Bilmiyorum artık gözlerim kapalı dinleyebiliyor muyum

Güncelleme Tarihi:

Bilmiyorum artık gözlerim kapalı dinleyebiliyor muyum
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 04, 2004 00:00

Anadolu'yu kat ettim, sonunda sevdiÄŸime geldim... Ona olan zaafımı kelimelere dökmek, hiç hesapta yoktu. Günün birinde, karakterini, güzelliÄŸini, geçmiÅŸini birileriyle paylaÅŸmak zorunda kalacağım, aklıma bile gelmemiÅŸti. Elimden tutup, beni ona getirdikleri günden beri, gizli bir anlaÅŸma vardı aramızda; hep sırlarla dolu kalacaktık...Sözümde durmadım... Bir Ä°stanbul masalı sattılar bana, ben de aldım... Sokakta, ‘‘boza!’’, ‘‘midyeci!’’, ‘‘simit!’’ diye bağıran seyyar satıcılara, gökyüzüne yakın bir yerlerden, sepetimi sarkıttım. Hepsi bir ÅŸeyler doldurdular, kentin farklı köşelerinden, farklı hayatların etiketlerini yapıştırdılar. Ä°stanbul bir taneydi ama, herkesin farklı bir Ä°stanbul'u vardı...Dipsiz bir kuyuydu... Göçün, yoksulluÄŸun, zenginliÄŸin, debdebenin, mücadelenin, kalabalıklar içinde eriyenlerin, sivrilenlerin, fırsatların, kaosun kentiydi... FeleÄŸin çemberinden geçmiÅŸ, geçirmiÅŸ, cennetle cehennemi bir arada yaÅŸatmış, önce yedi tepeye sonra onlarcasına kurulmuÅŸ, ayaklarını Asya ile Avrupa arasında açıp marifetini göstermiÅŸ, gösterdiÄŸiyle yaÅŸadığı arasında uçurumlar saklamıştı... Ä°MPARATORLUK BAÅžKENTÄ°Åžimdi, gezginlerin, ÅŸairlerin, yazarların, ressamların göklere çıkardığı bu kenti, sistematik bir gezi rehberi halinde sayfalara sığdırmak zorunda olmanın sıkıntısıyla, pencereden Ä°stanbul'u seyrediyorum. Artık, toprağı altın mı, gözlerim kapalı onu dinleyebiliyor muyum, Ãœsküdar'a giderken yaÄŸmur yaÄŸar mı, Kalamış'tan esen tatlı huzur beni sarar mı, bilmiyorum... Tek bildiÄŸim, Ä°stanbul'u anlatmak zorunda olmanın ağırlığı... En iyisi bir taksiye binmek... ‘‘Ben karşının taksisiyim, abla’’ nakaratlarına aldırmayalı uzun yıllar oldu. Haritası olan ya da kısa mesafeye surat asmayan bir taksiciye sık rastlamadığımdan, kendi tarzımda bir umursamazlık geliÅŸtirdim. Hangi kentte taksici, müşteriyi kendi gittiÄŸi yöne götürmek ister? Oysa Ä°stanbul'u, usta bir taksiciyle gezmek de baÅŸkadır. O, daha önce adım atmadığınız sokaklarda, taksisiyle zarifçe kıvrılırken, siz de camdan kentin bu sonu gelmeyen sürprizlerine hayran kalırsınız. DoÄŸma büyüme Ä°stanbullu bir taksiciydi. Karaköy'e doÄŸru ilerlerken, en çok Ä°stanbul'un neresini sevdiÄŸini sordum ona, aÄŸzındaki kürdanı yuvarlayarak; ‘‘Artık hiçbir yerini sevmiyorum’’ dedi ve taksi yalpalarken devam etti: ‘‘Bu çukurları da kapatamadılar gitti.’’ Ä°stanbul'a ilk gelen için, Galata Köprüsü'ne giriÅŸ, kentle en unutulmaz tanışmadır. Süleymaniye Camii'ne karşı, ters ışıkta oltaları parlayan balıkçılar, hep oradadırlar ve sanki yıllardır da evlerine gitmemiÅŸlerdir. Ä°stanbul, hızla deÄŸiÅŸtiÄŸinden, kısa bir sürede nostaljik olabiliyor. Niyetim nostalji yapmak deÄŸil ama herkes biliyor ki, Galata Köprüsü'nün eski tadı yok. Emektarı aldılar sürgüne gönderdiler, ‘‘Köprüaltı’’ diye bir ÅŸey kalmadı. Yine de Galata Köprüsü'nden geçmek, bir saray giriÅŸine döşenen kırmızı halıdan, salınarak yürümek gibidir. Çünkü, günlük keÅŸmekeÅŸ içinde atladığımız bir ÅŸey var; Ä°stanbul, 1500 yıl boyunca bir imparatorluk baÅŸkentiydi...Ä°ÅŸte tam bu noktada, Delphi kahininin Byzas'a, neden ÅŸehri, ‘‘körlerin yaÅŸadığı yerin tam karşısına’’ kurmasını önerdiÄŸini anlayabiliyorum. Byzas da, ‘‘Güzelim Sarayburnu'nu fark etmeyip karşısına yerleÅŸen, ancak kör olabilir’’ diye düşünmüş, haklı olarak. Galata Köprüsü'nden yürürken, Asya tepelerindeki beton yığınlarını görmemek için, Yeni Camii'ye dikiyorum gözlerimi. Köprü boyunca, ateÅŸ yakıp ısınan balıkçılar var. AteÅŸin ve vapur bacalarından çıkan dumanların ardında, Topkapı Sarayı, bir halüsinasyon gibi duruyor. Köprü üzerinde, saat satan iki Afrikalı da, Ä°stanbul'un ne denli kozmopolit olduÄŸunu bilmeyene aynı etkiyi yapabilir. Balıkçının teki, ÅŸarabını arkadaşıyla paylaşıp, ÅŸiÅŸeyi Haliç'e fırlatıyor. Yabancıların Altın Boynuz dediÄŸi Haliç, 1950'lerde bir sanayi bölgesiydi. Suların temizlenmesi, tam 20 yıl sürdü. Bugün hava güzel olsa, yüzen olurdu Haliç'te. Ä°stanbul'un en güzel yanı ne biliyor musunuz? Sokakların er geç denize çıkması... Metropolün, hüzünlü, asık suratlı, gergin, telaÅŸlı insanlarını bir de deniz kenarında görmelisiniz. Tanımadığınız biri size kazara selam bile verebilir. Ä°stanbul'da yaÅŸayanı sakinleÅŸtiren, cangılı katlanılır kılan budur. Galata Köprüsü'nden Eminönü Meydanı'na uzanan iÅŸporta bölgesinde satılanların çeÅŸitliliÄŸi kafa karıştırıyor. Çorap, mikrofon, anten, uzaktan kumanda, makas, ayakkabı, çiÄŸ köfte... Anadolu'da gördüğüm her ÅŸey, buraya toplanmış sanki. Kilim satıcısı, ilgilenmediÄŸimi görünce, isyan ediyor; ‘‘Biri de almadı ÅŸunu sabahtan beri. Yemin ederim para bulsam, Tunceli'ye dönücem. Ne varmış ÅŸu Ä°stanbul'da?’’ Kenar mahallelerden gelen gençler ellerindeki torbalarla, alışveriÅŸ imkanı bulabildikleri için mutlu. Sevgilisine sarılmış, Ä°spanyol bir turist, piposunu tüttürerek, gülerek satılanlara bakıyor. Yine egzotik olmayı baÅŸardık galiba...Eminönü Vapur Ä°skelesi'nde vapurlar yan yana baÄŸlanmış, herkes birinden diÄŸerine atlayarak geçiyor. Ä°stanbul'un tüm vapurları yan yana gelse, seke seke Avrupa'dan Asya'ya geçmek mümkün olur muydu acaba? Ä°tiÅŸ kakış, kentin ÅŸanındandır da yine de kentin nispeten en sakin insanları, iÅŸlerine vapurla gidip gelenlerdir. Kış ya da yaz, BoÄŸaz havası, içinde mutluluk elementi taşıyan bir tür oksijen gibidir çünkü. Kent, her semtine aynı anlayışla yaklaÅŸmaz, bazı mahallelerde Ä°stanbul'da olduÄŸunuzu anlamak imkansızdır. Ä°stanbul'da gökdelenler, siteler, apartmanlar, yalılar olduÄŸu kadar, yıkıntılara yaslanan yaÅŸamlar da vardır. Ä°ki taraf da birbirinden ne kadar haberdardır bilinmez. Halk, 1500 yıldır ayakta kalmış olan surları taÅŸ ocağı gibi kullanmıştır. Samatya, Kumkapı, Kadırga ya da Ayvansaray'da yaÅŸam surlarla, alt alta, üst üste ve iç içedir.ÅžEHRÄ°N VAHŞİ ENERJÄ°SÄ°Sirkeci'den Valens su kemerlerine doÄŸru trafik sel gibi akarken, saÄŸa ayrılan yol Zeyrek'e gider. Kentli, yüzlerce kez altından geçtiÄŸi 4. yüzyıldan kalma bu kemerleri, tıpkı, belki de hiç içini görmediÄŸi Ayasofya gibi kanıksamıştır. Ä°stanbul'un turistik açıdan, Londra, Roma, New York ve Paris gibi kentlerle anılması, birçokları için pek fazla bir ÅŸey ifade etmez. Sultanahmet Meydanı'ndaki turist kalabalıklarını seyretmek de kimilerine, turistlerin heyecanla girip çıktıkları tarihi yerlerden daha ilginç gelir.Bayram günü, Zeyrek sokaklarında çocuklar top oynuyor. Harap haldeki Pantokrator Kilisesi, yani Zeyrek Camii'den cemaat yeni çıkıyor. İçerisi olaÄŸanüstü. Ä°mam Veysel Bey, profesyonel bir rehber edasıyla anlatıyor kiliseyi, imparatorları, imparatoriçeleri. Önce yeÅŸil halıyı ardından da altındaki tahtayı kaldırıyor ve muhteÅŸem bir mozaik çıkıyor ortaya. Sanki her an, arkadan bir ses, ‘‘Kes! Bu sahneyi tekrarlıyoruz’’ diyecek. Divan Yolu'ndan yürüyüp Beyazıt Meydanı'ndaki Beyazıt Camii'ye geliyorum. Bir grup turistle birlikte içeri girerken, mermer kapının kenarında bir fotoÄŸraf iliÅŸiyor gözüme; ‘‘Kayıp: Yunus Kar- Adıyaman, Káhta doÄŸumlu.’’ Gencecik bir adam. Çorak Káhta'dan kalkıp buraya geldiÄŸi, Ä°stanbul'u merak ettiÄŸi için kim suçlayabilir onu? Ä°stanbul'un bir de böyle vahÅŸi bir enerjisi var iÅŸte; bir taraftan adrenalin salgılayanlarda tiryakilik yapıyor, bir taraftan da ayak uyduramayanları bir girdap gibi yutuyor. Bu kenti nasıl anlatabileceÄŸim konusunda baÅŸvuracağım bir kahin olmadığına göre, Mısır Çarşısı'nın yan sokağındaki, Hüseyin Amca'nın besili tavÅŸanına dilek çektirmeye karar veriyorum: ‘‘Ey niyet sahibi, teÅŸebbüs edeceÄŸin ÅŸeyden sırrını sakla düşmanlarından sakın, tedbirli hareket et, muvaffakiyet vardır, sabrın sonu selamettir.’’TARÄ°HÄ°N İÇİNDE ALIÅžVERÄ°ÅžKapalıçarşı Kentin en eÄŸlenceli labirenti. Ancak hakkında yanlış bir kanı var; ‘‘çok turistik!’’ Burada saatlerin nasıl geçtiÄŸini unutacak çok insan tanıyorum. Mesela Chalabi, 1880'den beri kuÅŸaktan kuÅŸaÄŸa geçen köklü bir antikacı (0212 522 81 71). Sivaslı Ä°stanbul Yazmacısı Necdet DaniÅŸ'in dükkanından, Rıfat Özbek, Cemil Ä°pekçi, Atıl KutoÄŸlu, Jean Paul Gaultier, Donna Karan alışveriÅŸ yapıyor. (0212 526 77 48) Koç Deri modern tasarımlar üretiyor (0212 527 55 23), DerviÅŸ şık banyo aksesuvarları ve yöresel el dokumaları satıyor (0212 514 45 25), Stil kaliteli bir boncukçu (0212 512 28 39)Mısır Çarşısı Eminönü'nde, Ä°stanbul'un en ünlü ve eski çarşılarından biri. Civarı tam bir curcuna, içiyse hem turistlerin, hem de yerlilerin keyifle alışveriÅŸ ettikleri, baharat, kuru meyve, peynir, pastırma, havlu, eÅŸarp ve yüzlerce ıvır zıvırla dolu. MahmutpaÅŸa Mısırçarşısı'yla Kapalı Çarşı arasındaki bu biraz uzun ve yorucu yol, yine de alışveriÅŸ sevenler için çok zevkli olabilir. Giyim dahil, her ÅŸeyin ucuzu burada. Arasta Çarşısı Sultanahmet Camii'nin arkasında tipik ama daha çok turistlere yönelik, üstü açık, iki tarafında şık ve hoÅŸ dükkanlar olan bir çarşı. Sultanahmet'te gezinirken, mutlaka uÄŸrayın.BEN OLSAYDIM BUNLARI YAPARDIMBütün bir günü sadece Sinan'ın eserlerine ayırmakFener ve Balat sokaklarında dinler arasında dolaÅŸmakAyasofya'nın üst galerilerini ve buradaki ErtuÄŸ & Kocabıyık sergisini kaçırmamakKapalıçarşı'nın labirentlerinde kaybolmakKlasik tur programlarının dışına çıkıp, Sokullu Mehmet PaÅŸa ve Küçük Ayasofya gibi camileri görmekSultanahmet civarında bir butik otelde kalmakSirkeci Garı'ndan baÅŸlayarak surlar boyunca yürümek ve surlara yaslanan yaÅŸamlara karışmakGün batmadan, Haliç'i ve camileri seyrederek, Galata Köprüsü'nden yürümekKaraköy'de GüllüoÄŸlu'ndan çikolatalı baklava yemekSahaflarda ReÅŸat Ekrem Koçu'nun Ä°stanbul Ansiklopedisi fasiküllerini aramakMahmutpaÅŸa üzerinden, Mısır Çarşısı'ndan Kapalıçarşı'ya yürümekEminönü Meydanı'nda balık- ekmek yemekAgatha Christie'nin ‘‘Orient Express'te Cinayet’’ kitabında konusu geçen Sirkeci Garı'ndaki Orient Express trenini görmekDivan Yolu'ndan Beyazıt Meydanı'na yürümekMısır Çarşısı'nın yanındaki, çiçek ve hayvan pazarında, satıcılarla sohbet ederken, hiç bilmediÄŸiniz ÅŸeyler öğrenmekÇemberlitaÅŸ Hamamı'nda yıkanmakSüleymaniye Camii'nin çıkışında, Ali Baba'da kuru fasulye yemek Haftaya: Bugünkü Ä°stanbulÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!