300 bin seyyar satıcı var

Güncelleme Tarihi:

300 bin seyyar satıcı var
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 1999 00:00

Haberin Devamı

İstanbul'da yaklaşık 2 milyonluk bir nüfus geçimini seyyar satıcılıkla sağlıyor. Hiçbir mesleki deneyim ve sermaye gerektirmeyen seyyar satıcılıkta, günde 25 milyon-100 milyon lira para kazanmak mümkün. Seyyar tezgahlara ortalama bir hesapla yılda 5.5 katrilyon akıyor.

İşporta sektöründe simit, sandviç ve köfte başta olmak üzere, yiyecek satanların sırtı yere gelmiyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Mehmet Yıldırım, Beyoğlu'nda bir kestanecinin günlük kazancının 50 milyon, bir mısırcının 25 milyon, balık ekmekçinin yüz milyon lira olduğunu söylüyor.

Bu illegal sistemin onları kaçak yapılaşmaya da ittiğini bildiren Yıldırım, ‘‘Varoşlarda ağırlıklı olarak seyyar satıcılar oturuyor. Hiçbir kaydı olmaksızın önemli paralar kazanan bu insanlar, bulundukları belediyelerden de destek görüyorlar. Köşe başında kazandığının bir bölümünü zabıtaya veriyor. Yazın mısır ya da limonata satan, kışın sahlep ya da kestane satıyor. Aynı tezgahla sabah poğaça, öğleyin pilavüstü tavuk, gece sahlep satmak mümkün’’ diyor.

Seyyar satıcılar için hiçbir yasal yaptırım bulunmadığını belirten Yıldırım, bir senedir Sanayi Bakanlığı'nda kanunlaşmayı bekleyen tasarının büyük ölçüde çözüm getireceğini belirtiyor. 80 binin üzerindeki seyyar satıcısıyla İstanbul'un seyyar satıcı merkezi halini alan Eminönü ve onu izleyen Topkapı, Karaköy, Kadıköy gibi merkezlerde yiyecekten kıyafete, saatten ev gereçlerine kadar her tür ürünü ucuza satın almak mümkün. Sadece Eminönü ve civarında 11 bin kaçak imalathanenin bulunduğunu belirten Mehmet Yıldırım, bunların 6 bin kadarının gıdayla ilgili olduğunu söylüyor: ‘‘Hala Eminönü'nde at kesilip sucuk yapılabiliyor, buzağı yemi süttozu diye satılıyor.’’

Yeraltı dünyası

Mehmet Yıldırım, seyyar satıcıların kaçak malların İstanbul'a girişini de teşvik ettiğini belirtiyor: ‘‘Belli semtlerin belirli sokaklarında gece saatlerinde hale girmeyen kamyonlardan sebze meyve alırlar. Yasal olarak hallere giren mallar yüzde 40'sa, seyyar satıcılar kanalıyla dağıtılan sebze meyve yüzde 60'tır. Çoğu Hong Kong ve Taıwan kökenli kaçak mallar da seyyar satıcılar sayesinde piyasaya sürülür. Giyimde de kaçak atölyelerin malları satılır.’’

Bu yasadışılık belli bir korumayı da gerektiriyor. Bu işte dönen büyük paralar sayesinde yeraltı dünyası seyyarların ‘‘koruma’’ işini üstleniyor. Bir tezgahın yerini asla yeni gelen bir satıcı alamıyor. Eminönü ve Topkapı'da iki metre kaldırımlar milyarlara el değiştiriyor.

Seyyar satıcıları, ileriye dönük legal üyeleri olarak gördüklerini belirten İTO Başkanı Mehmet Yıldırım, ‘‘Biz bu insanlar dışlansın demiyoruz. Türkiye'de bu denli müteşebbüs olması, küçük orta işletmelerin çoğunluğu, özel sektörün ön plana çıkmasında önem taşıyor. Tüm krizlere karşı ekonomiyi ayakta tutan küçük orta işletmeler oldu’’ diyor. Ancak piyasadaki haksız rekabetin mevcut işletmelere, esnafa büyük zarar verdiğini ekliyor. Yıldırım, bir dükkanın masrafı, kirası, çalışanı, sigortası, vergisi ile seyyar satıcının ucuzluğuna karşı direnemeyeceğini, seyyarları bir düzene oturtup bir yerde toplamak için kanun taslağı hazırladıklarını söylüyor.

Zabıta çaresiz

Seyyar satıcıları uzun vadeli çözüm getirmedikçe kaldıramayacaklarını belirten Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdürü Ali Çolak, ‘‘Biz ne kadar müdahale etsek de, bizim kontrol ve mal toplamalarımız ancak 15 günlük çözümler getiriyor. 15 gün sonra satıcılar gelip mallarını geri alıyor ve tekrar satışa başlıyorlar. Bu konuda yapılmış projeler yaşama geçirilirse bir sonuç alabiliriz’’ diyor. Büyükşehir Belediyesi olarak sadece ana arterlerde kontrol yetkilerinin bulunduğunu hatırlatan Çolak, ‘‘İlçe belediyelerine bağlı alanlara karışamıyoruz’’ diyor. ‘‘Özellikle Eminönü ve Karaköy'ün durumu vahim. Bizden yardım istedikleri takdirde yardım ederiz.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!