Güncelleme Tarihi:
Gülşah Erkaya yazıyor |
Maçtan önce Gaziantep’te bazı dedikodular dolaşıyordu. Bir kısım dili kemiksizler “Antep bu maçı Sivas’a verecek. Anadolu’dan şampiyon çıkması için yatacak” derken, diğer bir kısım dili kemiksiz ise “İbrahim Kızıl, Demirören’in ticari ortağı. Üstelik de çok iyi dostlar. Antep Beşiktaş için Sivas’ı yenecek” tezini konuşuyordu.
Gaziantepsporlu oyuncular ise, ligin ilk yarısında, Sivas’taki maçta 3-0 yenilmiş olmalarını ve maçtan sonra Sivas seyircisinin “Antep kümeye” diye bağırmasını unutamadıklarını konuşuyorlardı.
Bu maçtan önce her iki takımın da taraftarları yaptıkları tezahüratlarla, ‘Sivas bu maçı alsın canım’ havası estirdiler. Ancak maçı taraftar değil, futbolcu, sahada oynuyor.
Saya baktığımızda gördüğümüz ise bütün tezlerin aksini söylüyordu. Sivas’ın bu maçı alacak gücü vardı. Öne de geçtiler. İlk yarı boyunca ve ikinci yarının ilk on dakikasında fark atacak pozisyonlar yakaladılar. Ama atamadılar. Sivas’ın üstün olduğu dakikalarda Gaziantepli oyuncular hiç de yatmıyorlardı. Ama maçı mutlaka almak gibi bir motivasyonla da oynamıyorlardı.
Bu Dereli Nereli?
Nereli olduğunu bilmiyorum ama maç boyunca “Sivasspor’u Koruma ve Kollama Derneği” üyesi gibi hareket etti. İlk yarı verdiği ve vermediği ters kararlar ve kartlarla Gaziantepli oyuncuları ve taraftarları çıldırttı.
İlk yarıda Sivas kalecisi Petkoviç iyi niyetle bile olsa Dereli’nin poposuna şaplak attı. Dereli’de ses yok. Erman hocama sormak isterim, hakeme dokunmak yasak ama poposuna şaplak atmak serbest mi? Poposuna yediği şaplağa kart göstermeyen bir hakemin Beto’ya gösterdiği kartlara ben nasıl “haklıydı” diyebilirim ki. Olsa bile demem.
Gerçi Dereli’nin bazı kararlarından sonra, “Vay be demek ki bir Anadolu takımı da şampiyonluk yolunda destek görebiliyor” diye düşünüp sevinmedim de değil ama yine de Sivas bu maçı alsaydı bence üç puanı gölgeli olurdu.
Bülent Uygun havanın sıcaklığından ve maçın saatinden şikayet etti. Maçı bu saate alanlara sitem etti. Ama hakeme teşekkür etmedi. Bence mağlubiyetten sonra ille de bir kılıf aramak şart değil. Gaziantep şanslıydı, başa baş bir maçı aldı o kadar.
Zaten Gaziantep’in ilk golü de “Bulmuşken vurayım” bir şutun defansa çarpıp gol olmasıydı. Maçı çeviren ise Gaziantep’in çiçeği burnunda teknik adamı Koçero’nun yerinde değişiklikleri oldu. (Couicero’ya Gaziantep taraftarı Koçero lakabını taktı).
Koçero’nun takımı bugün ikinci yarıda pırıl pırıl parlıyordu. Deyim yerinde ise hakemi de yendiler, rakibi de. Üstelik bütün taraftarın gönlündeki iki genç isim, Ahmet Arı ve Ferdi Coşkun ilk on birde sahaya çıktı. PAF’tan gelen Mehmet Karakeçili ikinci yarıda oyuna girdi. Ve hiç sırıtmadı. Ve yine üstelik ‘takımın yarısı’ dediğimiz Tabata yoktu.
İbrahim Kızıl bu takımı bozmaz ve iyi bir kaç takviye yaparsa, Koçero, Şahinler’le gelecek sezon ligin tozunu attırır, benden söylemesi.
Sivas çok sevdiğim ve desteklediğim bir takım. Ama hem taraftarı hem de yöneticileri üzülmesinler. Belki maçı, daha da belki şampiyonluğu kaybettiler ama futbol kazandı.
Gölgeli, röfleli üç puanla gelecek bir şampiyonlukla büyük olunmaz zaten. Ve zaten Sivasspor çok büyük. Şampiyon olsa da, olmasada… Birilerinin kalplerine saldıkları korku yeter. Varsın müzelerinde kupa da olmayıversin. Büyük olmak için büyüklerin yaptığını yapmaya gerek yok. Ne demişler, “Abinin dediğini yap, yaptığını yapma!..” İşte o zaman biz de Sivas’ı sevmeye devam edebiliriz.
Gaziantep’te yaşananları “Bir musibet” olarak gören ve “Dost acı söyler”i unutmayan bir Sivas hala şampiyonluk adayıdır. Hem ligin, hem de gönlümüzün...