyoruz.

Ribauntlar ve faul atışları en büyük sorunumuz. Özellikle grup maçları sonrası 12 Dev Adam’ın ribaunt ve asistlerde 16 takım arasında sonuncu olması bunun açık göstergesi oldu.

Tanjeviç’in çok fazla oyuncu değiştirmesi de fazlaca duygusal olan oyuncularımızı olumsuz etkiliyor.

Oyuncularımızın hemen hemen her hakem kararına itiraz etmesi de ayrı bir sorunumuz. Ortaya çirkin bir tablo çıkarken, bu durum oyun düzenimizi de bozuyor.

Milli Takımımızın bu turnuvaya fizik olarak iyi hazırlanmadığı ortaya çıtı. Özellikle son iki maçın son bölümlerinde çöküşümüze neden olan faktörlerden biri de bu oldu.

Gelelim bundan sonra yapılması gerekene. 30 yıllık tecrübeme dayanarak acil bir operasyon yapılmasına inanıyorum. Bu operasyon öncelilkle oyunculardan yapılmalı. Başarıya doymuş, kazanacağı paraları düşünerek milli forması için kendisini riske atmayan oyuncular yerine, başarıya aç, milli forması için savaşacak ve sahada varını yoğunu ortaya koyacak genç oyuncuların bu takıma çıkarılması zamanı geldi de geçiyor.

Tıpki bizim gibi çöken evsahibi Sırplar’da aynen NBA virüsünün getirdiği sıkıntıyı yaşadı. Hangi Sırpla konuşsanız konuşun, takımın gençleştirilmesi gerektiğini söylüyor. Yani hastalağımız aynı.

Ayrıca dayanışmayı artıracak, daha hareketli hücum edebilecek bir sitemi de takım içine yerleştirmemiz şart.

Bu kafa ve bu takımla ısrar edersek, hedefimiz olan 2010’da da aynı hüsranı yaşarız. Bu takım, 2010 öncesi yapılacak 2006 Dünya Şampiyonası’na gidemiyorsa forması için savaşmayanların bunun hesabını mutlaka vermesi gerekir.

Yürekten oynayanlarla yolumuza devam edeceğiz

BASKETBOL Federasyonu Başkanı Turgay Demirel,Bulgaristan maçında yaşanan takım için sorunlar, belki de bugünkü durumun sebebidir’ dedi. Demirel, ‘Sonuçta istemediğimiz bir durumla karşılaştık. Hatalarımızı ve eksiklerimizi değerlendirip önümüze bakacağız. Tanjeviç’in istifasını kabul etmiyorum. Yürekten oynayan ve uzun süreli kamplarda sorun çıkarmayan oyuncularla yolumuza devam edeceğiz’ dedi

Hatam takımın kuruluşunda

KOÇ Tanjeviç, Avrupa Şampiyonası’nda bu sonucu beklemediğini söyledi. Tecrübeli çalıştırıcı, ‘Sorumlulukları bilen insanım. Federasyonu rahatlatmak için istifa ettim. Hata yaptıysam bu takımın kuruluşundan olmalı. Çok fazla oyuncu değiştirilmem eleştiriliyor. Bunu kabul etmem. Bu bir turnuva. Burada diri kalmak lazım. Maçlar sonrası oyuncuların enerjileri bitiyor. Kaya’nın son maçın bitiminde yürüyecek hali yoktu. Ayrıca oyuncularımız çok duygusal. Bu da bizi etkiledi’ dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!