Kare kare yerli Hannibal’in hikayesi

Güncelleme Tarihi:

Kare kare yerli Hannibal’in hikayesi
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 2009 00:00

2002’de gösterilen "Hannibal" filmini kim hatırlamaz? Sinemanın en ünlü seri katili, kurbanlarını ısırıp yiyerek öldüren Dr. Hannibal Lecter karakterini unutmak imkansız. Bu filmin gösterilmesinden bir yıl sonra, İstanbul’daki ilk saldırı yaşandı. Arkasından bir tane daha. Sonra, serinin öbür filmi "Kızıl Ejder" sinemalarda gösterilirken, üçüncüsü daha...

Biri ölümle sonuçlanan bu üç olayda üç kadına dişleriyle saldıran kimdi? Diş izlerini takip eden polis Uğur Varol’u yakaladı. Bu olayın bütün detaylarını, belgesel filmlerde kullanılan yöntemle, canlandırmaya dayalı fotoğraflarla anlatıyoruz.

İLK SALDIRI

20 Aralık 2002 İstanbul-Zeytinburnu


Sabah ezanı okunmak üzereydi. 75 yaşındaki Rabia Nazari, her sabah yaptığı gibi, birkaç sokak ötedeki aşevinden günlük yemeklerini almış eve dönüyordu. Ağır ağır yürüyordu yaşlı kadın. Oğlu ve gelini uyanmadan önce kahvaltıyı hazır etmeyi kendine iş edinmişti.

Bu sokaklara yabancıydı. Bir yıl önce oğlu ve geliniyle Afganistan’dan kaçarak Türkiye’ye sığınmıştı. Özbek asıllıydı. Ve hayatının son yıllarını aynı dili konuşamadığı insanların arasında geçirmek zorundaydı.

Elindeki sefertasıyla evinin bulunduğu sokağın köşesinden döndü. Sokak hala karanlıktı. Birkaç adım sonra evinin kapısına ulaştı. Kilidi bozuk kapıyı iterek açtı. Girişteki otomatiğe uzandı.

Işığın yanmasıyla yüzüstü yere düşmesi bir oldu. Sırtında korkunç bir acı hissetti. Dehşetle doğrulmaya çalışırken bedeninin üstüne çöken ağırlıkla yeniden yere kapaklandı. Göremediği bir beden var gücüyle üstüne abanmıştı.

Onu ancak kendisini sırt üstü çevirdiğinde görebildi. Gençti, siyah, uzun saçları vardı. Nefesi ne olduğunu bilmediği bir şekilde kokuyordu. Adamın ağırlığından nefes alamıyordu. Adam, dizleri üstünde doğrulmak için kalktığında, kadının ağzından ilk feryat çıktı: İmdat! Yaşından beklenmeyecek bir güçle, aralıksız çığlık atıyordu. Bilincini kaybetmeden önce son gördüğü, adamın yüzünü yüzüne yaklaştırdığı ve ağzını kocaman açtığı oldu.

BİR KAÇ SAAT SONRA

Polis ekibi, olay yerine geldiğinde yaşlı kadın İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Cerrahi Servisi’nde tedavi altına alınmıştı. Çığlıklarına oğlu ve komşuları uyanmış, saldırgan kurbanını ağır yaraladıktan sonra kaçmıştı.

Nazari’nin yüzünde ve vücudunda, onlarca derin ısırık izi vardı. Saldırgan, yaşlı kadının etini parçalamak ister gibi ısırmış hatta birkaç bölgede bunu başarmıştı. Vücudundaki yaralardan bazıları ise delici bir aletle yapılmıştı.

Yaşlı kadın hastanede tercüman aracılığıyla verdiği ifadede saldırganı tanımadığını söyledi. Daha önce görmemişti. Üstelik olay yerinde de saldırganın kimliğini ele verecek bir ipucu yoktu. Saldırgan tecavüze yeltenmemişti. Polisin soruşturması birkaç gün içinde tıkandı. Tek ipucu, kurbanın yüzündeki derin diş izleriydi...

İKİNCİ SALDIRI

10 Şubat 2002 Yine Zeytinburnu


Issız, karanlık sokakta sessizce ilerledi. Evin kapısına ulaştığında bir kez daha arkasına baktı. Kimse yoktu... Omzuyla hafifçe kapıya yüklendi. Umduğundan kolay açılmıştı. Yaşlı kadının hırıltılı nefesini duydu. Gözleri karanlığa alıştığı için, yaşlı kadını artık görebiliyordu. Kurbanına doğru yürüdü. Yaşlı kadın hala uyuyordu. Yüzüne yaklaştı. İlk kurbanında yarım kalanı tamamlamaya kararlıydı.

POLİS CİNAYET MAHALLİNDE

Olay Yeri İnceleme ekibi cinayet mahalline ulaştığında, gecekonduda çıkan yangın bir saat önce söndürülmüştü. İtfaiyeye yangını 80 yaşındaki Fatma Şenel’in komşuları vermişti.

İtfaiye ekibi, yanan eve girdiğinde inanılmaz bir manzarayla karşılaştı. Fatma Şenel, yatağında cansız yatıyordu ama ölüm nedeni yangın ya da gaz zehirlenmesi değildi. Yaşlı kadın, öldüresiye ısırılarak ve delici bir alet saplanarak öldürülmüştü.

Olay Yeri İnceleme ekibi araştırmaya evden başladı. Manzara korkunçtu. Cinayet mahalli tek katlı, tek odalı bir gecekonduydu. Solda bir gardrop ve üzerinde poşetlenmiş gıdalar vardı. Karşı duvarın önünde yatak-yorgan ve giyim eşyaları duruyordu. Odanın ortasında bir sandalye devrilmişti. Dış Sağda ise, ısınmak için kullanılan bir teneke vardı. Her yer dağılmış ve yanmış bez parçalarıyla doluydu.

Fatma Şenel, sağda duvara dayalı yatağın üzerinde sırt üstü yatıyordu. Sağ eliyle yüzü kapanmış ve elbiseleri boynuna kadar sıyrılmıştı. Çıplaktı. Göz kapakları morarmıştı. Yüzünde, kollarında, bacaklarında kısaca vücudunun onlarca noktasında derin ısırık izleri vardı. Katil, kurbanını defalarca ısırmış sonra delici bir aletle öldürmüştü. En dehşet verici görüntü ise, cesedin bir metre ilerisinde duruyordu. Şenel’in bedeninden dişle koparılmış et parçaları... Olay Yeri İnceleme ekibi cinayet mahallinden ayrıldığında elinde somut bir tek ipucu vardı. Katilin, kurbanının vücudunda bıraktığı diş izleri... Katil, kurbanına tecavüz etmemişti.

SORUŞTURMA

Adli Diş Hekimi

Dr. Hüseyin Afşin çalışıyor


Fatma Şenel’in otopsisi aynı gün Adli Tıp Kurumu’nda yapıldı. Isırık izlerinin çokluğu saldırganın hınç dolu olduğunu gösteriyordu. Otopsiyi yapan ekip, diş izlerinde katilin kimliğini ele verecek bir ipucu aradı. İzler tek tek önce fotoğraf makinası sonra kamerayla çekildi. Bu veriler Adli Diş Hekimi Dr. Hüseyin Afşin tarafından değerlendirilecekti.

Bir buçuk ay arayla Zeytinburnu’nda gerçekleşen iki olay, İstanbul polisi için alarm anlamına geliyordu. Kimliği belirsiz bir saldırgan, yaşlı kadınları ısırarak parçalıyordu. Polis, biri cinayetle sonuçlanan iki saldırıyı da tek kişinin işlediğinden emindi.

İstanbul Cinayet Masası dedektifleri, önce Zeytinburnu civarında yaşayan bütün sabıkalıları gözden geçirdi. Şüpheli bulunanlar sorguya alındı. Ama hiçbiri, iki olayla da bağlantılı görünmüyordu.

ÜÇÜNCÜ SALDIRI

10 Haziran 2003 Bakırköy Sahil Yolu


ABD vatandaşı Shirley L. Fox, Bakırköy sahil yolunda sabaha karşı Atatürk Havalimanı’na gitmek için taksi beklerken saldırıya uğradı. Fox, saldırganın eşkalini tam olarak veremiyordu. Olaya tanık olanlar da ne olduğunu anlayamamışlardı. Karanlık olduğu için çok az bilgi verebiliyorlardı. Bütün anlatılanların ortak noktası şuydu: Saldırgan, kadının yanına yaklaşmış, yüzünün çeşitli yerlerini ve sağ gözünün üstünü koparırcasına ısırmıştı. Saldırganın arkasında bıraktığı tek ipucu, yine diş izleriydi...

DR. AFŞİN İKİ İPUCUNA ULAŞIYOR

Üçüncü saldırının yankıları büyük oldu: İstanbul’da yaşlı kadınları yüzlerinden yemeye çalışan bir adam kol geziyordu!

O sırada Adli Tıp Uzmanı Dr. Hüseyin Afşin’den ilk önemli bilgi geldi. Afşin, üç olaydaki ısırık izlerini tek tek karşılaştırmış, dijital analizlerini yapmış ve sonunda katilin kimliğini ele verebilecek çok önemli iki ipucu yakalamıştı:

Afşin’e göre katilin iki belirgin özelliği vardı. İlki, normalden çok daha büyük köpek dişlerine sahipti. İkinci ipucu ise, polisin işini kolaylaştıracak cinstendi. Katilin ön kesici dişleri yoktu. Artık cinayet masası dedektifleri, Zeytinburnu ve Bakırköy civarında ön dişi olmayan bir zanlı arıyordu.

NİHAYET YAKALANIYOR

15 Haziran 2003 Bakırköy

Zeytinburnu ve Bakırköy civarına pusu kuran Asayiş Büro Amirliği’ne bağlı sivil ekipler, bölgeyi abluka altına aldılar. Bütün sabıkalılar takip ediliyor, bölgede dolaşan bütün şüpheliler inceleniyordu. Üç gün boyunca sürdü bu av.

Ta ki, 25 yaşlarındaki genç adam, son saldırının olduğu yere gelene kadar. Yanında üç sokak köpeği vardı, etrafına bakınıyor, köpeklerle ilgileniyor ama bütün bunları yaparken son saldırının meydana geldiği bölgeden uzaklaşmamaya gayret ediyordu. Polis ise, bir tek şeyi merak ediyordu. Genç adamın ön dişi var mıydı yok mu?

Takip devam ederken şüpheliyle ilgili bilgilere de ulaşılmıştı. Adı Uğur Varol’du. 25 yaşındaydı. Tiner ve madde bağımlısıydı. 15 yaşındayken hırsızlık suçuyla tutuklanmıştı. Gasp, yaralama ve sarkıntılık suçlarından da sabıkalıydı. Bakırköy civarındaki köprü altlarında yatıp kalkıyordu.

Gözaltına alındınırken keskin bali ve tiner kokusu polisin dikkatini çekti. Konuştuğunda ise, polis artık doğru adamı yakaladığına emindi. Uğur Varol’un ön kesici iki dişi yoktu. Zanlı yakalanmıştı ama, Varol’u mahkeme önüne çıkaracak delil yine adli tıp uzmanları tarafından sağlanacaktı.

Bir kez daha Dr. Hüseyin Afşin, bilgisayar başındaydı. Bu kez, kurbanlarının vücudundaki izlerle zanlıdan alınan izleri karşılaştıracaktı. Sonuç olumluydu: Uğur Varol’a ait ısırık izleriyle kurbanlarındaki izler, diş tüberküllerine ait izler ile sağ ve sol diş boşluklarına ait izler tam uyumluluk gösteriyordu. Yani kurbanlardaki ısırık izleri Uğur Varol’a aitti.

SONRA NELER OLDU

Uğur Varol, polisteki ifadesinde iki saldırıyı ve cinayeti işlediğini itiraf etti.

Duruşma sırasında ise, saldırıları üstlenip, cinayeti işlediğini reddetti. İfadesini polisin baskısı altında verdiğini savundu.

Varol, ön dişlerinin tiner bağımlısı olduğu için beş yıl önce döküldüğünü iddia etti.

Varol, yargılama sırasında saldırılardan sağ kurtulan Rabia Nazari tarafından teşhis edildi.

Mahkemeye ulaşan Adli Tıp Kurumu raporu da, Varol’un üç olayı da gerçekleştirdiğini söylüyordu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!