Belçika’nın notu 2 puan düştü, Fransa ‘İndirime hazırım’ havasına girdi

Güncelleme Tarihi:

Belçika’nın notu 2 puan düştü, Fransa ‘İndirime hazırım’ havasına girdi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 18, 2011 00:00

Fransa’nın, en yüksek seviye olan “AAA” kredi notunu koruması giderek güçleşiyor. Fransa, son 3 aydır ‘Notumuzu koruyacağız’ mesajı verirken, şimdi ‘Notumuzun düşmesi felaket olmaz’ demeye başladı.

EURO Bölgesi’nin Almanya’dan sonraki ikinci büyük ekonomisi Fransa’nın, en yüksek seviye olan “AAA” kredi notunu koruması giderek güçleşiyor. ABD’nin geçen ağustosta gördüğü şok not indiriminin hemen ardından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Standart&Poors, Moody’s ve Fitch’in uyarısı ile karşı karşıya kalan Fransa’da ‘notumuzu koruyacağız’ havasının yerini, ‘notumuzun düşmesi felaket olmaz’ aldı. Başta Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy olmak üzere, Fransa’nın ekonomi yönetiminin yavaş yavaş kamuoyunu not indirimine hazırlar nitelikte açıklamalar yapması dikkat çekti.

Felaket olmaz söylemi

Sarkozy, Fransız Le Monde gazetesine verdiği röportajda, “Notumuzu düşürürlerse, bunu soğukkanlılılıkla karşılarız. Önemli olan, ekonomik politikamızın itibarı ve harcalarımızı kısma stratejisi konusundaki kararlılığımız. Kredi notunu düşürülmesi konusu sadece Fransa’yı ilgilendirmiyor. Bu bütün Avrupa’ya yayılma riski olan bir bir sorun. ” demişti. Fransa Ekonomi Bakanı Francois Baroin de, “Notumuzun düşmesi bir felaket olmaz” mesajı verdi.

Hedef şaşırtma taktiği

Tüm bu açıklamalar uluslararası finans piyasalarında, “Fransız politikacılar kendi kamuoyunu kaçınılmaz not indirimine hazırlıyor” şeklinde yorumlanırken, Fransa’dan bir çıkış daha geldi. Fransa Merkez Bankası Başkanı Christian Noyer ve ardından da Maliye Bakanı Baroin, asıl notu düşürülmesi gereken ülkenin İngiltere olduğunu savundu. Bu açıklamalar, Fransa’nın hedef şaşırtmaya çalışması şeklinde değerlendirildi. Fransa’nın İngiltere’nin notunu tartışmaya açması ülkede sert tepkiyle karşılaştı. İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Glegg, Fransa Başbakanı Francois Fillon’un kendisini konuyla ilgili aradığını belirterek, “Bakan Baroin’in niyeti İnglitere’nin kredi notunu tartışmaya açmak değildi” dediğini aktardı. Fransa, geri adım atmış görünse de hedef şaşırtma taktiğini uygulamış olduğu belirtiliyor.

1975’ten beri “AAA”

Moody’s’in önceki gece ABD’deki borsaların kapanmasını da bekledikten sonra Belçika’nın “Aa1” olan uzun vadeli kredi notunu “Aa3”e indirdiğini duyurmasının ardından dün gözler topun ağzındaki Fransa’ya çevrildi. Bir diğer kredi derecelendirme kuruluşu Fitch de, Moody’s ile aynı saatlerde, Fransa’nın “AAA” olan uzun vadeli kredi notunu teyit ettiğini ancak görünümünü, “durağandan”, “negatife” düşürdüğünü açıkladı. Bu açıklamaların 1975 yılından bu yana “AAA”ya sahip olan Fransa’nın artık not indiriminin kaçınılmaz olduğunu gösterdiği kaydedildi.

Euro Bölgesi’nin resesyona girme riski yüzde 40

S&P’nin Başekonomisti Jean-Michel Six, Euro Bölgesi’ne üye ülkelerin liderlerinin ekonomik büyümeyle de meşgul olması gerektiğini söyledi. Bölgedeki borç krizini çözmek üzere zirvelerde biraraya gelen liderlerin aynı zamanda büyümeyi de destekleyici önlemler hayata geçirmeleri gerektiğini vurgulayan Six, “Euro Bölgesi’nin çok ciddi bir resesyonla karşılaşma olasılığı S&P’nin temel senaryolarından daha yüksek olabilir. Biz bölgenin ciddi bir resesyona girme olasılığını yüzde 40 olarak değerlediriyoruz” dedi.

EFSF 1 trilyon Euro’yu buldu

AVRUPA Finansal İstikrar Fonu (EFSF) Başkanı Klaus Regling, daha önce yapılan ödemelerle birlikte EFSF’nin büyüklüğünün zaten 1 trilyon Euro’yu bulduğunu söyledi. Euro krizinin aşılması için en çok EFSF’nin büyüklüğünün artırılması konusunun tartışıldığını kaydeden Regling, şöyle konuştu: “Piyasa uzmanları, Avrupa Birliği (AB) liderlerinin Euro krizini çözmek için yeterince para koymadıklarını söylemelerini hiç anlamıyorum. Çünk şu ana kadar EFSF’nin kullandığı ve henüz kullanmadığı fonların toplamı 1 trilyon Euro’yu bulmuş oldu. 400 milyar Euro EFSF’nin henüz kullanmadığı fonları var. 200 milyar Euro’luk da Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) aldığı tahvil büyüklüğü. Sadece bankalara yönelik yaptığı yeni yatırım miktarı 50 milyar Euro’yu buluyor. Ancak biz rasgele projeleri de destekleyemeyiz..”

Monti: Fazla baskı Avrupa’ya bölünme getirir

İTALYA Başbakanı Mario Monti, Avrupalı politikacıları uyararak, borç krizi ile mücadeleye çok odaklanılması halinde Avrupa Birliği’nin (AB) bölünebileceği uyarısında bulundu. Euro Bölgesi’nde başka ekonomilere de sıçramasından korkulan borç krizi ile ilgili olarak alınan önlemleri eleştiren Monti, “Almanya gibi baskıcı ekonomiler, kısa vadeli çözümler için sık sık kemer sıkma isterse, bu AB’de çatlamalara neden olur” dedi. Avrupa’nın borç krizine olan tepkisinin daha uzun vadeli ve sürdürülebilir bir şekle bürünmesi gerektiğini belirten Moti, “Avrupa’da bölünmelerden çok bütünlük arzulanıyorsa, krizin Euro Bölgesi’nde ‘erdemli Kuzey’ ve ‘bozuk Güney’ gibi risk yaratabilecek söylemlerin doğmasını engellememiz gerekiyor” diye konuştu.

Baroin: Fitch’in kararını not ettik

FRANSA Maliye Bakanı François Baroin, Fitch’in ülkenin kredi not görünümünü “negatif”e indirmesi konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: “Hükümet, kararı not etti. Biz hükümet olarak, kamu borcunun azaltılması, istihdam, rekabet ve büyümenin desteklenmesi konusundaki çabalarımızı sürdürmeye kararlıyız. Hükümetimizin ekonomi politikalarının uzun vadeli bir çerçevesi olduğunu bir kez daha altını çizmek isterim.”

Avrupa Merkez Bankası’nı ‘artan baskı’dan bıraktım

EURO Bölgesi’ndeki borç krizinin sadece mali politikalarda yapılacak değişikliklerle çözülemeyeceğini söyleyen Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Kurulu Üyesi Jurgen Stark, eyül ayında verdiği istifa kararına gerekçe olarak ise, ECB üzerinde oluşan baskıları gösterdi. Daha önce yaptığı açıklamada, ECB’deki görevini ‘kişisel sebepler’ nedeniyle yıl sonunda bırakacağını kaydeden Stark, “Euro Bölgesi’nde sorunlu ekonomiye sahip ülkelerde atılan adımlar, iki yıldır tatmin edici sonuçlar vermediği için ECB’nin üzerindeki baskılar haddinden fazla artıyor” diye konuştu. ECB kriz öncesi dönemde de sürekli olarak Euro Bölgesi’nin sorunlarıyla ilgili uyarılarda bulunduğunu hatırlatan Stark “O dönem söylediklerimizi duymamazlıktan gelen aynı politikacılar, şimdi bizden sorunu çözmemizi istiyor. Artık ECB’den daha fazlasını istemeyin” dedi.

Uyarıları dinlemediler

ECB’nin Euro Bölgesi’ndeki sorunların çözümü için ortaya attığı fikirlerden biri olan tahvil alımına tamamen karşı olduğunu dile getiren Stark konuşmasını şöyle sürdürdü: “ECB’nin önümüzdeki dönemde Euro Bölgesi tahvillerini satın alması da krizi sona erdirmeyecek. Euro Bölgesi politikacılarının, ECB’den tahvil alımı yapmasını istemesi bile, Avrupa’nın kuruluş yapısındaki aksaklıkları sorgulatıyor. Biz zaten ECB olarak, 2010 Mayıs’tan bu yana 210 milyar Euro’luk devlet tahvili aldık. Ortak para birimi Euro, hayatta kalması için gereken yapısal müdahalelere izin vermeyen bir yapıya sahip. Eğer gerçekten değişiklikler yapılmazsa, ne ekonomik birlik ne de para birliği korunamaz. ECB’nin tahvil alım programı zaman ve hacimle sınırlı”

130 milyar Euro’luk paket belirsizliğe girdi, Atina’ya 30 gün süre tanındı

Yorgo KIRBAKİ/ATİNA
AVRUPA Birliği (AB), Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından Yunanistan’a verilmesi kararlaştırılan 130 milyar Euro’luk ek yardım paketi, kalkınma programındaki sapmalar nedeniyle belirsizliğe girdi. Atina’da, kalkınma programının uygulamasıyla ilgili incelemelerde bulunan AB, ECB ve IMF yetkililerinin oluşturduğu Troyka heyeti, yeni yardım paketiyle ilgili gerekli koşulları yerine getirmesi için Yunanistan’a 30 günlük süre tanıdı. Troyka’nın öne sürdüğü koşullar arasında, iş koşulları ve sosyal sigorta ile ilgili konuların yeniden düzenlenmesi, devlete ait bazı kurumların iptal edilmesi, memurların işten çıkarılmaları, kamu kuruluşlarında ve özel sektörde maaşların azaltılması, ek yardımların ve primlerin kesilmesi, sağlık giderlerinin azaltılması ve mesleklerin serbestleştirilmesinin gerçek anlamda uygulanması gibi konular bulunuyor. Yunan medyası, kararı bir ‘ültimatom’ olarak değerlendirirken, Atina’dan ayrılan Troyka heyeti, yeni yardım paketiyle ilgili müzakereler için tekrar Atina’ya dönmek için, 2011 bütçesindeki açığın kapatılmasına yönelik, 2012 yılı içinde 5 milyar Euro’luk ek önlemlerin net bir şekilde belirlenmesi şartını koştu. Troyka, hükümeti destekleyen partiler arasında anlaşma sağlanması ve borçların yüzde 50 oranında azaltılması programına özel sektörün katılımının Ocak ayı sonuna kadar tamamlanmasını talep etti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!