Uğur VARDAN
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2015 01:11
‘Kod Adı: KOZ’, AKP iktidarının eski yoldaşı ‘Gülen cemaati’yle arasındaki bağın kopmasının ardından takındığı, “Ben yapmadım, o yaptı” tavrının sinemadaki şahikası. Filmde öyle gerçeküstücü sahneler var ki izlerken kendinizi ‘Paralel evren’de geziniyor sanabilirsiniz
Hoş, ‘Kod Adı: KOZ’un girişinde “Filmde gördüğünüz hiçbir şey gerçek değildir” diyor ama anlattıkları AKP İktidarının Gülen Cemaati’yle iplerinin kopmasından bu yana gerek meydanlarda gerek ekranlarda gerek de yandaş basınında dile getirdiği tezlerin perdedeki izdüşümü. Fakat bu izdüşüm aşağıdaki ‘Gerçeküstü sahnelerle’ huzurlarımıza gelmiş.
SEN NEYMİŞSİN MEHDİ HOCAFilmde her türlü kötülüğün sorumlusu
‘Paralel Yapı’ ve örgütlenmenin başındaki
‘Mehdi Hoca’, yani Fethullah Gülen, İstanbul Borsası yöneticilerini özel hayatlarına ilişkin belgelerle tehdit ediyor. Tamam, cemaatin böyle yöntemi olabilir ama bu işi yaşlı başlı bir adama yaptırmak ne? Mehdi Hoca’nın bizatihi bu tür işlere soyunması, en fuzuli işlerden biri olmuş.
JOSEPH DE OLUR, YUSUF DABaşımızın belası (!)
‘Dış mihraklar’dan bu filme sadece İngilizler sızabilmiş. Cemaatçilerle ortak çalışan İngiliz karakter -ki
“Adım Joseph ama bana Yusuf diyebilirsiniz” şeklinde tanıtıyor kendisini- akıllara zarar bir iddiada bulunuyor:
“Kraliçe, Mehdi Bey’i İslam’ın Papa’sı yapacak!”ADAMLIK DEDİĞİNÖykünün Hakan Fidan’ı olan Altan Çınar (Hakan Ural canlandırıyor), filmde cemaatçi polis şefi Remzi’yle karşı karşıya geldiğinde
‘Kurtlar Vadisi’ jargonundan ödünç alınmış şu muhteşem cümleyi kuruyor:
“Adamlık cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir...” Tanık sizin sayın jüri...
ADETA TORBA YASA Senaryo demişken, sinema yazarı dostum Murat Özer
‘diken.com.tr’deki yazısında meseleyi çok iyi özetledi:
“Torba yasa konusunda uzmanlaşmış hükümet gibi, bu filmi projelendirenler de her şeyi bir çuvala koyup ‘Paralel Yapı’ya havale ediyor...”HABERİN VAR MI?Filmin en baskın karakteri
‘idealist’ gazeteci Zafer, Utelsan’da (tabii ki
‘Aselsan’) işlenen cinayeti araştırmak için harekete geçip soluğu Emniyet’te aldığında kardeşi olan
‘cemaatçi polis Remzi’ kendisine,
“Boş ver bu haberi, başka haber peşinde koş” diyor. Anlıyoruz ki Türkiye’de özgür basının yolları böyle kesiliyor. İnsan istiyor ki bu
‘tavsiye’ üzerine Zafer kardeşimiz mesela Berkin Elvan’ın kimler tarafından nasıl katledildiğinin peşine düşsün. Ama nerde, onun derdi cemaatçi polislerle mücadele. Pardon, aslında doğruyu yapıyor,
‘Kod Adı: KOZ’a göre Gezi’deki şiddetin sebebi de ‘Cemaatçi polisler’di...MİT OLDU SANA TİTFilmde MİT yerini TİT’e bırakmış. Ama bu tuhaf olmuş. Malum TİT, 80 öncesinde faaliyet gösteren ve neredeyse tek hedefi solcuları öldürmek olan Türk İntikam Tugayı adlı terör örgütünün kısa adıdır. Yoksa senaryo ekibi yine bir gönderme peşinde mi?
SEVENLERİ AYIRMAYIN Öykünün başında birbirlerine âşık olan Zeynep ve Enes çiftinin mutluluğu, Enes’in
‘Mehdi Hoca Cemaati’ndeki abilerini dinleyip cemaat okullarının birinde görev yapmak için Azerbaycan’a gitmesiyle bozuluyor. Yani
film bize, bir başka deyişle
‘Gülen cemaati’nin sevenleri bile ayırdığını söylüyor.
‘EMRİ BEN VERDİM, BEEEN’Filmde, Cumhuriyet tarihinin belki de en kendiliğinden gelişen biricik direnişi
‘Gezi’deki polis şiddetinin kaynağı olarak da
‘Cemaatçi polisler’ gösteriliyor. Bu gerçeküstü yaklaşım öylesine kulağımıza çalınsaydı,
“Eyvallah” der geçerdik ama
‘İyi polisler’ (elbette hükümetten yana olanlar) kitlelerin üzerine biber gazı ve tazyikli su sıkılmasına isyan ediyor ve
“Emri kim verdi?” diye bas bas bağırıyorlar... Ah be senaryoya imza atan
‘Parantez Yazı Grubu’ndaki kardeşlerim, hiç mi gazete okumuyor, TV izlemiyorsunuz?
‘Baş muktedirimiz’ her bir yerde üzerine basa basa söyledi ya:
“Emri ben verdim, beeen...” Bu durumda, Muktedir’i de Cemaatçi yaptınız. Bu sahneyi Reis görürse yandınız.
BU DA PARALEL İZAFİYET TEORİSİ Filmin sonuna doğru Başbakan karakteri, Cemaat’in hamleleri engellendikten sonra kendilerine gerçeğin
‘kısa süre’de gösterildiği için şükrediyor. Cemaatle iplerin koparılması daha dün gibi aklımızda, birlikteliğin süresi ise nerden baksanız en az 10 yıl. Demek ki 10 yıl çok kısa bir zaman dilimi. Ya da film Einstein’ın zamanın göreceliğine göndermede bulunuyor, biz vakti kıymetsiz faniler bunu anlayamıyoruz.
KOD ADI: KFZ Önce
‘Fatih’in Fedaisi: Kara Murat’, sonra ‘Kod Adı: KOZ’... ‘Yandaş sinema’ çok kötü propaganda filmleriyle karşımıza çıkıyor. İnsan, böylesi amaçları olsa da belirli kalitede işler izlemek istiyor. Sanırım bu tür yapımlar için
‘KOZ’un açılımı olan
‘Köstebek Operasyonu Zamanı’ gibi bir tanımlamaya ihtiyacımız var. Mesela
‘Kod Adı: KFZ’ olabilir mi? Ne anlama mı geliyor?
‘Kötü Filmler Zamanı’. Bu tanımlama sadece bu filmlerle sınırlı değil, son dönemde vizyona giren birçok yerli yapımı kapsayabilir...