Bana patronun odasını gösterin

Güncelleme Tarihi:

Bana patronun odasını gösterin
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 23, 2001 00:00

ABD dolarının 1 milyon 600 bin lirayı gördüğü gün Başbakan Bülent Ecevit çıkıp, ‘‘Ekonomik programı bozmak isteyenler var. Onların oyunlarına izin vermeyiz’’ dedi.Ertesi gün Devlet Bakanı Kemal Derviş, önce yerli birkaç banka yöneticisiyle, arkasından da yabancı bankalarla görüştü. Yetmedi, bir gün sonra yabancı bankacılarla Derviş arasında bir buluşma daha oldu.Söz konusu buluşmalarda Derviş, bankacılara ‘‘Dolar 1 milyon 500 bin-1 milyon 600 bin lira olmamalıydı. Bu çok yüksek’’ mesajı verdi.Nitekim bu mesajını, gazetecilerin ısrarlı soruları üzerine, ‘‘Bu fiyatlardan dolar alan zarar eder’’ şeklinde tekrarladı.Derviş'in yabancı bankacılarla ikinci görüşmeyi yaptığı gün, Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, ‘‘Bazı yabancı bankaların dövizde spekalütif hareketler yaptığı bilgisi var. Bu bilgi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na (BDDK) da ulaşmış’’ dedi.Yılmaz'ın bu sözü de açık açık bazı yabancı bankalara özel denetim yapıldığının göstergesiydi.Peki, her piyasa karıştığında bankacıları Ankara'ya çağırıp görüşmek yeter mi?Eğer ortada şüphe çeken, gerçekten ‘‘ahlaksız’’ olan hareketler varsa, oturup konuşmak sorunu çözer mi?YAŞANMIŞ OLAYBu sorulara geçmişte yaşanmış bir olayı ekleyerek konuyu farklı yönden ele alalım. Olay şöyle:1980'li yılların sonlarına doğru faizler patlıyor. Merkez Bankası bankacılık sektörüne ‘‘sakin ol’’ çağrısı yapıyor. Ancak dinleyen yok.Merkez Bankası Başkanı bir-iki ricada bulunacak oluyor, kimse takmıyor. O da Merkez Bankası Teftiş Kurulu'nu harekete geçiyor.Ertesi gün sabahın köründe çağrıya uymayan bankalardan birinin kapısına genç bir mütfettiş dayanıyor, kimliğini gösterip direktifi veriyor:- Ben Merkez Bankası müfettişiyim. Bana çabuk patronun odasını gösterin.Hemen bankanın genel müdürü aranıp durum bildiriliyor. Genel müdür, ‘‘Müfettiş ne istiyorsa yapın, ben hemen geliyorum’’ yanıtı veriyor.Müfettiş başlıyor patron odasında çalışmaya. Az sonra genel müdür ve patron ceket ilikleyip, müfettişin neden geldiğini anlamaya çalışıyor.Arada çıkıp, durumu Merkez Bankası başkanına soracak oluyorlar, oradan ‘‘Müfettişlerin işine karışamam. Onların işi denetim..’’ yanıtı geliyor.Müfettiş en ince ayrıntılara takılıp, terletici sorular soruyor, habire patronu ve bankanın genel müdürünü sıkıştırıyor.Sonunda durumu kavrayıp, piyasadaki inatçı tavırdan vazgeçiyorlar.Kıssadan hisse:İç borç takası öncesi bazı banka patronlarına ‘‘Takasa katılın’’ denildi. Takas başarılı oldu.‘‘Derviş bonoları’’nın itfası öncesi yapılan ihale için de bankalara, kibarca ‘‘ihaleye katılmanız iyi olur’’ tavsiyesinde bulunuldu.Yine bazı bankalara zaman zaman bürokratlardan ‘‘Nasılsınız?’’ telefonlarının edildiğini duyuyoruz.Eğer ortada Başbakan Ecevit'in kastettiği ‘‘oyun bozanlar’’ varsa, sık sık ‘‘disiplin sağlayıcı yöntemler’’e başvurmanın ne zararı var?Tüm toplum patlayan dolarla hop oturup, hop kalkacağına, ‘‘oyun bozanlar’’ diken üstünde otursa daha iyi olmaz mı?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!