2011 yılı bütçesi Genel Kurul'da

Güncelleme Tarihi:

2011 yılı bütçesi Genel Kurulda
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2010 15:19

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2011 yılı merkezi yönetim bütçe kanunu tasarısını, TBMM Genel Kuruluna sundu.

Şimşek, 1994 ve 2001 krizlerinin ülkenin iç dinamiklerinden kaynaklandığını ama başkalarının yönettiğini belirterek, “Son krizi ise başkaları çıkardı biz yönettik” dedi.

Şimşek, 2011 yılı bütçesini TBMM Genel Kuruluna sunuşunda, ekonomik kriz nedeniyle dünya ekonomisinin 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir duraklama dönemine girdiğini, ancak alınan önlemler sayesinde 2009 yılının ortalarından itibaren toparlanma eğilimine girdiğini ifade etti.Toparlanmanın ülke grupları bazında farklılaşarak devam ettiğini belirten Şimşek, büyümenin gelişmiş ülkelerde zayıf, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu ve Asya'nın başı çektiği birçok gelişmekte olan ülkede güçlü olduğunu kaydetti.

2009'da binde 6 daralan dünya ekonomisinin, 2010 yılında yüzde 4,8, 2011'de ise yüzde 4,2 civarında büyüyeceğinin tahmin edildiğini ifade eden Şimşek, 2010 yılı tahmin edilen yüzde 4,8'lik küresel büyüme oranının, Çin hariç tutulduğunda yaklaşık yüzde 3,5 civarına düştüğünü vurguladı.

Şimşek, 2010 yılında gelişmekte olan Asya ülkelerinde yüzde 9.4, Latin Amerika ülkelerinde yüzde 5.7, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde yüzde 3.7'lik bir büyüme öngörüldüğünü, Türkiye için IMF'nin 2010 yılı büyüme tahmininin yüzde 7.8, OECD'nin tahmini ise yüzde 8,2 olduğunu belirtti. Türkiye ekonomisinin bu performansının asıl olarak gelişmekte olan Avrupa ülkeleri ile kıyaslanmasının daha doğru olacağını bildiren Şimşek, “Bu açıdan ülkemiz için tahmin edilen yüzde 8 civarındaki büyüme büyük bir başarıdır” dedi.

Şimşek, küresel ekonomideki güçlü toparlanmaya rağmen, özellikle gelişmiş ekonomilerin kamu, banka ve hanehalkı bilançolarında ortaya çıkan tahribatlar ile yüksek işsizlik oranlarının ciddi bir kırılganlık kaynağı olmaya devam ettiğini dile getirdi.

Bakan Şimşek, Türkiye'nin kamu borç dinamikleri yönünden de bir ayrışma içerisinde olduğunu, krize rağmen kamu bilançolarında kalıcı bir tahribat yaşanmadığını, hiçbir bankanın batmadığını, 2010'da borç stokunun milli gelire oranını bir önceki yıla göre en fazla azaltan Avrupa ülkesi olacağını anlattı.
Küresel toparlanmanın önündeki bir başka risk unsurunun da bankacılık ve finans sektörü olduğunu vurgulayan Şimşek, bazı ülkelerde bankacılık sektörü halen merkez bankalarının ve hükümetlerin sağladığı olağanüstü kaynaklarla ayakta durduğunu, kredi verme konusunda çekingen davrandığını söyledi. Şimşek, bazı ülkelerde bankacılık sektöründeki tahribatın hala devam ettiğini ifade etti.

Bankacılık sektörünün tekrar güçlü bir yapıya ulaşmasının uzun zaman alacağına işaret eden Şimşek, Türk bankacılık sisteminde ise mevcut uygulama çerçevesinde sermaye yeterlilik oranının ekim ayı itibarıyla yüzde 19,6 olduğunu bildirdi. Şimşek, “Bu, Türk bankacılık sisteminin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir” diye konuştu.

ILO'ya göre kriz döneminde yaklaşık 34 milyon kişinin işsiz kaldığını, pek çok ülkede büyümenin, istihdam yaratmaktan hala uzak olduğunu belirten Şimşek, bunun, dünya ekonomisi için risk teşkil ettiğini ifade etti.

“TÜRKİYE, KRİZDEN GÜÇLÜ ÇIKTI”

Türkiye ekonomisinin, 2009 yılında iç ve dış piyasalarda talebin zayıfladığı ve beklentilerin olumsuz seyrettiği bir süreçten geçtiğini, Türkiye'nin ise AK Parti Hükümetleri'nin hayata geçirdiği yapısal reformlar, sağlam makroekonomik temelleri ve güçlü bankacılık sistemi sayesinde 2010 yılında krizin etkilerini üzerinden en hızlı atan ülkelerden birisi olduğuna işaret ederek Şimşek, özetle şunları söyledi:

“Türkiye ekonomisi kriz sürecinde aldığı proaktif önlemlerin de katkısıyla, dünyadan pozitif yönde ayrışarak, hızlı bir toparlanma sürecine girmiştir. Bu ayrışma büyümede, istihdamda, kamu finansman dengelerinde, derecelendirme kuruluşlarının verdiği kredi notlarında ve ülke risk primi gibi temel göstergelerde kendini açık bir şekilde göstermektedir. Türkiye ekonomisi, bu yılın ilk üç çeyreğinde kaydettiği yüzde 8,9'luk büyüme performansıyla dünyada üst sıralarda yer almıştır. Türkiye, Avrupa ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülkelerden biri olmayı sürdürmektedir.

AK Parti Hükümetleri olarak uzun yıllar çift haneli olan hatta bazen üç haneye çıkan enflasyonu tek haneye indirdik ve küresel krize rağmen tek hanede tuttuk. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüşün devam edeceği tahmin edilmektedir.

Sağladığımız siyasi ve ekonomik istikrar ve gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar sayesinde sağlam makroekonomik temellere sahip bir ülke olarak krize karşı önemli bir direnç gösterdik.

Kamu finansman dengeleri bakımından da birçok ülkeden pozitif yönde ayrışmış durumdayız. Bunu da 2002'den bu yana uyguladığımız sıkı maliye politikasına borçluyuz. Bu sayede son 8 yılda bütçe dengelerinde ve kamu borç yükünde önemli iyileşmeler sağladık.Mali disiplini kararlılıkla sürdürüyoruz. Hükümetimizin güçlü iradesi ve Orta Vadeli Programımız mali disiplinin en büyük teminatıdır.

Kriz döneminde birçok ülke Merkez Bankası kaynaklarına başvururken, biz, tam aksine bu dönemde kamu bankalarına ve Merkez Bankasına 2001 krizi sonrası verilen kağıtlar nedeniyle oluşan borçları geri ödedik. 8 milyar lira geçen yıl 2001'den kalan borç ödedik. Yine kriz döneminde birçok ülke hazinesi IMF kaynaklarına başvururken biz IMF'den borç almadık tam aksine geçmişten gelen borçları azalttık. 2002 yılında 22 milyar dolar olan IMF;ye borcumuzu Ekim 2010 itibarıyla 6,5 milyar dolara düşürdük.”

“BİZ YÖNETTİK"

Bakan Şimşek, krize karşı proaktif önlemler aldıklarını dile getirerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye, ilk defa bir krizi uluslararası kuruluşlardan destek almadan kendi kaynaklarıyla başarıyla atlatmıştır. Bu noktada uzun yıllar Türkiye ekonomisini takip eden birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, 1994 ve 2001 krizleri ülkenin iç dinamiklerinden kaynaklandı ama başkaları yönetti, son krizi ise başkaları çıkardı biz yönettik.Son altmış yılın en büyük krizini kendi tedbirlerimizle atlattık. Ama daha da önemlisi bu dönemde krizin faturasını halkımıza çıkarmadık. Dünyada birçok ülke krizin faturasını doğrudan doğruya vatandaşına çıkarmıştır. Bu süreçte, birçok ülkede maaşlar dondurulmuş, hatta bazılarında düşürülmüş, emeklilik yaşı ve vergi oranları artırılmış ve yeni vergiler uygulamaya konulmuştur.”

CARİ AÇIĞI AZALTMAK İÇİN ÇALIŞMALAR YAPIYORUZ

Maliye Bakanı Şimşek, orta ve uzun vadede cari açığı daha makul seviyelere düşürmek için Türkiye'nin yurt içi tasarruf oranlarını artırması, enerjide dışa bağımlılığı azaltması, katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminde yoğunlaşması ve beşeri sermayesini güçlendirmesi gerektiğini vurguladı. Şimşek, cari açığın azaltılmasında geleneksel sektörlerin değişim ve dönüşümü için de çalışmalar yaptıklarını kaydetti.

Şimşek, “Hükümetimiz cari açığı orta ve uzun vadede daha iyi yönetilebilir seviyelere çekmek için ne gerekiyorsa yapmıştır ve yapmaya devam edecektir” diye konuştu.

Türkiye'nin diğer önemli bir sonunun da işsizlik olduğuna dikkati çeken Şimşek, Türkiye'nin, uzun yıllardan bu yana yüksek işsizlik sorunuyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Şimşek, “Küresel kriz ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de işsizlik oranları yükselmiştir. Ancak, hızla toparlanan Türkiye ekonomisi, dünyadan ayrışarak krizde ve kriz sonrasında istihdam yaratmıştır. 2007 yılından 2010 yılının ikinci çeyreğine kadar Türkiye ekonomisi yaklaşık 2,8 milyon ilave istihdam sağlamıştır” ifadesini kullandı.

İşsizlik konusunda alınan tedbirleri anlatan Şimşek, “Özetle işsizliği azaltmak için yüksek ve istikrarlı büyüme şarttır. Bu da ancak siyasi istikrar ve doğru politikalarla mümkündür” dedi.Bakan Şimşek, şöyle devam etti:

“Gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar ve uyguladığımız proaktif maliye politikaları sayesinde, ekonomide başlayan toparlanmanın kalıcı olmasını sağlayacağız. Biz, ülkemizin sorunlarına uzun vadeli çözümler üretiyoruz. Popülist politikalar ve seçim ekonomisi uygulamıyoruz. Makroekonomik istikrar ve mali disiplin önümüzdeki dönemde temel önceliğimiz olmaya devam edecektir.Bu anlayışla, 2011 yılı bütçesini de, dünyada oluşan yeni ekonomik konjonktürü dikkate alan, reel ekonomiyi destekleyen ve aynı zamanda sosyal yönü güçlü bir bütçe olarak hazırladık.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!