Güncelleme Tarihi:
Bu cümle Sabancı Vakfı’nın ilk tohumlarını eken Hacı Ömer Sabancı’nın eşi Sadıka Sabancı’ya ait. Sosyal yatırımlarıyla 1,5 milyar doların üzerinde kalıcı değer yaratmayı başaran Sabancı Vakfı, bugün 40 yaşında. Geçtiğimiz 40 yıl içinde, Sabancı Vakfı, 78 yerleşim merkezinde 120 kalıcı eseri hizmete sundu. Sabancı Üniversitesi’ni ve Sakıp Sabancı Müzesi’ni ülkemize kazandırdı. Toplumsal Gelişme Hibe Programlarıyla 70 bin kişiye doğrudan ulaştı, 370 bin kişinin yaşamına değer kattı. 40 bin öğrenciye burs imkanı sundu. 1000 ödülle başarıyı destekledi. Parklar, hastaneler, okullar, yurtlar, engelliler için tesisler yaptırdı. Sanata ve kültüre destek vererek büyük bir başarı öyküsüne imza attı.
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 12 Mart 2014 tarihinde, Sabancı Vakfı’nın 40. Yılı dolayısıyla düzenlenen basın toplantısını Berkin Elvan’ı anarak duygulu bir konuşmayla açtı. “Ülkemizin geleceğine olan güvenimizi yitirmemeliyiz. bunu başarmak için elele vermeliyiz. ‘biz’ duygusuna sahip çıkmalıyız” diyerek, olumlu düşüncelerin önemini vurguladı. “Biz duygusuna sahip olmak için” toplumumuzun sorunlarına duyarlı olmamız kamu, özel sektör ve bireyler olarak birlikte çalışmamız gerektiğini hatırlattı.
Sabancı Vakfı, bize vatan sevgisinin, insana saygının, cömertliğin, profesyonelliğin ve sürdürülebilir vakıf yönetiminin mükemmel bir örneğini sunuyor. Ülkemizin geleceğini aydınlatmak isteyen kuruluşlar ve bireyler için Sabancı Vakfı’nı başarılı kılan unsurları 7 madde olarak özetledim. Görüldüğü gibi, başarı tesadüfen gelmiyor, gönülden çalışma bilimsellikle birleşince de mucizeler yaratılabiliyor.
1. Bu topraklardan kazandığını bu toprakların insanlarıyla paylaşmak:
Rahmetli Hacı Ömer Sabancı, 1920’de henüz 14 yaşındayken, Kayseri’nin Akçakaya köyünden Adana’ya yürüyerek gitmiş ve Çukurova’nın bereketli topraklarına ulaşmış. Ülkesini seven bir birey olarak çok çalışmış, ve Adana’da başarılı olmuş. Para kazanmaya başlar başlamaz, Kayseri’deki köyüne ve Adana’daki çevresine katkıda bulunmaya başlamış. Zekatını veren, kazancını paylaşan Hacı Ömer Sabancı, Sabancı Topluluğunun DNA’sında yer alan, “hayırseverlik ve paylaşma” yaklaşımının ilk tohumlarını ekmiş. “Bu topraklardan kazandıklarımızı bu toprakların insanlarıyla paylaşmak” gerek inancıyla gelecek nesillere örnek olmuş
2. Kurumsallaşmak
Hacı Ömer Sabancı, 1966 yaşında vefat edince, Sadıka Sabancı oğullarının da desteğiyle “paylaşma geleneğini” sürdürmüş. “Sen gidersin, mal kalır, varlığın kalır. Marifet onu dünyada işe yaratmaktır” diyerek, okul yaptırmak, gençlere burs vermek ve ihtiyaç sahiplerine yardımlar iletmek için çalışmış. Sabancı Ailesinin hayırseverlik yolculuğu 1974’de Sabancı Vakfı’nın kuruluşuyla, kurumsal bir yapıyla devam etmiş.
3. Bütünü kucaklamak
Sabancı Vakfı, her zaman Türkiye’nin bütününe, her bölgesinde hiç ayrım gözetmeden, ihtiyaçlara cevap vermeye çalışmış. ‘İnsanlığa hizmet’ diyerek, tüm ülkeyi kucaklamış. Adana ve çevresinde yatırımlar daha fazla olsa da, Sabancı kardeşler her zaman Türkiye’nin her bölgesinde hiç ayrım gözetmeden yatırımlarına aralıksız devam etmiş.
4. Sürdürülebilir büyüme
Sabancı Vakfı, bugün dünyanın en önemli organizasyonlarından birisi halinde. Bu başarının gerisinde, tüm nesillerin Vakfa büyük bir tutkuyla bağlanarak hizmet etmesi yatıyor. Hacı Sabancı, Sakıp Sabancı ve Güler Sabancı aile geleneğine büyük bir bağlılıkla sahip çıkarak, milyonlarca kişinin yaşamında fark yarattılar. Dilek Sabancı, Serra Sabancı, Faruk Bilen Kamil Yeşilpınar, Vecdi Özgül, Erbay Fiş, Hüsnü Paçacıoğlu ve Zerrin Koyunsağan gibi gönülden hizmet veren aile üyeleri ve profesyonel ekibin de desteğiyle, Sabancı Vakfı her yıl projelere daha fazla kaynak ayırarak gelişti.
5. Başarı Üçgenini oluşturmak
Sabancı vakfı işbirliklerine büyük önem verdi. Katılımcı bir platform yaratarak, ilham veren örneklere imza attı. Güler Sabancı’nın belirttiği gibi, “Toplumsal kalkınma ve gelişme; ancak kamu, özel sektör ve sivil toplumun, birlikte ve etkin çalışmasıyla gerçekleşiyor. “Başarı Üçgeni” olarak tanımlanan bu işbirliği sağlanmadan yapılan çalışmalar ya cılız kalıyor, ya da sürdürülmesi mümkün olmuyor.
6. Uluslararası Standartlara uymak
Sabancı Vakfı, 2000’li yıllarda Türkiye ve dünyadaki sosyal değişim ve gelişmeler paralelinde yenilendi. Etkileri ölçülebilir, sosyal yatırımlara yöneldi. Yeni dönemde Güler Sabancı’nın ifade ettiği gibi “Geçmişteki hayırseverlik tecrübesinin üzerine, stratejik hayırseverliği inşa etti”. Uzun soluklu projelerle, kız çocukların eğitim ve istihdam, engellerin temel hak ve özgürlük mücadelesine destek verdi. Toplumsal hayata yeterince katılamayan gençlerle birlikte çözümler aradı.
7. Odaklanmak:
Sabancı Vakfı kadın, engelli ve genç sorunlarına odaklanarak ilerliyor. Bu gruplar için onlarla birlikte çözüm üretmenin yollarını arıyor. Günün ihtiyaçlarını anlayarak, projeleri bu doğrultuda geliştiriyor. Stratejik Hayırseverlik” yaklaşımını benimseyen kuruluş, dünyadaki en gelişmiş vakıf yönetimi standartlarını uygulayarak topluma öncülük yapıyor.
Bunların sonucunda da , son yıllarda yapılan tüm araştırmalarda “Bilinirliği En Yüksek”, “Toplumun Kendisine En Yakın Hissettiği” ve “En Beğenilen” vakıf olarak listenin ilk sırasında yer almayı başarıyor.
Sosyal hizmet yarışı
Sakıp Sabancı, en önemli görevlerden birinin “sosyal hizmet yarışı” olduğunu ifade edermiş. Sosyal hizmet yarışında “hayırseverlik bayrağı”nı taşıyan Güler Sabancı, “Filantropi” alanında sadece ülkemizde değil, dünyada da ilham kaynağı olan kişiler arasında yer alıyor. Sabancı Vakfı, tüm çalışanları, gönüllüleri ve iş ortaklarıyla bizlere umut veriyor. Daha güzel bir geleceğin inşasında öncülük ediyor. Darısı, tüm şirketlerimizin başına.