‘Sihirli lir’den aşkın kederli ezgisi

Güncelleme Tarihi:

‘Sihirli lir’den aşkın kederli ezgisi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2012 00:00

Elindeki çalgısıyla, vahşi hayvanları ehlileştiriyor, insanları büyülüyor, kralların, tanrıların öfkesini dindiriyor, kadınları kendine âşık ediyor Orfeus.

Haberin Devamı

Bir mitoloji kahramanı ama ölümlü. Öyküsü çok eski Yunan-Roma edebiyatına dayanıyor; ancak ünlü ozan Trakyalı.
Zengin uygarlıkları barındıran Anadolu topraklarındaki ören yerlerinde adına yapılmış eserler var. Bunlardan biri de M.S. 194 tarihli Roma zamanından kalmış Şanlıurfa’daki ‘Orpheus Mozaiği’*. Burada, liriyle vahşi hayvanları ehlileştirdiği resmediliyor. Orfeus’un öyküsü, epeyce trajik bir ‘aşk öyküsü’ aslında. Çeşitli anlatımları var; en belirginini kısaca anımsatalım, dünyalar kadar sevdiği güzel karısı Euridike ile olanını.
Evlendikleri gün karısını yılan sokması nedeniyle yitirir. Acılar içindeki Orfeus yeraltına, ölüler ülkesine gider. Ölümlü olarak büyük bir cesarettir bu. Gerçek aşkı yüreğinde taşıyan her tehlikeyi göze almaz mı? Liriyle bütün yeraltı dünyasını büyüler ve yeraltı Tanrısı korkunç Hades’e yalvararak karısını ister. Ezgileri öylesine etkileyicidir ki Hades izin verir Euridike’ye. Yaşama, dolayısıyla dünyaya geri dönecektir. Ancak bir şartı vardır Hades’in. Orfeus önden gidecek, ardında da karısı olacak ve asla yeryüzüne çıkana kadar arkasına bakmayacaktır. Bakarsa, karısı tekrar yeraltına dönecek, yani ölecektir!
Orfeus kabul eder, tehlikeli yeraltı yürüyüşü başlar. Orfeus yol boyu tanımlanamaz bir merak içindedir, aşkı geliyor mu gelmiyor mu? Ya gelmiyorsa ya Hades onu kandırmışsa ya yolda karısının başına bir şey gelirse... vb. Yeryüzüne çıktığında, Orfeus yüreğinin çarpıntısına yenilir ve dönüp bakar. Tamiri olanaksız büyük bir hatadır. Belli belirsiz görünen Euridike mağaradan tam dışarı çıkıyordur; ama kural bozulduğu için kaybolur ve tekrar yeraltı dünyasına döner.
Orfeus çaresizdir, hatasını anlamıştır ama ikinci şansı yoktur. Bundan sonra kadınlara hatta hayata kapısını kapar. Bir kayaya oturur ve lirini çalar, büyülü sazından çıkan ezgiler yitirdiği karısı içindir, aşkın acılı sesidir. Malum ‘fazla naz âşık usandırır’; biraz da öyle Orfeus’un sonu ne var ki korkunç bir son çünkü Trakya’nın ‘yabanıl kadınları’ kendilerini yok sayan Orfeus’u parçalayarak öldürür.
Orfeus öyküsü, çeşitli biçimlerde sinemaya da uyarlanmış. Bunlardan biri Brezilya filmi olan ünlü Siyah Orfe. Marcel Camus’ün yönettiği film 1959’da Cannes’da Altın Palmiye almış. Rio de Jeneiro’daki karnaval haftasında geçen, o yıllara uyarlanmış film, fantastik öğelerle bezeli. Yalnız filmdeki Siyah Orfe lir çalmıyor, o kültüre uygun olarak gitar çalıyor. Etkileyici, özellikle de sonu açısından çarpıcı bir film.
Orfeus’un öyküsü aslında dünyanın her yerinde, Anadolu’da olduğu gibi; müziğin evrenselliği de olsa, özünde yitirilen aşkın kederli ezgisi...
(*Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, 6 Aralık’ta Dallas Güzel Sanatlar Müzesi’nden Türkiye’ye getirildi. Türkçe söyleyişe daha uygun olduğu için ‘Orfeus’ olarak yazılmalı.)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!