Türkiye’de kadın memesini ondan iyi bilen erkek yok

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’de kadın memesini ondan iyi bilen erkek yok
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 03, 2009 00:00

Çetin Ercengiz tam 75 yaşında. Kadınların göğüsleriyle tanıştığında ilkokul öğrencisiydi. Yaşı küçüktü, çalıştığı tuhafiyeciye gelen çarşaflı kadınlar bile çarşafın altından ölçü almasına izin verirdi. Bütün hayatı sutyen üzerine yaptığı yeniliklerle geçti. Bunun için sinek telini, kauçuğu, potin bağlarını, süngeri, paraşüt formunu denedi, yani tam bir mucitti.

Bugün doğal olarak en önemli iç giyim markalarından birinin, Magic Form’un sahibi. Kuşku yok ki Türkiye’nin sutyen konusunda en uzman kişisi. Hikayesine inanamayacaksınız.

İLKOKUL BİTTİĞİ YIL KADIN MEMESİYLE TANIŞTIM

Adapazarı’nda doğdum. Babam kasaptı, ıslama köfte yapar, satardı. Annem ev kadını. Çok da iyi bir terziydi. Basma kumaşını alan konu komşu bize gelir, annem aynı gün içinde kesip biçer, elbise olarak geri verirdi. Para da almazdı. İlkokulu bitirdiğimde her şey ters yüz oldu. Babamı bir trafik kazasında kaybettik, annem felç oldu, ağabeyim harp okulunu kazandı. Okula devam edemezdim. Tuhafiyecide çalışmaya başladım. 1949 yılıydı. İşte kadınla, kadın memesiyle o yıl tanıştım. Daha şehirde sutyen olmadığı için kumaş bağlarlardı. Kumaş kesmek için de ölçü almak gerekirdi. Ben küçük bir çocuk olduğum için çarşaflı kadınlar bile ölçü almama izin verirlerdi.

PATİSKA SUTYENLER KAPIŞILMAYA BAŞLADI

Teyzemin oğlu mal almak için beni sık sık İstanbul’a gönderiyordu. İstanbul’daki toptancılar beni Küçük Tüccar diye severlerdi. 15 yaşında falandım. Bir gün Karaca trikolarının sahibi Hayrettin Karaca’ya triko işini öğrenmek istediğimi söyledim. O da ne zaman istersen gel oğlum dedi. Ağabeyim bana orduevinde kalacak yer ayarladı, İstanbul’a gittim. Akşamları orduevindeki düğünlere sızıp karnımı doyuruyordum. 15 günde triko bir kazak nasıl yapılır çözdüm. Eski bir makine alacak parayı biriktirdim, Adapazarı’na döndüm. Tuhafiyeciliğe başladım. İstanbul’dan mal aldım, atlet, külot, fanila, bir de sutyen diye bir şey. Birileri yurtdışından getirmiş. Satar mıyım emin değildim ama altı tane aldım. İki gün içinde hepsi satıldı. İstanbul’a geldim, bir daha aldım, onlar da döner dönmez bitti. Kadınların sutyene ne kadar ihtiyaç duyduklarını anladım. Benzerlerini dikeyim dedim. Patiska, iki strafor askı, lastik brit yapıyordum. Düğmeyle de arkadan ilikliyordum. Bir baktım sutyen yetiştiremiyorum. Yıl 1952, yaşım 18.

KIZLAR DUA EDERKEN ERKEKLER BEDDUA EDİYORDU
/images/100/0x0/55eaa10bf018fbb8f88c8154


Bazı kadınlar tanıdıklarının Avrupa’dan getirdiği sutyenleri, aynılarını dikmem için getirmeye başladı. Onlar çok işime yaradı. Günlerce üzerlerinde çalışıp benzerlerini yapıyordum. Getirdikleri eski sutyeni model olarak saklıyor, onlara yenilerini dikiyordum. Gelin olacak kızlar gelip “Çetin abi, bizim göğüsler ufak. İçine pamuk dolduruyoruz ama belli oluyor. Düzgün ve şişkin gösterecek bir şey var mı” diye soruyorlardı. Günlerce kafa patlattım. Duvar saatlerinin zembereği bana ilham verdi. Potin bağlarından balen yaptım. Sutyeni içinde göğüs varmış gibi bombeli diktim. İçine ek strafor attım. Kızlar bana nasıl dua ediyordu, anlatamam. Onlarla evlenen erkekler de beddua ediyordu herhalde. İlk gece bir bakıyor sutyenin içine boş.

KAUÇUK SUTYENLER LEŞ GİBİ KOKUYORDU GİYDİLER AMA

Zaman geçtikçe bu benim dandik sutyen beğenilmemeye başlandı tabii. Daha tok bir kalıp bulmalıydım. Aklıma kauçuk geldi. Ayakkabıcıların ayakkabı tabanlarına koyduğu kauçuktan göğüs kalıpları çıkardım. Leş gibi kokuyordu ama kadınlar koku moku dinlemediler. Taa ki yaz gelinceye, kauçuk kokusu terle birleşip iyice dayanılmaz oluncaya kadar... Başka ne yapabilirim diye düşünürken gözüme sineklik teli takıldı. Aldım teli kestim. Sutyen kalıbı haline getirdim, kumaş kapladım. O da güzel oldu. Epey sattı. Bir ara kauçuk yerine süngerle çalıştım. Süngeri kumaşla kapladım, kadınlar çok beğendi.

BÜYÜK MEMELERE PARAŞÜT ÇÖZÜMÜ

Kadınların çoğunu memnun ediyordum ama göğüsleri devasa olanlara uygun sutyen dikemiyordum çünkü o yıllarda esneyen kumaş yoktu. Bir bayram askerlerin paraşüt gösterisini izlerken aklıma bir fikir geldi. Patiska kumaşları paraşüt formunda kesersem büyük göğüslü kadınlar giyebilir diye düşündüm. Kumaşı aldım, iki yuvarlak kestim. Pi sayısını alarak hesabını yaptım. Etrafını güzelce penslerle aldım. Aşağıdan katladım paraşüt oldu. Bitirip hemen teyzeme götürdüm. Memeleri çok ama çok büyüktü. Gitti içeride giydi, Çetin ben bunu çıkarmıyorum sen bir daha dik, çok güzel olmuş dedi.

CÜNEYT AYRAL’I MİLYARDER YAPTIM

Bu arada benim eski makinelerin sayısı dörde çıktı. Yanımda dört kız çalışıyordu. Çok güzel para kazanıyordum. 25 kuruşa mal ediyor, 125 kuruşa satıyordum. Adapazarı’ndaki bütün tuhafiyecilere ben mal veriyordum. Çetin Sutyenleri diye etiket bile basıyordum. Askerde komutanların hanımlarına da sutyen diktim. Subay karılarının ölçülerini bile ben alırdım. Bir belinin altından, bir belinin üzerinden, bir de göğüs yüksekliğini ölçerdim.
1965’te İstanbul’a taşınıp küçük bir sutyen atölyesi kurdum. Toptan satış yapıyordum. Dönüm noktalarından birini 1986’da yaşadım. Dünyanın en önemli iç çamaşırcılarından Warner geldi ve bize fason üretim yapar mısın dedi. Uçarak kabul ettim. Beni İngiltere, Fransa ve Amerika’ya götürdüler. Sutyen konusundaki bütün teknolojiyi öğrettiler. Dönünce üç sandık malzeme gönderdiler. Ben nasılım biliyor musunuz, öldüm de cennete gittim sanıyorum. Kısa sürede işi çözdüm. Warner’ın Türkiye’deki distribütörü Cüneyt Ayral’dı. Onu milyarder yaptım. Ben muazzam dikiyordum, o da muazzam satıyordu.

BEN BURALARA NASIL GELDİM? DAHA DÜN ÇARIKLA DOLAŞIYORDUM

1993’te kendi markamı kurdum. İki beden büyük gösteren ve markamıza adını veren sutyenimiz Magic Form’u o gün tanıttık. O zamanlar kimse bize bir markanın bir ismi olması gerektiğini söylememişti, sonradan öğrendik. 1998’de dünyada ilk sulu sutyeni piyasaya çıkardık. Bu kez akıllılık edip patentini de aldık. Taklit etmeye çalışan üç markadan 50’şer milyar tazminat aldım. Şu anda güneş enerjili sutyenin peşindeyim. Ben buralara nasıl geldim hiç hatırlamıyorum. Bu paralar nereden çıktı? Ben daha dün Adapazarı’nda çarıkla dolaşıyordum. Yatalak annemi besliyor, altından alıyordum. Onun duaları beni kalkındırdı. Ne yapın edin annenizin duasını almaya çalışın.

YUMUŞAKLARLA UĞRAŞTIĞIM İÇİN GENÇ KALDIM

Adapazarı’nda sutyen alabilecek tüm kadınlar müşterim oldu. Hepsi de beni severdi. Ben o kadınlara da göğüslerine de hep iş gözüyle baktım. Bir jinekoloğun hastasına yaklaştığı gibi. Bazı hayta arkadaşlarım sen ölçü alırken biz arkada röntgencilik yapalım diye para bile teklif ederdi ama hepsini azarlardım. Onlar demircilik, marangozluk yaptıkları için beni kıskanırdı. Ben zevkli bir işle, yumuşaklarla uğraştığım için uzun yaşadım galiba.

KADINLARA DUYURULUR: ESKİ SUTYENLERİ TOPLUYORUM MÜZE AÇACAĞIM

Eskiden kadınların ölçülerini yazdığım defterler hâlâ durur. “Bel 80”, “mideli” gibi notlarım var. Defterleri, açacağım sutyen müzesi için saklıyorum. Çetin Sutyenleri etiketli eski sutyenleri de topluyorum. Kadınlara duyurulur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!