Aile şirketlerini bekleyen büyük tehlike

Güncelleme Tarihi:

Aile şirketlerini bekleyen büyük tehlike
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2010 17:46

Dr.Haluk Alacaklıoğlu, Türkiye ve dünyada aile şirketlerinin anayasalarını hazırlayan bir isim. Bu şirketlerin bir sonraki nesile geçiş süreçlerini yönetiyor ve kurumsallaşmalarını sağlıyor.

Haberin Devamı

Türkiye'de yaklaşık 750 bin aile şirketi olduğunu ancak çok büyük bir kısmının yok olup gideceği uyarısını yapan Alacaklıoğlu, dünyada aile şirketleri konusunda birçok çalışma olmasına rağmen Türkiye'de konunun dikkate alınmadığından yakınıyor. Konunun ciddiyetine dikkat çekmek için de her sene bir kez Aile Şirketleri Zirvesi düzenliyor. Kar amacı güdülmeyen zirvelerin yedincisi bu yıl 26 Mayıs'ta düzenlenecek.

Alacaklıoğlu ile aile şirketlerinin yaşadığı zorlukları, diğer nesillere geçişlerini, yapılması gerekenleri ve yaşadığı ilginç olayları konuştuk.      

- Şirketlerin ne kadarı ikinci ve sonraki kuşaklara geçebiliyor?

Birinci kuşaktan ikiye geçebilenlerin oranı yüzde 30. Üçüncüye yüzde 14'ü, dördüncü kuşağa ise yüzde 4'ü geçebiliyor. Dünyadaki oranlar ile aşağı yukarı aynı.

Haberin Devamı

- Neden bu kadar düşük?

Her dilde şöyle bir laf vardır: Birinci kuşak yaratır, ikinci kuşak götürür, üçüncü batırır... Bu kader değil elbette ama genelde nesilden nesile geçişte kayıplar oluyor.

Mesela 10 bine yakın bir şirketle yapılmış bir araştırmaya göre çok belirleyici iki olay var: Birincisi ailede adil yaklaşım var mı? İkincisi de finansal planlama doğru yapılıyor mu? Yani ailenin kendisine ve işine ayırdığı para arasındaki denge... Genelde aileler ya kendilerine ya da işe fazla ayırıyorlar ve bir süre sonra sorunlar çıkıyor.

İkinci bir araştırmaya göre de bir aile şirketinin faaliyetlerini sürdürebilmesi veya sürdürememesi gelecek nesil planlamasının yapılıp yapılmadığına bağlı. Bir de sonuç itibariyle aile duygusal bir yumak. Ama diğer tarafta da rasyonel olunması gerek, hesap verilebilir olunması gerek. Fakat gelin de oğlunuzdan hesap sorun bakalım.

- O zaman bir aile şirketinin devam edip etmeyeceği esas olarak bu üç faktöre bağlı....

Bir de son yapılan araştırma var. Bu araştırma bilinenlerin dışında ilginç bir sonuç çıkardı. Biz aile içinde uyum ve harmoninin çok önemli olduğunu biliriz. Ama dördüncü nesli aşmış şirketlerde yapılan araştırmada bu uyumdan ziyade ailenin esnek olup olmadığı öne çıkmış.

Haberin Devamı

BABA BİZİ SABOTE ETMEYE ÇALIŞTI

- O ne demek?

Yani sen genç nesile gerekli esnekliği tanıyıp onların kendi imzalarını koymalarına, yeni bir iş yapmalarına imkan tanıyor musun, ortam sağlıyor musun? Birinci nesil olan lider kuşağın yeni nesile bu yolu açıp açmadığı ve nasıl açtığı çok önemli.

İnsanlar işleri bir türlü ikinci kuşağa devredemiyor, batırır diyor. Araştırmalara göre ilk jenerasyonun yüzde 45'i yeni nesilin işi devam etirebileceğine hiç inanmıyor. Yüzde 30'u inanıyor ama '5 yıldan sonra hazır olurlar' diyor. Bu böyle kısır döngü halinde gidiyor.

Mesela biz geçenlerde yaptığımız bir çalışmada gençleri başarı ile organize ettik ama baba katılmak istemedi ve biz de ayırdık. Organizasyonu kurmak ve yapılandırmak için üç sene uğraştık. Sonuçta kurduk ama baba sabote etmeye başladı. Bir oğlunu çağırıyor başka anlatıyor, diğerini çağırıyor başka anlatıyor. Resmen ikilik yaratmaya çalıştı ama neyseki biz yeni nesile tek bir ağız olmayı öğretebilmiştik.

Haberin Devamı

- Baba neden böyle yapıyor?

Eren GÜLER yazıyor
hurriyet.com.tr

Bazen babalar egolarından dolayı böyle yapabiliyor. 'Benden sonrakiler yapamaz' deyip onlar başarınca da sabote etmeye başlıyorlar. Psikolojide de yeri var, pasif direnme diyorlar buna.

Bazen de diyorlar ki, "şirketten ayrılan aileden de çıkar. Onu tamamen sileriz." Böylece diğer kuşağın başka iş yapma yolunu tamamen tıkıyor.

Ama diğer tarafta başka bir şirketle olası senaryoları konuşabiliyoruz. İşte 'oğlun ayrılıp kendine şirket kurarsa sizinle rekabet edebilir mi, alıp satabilir mi, bayin olur mu...' Buna aile karar veriyor, oturup konuşuyoruz.

PATRONUN OĞLU OMUZUMDA AĞLADI

Mesela benim Anadolu'da çok büyük şirketlerden biriyle yaptığım bir çalışma aynı birinci senaryo gibiydi. Asla ikinci kuşağa başka işler için izin vermediler. Hatta patronun oğlu gelip omuzumda ağlıyordu. Diyor ki, 'ben burada olmak zorunda mıyım, kendi fikirlerim var ama korkuyorum.' Biz de patronlara anlattık, hem kendisini körelteceksin hem de şirkete zarar vereceksin dedik. Nitekim verdi de...

Haberin Devamı

İkinci kuşak belki olmayabilir ama üçüncü kuşakta artık yeni girişimciler yaratmak zorundasınız. Bu ille dışarıya girişimcilik olmak zorunda da değil, içeride yeni işler yaratmak şeklinde de olabilir.

- O zaman birinci nesil ikinci kuşağın kendi yolunda yürümesine izin verecek ve kararı onlara mı bırakacak?

Kendi yolunda gitmelerine olanak sağlamaları önemli ama kararı ikinci kuşak vermeyecek. Burada bir önceki nesilin de onayı gerekiyor. Şirket nereye gidecek, nereye yatırım yapılacak, paranın ne kadarı cebe girecek? Bunları düşünmeden ilerinin planlaması olmuyor. 

- Türkiye'deki aile şirketleri nesil değişikliklerine ne kadar hazır?

Haluk Alacaklıoğlu kimdir?

Lisans derecesini Boğaziçi Universitesinde, yüksek lisansını Harvard'da yaptıktan sonra American University of London'da “ Aile Şirketlerinde Kurumsal Yönetim” teziyle Doktora çalışmasını tamamladı. Birçok uluslararası firmada yönetici pozisyonunda çalıştıktan sonra Family Business Advisors'ı (Aile Şirketleri Danışmanlığı) kurdu. Alacaklıoğlu, Batı Avrupa, Türkiye ve Orta Doğu ülkelerinde aile şirketlerinin kurumsallaşmalarını ve Yönetim Kurullarının en etkin hale getirilmesini sağlama çalışmaları yapıyor, bu şirketlerin anayasalarını hazırlıyor.

Önümüzdeki 10 yılda sadece Körfez bölgesinde 150 trilyon dolar el değiştirecek, yani nesilden nesile geçecek. Ama hiçbir altyapısı olmadığı için büyük çoğunuğu yok olacak. Aynı şekilde Türkiye'de de büyük bir varlık el değiştirecek ve tüyler ürpertici bir şekilde buna hazır değiller. Ben şimdiye kadar 100 şirketle çalıştım ama Türkiye'de tam 750 bin tane aile şirketi var. Fakat bu şirketlerin geleceğine kafa yoran sayısı çok az...

Haberin Devamı

AİLE ŞİRKETLERİ SEFERBERLİK İLAN ETMELİ

- Ne olacak peki?

E gidecek işte. Hepsi nesil değişiklikleriyle dökülecek. Ama bu durumun ekonomiye, istihdama büyük zararı var. Bir şirket batıyor yerine yenileri kuruluyor fakat istatistiklere göre yeni girişimlerin yüzde 60'ı ilk 5 senede yok oluyor. Sonuçta yeni bir girişim yapıp da Koç'un seviyesine getiremiyorsunuz...

Tablo karanlık maalesef.

- Ne yapılması gerekiyor?

Burada en önemli olay bilinçlenme ve eğitim. Bu insanların eğitilmesi lazım. Mesela bizim 26 Mayıs'ta yapacağımız seminerin tek amacı da bu. Kar amacı güdülmeyen bir seminer ve isteyen katılabilir. Tek şartı aile şirketi olacaksın. Ben bunu yılda bir kere yapabiliyorum fakat hiçbir şekilde yeterli değil. Başkalarının da yapması ve aile şirketlerine özel eğitimlerin verilmesi gerekiyor.

Bir aile şirketi önce bu işe motive olacak, bir karar verecek, 'ben bu şirketi geleceğe taşımak istiyorum' diyecek. İkinci adım, kendi iç değerlendirmesini yapacak. Üçüncüsü uygulama. Beş sene sonra hangi aile üyesi nerede olacak? Ayrı ayrı kariyer planlarının yapılması gerekiyor. Burada bilgi aktarımı da çok önemli. Mesele 'şu gördüğüm adamla iş yapabilir miyim yapamaz mıyım?' Bunu ilk neslin anlaması belki de 30 yıl sürüyor. İşte bu bilgiyi yeni nesile aktarmak gerekiyor.

Bence Türkiye'deki aile şirketleri bir an önce aile meclislerini ve yönetim kurullarını toplayıp seferberlik ilan etmeli.

ABD'NİN EN ESKİ ŞİRKETİ BU TOPRAKLARDAN DOĞDU

- Türkiye'nin en eski şirketi kim?

Türkiye'nin en eski şirketi Hacı Muhittin Hacı Bekir. Şu anda yedinci nesil iş başında. Ayrıca Kurukahveci Mahmut Efendi, Vefa Bozacısı, Sultanahmet Köftecisi gibi çok köklü şirketlerimiz var. Ama bunların hepsi gıda sektöründe ve belirli bir boyutta kalmış şirketler.

Bu arada ABD'deki en eski aile şirketinin kökeninin bu topraklar olduğunu biliyor muydunuz?

- Yok hayır. Hangi şirket o?

Zildjian Cymbal isminde bir şirket. 1600'lü yıllarda Osmanlı topraklarında, İstanbul'da kurulmuş. Osmanlı ordusuna mehteran zil ve simballerini yapıyorlarmış.

1929 yılında da ABD'ye taşınmışlar ve halen müzik endüstrisinde faaliyetlerine devam ediyorlar. Üstelik o simballerde kullanılan alaşım da aile sırrı ve kimseye vermiyorlar. Dışarıdaki insanlar çok bilmez belki ama müzikle ilgilenenler Zildjian Cymbal'in ürünlerinin ne kadar iyi olduğunu bilirler. Dünyanın en iyi orkestralarında onların yaptığı simballer kullanılıyor.

Ben ABD'de aile şirketleri konusunda konferanslar verdiğimde bu hikayeyi hep anlatıyorum ve her seferinde salonda büyük bir şaşkınlık yaşanıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!