İki uzun ligi götürür

Güncelleme Tarihi:

İki uzun ligi götürür
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 1999 00:00

Haberin Devamı

NBA’de Spurs’un şampiyonluğa ulaşma nedeni uzun oyuncuları ve tecrübe

Lokavt nedeniyle 82 maçlık NBA sezonu 50 maça indi. Oyuncular iyi hazırlanamadı. Sakatlıklar çoktu. Ama ne olursa olsun NBA yapılmalı dendi. Tutkunları için her şeye rağmen iyi oldu.

San Antonio-New York arasındaki NBA final serisinin kilit maçı olan dördüncü karşılaşmanın sonrasında, kendi sahasında yenilerek durumun 3-1 olmasını engelleyemeyen Knicks'in koçu Jeff Van Gundy, durumu çok kısa ve net bir şekilde özetledi: ‘‘Size does matter. Especially in the NBA playoffs. (Boyutlar önemlidir. Özellikle NBA maçlarında.)’’

Aslında her şey, tabii ki, sezonu son haftalardaki atakla Portland'ı geçerek en iyi galibiyet yüzdesiyle bitiren San Antonio'nun Skyline'ı David Robinson ve Tim Duncan'ın playofflara girişlerinden belliydi. Gerçi onlara, ‘‘İkiz Kuleler’’ diyorlar ama, bu takma isim çok önceleri Houston'da kısa süre bir arada oynayan Hakeem Olajuwon ve Ralph Sampson'a verilmiş olduğu için ben ‘‘Skyline’’ı tercih ediyorum.

SA Spurs, çok spektaküler bir oyunu olmamasına rağmen fizik gücü ve pivotal deneyimiyle NBA'in en tehlikeli pota altı adamlarından biri olan Amiral Robinson ile, ligde Patrick Ewing ile Arvydas Sabonis'ten sonra en kabiliyetli center olan Tim Duncan'ın sırtında, LA Lakers ve Portland Trailblazers'ı hiç zorlanmadan geçti, tam gaz finallere vardı. Ligin en iyi ikinci galibiyet yüzdesine sahip, nispeten genç ve heyecanlı yıldızları kadrosunda bulunduran Portland'ı zorlanmadan 4-0 geçen Spurs, bu sweep sayesinde, New York Indiana ile Doğu Finali'nde boğuşurken, bir güzel de dinlendi.

Düşünüyorum da, buralara kadar gelmesi bile benim gibi bir uzun süreli fanatik NY taraftarını dahi şaşırtan Knicks, aslında aldığı şu andaki 3-1'lik skora dua etmeli. SA'nun NBA şampiyonluğunu 4-0'lık bir sweep'le kazanmamasının tek sebebi bence Popovich'in Skyline'ına güvenip Knicks'ı küçümsemesi ve Sprewell ile Houston'ın bu yılın en iyi oyunlarını çıkarmalarının da işte tam bu küçümseme dönemine denk gelmesi.

San Antonio'nun lig, playoff performanslarından ve benim bu erken kutladığım şampiyonluğundan çıkarılması gereken ders bence, iki tanedir. İlki şu: Adam gibi uzunun yoksa asla şampiyon olamazsın. Geçen yılların Chicago'sunu bu dersin dışında tutuyorum tabii ki, çünkü Jordan'a basketbolla ilgili herhangi bir ders verilemez, üstelik o zaten adam gibi bir uzun, sadece dışarıdan bakıldığında görülmüyor, aynı zamanda adam gibi bir kısa da, yani ikisi birden. Bu dersi özellikle, benim bu yılki sürpriz şampiyonluk adayım Phoenix Suns'ın dikkatine sunuyorum. Bu dersin bir de eki var ki, Spurs'ün durumunu açıklıyor, adam gibi iki uzunun varsa, kesin şampiyon olursun.

Gelelim ikinci derse: NBA'ı dolduran ve astronomik paralara topu çembere sokan onlarca genç süper yıldıza rağmen, kim ne derse desin, tecrübe NBA'de, belki normal ligde değil ama playofflarda, çok ama çok önemlidir. Bunu, iki yıldır Duncan'ın gelişiyle istatistikleri oldukça düşen Amiral David Robinson'ın final serisindeki performansına ve rakamlarına bakarak anlayabilirsiniz. Tıpkı kısa ve solak Avery Johnson'ın genç Chris Childs ve Charlie Ward ikilisiyle nasıl başa çıktığına da bakarak anlayabileceğiniz gibi. Bir başka tecrübeli oyuncu olan Sean Elliot ise en gerekli anlarda ortaya çıkıp maçı en kritik noktada çevirmesini biliyor, sezon averajanın altında rakamlarla oynasa bile.

Son bir not: Şimdiden hem playoffların, hem de final serisinin MVP'si, yani en değerli oyuncusu olduğunu söyleyebileceğimiz Tim Duncan, oyun stilleri çok benzeşmese de, bana idolüm Kareem Abdul-Jabbar'ı hatırlatıyor. Müslüman olmadan önce Ferdinand Lewis Alcindor olarak NCAA'den benzer başarılarla çıkan, NBA'daki ilk yıllarında yaratıcılığını kullanarak pota altı basketboluna heyecan ve resmen yeni ufuklar açan Abdül-Jabbar da sanıyorum hareketli, yetenekli kararlı ve soğukkanlı Tim Ducan'da kendi gençliğini görüyordur.

Son nottan sonra son söz: Bu aslında benden değil, çünkü bu kadar eski oyuncu, yorumcu ve basketbol geyikçisine rağmen, yazının başında ifade ettiğim gibi, en kısa ve açık olanını Pat Riley'nin öğrencisi ve hatalarının takipçisi Jeff Van Gundy söylemiş:

‘‘Size does matter. Especially in the NBA playoffs.’’

Sabahçılar onu çok iyi tanır

Ender Bilgin 29 yaşında, İstanbul doğumlu. 1992'de Marmara Basın Yayın Yüksekokulu'ndan mezun. 1998 ekiminden beri Kanal D spor servisinde görev yapıyor. Çoğumuzun spor haberlerinden tanıdığı Bilgin, NBA maçlarını tüm sezon boyunca canlı yayında sporseverlere sundu.

NBA, ilk tanıştığımız dönemindeki kadar popüler değil deniyor...

Çünkü o dönemdeki yıldızlar yok. Takım oyunu oynanıyor genelde. Eskiden herkesin bir kahramanı olurdu. Kahramanlar gitti. Magic Johnson, Kareem Abdul Jabbar, Lary Bird yok artık. Ama yine de ilgi yoğun diyebilirim. Hergün 15-20 kişi arıyor bizi.

NBA'i kimler takip ediyor Türkiye'de?

Genelde lise ve üniversite öğrencileri. İlgili oldukları kadar bilgililer de. Yanlışlarımızı düzeltiyorlar. Bir de 35- 40 yaş arası eğitimli bir kesim var. Basketbol izleyicisi, iyi eğitim görmüş bir kesim.

Jordan efsanesinin sona ermesi ve lokavt kriziyle başlayan bu sezonu değerlendirir misiniz?

Jordan'ın bırakması büyük hayal kırıklığı oldu. Ama NBA'in oynanmaması daha büyük hayal kırıklığı olurdu. Lokavt konusunda hem oyuncuların hem işverenlerin haklı olduğu taraflar vardı. NBA'in oynanması zorunluluğu sonuçta ağır bastı. Ama bu sarkmanın olumsuz yönleri oldu tabi. Çaylaklar Avrupa'ya giti. Ne çaylaklar ne eskiler iyi hazırlanamadı. Hazırlık olmayınca sakatlıklar çok oldu. Süprizler sezonu oldu bu yıl...

Chihago Bulls'la yıllardır final oynayan Stuckton'lı, Malone'lu, Utah Jazz'ın şampiyon olması bekleniyordu ama finale bile kalamadılar. Shquile O'Neal, Kobe Bryant gibi yıldızları nedeniyle herkes Lakers'ın final oynayacağını bekliyordu. Ama Lakers elendi. Atlanta'nın Miami Heat'i elemesi bir başka süprizdi.

Finale yükselen takımlar için ne diyeceksiniz?

Kılpayı Playoff'a giren New York'un finale kadar gelmesi mucize. Sezon başında John Stucton'ı kaybetmişlerdi. Lary Johnson'ın sakatlanması önemli bir kayıp oldu. Patric Ewing'te sakatlanınca pota altında etkinliklerini kaybettiler. Ewing olsaydı daha çekişmeli bir final serisi izleyebilirdik. San Antonio'nun finale çıkması daha da büyük süpriz. Çünkü New York 8 kez final oynamış 2 kez şampiyon olmuş bir takım. San Antonio ise sadece 4 kez konferans finali oynabilmiş.

Yavuz HARANİ

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!