Millet acından ölüyor kocamla oğlum işsiz kaynana-gelin çalışıyoruz

Güncelleme Tarihi:

Millet acından ölüyor kocamla oğlum işsiz kaynana-gelin çalışıyoruz
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2009 00:00

Aydos Ertuğrul Gazi Mahallesi’nde yolları, kanalizasyonu olmayan evleri dolaşırken ’işsizlik’ feryatları duymayı bekliyorduk. Gizlice inek besleyen, bahçede sebze yetiştiren, köyünden kuru gıda getiren insanlardan ’Açız’ çığlıkları yükseldi. Erkeklerin çoğu işsiz güçsüz kahvehanelerde otururken, kadınlar dantel örerek, bulabiliyorsa temizliğe giderek evlerini geçindirmeye çalışıyor.

"MİLLET acından ölüyor. Kocalar, oğullar işsiz. Kaynana, gelin, kız çalışıyoruz" diye sitem ediyor Aynur Türeli, komşunun dağdan bağlattığı bedava suyla halıyı yıkamayı sürdürürken. Ertuğrul Gazi Mahallesi’nde rastladığımız Aynur Türeli, kocasının ve oğullarının işsiz olduğunu, 4 çocuğu, gelini ve torunlarıyla aynı evde yaşadıklarını anlatıyor. İnek beslediklerini ağzından kaçırdığı için pişman oluyor: "İneğim var. Yasak ama mecburum; sabah karnımızı onunla doyuruyoruz. Allahtan kira vermiyoruz yoksa hepten perişandık. Açlıktan ağlayan var ama duyan yok." Tek gayesini ’çoçukları okutmak’ olarak açıklayan Aynur Türeli’nin kafası okuyan çocuklar da işsiz olduğu için biraz karışmış. Kızı Ayşe Türeli de 2 ay önce çalıştığı cam fabrikasından çıkarıldığını, dantel ve elişi yaparak aile bükçesine katkı sağlamaya çalıştığını söylüyor. Gelin Ayşe Türeli ise işsiz kocasının kahvede olduğunu söylüyor sessizce. Gözleri görmeyen evin 71 yaşındaki sahibi Süleyman Çolak, "Kızım seni göremiyorum ama bak, şöyle yaz: Gün bulup gün yiyor olduk" diyor.

Bir yol kaderleri ayırıyor

İstanbul’un en yüksek tepesi Aydos, Kurtköy sınırları içinde yer alıyor. Ertuğrul Gazi Mahallesi’nde çoğu gecekondu olan evler suya ancak bir kaç yıl önce kavuşmuş. Son yıllarda bu yoksul semtin hemen yanı başında lüks villaların bulunduğu konut projeleri yükselmiş. Bir tek yol kaderleri de ayırıyor; bir yanda tenis kortlu, yüzmle havuzlu siteler öbür tarafta kanalizasyonu bile olmayan derme çatma kulübeler...

İnsanca yaşam hayali

55 yaşındaki Sultan Altın, 4 yıl önce Kastamonu’dan çıkıp İstanbul’a gelmiş. İstanbul diye kanalizasyon altyapısının olmadığı Aydos’taki Ertuğrul Gazi Mahallesi’nden başka bir yeri de bilmiyor. İstanbul’un Avrupa yakasını görmek de ne demek, pazara bile gitmemiş henüz. "Neden geldiniz İstanbul’a" diye soruyorum, gelip de kabahat etmiş gibi bir utangaçlıkla cevap veriyor: "Kastamonu’da çok çalışıyorduk. Traktör gitmezdi, tarlayı öküzle birlikte sürerdik. Canımız çıkıyordu. İstanbul’a karnımız doysun diye geldik. Azıcık insan gibi yaşayalım diye geldik."

’İnek olmazsa açız’

Tavuklar, bir koyun ve bir inek ile geçimlerini sağlamaya çalıştıklarını anlatan Altın, yasak olduğu için ineğinin fotoğrafının çekilmesini istemiyor. Gözleri doluyor ve yere bakarak "Yasak biliyoruz ama onunla karnımız doyuyor. Ne yapalım? İnek olmazsa açız" diyor.

İşsiz diye çocuklar uyumadan eve gitmiyor

KAHVEHANEDE
ismini söyleme cesareti gösteren tek kişi Adnan Bekar. İşsizlik yüzünden evde huzurunun kalmadığını belirterek içini döküyor: "Bunaldım. Bu işin sonu nereye gider bilmiyorum. Hiçbir krizde bu kadar kötüsünü görmemiştik. 50 yere gittim, kimse iş vermiyor. Ayaklarım eve gitmiyor. Çocuklar uyuduktan sonra eve gidiyorum. Bir şeker isteseler alamıyorum. Her seferinde onları oyalamaktan bıktım. Evin içinde tur atıyorum. Sabah çocuklar uyanmadan evden çıkıyorum. Kendi evimde kaçak hayat yaşamaya başladım."

Tefecilerin eline düştük yaşama şansımız azalıyor

KAHVEHANED
E kimi tersanede kimi tekstil atölyesinde kimi de inşaatta çalışırken işsiz kalmış kalabalık etrafımızı sarıyor. Kağıt oynayan gruptan biri "Kriz teğet geçiyor. Biz de kağıdı teğet atıyoruz" diyor öteki başka gidecek yerleri olmadığını söylüyor utanarak. Kadınların dantel örerek ya da temizliğe giderek evin geçimini sağladığını sıkılarak anlatıyorlar. Dört aydır kirasını ödeyemeyemediğini belirten biri, bakkala borçlarının arttığını, çaresizlik içinde olduğunu söylüyor. Bir başkası çocuğuna süt alamadığını söylerken ağlıyor. "Tefecilerin eline düştük" diyen yaşlıca adam bundan sonra daha çok intihar, cinnet, hırsızlık haberleri duyulacağını, aç insanın yaşama şansının azaldığını söylüyor. İş çıkarsa hamallık yaptığını aktarıyor yeni evli olanlardan biri, 8 aydır boşta olduğunu belirterek.
/images/100/0x0/55eac478f018fbb8f8956b81

Kahvehaneci işsizlerin veresiyesinden bıkmış

EKONOMİK
kriz dönemlerinde dolup taşan kahvehanelerde veresiye almış başını gitmiş. Ertuğrul Gazi Mahallesi’nde 16 yıldır kahvehanesi bulunan Talat Aktaş, işlerinin artmasından pek de memnun değil. "Daha çok insan geliyor. İşsizler burayı dolduruyor ama parası yok ki cebinde. İçtiği çayı veresiye yazdırıyor" sözleriyle para kazanamadığını anlatan Aktaş, borcu kabardığı için kahvehaneye bile gelemeyenler olduğunu söylüyor.

Fakire kız da verilmiyor, bekárların vay haline

KASTAMONU’
dan İstanbul’a 13 yıl önce gelen Şerafettin Altın (28) restoranlarda çalıştıktan sonra bir süre işsiz kalmış. Şimdi derme çatma evlerinin yakınlarında yükselen lüks villalardan oluşan sitelerde güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Boş vakitlerinde annesiyle birlikte bahçede hem kendileri hem de babasının el tezgahında satması için sebze yetiştiriyor. Anne Sultan Altın, civardaki çok sayıda insanın bahçesinde sebze yetiştirerek geçinmeye çalıştığını anlatıyor. Dördü erkek 6 çocuk sahibi olan Sultan Altın, "Bir kızımı evlendirdim ama oğlanların hepsi bekár. Gecekonduya kız da vermiyorlar. Fakire evlilik de zor. Bekárların vay haline" diyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!