Vergi artışı söz konusu olmayacak

Güncelleme Tarihi:

Vergi artışı söz konusu olmayacak
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2010 11:43

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bundan sonraki dönemde Türkiye'nin herhangi bir vergi artışına gitmesinin söz konusu olmadığını belirtti.

Haberin Devamı

Bloomberg televizyonunda katıldığı canlı yayında, Türkiye'nin ekonomik büyüme trendinin bundan sonraki dönemde güçlü olacağı yönünde genel bir mutabakat bulunduğunu kaydeden Babacan, geçen sene hanehalkı tüketimindeki azalmanın çok sınırlı kaldığını, bu sene artıya geçtiğini ifade etti.

Babacan, “Bundan sonraki dönemde Türkiye'nin herhangi bir vergi artışına gitmesi ya da kamu açıklarını düşürmekle ilgili olağanüstü, çok sert tedbirler alma ihtimali artık yok bugün itibariyle” dedi.

Türkiye'nin orta ve uzun vadede olağanüstü vergi artışına gitmesini gerektirecek hiçbir şey olmadığının altını çizen Babacan, “Avrupa ve ABD'de durum tam tersi, onlar mecburen bu yola gidecekler. İlerde Türkiye her açıdan daha avantajlı bir ülke konumunu koruyacak. Kurumlar vergisi, KDV, Gelir Vergisi çok daha düşük olmaya devam edecek. 5-10 sene sonranın dünya düzenine baktığınız zaman Türkiye vergi oranlarının çok çok düşük kaldığı bir ülke haline gelecek” dedi.

Haberin Devamı

BÜYÜME YUKARI YÖNLÜ REVİZE EDİLECEK

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu sene Orta Vadeli Program ile Orta Vadeli Mali Planın tek bir doküman olarak 15 Haziran'da açıklanacağını belirterek, yüzde 3,5 olan resmi büyüme tahmininin söz konusu dokümanda yukarı doğru revize edileceğini bildirdi.

2009 yılına ilişkin büyüme rakamlarını değerlendirdi. 2009 yılı son çeyreğinde yüzde 6 büyüme, yıl genelinde de beklentilerin altında yüzde 4,7 daralma gerçekleşmesinin “olumlu bir sürpriz” olarak değerlendirildiğini söyledi.

Verilerin Türkiye'deki ekonomik canlanmanın 2009'un son çeyreğinden başlayarak, bir artış ivmesine girdiğini gösterdiğini kaydeden Babacan, öncül göstergelerin de toparlanmanın 2010'da süreceğine işaret ettiğini söyledi. Babacan, “Tabii bu toparlanmadan bahsederken buradaki düşük baz etkisini de mutlaka dikkate almak lazım. Bir bakıma Türkiye ekonomisi o dip noktadan yukarı doğru toparlanıyor, henüz biz kriz öncesi döneme dönmüş değiliz, daha biraz vakit alacak o noktaya gelmemiz” dedi.

“DÜNYADAKİ TOPARLANMA RİSK DE BARINDIRIYOR”

Babacan, 2010 yılıyla ilgili hem piyasaların hem de uluslararası kuruluşların beklentilerinin olumlu olduğunu kaydederek, Orta Vadeli Programda büyüme tahmininin yüzde 3,5 olduğunu, ancak aradan geçen yaklaşık 7 aylık sürede tablonun hem Türkiye hem de dünya açısından daha olumlu bir hal aldığını anlattı.
Babacan, “Biz Haziran ayı ortasında Orta Vadeli Programımızı güncelediğimizde yüzde 3,5 değil de 2010 yılıyla alakalı muhtemelen daha yüksek bir tahmin resmen ortaya koyacağız” dedi.

Babacan, soru üzerine bu seneki Orta Vadeli Programı ve Orta Vadeli Mali Planı beraber tek bir doküman halinde açıklanacağını belirterek, şunları kaydetti:
“Normalde Mayıs sonunda Orta Vadeli Program, Haziran ortasında da Orta Vadeli Mali Plan açıklanıyor. Yasadaki takvim bu. Ancak biz bu sene 15 Haziran'da her ikisini birleştirip tek bir doküman olarak açıklamayı düşünüyoruz.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; orada 2010 için açıklayacağımız büyüme tahmini yüzde 3,5 değil, daha yüksek bir rakam olacak. Daha yüksek ne kadar, onu şu anda söylemek istemiyorum çünkü bir kaç ay daha gelişmeleri izlememiz lazım. Çünkü bir yandan dünya toparlanıyor diyoruz ama dünyanın toparlanması aynı zamanda içinde riskleri de barındıran bir toparlanma.”

Babacan bu konuda Yunanistan'ın durumunu örnek göstererek, Yunanistan ile ilgili ters bir gelişmenin tüm avro bölgesini sarsacak önemli sonuçlar doğurabileceğini söyledi.

“EN ÖNEMLİ RİSKLERDEN BİRİ İŞSİZLİK”

Babacan, dünyadaki ekonomik toparlanmayla ilgili soruyu yanıtlarken de Amerika ve Avrupa ekonomisinde önümüzdeki dönemle ilgili en önemli risklerden birinin işsizlik oranlarının yüksekliği ve yükselmeye devam etmesi olduğunu belirtti.
Babacan, “İşsizliğin yüksek olduğu ve yükselmeye devam ettiği ülkelerde halkın tüketim eğiliminde düzelmeyi beklemek biraz güç, çok yavaş yavaş olacaktır, arkadan gelecektir. Her ne kadar finans piyasasıyla alakalı çalkantılar şu anda yatışmış dahi görünse de temel problemler bir bakıma üzeri örtülmüş durumda bilançolarda duruyor” dedi.
Sorunların bir kısmını geçici olarak kamunun üstlendiğini ifade eden Babacan, “Önümüzdeki dönem, bu olağanüstü tedbirlerin geri bir bakıma çevrilmeye başlanacağı bir dönem olacak. Bunun da sancıları kendi içinde mutlaka olacak” dedi.

G-7 ülkelerindeki yüksek borçlanmaya ve kamu açıklarına dikkati çeken Babacan, açıkların azaltılmasıyla ilgili tedbirlerin alınacağını, bunun kaçınılmaz olduğunu kaydetti. Babacan, orta ve uzun vadede açıkları kapatmayla ilgili tedbirlerin, harcama üzerinde, ekonomi yavaşlatma yönünde baskı oluşturacak tedbirler olduğunu kaydederek, “Bütün bunları beraber düşündüğünüzde, 10-15 sene sonra bu ülkelerin genel ekonomik tablosu hiç açıcı değil. Dolayısıyla dünyada ekonomik dengelerin, ekonomik güç merkezlerinin yeniden oluşacağı bir tabloyu beraberinde göreceğiz. Çok hızlı biçimde batıdan doğuya bir güç kayması var” dedi.

BAŞKALARI KOŞARKEN BİZ YÜRÜMELİYİZ

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, “İstihdam üretme konusunda başkaları yürürken, bizim koşmamız gerekiyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım toparlanmanın sinyalleri şu anda güçlü, ama bu kendi içinde riskleri de barındıran bir toparlanma” dedi.

Haberin Devamı

Babacan, OECD'nin Türkiye'nin büyümesine ilişkin 5,5 gibi bir öngörüsü bulunduğunu anımsatarak, ekonomik kriz sonrası dönemde dengeler yeniden oturtulurken potansiyel büyüme oranlarının tekrar gözden geçirileceğini ifade etti.

Bu dönemde büyümenin muhtemelen gelişmiş ülkelerde kriz öncesine göre daha düşük bir seviyeye inmiş olacağını belirten Babacan, “Bu aşırı borç yükü, sosyal güvenlik sistemiyle alakalı sıkıntılar. Böyle bir durum ortaya çıkacak” dedi.

Gelişmekte olan ülkelerde ise daha yüksek bir büyüme potansiyelinin önümüzdeki dönemde görüleceğini kaydeden Babacan, genel güven ortamı ve istikrarın ekonomik büyüme açısından olmazsa olmaz bir şart olduğunu vurguladı. Babacan, şöyle devam etti:

Haberin Devamı

“Öncelikle siyasi istikrarı sağlayacaksınız. Bu ülkeyi siyasi açıdan öngörülebilir bir ülke haline getireceksiniz ki arkasından uygulayacağınız ekonomi politikalarına, ekonomik programa güven olsun. Aksi halde ileriye doğru yapılan açıklamaların hiçbir kıymeti kalmaz. Bir koalisyon hükümetinin ömrü ne kadardır? 6 ay sonra var mıdır, yok mudur? Bunun sorgulandığı bir ortamda o ülkenin açıkladığı bir programın, politikaların kıymeti yoktur. Herkes bugünün, yarının hesabını yapar. Ekonomi yönetiminde süreklilik, politikalarda devamlılık ve öngörülebilirlik bu işin olmazsa olmaz bir şartı.”

Küresel ekonomik krizin hem dünya hem Türkiye için zor bir dönem olduğunu ve uluslararası kuruluşların dünyanın nereye gideceğini tam olarak göremediğini ifade eden Babacan, “Türkiye ne yaparsak yapalım bu ekonomik krizden şöyle ya da böyle etkilenecekti. Mühim olan bunu en az hasarla atlatabilmekti ve en az hasarla bunu atlatma imkanını da bulduk. Türkiye olarak o dönemde yapabileceklerimiz vardı, yapamayacaklarımız vardı. O özel dönemde ekonomiyle ilgili görev alan arkadaşlarımız ellerinden gelenin en iyisini ortaya koydular” diye konuştu.

Haberin Devamı

“BORCUMUZ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE GÖRE YÜKSEK”

Türkiye ekonomisi için büyüme faktörlerinin neler olduğunun iyi görülmesi gerektiğine dikkati çeken Babacan, Türkiye'nin kamu borç stokunun gelişmekte olan bir ülkeye göre yüksek olduğuna işaret etti. Babacan, “Gelişmiş ülkelere göre borcumuz az diyeceksiniz ama gelişmekte olan ülkelere göre de yüksek” dedi.

Türkiye'nin geçen sene sonu itibariyle AB tanımlı dış borcunun milli gelire oranının yüzde 45,5 olduğunu hatırlatan Babacan, şunları söyledi:

“Biz geçen seneki bütçemizi beklediğimizin biraz altında bir açıkla kapattık. 52 milyar ile kapattık. Faizler hızlı düştü, büyüme de beklediğimizden fazla gelince hem pay hem payda iyileşmeler olunca geçen sene yüzde 45,5 ile kapatmış olduk.

Haberin Devamı

Bundan sonraki dönem ne olacak? Bizim bu açıklarımız orta vadeli programda,(güncelleyeceğimiz orta vadeli programda hiçbir şey değişmeyecektir) yine belki 45,5, belki azıcık daha artacak ama ondan sonra hemen azalış trendine geçecektir. 2010 sonu itibariyle baktığımızda bugünden daha düşük bir borç stokuna ulaşacağız. Bu rakamlar Türkiye için hala yüksek rakamlar.”

Kamu borç stoku yüksek ülkelerin kamu harcamalarını artırma yoluyla büyümelerinin mümkün olmadığını belirten Babacan, “Belki çok geçici 3 aylık, 6 aylık uygulamalar yapabilirsiniz Biz geçen sene beyaz eşyada, otomobilde 3 ay ÖTV, KDV indirimi yaptık. Hemen arkasından bunu yarı yarıya geri çektik. Çünkü baktık marjımız yok. Eylül sonu itibariyle bütün operasyonu bitirdik. 'Artık indirim falan yapmıyoruz' dedik. Kamu harcamalarını yükselterek borçlarla ilgili endişeleri artırıyorsak, bu genel güven ortamını bozuyorsak bu gelip bizi çok kötü vuruyor” diye konuştu.

Bütçe açığı veren ve kamu borç stoku gelişmekte olan ülkelere göre zaten fazla olan Türkiye'nin kamu harcamalarını artırarak büyüyemeyeceğine dikkati çeken Babacan,”Geçen sene birinci çeyrekte kamu harcamalarının en açıldığı dönemdir ve bizim ekonomik daralmamız yüzde 14,5. Tarihi bir rekor. Demek kamu harcamalarını artırarak, büyüyemiyoruz. Bunu mutlaka bir kenara koymak, bu tespiti yapmak lazım” dedi.

“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM TÜRKİYE'NİN NE YAPACAĞI ÇOK ÖNEMLİ”

Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin ne yapacağının çok önemli olduğuna işaret eden Babacan, şunları söyledi:

“Türkiye'de siyasi istikrar sağlam olduktan, Türkiye'nin önümüzdeki yıllara ait orta vadeli ve hatta şu anda yeni başladığımız uzun vadeli hedeflerle ekonomi politikasını ortaya açık bir şekilde koyduktan sonra, potansiyel bahsedilen büyüme oranının dahi daha üstüne çıkılabilir. Biz bütün bu tedbirleri aldıktan sonra, şu anayasa değişikliğimizi yapalım, Türkiye'de demokrasiyi daha sağlam bir zemine oturtalım, Türkiye'de yargıyla ilgili malum sorunlarımızı çözelim, Türkiye'nin ekonomik istikrarının oturacağı orta vadeli programımızın uzun vadeyle pekiştirilmesini sağlayalım. O dönemde OECD'ye hesapları tekrar yapın dediğinizde size muhtemelen 5,5 değil, daha farklı rakamlar söyleyebilir.

Önümüzdeki dönemle alakalı dikkat edeceğimiz hususlar çok belli. Öncelikle siyasi istikrar ve çok sağlam bir ekonomi politikası. Bunun da özünde devlet harcaması yoluyla değil, özel sektörün önünü açarak büyüme stratejisi var.”

TÜRKİYE'DEKİ İŞSİZLİK ORANI

Türkiye'deki işsizlik ve istihdam oranlarını ABD ve Avrupa ülkeleriyle kıyaslayan Babacan, şunları söyledi:

“O ülkelerde işsizlik oranları yüksek ve yükselmeye devam edecek. Bizdeki işsizlik oranı her ne kadar 2008'den 2009'a 3 puanlık bir artış gösterse bile, bunun artık düşüş trendine girdiğini görüyoruz. Bu çok önemli bir fark. 2009'un Aralık ayında 2008'in aynı ayına göre işsizlik oranında yarım puanlık düşüş, yüzde 14'ten yüzde 13,5'e düşüş var.

Dolayısıyla bu toparlama Türkiye'nin ekonomik toparlanması aynı zamanda istihdam da üreten bir toparlanma. Biz nüfusu artan bir ülke olduğumuz için sadece mevcut işsizlerimize istihdam üretmekle işimiz bitmiyor. Her sene iş gücüne katılan yaklaşık 600-700 bin kişi var. Bunlara da istihdam üretmemiz gerekiyor.

Her ne kadar istihdam bizi sevindiriyorsa da bunda daha hızlı gitmemiz gerekiyor. İstihdam üretme konusunda başkaları yürürken, bizim koşmamız gerekiyor. Hangi açıdan bakarsak bakalım toparlanmanın sinyalleri şu anda güçlü, ama bu kendi içinde riskleri de barındıran bir toparlanma.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!