Merkez: DüÅŸük enflasyon için programda kararlılık ÅŸart

Güncelleme Tarihi:

Merkez: Düşük enflasyon için programda kararlılık şart
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 11, 2003 10:57

Merkez Bankası, enflasyonist süreçteki temel eğilimin düşüş eğilimi olmasının, tasarlanan önlemlerin hayata geçirilmesi ve programın kararlılıkla uygulanmasına bağlı olacağını bildirdi. Irak sorununun bitmesi halinde enflasyonun düşüş eğiliminin süreceği belirtildi.

Haberin Devamı

Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada, Åžubat ayı enflasyonu ve görünüm deÄŸerlendirildi.Â
  Â
Açıklamada, bu temel eÄŸilimin, orta vadede enflasyonun geliÅŸmiÅŸ ülkelerde gözlenen düzeylere yaklaÅŸmasına mümkün kılabileceÄŸi belirtildi.Â

Açıklamada, ''Yine bu önlemler ve kararlılığın devamı koşuluyla 'olağanüstü dönem' olarak adlandırılan dönemde hangi senaryonun gerçekleşeceğine bağlı olarak, ya bu temel eğilimden önemli bir sapma olmayacağı ya da oluşan sapmanın geçici bir nitelik taşıyacağı öngörülmektedir'' denildi.

Enflasyonun önümüzdeki dönemde nasıl bir seyir izleyeceÄŸinin temelde iki unsura baÄŸlı olduÄŸu bildirilen açıklamada, bunların her zaman olduÄŸu gibi iktisadi temeller ile Irak'la ilgili geliÅŸmelerin Türkiye'yi nasıl etkileyeceÄŸi konusu olduÄŸu belirtildi.Â

Haberin Devamı

EK ÖNLEMLER
Â
Faiz dışı fazla hedefinin tutturulması için 2003 yılı bütçesinde alınan ek önlemler ve süren parasal disiplin, iktisadi temelleri daha da sağlamlaştırılacağı anlamına geldiği ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:
 
''Programın, enflasyonu 2002 yılı içinde keskin bir biçimde düşürmede gösterdiÄŸi baÅŸarı da dikkate alındığında, alınan önlemlerin zamanında ve kararlılıkla hayata geçirilmesi koÅŸuluyla, enflasyondaki düşüş eÄŸiliminin sürmesini beklemek gerçekçi olacaktır. Hem nominal hem de reel faizlerin programda öngörülen düzeylere inmesi ancak bu koÅŸullar altında mümkün olacaktır.''Â

Ayrıca bu önlemlerin düzenleniÅŸ biçiminin 2003 yılının kalan bölümünde kamu kaynaklı enflasyonist baskının yüksek olmayacağı sinyalini verdiÄŸi kaydedilen açıklamada, aksine söz konusu önlemlerin bir bölümünün personel harcamalarında tasarruf ve emlak ile taşıt vergilerinde artış öngörmesi dolayısıyla, iç talep üzerinde sınırlayıcı bir etki yapması beklendiÄŸi ifade edildi.Â
   Â
IRAK
Â
Irak sorununun nasıl çözümleneceÄŸine, eÄŸer bir askeri operasyon olacaksa bu operasyonun ne kadar süreceÄŸine ve Türkiye'nin olası konumuna baÄŸlı olarak, enflasyonun bu süreçte izleyebileceÄŸi seyire iliÅŸkin alternatif senaryoları türetmek mümkün olduÄŸu bildirilen açıklamada şöyle denildi:Â

Haberin Devamı

''Burada vurgulanması gereken önemli nokta ÅŸudur: İçinde bulunduÄŸumuz andan Irak sorununun biteceÄŸi ana kadar olan dönem "olaÄŸanüstü dönem" olarak adlandırılırsa, saÄŸlamlaÅŸtırılan iktisadi temeller ile birlikte programın kararlılıkla uygulanması halinde, olaÄŸanüstü dönemden sonraki dönemde de, enflasyonun düşüş eÄŸilimini sürdüreceÄŸi açıktır. Bu nokta dikkatlerden kaçmamalıdır.Â

Enflasyonla mücadeledeki baÅŸarısı yüksek olan programın kararlılıkla uygulanması halinde, enflasyondaki düşüş eÄŸiliminin temel eÄŸilim olacağı, "olaÄŸanüstü dönemde" oluÅŸabilecek maliyet artışlarının yaratabileceÄŸi fiyat artışlarının, bu temel eÄŸilimden geçici sapmalar olarak kalacağı açıktır. Ancak, şüphesiz "geçici" nitelemesi, temel eÄŸilimden sapmanın mutlaka çok kısa süreceÄŸi anlamına da gelmemektedir.''Â

Haberin Devamı

''NE ÖLÇÜDE SAPMA?''
Â
Bu aÅŸamada sorulması ve yanıtlanması gereken sorunun, ''OlaÄŸanüstü dönem'' olarak adlandırılan bu dönemde enflasyondaki temel eÄŸilimden ne ölçüde sapma beklemek gerçekçidir?'' konusu olduÄŸu belirtilen açıklamada, bu senaryolardan bir kısmının gerçekleÅŸmesi halinde, söz konusu dönemde enflasyonda yukarıya doÄŸru önemli sayılabilecek bir hareketlenme beklenmemesi gerektiÄŸi bildirildi.Â

Dolayısıyla, enflasyondaki temel eÄŸilim olan düşüş eÄŸiliminden geçici de olsa bir sapma olması bu senaryolar altında düşük bir olasılık olduÄŸu belirtilen açıklamada, enflasyondaki temel eÄŸilimden geçici sapmalara yol açabilecek senaryoların gerçekleÅŸmesi halinde ise, özellikle maliyet baskılarının söz konusu olacağı düşünüldüğü ifade edildi.Â
   Â
PETROL FÄ°YATLARI
Â
Petrol fiyatlarının daha da artması olasılığı üretim maliyetlerini etkileyebilecek önemli bir unsur olarak görüldüğü anlatılan açıklamada, bu dışsal ÅŸokun beklentilerde yaratabileceÄŸi bozulmanın ve buna baÄŸlı olarak piyasalarda görülebilecek dalgalanmaların enflasyonu olumsuz yönde etkileme olasılığı bulunduÄŸu bildirildi.Â
  Â
İç talebin bu koşullar altında enflasyon üzerinde baskı yaratmayacağı dikkate alınırsa, bu etkilerin bir miktar telafi edilebileceğini belirtmenin mümkün olduğu belirtilen açıklamada, dolayısıyla, yılın ilk yarısında yıllık enflasyon oranlarında belirgin bir azalma görülmemesi ya da Şubat ayında olduğu gibi az da olsa bir artış gerçekleşmesinin, enflasyonun düşme eğiliminin durduğu veya tersine döndüğü anlamına gelmemesi gerektiği üzerinde duruldu.

TARIM VE GIDA ENFLASYON ÃœZERÄ°NDE BELÄ°RLEYÄ°CÄ°

Açıklamada, tarım ve gıda fiyat artışlarının, TEFE ve TÃœFE enflasyonu üzerinde belirleyici olduÄŸu belirtildiÂ

Açıklamaya göre TÜFE artışını sınırlayan en önemli alt kalem kira olurken, Türk Lirasının güçlenmesinin de etkisiyle yavaşlayan özel imalat sanayi fiyatları, TEFE artışını aşağı çekti.

TÃœFE artışının önemli ölçüde gıda fiyatlarındaki yüzde 4,8'lik artıştan kaynaklandığı belirtilen açıklamada, gıda fiyatlarında Ocak ayında görülmesi beklenen mevsimsel yükseliÅŸin bir kısmının 2003 yılında Åžubat ayında gerçekleÅŸtiÄŸinin görüldüğü bildirildi.Â

Açıklamada, tarım fiyatlarında 2002 yılı son çeyreÄŸinden bu yana devam eden yüksek artışların gıda fiyatlarına yansımalarının da Åžubat ayı gıda fiyatları artışında etkili olduÄŸu düşünüldüğü ifade edildi.Â

Kira artışının, Åžubat ayı TÃœFE enflasyonunu sınırlayan en önemli alt kalem olduÄŸu, konut kiralarının yüzde 0,9 ile 1994 Ocak - 2003 Åžubat döneminin en düşük aylık artışını gösterdiÄŸi belirtilen  açıklamada, ''özellikle kira artışlarının yılın geri kalan döneminde izleyeceÄŸi seyir, enflasyon hedefi açısından önem taşımaktadır'' denildi.Â

Açıklamada, akaryakıt fiyat artışlarının etkisinin görüldüğü alt gruplardan ulaÅŸtırma sektöründe Åžubat ayında yüzde 4,1 olarak gerçekleÅŸen fiyat artışının TÃœFE genel artışının oldukça üzerinde kaldığı bildirildi.Â

Açıklamada, ''Ayrıca uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatlarındaki yükseliÅŸin etkisiyle son dönemlerde hızlanan akaryakıt fiyat artışlarının, önümüzdeki dönemde ulaşım hizmetleri fiyatlarına da yansıma olasılığı bulunmaktadır'' ifadelerine yer verildi. Â

TEFE
Â
Åžubat ayı TEFE artış oranında, uluslararası ham petrol fiyatlarındaki artışın etkili olduÄŸu gözlendiÄŸi anlatılan açıklamada, akaryakıttan alınan özel tüketim vergisinin (ÖTV) bir önceki ayın enflasyonuna göre ayarlanması dolayısıyla yükselmesinin TEFE artış oranını olumsuz etkileyen diÄŸer bir unsur olduÄŸu belirtildi.Â

Açıklamada, mevsimsel etkiler yanında, Antalya yöresinde meydana gelen sel felaketine baÄŸlı olarak artan tarım fiyatları da Åžubat ayında TEFE'yi yukarı çeken unsurlardan biri olduÄŸu kaydedildi.Â

Tarım sektörü dışarıda tutulduğunda, TEFE artış oranının Ocak ayına göre gerileyerek yüzde 2,4 düzeyinde gerçekleştiğinin görüldüğü ifade edilen açıklamada, Şubat ayında yüzde 4,1 artan kamu imalat sanayi fiyatlarında, yükselen uluslararası ham petrol fiyatlarının etkili olduğu görüldüğü bildirildi.

Nitekim, Şubat ayında kamu imalat sanayi fiyat artış oranına en büyük katkıyı yüzde 6,5 oranında artan petrol ürünleri imalatı sektörü yaptığı anlatılan açıklamada, petrol ürünleri imalatı sektörü dışarıda bırakıldığında kamu imalat sanayi fiyat artış oranı yüzde 1,2'ye gerilediği bildirildi.

Açıklamada, şöyle denildi: ''Bu oranın Ocak ayındaki yüzde 6.6'lık artışa göre düşük kalması kamu fiyat ayarlamalarının göreli olarak yavaÅŸladığını göstermektedir. Yine de, yıllık bazda kamu imalat sanayi fiyat artış oranı yükseliÅŸini sürdürmüş ve yüzde 48,8 seviyesine çıkmıştır.''Â
  Â
Özel imalat sanayi fiyat artış oranının, Ocak ayına göre önemli ölçüde gerilediği belirtilen açıklamada, şubat ayı özel imalat sanayi fiyat artış oranına en yüksek katkıyı, kamu imalat sanayinde olduğu gibi petrol ürünleri imalatı sektörü yaptığı kaydedildi.

MALÄ° DÄ°SÄ°PLÄ°N

Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada, mali disiplinin büyüme ve enflasyon açısından önemi değerlendirildi.

Açıklamada, bunu baÅŸarmanın yolunun bütçe disiplininden geçtiÄŸi ifade edilerek, bu sayede, enflasyonu makul düzeylere indirmenin, dahaadil gelir dağılımına ve potansiyel büyüme düzeyinde bir büyüme hızına ulaÅŸmak eÅŸanlı olarak mümkün olacağı vurgulandı. Â

Kamunun borç düzeyinin yüksek olduÄŸu ülkelerde, borç stokunun çevrilebilirliÄŸi konusundaki bekleyiÅŸlerin, bu ülke ekonomilerindeki geliÅŸmelerin, özellikle de enflasyon ve büyüme dinamiklerinin temel belirleyicisi olduÄŸu belirtilen açıklamada, kamu borcunun milli gelire oranının, iç ve dış piyasaların odaklandığı çok önemli bir büyüklük olduÄŸu, bunun Maastricht kriterleri arasında da yer aldığı hatırlatıldı.Â
 Â
Bu oranın mevcut deÄŸerinin, bir ülkede geçmiÅŸten bu yana sürdürülen ekonomi politikalarının ciddiyeti hakkında çok önemli ipuçları verdiÄŸi kaydedilen açıklamada, ''öte yandan, söz konusu oranın gelecek dönemlerde alacağı deÄŸerler de bugün ve bundan sonra izlenecek ekonomi politikaların ne ölçüde doÄŸru politikalar olduklarının temel göstergesi olacaktır'' denildi.Â

KAMU BORCUNUN MÄ°LLÄ° GELÄ°RE ORANI
Â
Türkiye ekonomisinde reel faizlerin ulaştığı kabul edilemez düzeyin makul düzeylere indirilmesinin yegane yolunun, kamu borcunun milli gelire oranının zaman içerisinde azalma eğilimine sokulmasından geçtiği belirtilen açıklamada, bunun Türkiye ekonomisi açısından yerine getirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu kaydedildi.

Açıklamada, ''borç stokunun milli gelire oranının zaman içerisinde azalma eÄŸilimine girmesi, faiz dışı bütçe fazlası verilmesine, büyüme hızının artmasına, reel faizlerin düşmesine ve Türk Lirasının reel olarak deÄŸer kaybetmemesine baÄŸlıdır'' denildi.Â

Borç dinamiÄŸini rayına oturtmak açısından, faiz dışı bütçe fazlası verilmesi gerekliliÄŸinin temel nedeninin, yalnızca faiz dışı bütçe fazlasının borcun milli gelire oranını doÄŸrudan düşürüyor olması olmadığı hatırlatılan açıklamada, bunun önemli olduÄŸu, ancak faiz dışıfazla verilmesinin borç dinamiÄŸi üzerine dolaylı yollardan en az bunun kadar önemli olumlu üç etkisi daha bulunduÄŸu hatırlatıldı.Â

''ANAHTAR OLGU''
Â
Ekonomik birimlerin borcun çevrilebilirliÄŸine ikna olmaları anahtar olgu olduÄŸu belirtilen açıklamada, faiz dışı bütçe fazlasının alacağı düzeyin, borcun çevrilebilirliÄŸi hakkındaki düşünceleri yakından etkilediÄŸi bildirildi.Â

Borcun çevrilebilirliÄŸi hakkındaki olumlu bekleyiÅŸler ne kadar yaygınlaşır, ne kadar güçlenirse, risk priminin o denli azalacağı, reel faizlerin o denli düşeceÄŸi belirtilen açıklamada şöyle denildi:Â

''2002 yılının ilk yarısında ve hemen seçim sonrası reel faizlerde görülen çarpıcı düşüş bunun en büyük kanıtıdır. Bu birinci etkidir. Risk primin azalması, tıpkı 2002 yılının ilk yarısı ve seçimin hemen sonrasında olduÄŸu gibi Türk lirasının reel olarak deÄŸer kaybetmesini engelleyecektir. Bu, borç dinamiÄŸi üzerine ikinci olumlu etkidir.''Â
   Â
''BÃœYÃœME''
Â
Üçüncü olumlu etkinin ise çoğu kesimlerce henüz ayrımına tam olarak varılamayan büyüme etkisi olduğu kaydedilen açıklamada, genellikle, faiz dışı bütçe fazlasının bir yandan kamu harcamalarına getirdiği kısıtlamalara, diğer yandan da vergilerde yol açtığı artışlara dikkat çekilerek, toplam talebi azaltıcı yönde çalıştığı belirtildiği ve dolayısıyla da büyüme üzerine olumsuz etkileri olduğunun belirtildiği ifade edildi.
Â
''Faiz dışı bütçe fazlasının tek etkisi gerçekten bu olsaydı, faiz dışı bütçe fazlası ile büyüme arasında ters yönlü bir ilişki kuranlar haklı olacaklardı'' ifadelerine yer verilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:

''Önemli ölçüde düşen reel faizler ve istikrarlı bir döviz kuru yoluyla, hem tüketici hem de yatırımcı güveni artacak, bu yolla da tüketim ve yatırım harcamaları uyarılacaktır. Bunlara ek olarak, böyle bir istikrarlı ortam, Avrupa BirliÄŸi'ne aday ülkeler arasında en büyük ekonomiye sahip olan Türkiye'yi, yabancı sermaye açısından da giderek daha cazip bir ortam haline getirecektir.Â

Ä°ÅŸte bu etkiler, kamu borcunun yüksek düzeylerde olduÄŸu ülkelerdeki gibi, Türkiye'de de faiz dışı bütçe fazlası verilmesinin büyümeye olumlu katkı yapmasına yol açacaktır.''  Â

MALÄ° DÄ°SÄ°PLÄ°N

Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada, mali disiplinin büyüme ve enflasyon açısından önemi değerlendirildi.

Haberin Devamı

Açıklamada, bunu baÅŸarmanın yolunun bütçe disiplininden geçtiÄŸi ifade edilerek, bu sayede, enflasyonu makul düzeylere indirmenin, dahaadil gelir dağılımına ve potansiyel büyüme düzeyinde bir büyüme hızına ulaÅŸmak eÅŸanlı olarak mümkün olacağı vurgulandı. Â

Kamunun borç düzeyinin yüksek olduÄŸu ülkelerde, borç stokunun çevrilebilirliÄŸi konusundaki bekleyiÅŸlerin, bu ülke ekonomilerindeki geliÅŸmelerin, özellikle de enflasyon ve büyüme dinamiklerinin temel belirleyicisi olduÄŸu belirtilen açıklamada, kamu borcunun milli gelire oranının, iç ve dış piyasaların odaklandığı çok önemli bir büyüklük olduÄŸu, bunun Maastricht kriterleri arasında da yer aldığı hatırlatıldı.Â
 Â
Bu oranın mevcut deÄŸerinin, bir ülkede geçmiÅŸten bu yana sürdürülen ekonomi politikalarının ciddiyeti hakkında çok önemli ipuçları verdiÄŸi kaydedilen açıklamada, ''öte yandan, söz konusu oranın gelecek dönemlerde alacağı deÄŸerler de bugün ve bundan sonra izlenecek ekonomi politikaların ne ölçüde doÄŸru politikalar olduklarının temel göstergesi olacaktır'' denildi.Â

Haberin Devamı

KAMU BORCUNUN MÄ°LLÄ° GELÄ°RE ORANI
Â
Türkiye ekonomisinde reel faizlerin ulaştığı kabul edilemez düzeyin makul düzeylere indirilmesinin yegane yolunun, kamu borcunun milli gelire oranının zaman içerisinde azalma eğilimine sokulmasından geçtiği belirtilen açıklamada, bunun Türkiye ekonomisi açısından yerine getirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu kaydedildi.

Açıklamada, ''borç stokunun milli gelire oranının zaman içerisinde azalma eÄŸilimine girmesi, faiz dışı bütçe fazlası verilmesine, büyüme hızının artmasına, reel faizlerin düşmesine ve Türk Lirasının reel olarak deÄŸer kaybetmemesine baÄŸlıdır'' denildi.Â

Borç dinamiÄŸini rayına oturtmak açısından, faiz dışı bütçe fazlası verilmesi gerekliliÄŸinin temel nedeninin, yalnızca faiz dışı bütçe fazlasının borcun milli gelire oranını doÄŸrudan düşürüyor olması olmadığı hatırlatılan açıklamada, bunun önemli olduÄŸu, ancak faiz dışıfazla verilmesinin borç dinamiÄŸi üzerine dolaylı yollardan en az bunun kadar önemli olumlu üç etkisi daha bulunduÄŸu hatırlatıldı.Â

''ANAHTAR OLGU''
Â
Ekonomik birimlerin borcun çevrilebilirliÄŸine ikna olmaları anahtar olgu olduÄŸu belirtilen açıklamada, faiz dışı bütçe fazlasının alacağı düzeyin, borcun çevrilebilirliÄŸi hakkındaki düşünceleri yakından etkilediÄŸi bildirildi.Â

Borcun çevrilebilirliÄŸi hakkındaki olumlu bekleyiÅŸler ne kadar yaygınlaşır, ne kadar güçlenirse, risk priminin o denli azalacağı, reel faizlerin o denli düşeceÄŸi belirtilen açıklamada şöyle denildi:Â

''2002 yılının ilk yarısında ve hemen seçim sonrası reel faizlerde görülen çarpıcı düşüş bunun en büyük kanıtıdır. Bu birinci etkidir. Risk primin azalması, tıpkı 2002 yılının ilk yarısı ve seçimin hemen sonrasında olduÄŸu gibi Türk lirasının reel olarak deÄŸer kaybetmesini engelleyecektir. Bu, borç dinamiÄŸi üzerine ikinci olumlu etkidir.''Â
   Â
''BÃœYÃœME''
Â
Üçüncü olumlu etkinin ise çoğu kesimlerce henüz ayrımına tam olarak varılamayan büyüme etkisi olduğu kaydedilen açıklamada, genellikle, faiz dışı bütçe fazlasının bir yandan kamu harcamalarına getirdiği kısıtlamalara, diğer yandan da vergilerde yol açtığı artışlara dikkat çekilerek, toplam talebi azaltıcı yönde çalıştığı belirtildiği ve dolayısıyla da büyüme üzerine olumsuz etkileri olduğunun belirtildiği ifade edildi.
Â
''Faiz dışı bütçe fazlasının tek etkisi gerçekten bu olsaydı, faiz dışı bütçe fazlası ile büyüme arasında ters yönlü bir ilişki kuranlar haklı olacaklardı'' ifadelerine yer verilen açıklamada şu görüşlere yer verildi:

''Önemli ölçüde düşen reel faizler ve istikrarlı bir döviz kuru yoluyla, hem tüketici hem de yatırımcı güveni artacak, bu yolla da tüketim ve yatırım harcamaları uyarılacaktır. Bunlara ek olarak, böyle bir istikrarlı ortam, Avrupa BirliÄŸi'ne aday ülkeler arasında en büyük ekonomiye sahip olan Türkiye'yi, yabancı sermaye açısından da giderek daha cazip bir ortam haline getirecektir.Â

İşte bu etkiler, kamu borcunun yüksek düzeylerde olduğu ülkelerdeki gibi, Türkiye'de de faiz dışı bütçe fazlası verilmesinin büyümeye olumlu katkı yapmasına yol açacaktır.''    

Mali disiplinin enflasyon açısından temel öneminin, kamu harcamalarını kısıtlayarak toplam talebi sınırlaması olmadığının açıkça ortaya çıkmış olması gerektiÄŸi belirtilen açıklamada, enflasyon açısından daha önemlisinin, faiz dışı bütçe fazlasının borcun çevrilebilirliÄŸi hakkında ekonomik birimlere güven vererek mali piyasalarda oluÅŸturduÄŸu istikrar olduÄŸu kaydedildi.Â

Bu istikrarın, şüphesiz, maliyet enflasyonunu düşük boyutlara çektiÄŸi ifade edilen açıklamada. bunun 2002 yılında, enflasyonda gerçekleÅŸen çarpıcı düşüşün temel nedeni olduÄŸu hatırlatıldı Açıklamada şöyle denildi:Â

'' DiÄŸer bir deyiÅŸle, borcun çevrilebilirliÄŸi konusunda yaratabileceÄŸi etkileri analiz etmeden, salt toplam talebi kısıtlamasına odaklanarak, faiz dışı bütçe fazlasının belli bir enflasyon oranına tekabül edeceÄŸi söylenemez. Enflasyon oranının alacağı düzeyin temel belirleyicisi, faiz dışı bütçe fazlasının düzeyinin yanı sıra bu düzeyin ekonomik birimler (piyasalar) tarafından borcun sürdürülebilirliÄŸi hakkında ne ölçüde ikna edici bulunduÄŸudur.''Â

Faiz dışı bütçe fazlasının nasıl sağlandığının önemli olduğu vurgulanan açıklamada, dışsal şokların zorunlu kıldığı fiyat ayarlamaları bir tarafa bırakıldığında, kamu fiyatlarının hedef alınan enflasyonun üzerinde yükseltilmesi seçeneği düşünülmemesi gereken bir seçenek olduğu üzerinde duruldu.

Açıklamada, devamla şunlar kaydedildi: ''Zira böyle bir politika, başlangıçta bütçe fazlası yaratsa da, orta vadede enflasyonun yükselmesine ve bütçede harcama kalemlerinin nominal olarak büyümesine yol açacak bir politikadır. Öte yandan yine olumlu dış gelişmelerin sağladığının dışında, enflasyon hedefinin altında bir kamu fiyatlaması davranışı da, mali disiplini tehlike altına alacak ve uygun olmayacaktır.''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!