Kriz sürecinde en önemli yapısal reform güven

Güncelleme Tarihi:

Kriz sürecinde en önemli yapısal reform güven
Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 2008 13:57

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, dünyada yaşanan finansal kriz sürecinde yapılacak en önemli yapısal reformun güven unsuru olduğunu vurguladı.

Ekren, Türkiye’nin bu süreçte kendine has bir konjonktürünün bulunduğunu belirterek, “Ekonomi yönetimine göre bu süreçten çıkmanın tek yolu kamu ve özel sektör yatırımlarının artırılması” dedi.

Ankara Sanayi Odası (ASO) 2008 Meslek Komiteleri ortak toplantısına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan katıldı. Toplantının açılışında konuşan Devlet Bakanı Ekren, finansal krizde benzerlik ve farklılık detayının gözetilmeden birbirine olan güvenin sağlanmasından geçtiğini ifade ederek, bu dönemde yapılacak en önemli yapısal reformun önce kendilerine sonra da birbirlerine karşı oluşturacak güven olduğunu kaydetti.

Dünyada yaşanan süreçte bir dizi paket ve finansal araçların devreye sokulmasına karşın sürecin yavaş geliştiğini, bu sürecin güven ve istikrar ile daha aktif olacağını vurgulayan Ekren, Türkiye ekonomisinin küresel ekonomiyle ciddi bağlantısı olduğunu ifade etti. Özel sökterle bu dönemde daha yoğun işbirliği içinde olacaklarını dile getiren Ekren, eskiye oranla Türkiye ekonomisinin küresel sistemle entegrasyon seviyesinin daha da yükseldiğini söyledi.

Ekren, “Dolayısıyla Türkiye, aynı zamanda dışa açık, liberal, şeffaf bir piyasa ekonomisi uyguluyorsa krizden etkilenmemesi ihtimali söz konusu olamaz” dedi.

Ekonomi yönetiminin ve özel sektörün birlikte yapacağı en önemli işin etkinlenme oranını azaltmak ve makul çıkış programı hazırlamak olduğunun altını çizen Ekren, politikalarda ve temel yaklaşımlarda herhangi bir değişiklik olmadığını belirtti. Ekren, bu trüblanstan çıkarken üretim fonksiyonunun da bir daha gözdengeçirilerek, yenien yapılandırılması gerektiğini söyledi.

“TÜRKİYE EKONOMİSİ YIL SONUNDA 750 MİLYAR DOLARA ULAŞACAK”

Küresel ekonomideki yavaşlamanın yanı sıra petrol ve petrol türevleri ile gıda ve tarımda küresel krizin devam ettiğini anımsatan Ekren, türkiye’nin 2006 yılı sonu itibariyle 650 milyar dolarlık bir ekonomi olduğunu, bu yıl sonunda da 750 milyar dolara yakın bir büyüklüğe ulaşacağına dikkat çekti.

Ekren, “Temel amacımız ekonomik ve siyasi istikrarı sağlamak ve Türkiye’nin güvenli bir liman istikrarlı bir ülke olduğu imajını sürekli yerli ve yabancı yatırımcılara aktarmak” diye konuştu.

Küresel trübülansın finansal psikolojiyi ortaya çıkardığını dile getiren Ekren, yabancı oyuncuların temel göstergelere bakıp yatırım veya ticaret yapmadığını, anlık olarak geri çekilen yatırımcılarının Türkiye’nin makro ve finansal istikrarın bozulmadığı sürece yeniden geri geleceğini ifade etti. Ekren, “Büyük oyuncular olaya nasıl bakarsa küçük aktörler de onları izlerler. Ana aktörler olarak Türk reel sektörünün geleceğinin güçlü olduğunun ortaya konulması gerekiyor” dedi.

“FİNANSAL KRİZ ENFLASYON VE DURGUNLUK DAYATACAK”

Yaşanan trüblansın ekonomilere enflasyon yada durgunluk dayatacağını ifade eden Ekren, bunların üzerinde durulması gereken en önemli konuların başında yer aldığını söyledi.

Özel sektörle birlikte alt yapısı oluşturulan ortak bir çıkış yolu aradıklarını vurgulayan Ekren, Ekonomik Koordinasyon Kurulu’nun yasal alt yapısını da güçlendireceklerini dile getirdi.

Yeni dönemde büyüme ile istikrarın daha kalıcı hale gelmesini istediklerini vurgulayan Ekren, reel sektör, büyüme ve istihdam odaklılığın yeni dönemin en belirleyici özelliği olacağını kaydetti. Ekren, her sektörün yararlanacağı ortak çözüm önerisine ulaşmayı düşündüklerini ifade etti.

“ÖZELLEŞTİRME SÜRECİ DEVAM EDİYOR”

Türkiye’nin örtülü mali kural uyguladığını ifade eden Ekren, örtülü mali kuralın kalıcı hale getirilerek, kamu mali disiplini ile ilgili şüpheleri kafalardan atacak adımlar atacaklarını söyledi. Özelleştirme sürecinin de aynı şekilde devam edeceğinin altını çizen Ekren, mahalli idareler ve KİT’ler konusundaki yaklaşımlarının da değişmediğini kaydetti. Ekren, yönetilebilir piyasa ekonomisinin oluşturulması gerektiğini belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:

“Ekonomide çuvaldızı kendimize dokundurmak istersek, Merkez Bankacılığı, kamu borçlanma mekanizması ve vergileme sistemi ekonomi yönetiminin üzerinde durduğu en hasas konulardan bir tanesi. Bununla ilgili koordinasyonu güçlendiriyoruz. Programın dört temel parametresi var. Bunlar, güven ve istikrarı korumak, ekonomik temellerin güçlendirilmesi, sektörlerin performanslarının artırılması ile sosyoekonomik tercihlerin ve önceliklerin yeniden kurgulanması.”

“TEK ÇARE KAMU VE ÖZEL YATIRIMLARININ ARTIRILMASI”

Dünyadaki küresel trüblansla birlikte Türkiye’nin kendine has bir konjonktürünün olduğunu ifade eden Ekren, bu süreçten çıkmanın ekonomi yönetimine göre tek yolunun kamu ve özel sektör yatırımlarının artırılması olduğuna dikkat çekti. Merkezi Bütçe’nin dışında Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu Projeleri ile GAP için 14 milyar YTL’lik fon ayırdıklarını anımsatan Ekren, “Bu hem arz şoklarının yönetilmesinde etkili olacak hem de bölgenin sosyal ve ekonomik gelişmesine katkı sağlayacak” dedi.

Özel sektörden şefaf, net, objektif veri talebinde bulunan Ekren, özel sektör ve kamu kuruluşlarının şemsiye kuruluşları ile biraraya geleceklerini kaydetti. Ekonomi yönetimi olarak ulusal, ekonomik, savunma ve güvenlik konseptini oluşturacaklarını belirten Ekren, Türkiye’nin işsizlikten çok mesleksizlik sorunu olduğunu kaydetti. Mali disiplinin devam ettiğini, gelişmelere bağlı olarak bütçe kalemlerinde gerekli düzenlemelerin yapılacağının altını çizen Ekren, kayıtdışılığın azaltılması için özel sektör ile protokol imzalayacaklarını belirtti. Cari açığa sadece kamunun değil özel sektörün de katkı sağladığını ifade eden Ekren, borçlanma dinamiğinin yeniden gözden geçirilmesinin yararlı olacağını vurguladı.

KÜRESEL KRİZİN TÜRKİYE’Yİ ETKİLEYECEĞİ KANALLAR ÜZERİNDE YOĞUNLAŞILMALI

ASO Başkanı Nurettin Özdebir ise, küresel krizin etkilerini sınırlayacak ve maliyetlerini azaltacak tedbirler alınması gerektiğini belirterek, küresel krizin Türkiye’yi etkileyeceği kanallar üzerinde yoğunlaşılması gerektiğini ifade etti.

Küresel krizin etkilerinin Türkiye’yi 2001 krizine benzer şekilde etkilemeyeceğinin altını çizen Özdebir, 2001 krizinden sonra gerçekleştirilen yapısal reformlar ve uygulanan mali disiplin sonucu ekonominin dış şoklara karşı daha dayanıklı hale geldiğini kaydetti.

Türkiye’nin yüksek bir olasılıkla küresel krizden en az etkilenen ülkeler arasında yer alacağını dile getiren Özdebir, “Ancak, yaşanan küresel krizin derinliği ve ne kadar süreceği henüz belli değil. Bizim esas endişelendiğimiz konu, uzun süren bir küresel durgunluk nedeniyle ekonomik büyüme hızının uzunca bir süre potansiyelin altında kalma riskidir. Türkiye ekonomisi yüksek hızlarla büyümek zorundadır” diye konuştu.

GÜVEN VURGUSU

Her şeyden önce piyasalarda güven ortamının sağlanması gerektiğine işaret eden Özdebir, piyasaların güvene ve morale ihtiyacı olduğunu kaydetti. Özdebir, Bu nedenle herkesin siyasi gerginliklerden kaçınmasını, tüm siyasilerin kullandıkları üsluba özen göstermesini istedi. Küresel krizin derinleşmesinde ABD hükümeti ve Merkez Bankası’nın, gerekli tedbirleri zamanında ve gerekli dozda almayışının büyük bir etkisi olduğunun altını çizen Özdebir, “Lehman Brothers şirketinin batmasına izin vermek piyasalarda panik havasının yaygınlaşmasına neden olan hatalı bir adımdı. Avrupa Merkez Bankası’nın faiz indiriminde gecikmesi de büyük bir hata oldu” dedi.

“İSTİHDAMDA ARZ VE TALEP KESİŞMİYOR”

Toplantının ardından açıklanan işsizlik verileri ile ilgili basının soruları yanıtlayan Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, işsizlik verilerinde olan değişikliğin konjonktürel gelişmelere bağlı olarak değiştiğini ifade ederek, tek bir sebebin olmadığını söyledi. Her sene 700 bin kişinin iş gücü piyasasına girdiğine dikkat çeken Çağlayan, istihdamda arz ve talebin kesişmemesinden kaynaklanan ciddi problemlerin olduğunu belirtti.

Yurtdışında Türklere ait mevduatların Türkiye’ye getirilmesi için çalışmaların devam ettiğini dile getiren Çağlayan, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda ve Bakanlar Kurulu’nda netleşeceğini söyledi. Çağlayan, “Kayıtdışı ve karaparayı dışında tutarak söylüyorum yurtdışındaki paraların Türkiye’ye getirilmesi ihracatçıların ve KOBİ’lerin desteklenmesinde önem arz ediyor” dedi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!