Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

Güncelleme Tarihi:

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil
Oluşturulma Tarihi: Aralık 29, 2014 01:51

Cem Dinlenmiş’in Penguen’de çizdiği işlerden oluşan almanak piyasada. Biz de bu vesileyle başarılı çizerle buluşup sohbet edelim dedik ancak kendimizi daha çok ülkenin durumunu konuşurken bulduk. Lafa memleketteki baskı ortamından girdi ve mizahın sokağa inmesinin neden işlerine geldiğini madde madde açıkladı.

Haberin Devamı

“Bize hep, ‘Sizin baskı ortamı nasıl’ diye soruyorlar. Böyle bir politika değişikliği mi var bilmiyorum ama çizerler, gazeteciler kadar baskı altında değiller şu anda. Verdiğim cevap şu oluyor genelde: Gazeteciyle bizi kıyaslamak çok doğru değil çünkü gazetecilerin altında oldukları vesayet, baskılandıkları çok şey var: Gazete patronu, amirler, hiyerarşik ilişkiler, dışarıdan atanan başka memurlar... Buna bakınca biz özgür, editoryal olarak çizerlerin işine karışılmadığı ortamız.”

HERKES MİZAH YAPSIN

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

“Politik mizah, mizah dergilerine sıkıştı bu ülkede. Bu bizim için çok iyi değil. Mizah her yerde yapılacak, biz onun belki daha rafine, belki mizah dergisi kültüründen bakış açısı içeren halini yapacağız. Ya da televizyonda çok sulu bir şey olacak da bizimkisi ona bir alternatif olacak. Böylelikle oradan kaçan insan sıkılmayacak bizi gördüğünde. Ama bütün iş bölümü bize yıkıldığı zaman, dergiyi de sürekli bununla memur etmek, işi sıkıcı hale getirebiliyor. Derginin kendini tekrara düşmesine neden oluyor. Nasıl düşmesin gerçi 12 yıldır aynı insanlar.”

Haberin Devamı

“Dergiler çok iyi durumda değil, tirajlar çok düştü. Varlığı tehdit edecek hale geldi. Gırgır dönemine ulaşmasını beklemiyoruz tabii ama iyi gitmiyor. Popülerliğimiz var sosyal medya aracılığıyla, sürekli dergi kapakları paylaşılıyor ama içerik gözden kaçıyor. İç sayfalardaki işler kapak kadar geniş alana ulaşamıyor.”

HER ŞEYİN BAŞI PORTRE

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

“Çizimleri kitaba dönüştürürken niyetim, hem dergide okumayanların okuması hem de biraz dergi görselliğinin dışında bir şeyler yapmak istememdi. Bu kitabı kitapçıda görenlerin ‘Bu bir mizah dergisi toplaması’ diye düşünmesini istemiyorum. Biraz daha illüstratif dil kullanmak ve belki de dergiden haberi olmayanların ilgisini çekmek istedim. Karikatürde portrenin çok heyecan verici bir yanı vardır. Bahadır Baruter mesela o kadar iyi portrecidir ki. Örneğin Nuri Bilge Ceylan Altın Palmiye’yi aldığında o kadar güzel portresi vardı ki kapakta, sadece portrenin iyi çizilmiş, o duygunun verilmiş olması, onun Nuri Bilge Ceylan gibi hissetmiş olması, bu işin hakkıyla yapıldığının kanıtı olmuştur. 1950-60'lardaki mizah dergilerinde de çok portre işleri var. Bir Akbaba dergisi olması gerek, bakanlar kurulu belli olunca portre çizerek bakanları tanıtmışlar. Kiminin burnu uzun kiminin kafa yapısı farklı... Ben bunu seviyorum. Biraz eski moda ama hikâyeyi kişilerin karakteristik özellikleri üzerinden anlatmak hoşuma gidiyor.”

Haberin Devamı

ERDOĞAN’I GÖRMEKTEN BIKMAK ONLARIN HAKKI

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

“Topluma baktıkça şunu görüyorum: Ya umutlu bir bakış ve ‘İşte! Sonunda bazı şeyler değişiyor’ ruh hali var ya da umutsuz şekilde ‘Hiçbir şey değişmeyecek’ hali. Bu kadar uç çok ilgimi çekiyor. Nasıl olabiliyor bu! Seçimden sonraki mutsuzluğu anlayamadım mesela. Çünkü toplumsal değişim bir seçimle olmaz. Olgular vardır buna bakar üzerinden analiz yaparsınız. Futbol maçı gibi ‘Abi kazanıyorduk son anda kaçırdık’ denebilecek bir şey değil ki bu. Sonuç az çok bellidir. Değişim zamanla olur.”
“Hayat ‘ya hep ya hiç’ gibi bakılabilecek bir şey değil bence. Ama okuru anlayabiliyorum, sıkıldıklarını, zaten her yerde gördükleri, baskıyı temsil eden imgeyi, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzünü dergide yani aslında kafa dağıtmak istedikleri bir yerde görmek istememeleri çok anlaşılabilir.

Haberin Devamı

Başka toplumlarda fantastik edebiyat toplumun kaçmak istediği bir yer olabiliyor. Burada daha hayali, daha soyut, absürd şeylere gidiş mümkün... Bu bizde olabilmiş değil. Bizim sanatçı kesimimiz de o karamsarlığı paylaşıyor çoğu açıdan. O yılgınlıktan çıkıp dünyayla ilgili bir şey söylemek çok zor hale geliyor. Ama bilimkurgu filmine ihtiyacımız var aslında. Yaptığım politik köşenin de öyle bir tadı var. Evet gündem neyse ondan bahsediyorum ama okurun ilgisini bir yere çekmek istiyorum. Osmanlıca diyerek oltayı atıp, çok alakasız bir yere bağlayarak hem bilgi verip hem de ‘bu hafta neler oldu’yu anlatıyorum. Bunları da uçuk şekilde ele alıp, bunlarla gerekirse dalga da geçilebileceğini göstermeye çalışıyorum. Karşıt fikri insanlara bu şekilde duyurmak hem eğlenceli, hem de ilginç olabilir. Amacım aslında o. Bir propaganda yapmak ya da topluma mutlak bir doğruyu aşılamak değil.”

Haberin Devamı

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

“Çok kıymetli bir şeydi insanların sokakta mizah yapması. Benim için o kadar ferahlatıcıydı ki. Çünkü delirecek gibi olmuştum. Olan biten karşısında mizahı, komiklik yapmayı bir araç olarak kullanmanın, siyaset konusunda komikliğin bir anlamı var mı, diye düşünürken, bunun olduğunu gördüm. Sokağa çıkıp ayaklanan insanlar bile ilk önce gidip polise taş atmayı değil duvara yazı yazmayı düşünüyorsa onun birinci ihtiyacı odur. Bunu görünce ‘Ah’ dedim ‘Hâlâ yerim var toplumda, mesleğim geçerli.’ Bir de şunu anladık: Sokakta herkes şair olabiliyor. Herkes yazıyla anlatıyor ama görsellik çok az. Sadece yazı var, küçük küçük dizeler, şiirler... Karikatüristin kabuğundan çıkıp biraz daha sokakla ilgili bir şeyler yapması konusunda ümitlendirdi beni. Sokağa ya da gazetelere, ne kadar yayılabilirse mizah, daha farklı şeyler yapmamıza imkân verebilir.”

Haberin Devamı

BUNLAR ADLİYEDE DEĞİL ANCAK LİSEDE OLUR

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

Mehmet Ayvalıtaş davasını izlemişti söyleşiye gelmeden önce. Anlatıyor: “Adliyeye gidip davayı takip etmek bir hak. Bir yandan polis şiddeti ve baskı varken, bu baskıyı anlatmak için bir propoganda aracı ama bir yandan da insanları korkutan bir şey. Bu kadar baskı haberini görünce sade bir vatandaşın şöyle düşünmesi çok olası: ‘Adliyede ne işim var. Orada bir şeyi protesto etmek mümkün mü? Gitmek riskli bir durum. Sokağa çıkmak gibi bile değil.’

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

Çağlayan, dünyanın en büyük Adliye Sarayı ama salon çok küçük. Lisede görülebilecek laubalilikte durumlar oldu. Kapı kilitleniyor insanlar içeri alınmıyor, kapı zorlanıyor. Ne oluyor yahu? Orada cinayetle ilgili yargılama var, avukatlar içeri alınmıyor. Cam tuğlalarla örülü salon, başınızı dayayıp içeriyi görebiliyorsunuz ama sonradan oraya güvenlik görevlisi geliyor siz bakmayın diye. Hem izleme hakkı ve biraz izleme imkânı var. Hem de engelleme var. İzlemek ilginç ve insanları da biraz teşvik etmek gerekiyor.

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

Gezi döneminde ölen bütün insanların mahkeme süreçlerinin nasıl bir hukuksuzlukla yürütüldüğü ortada. Davaların ertelenmesi, aynı günlere konulması, başka şehirlere yollanması... Bunu gördüğümüz için hak ve hukukla yürümeyen işler olduğunu biliyoruz. Mesele aslında bu. Sosyal mücadelelerde hep kamuoyunun baskısı işi değiştiriyor. Görüyoruz, mahkemeyi ne kadar Türkiye etrafında dolaştırırsanız dolaştırın, insanlar unutmuyor. Bu kötümser heyulanın karşısında umudun tek ölçüsü ya da yürütülebilecek noktası burada, toplumsal dayanışmada yani.”

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

Cem Dinlenmiş: Çizerler gazeteciler kadar baskı altında değil

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!