Yeni TÜSİAD'dan iki kritik mesaj

Güncelleme Tarihi:

Yeni TÜSİADdan iki kritik mesaj
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 2010 12:34

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) yeni Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, 2010-2011 faaliyet programına ilişkin yaptığı basın toplantısında önemli mesajlar verdi. Boyner'in "bildiklerimizi anlatırız tehdidi bize yakışmıyor" sözleri, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un "sınır aşılırsa halkla paylaşırız" sözlerine bir cevap olarak yorumlandı. Boyner, katsayı tartışmaları ile ilgili olarak da İmam hatip okullarının meslek lisesi tanımına girip girmediğinin tartışılması gerektiğini söyledi.

Haberin Devamı

Boyner, bazı TÜSİAD Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte düzenlediği 2010-2011 faaliyet programına ilişkin basın toplantısında yaptığı konuşmada, küresel krize değinerek, krizin 2009 son çeyreğinde dip olarak tanımlanabilecek bölümünün artık aşıldığının düşünüldüğünü söyledi.

Krizin nedenlerine işaret eden Boyner, krizde finansal düzenlemelerin, aslında “finansal düzenlememelerin” de etkisi olduğunu, bu düzenlemelerin küreselleşmenin hızına ayak uyduramadığını kaydetti.

G-7'nin dünya ekonomisindeki etkinliğinin hızla azaldığını ve bu sürecin krizle birlikte daha da yukarı çıktığını belirten Boyner, G-20'nin payının ise sürekli arttığını, hatta bu olgunun artık dünya ekonomisi ve siyasetinde referans noktası haline gelmeye başladığını vurguladı.

Önümüzdeki dönemde yeni küresel düzenleyicilerle tanışmanın söz konusu olacağının altını çizen Boyner, krizin en önemli etkisinin 80'lerden itibaren yegane model olarak kabul edilen piyasa yaklaşımında ciddi tereddütleri doğurması olduğunu söyledi.

Bundan sonra finansmana erişim imkanlarının zorlaşmasının kuvvetle muhtemel olduğuna dikkati çeken Boyner, risk alma davranışları geri gelene kadar daha az borçlanma ve daha çok özkaynak kullanan yeni iş modellerinin geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

“İHRACAT VE DOĞRUDAN YATIRIMLAR AÇISINDAN BÜYÜK BEKLENTİLER
OLMAYACAK”


Türkiye'de finansal piyasalar derinleşmezse özellikle küçük ve orta boy işletmelerin bazı zorluklar yaşayabileceğine işaret eden Boyner, finansal piyasaların derinleşmesinin şart olduğunu, ancak reel sektörün de daha sağlıklı yapıya kavuşması gerektiğini vurguladı.

Ümit Boyner, Türkiye'de küçük ve orta boy işletmelerin, büyük kısmı kayıt dışı olmak üzere, istihdamın yüzde 65'ini, üretilen katma değerin ise yüzde 10'unu ürettiğini hatırlatarak, söz konusu işletmelerin sürdürülebilir büyüme modelinde paylarının artması için birtakım yönlendirmeler yapılması gerektiğini belirtti.
Finansman imkanlarının kısıtlı kalmasının kriz sonrası dünya ekonomisinin büyüme hızını sınırlayacağına dikkati çeken Boyner, bunun Türkiye'nin ekonomik ilişkilerinde yüzde 50'den fazla payı olan AB için de aynı olduğunu ifade etti.

Boyner, “Bir başka ifadeyle büyümeye başlasak da ihracat ve doğrudan yatırımlar açısından çok yüksek beklentilerin olmayacağı bir dönemi yaşamak durumundayız” dedi.

Dünyada sağlanan destek paketlerinin borç stoku, bütçe açıkları ve enflasyon üzerinde etkilerinin olacağına işaret eden Boyner, “Merkez bankaları muslukları açtılar, faizleri düşürdüler. Buradan çıkış, yeni artçı şokların potansiyel yüksek maliyeti nedeniyle makul ve yavaş olmak zorunda” diye konuştu.

“BRIC, İKTİSADİ DENGELERİ ALTÜST EDECEK BOYUTTA”

BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkelerine de değinen Boyner, bu ülkelerin çok ciddi büyüme iştahıyla hareket ettiklerini, bunun iklim değişikliği, enerji arz güvenliği ve küresel gelir dağılımı bağlamında iktisadi dengeleri altüst edecek boyutta olduğunu söyledi.

Ümit Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü:

/images/100/0x0/55eb4990f018fbb8f8b77c09
“G-20'nin artık bir iktisadi örgüt olmaktan çok, bir düzenleyici olarak küresel sistemik kararları alması gereken bir yapıya kavuşması ihtiyacından bahsediyorum. BRIC'in büyüme performansı dünyada fiyatlar üzerinde etkili olacak. Bu gelişmeler, bizim için enflasyon baskısı ve cari işlemler açısından ciddi risk demektir. Bu da Türkiye'nin enerji arz güvenliğini sağlamak, tarım sektörünü modernize ederek verimlilik artışı elde etme zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Daralan kar marjları, yavaşlayan büyüme, azalan finansman imkanları, artan girdi fiyatları ve iklim değişikliği senaryolarına uyma çabaları, tüm dünyada işsizlikle mücadele açısından da riskler içermekte. Sadece Türkiye değil, tüm dünyada yaygınlaşan istihdamsız büyüme sürecinin yeniden tekrarlanma ihtimaline karşı işgücü piyasalarına esneklik sağlamak tek çare gibi gözüküyor.”

“OBAMA YÖNETİMİ...”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Boyner, mesleklendirme çabalarının da yoğunlaştırılması gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:

“Küresel dağılıma, oldukça hareketlenmiş dünya siyaset arka planı üstüne geldi. Vaatlerini yerine getirme konusunda ciddi problemlerle karşı karşıya kalan ve tüm dünya için önemli umut kapısı gibi gözüken Obama yönetimi, hem küresel krizle mücadele etmek zorunda hem piyasa ekonomisi ve liberal ekonomi anlayışından feragat etmemek durumunda hem de 11 Eylül sendromundan çıkışı doğru yönetmek zorunda. Her üçü de dünya için çok önemli, her üçü de bugün için biraz sallantıda görünüyor. Irak seçimleri sonrası gelişmelere yönelik umutlarımızı koruyoruz. Ancak ABD sonrası Irak için endişeler aynı olumlulukta değil, ki biliyoruz Irak'ta olumlu sonuçlar Afganistan için olumlu bir sürecin başlangıcı olabilir. Tüm bunlar neyi etkiliyor? Dünyanın içinde bulunduğu enerji denklemini... Bugünün, aslında yeni dönemin soğuk savaşı, bir yerde enerji denklemi...”

Boyner, Türkiye'nin içinde bulunduğu enerji koridorlarına işaret ederek, Türkiye'nin bölgesinde konumunu fırsata çevirebilmesi gerektiğini vurguladı.
AB konusuna da değinen Boyner, “Tek Avrupa hedefine yönelik iddialı modeline sabırla ilerleyen, ancak iç problemlerini aşmakta ve ekonomik entegrasyonu tam anlamıyla sağlamakta dönemsel problemler yaşayan AB... AB'nin küresel bir rekabet gücüne ulaşması ve bölgesel gücünün tescil edilmesi için, ancak Türkiye'nin AB üyeliğine kavuşması gerekiyor” dedi.

KAYSAYI TARTIŞMLARI ÇOK SIĞ GÖRÜNÜYOR

Haberin Devamı

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “Eğitimin her alt başlığı ile yakından ilgilenmiş, çalışmış ve kaynak ayırmış bir kurum olarak, bugünkü katsayı problemi tartışmasını son derece sığ bir tartışma olarak görüyoruz” dedi.

Haberin Devamı

Boyner, bazı TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyeleriyle birlikte düzenlediği 2010-2011 faaliyet programına ilişkin basın toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin en önemli sosyal probleminin eğitim olduğunu kaydetti.

Meslek erbabı yetiştirilemediğini, genç işsiz oranının yüzde 30'lara yakın olduğunu dile getiren Boyner, aslında yaşanılan demokrasi açığı probleminin temelinde de eğitimsizliğin yattığını söyledi.

Salt kültürel zenginlikle, tarihi mirasla 21. yüzyılın problemlerinin aşılamayacağını, toplumu bir yere getirmenin mümkün olmadığını vurgulayan Boyner, şöyle devam etti:

“Eğitimin her alt başlığı ile yakından ilgilenmiş, çalışmış ve kaynak ayırmış bir kurum olarak, bugünkü katsayı problemi tartışmasını da son derece sığ bir tartışma olarak görüyoruz. İmam hatip okulları konusunda siyasi kamplara ayrılmış taraflar arasında sığ bir tartışma... Meslek okullarına katsayı uygulaması Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK'ün ortak çözmesi gereken bir konu. Son derece teknik bir konu.”

Haberin Devamı

Eğitim, eğitim sisteminin istihdam edinme ilişkisinin, değerlendirilmesi gereken ayrı bir konu olduğunu vurgulayan Boyner, kendilerinin de konuya o perspektiften bakmak istediklerini, özellikle istihdam temeline duyarlı eğitim ve meslek eğitimi olayıyla ilgilendiklerini bildirdi.

Boyner, istihdamın artması, nitelikli meslek erbabı yetiştirebilmek için de konunun genelinin bu olması gerektiğine inandıklarını belirtti. Son 5 senedir Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte bazı projelerde yer aldıklarını hatırlatan Boyner, şunları kaydetti:

“Ancak sanayide ve hizmetlerde durum aynı. Kurumlarda istihdam ettiğiniz insanları yeniden mesleki eğitime tabi tutmak durumunda kalıyoruz. Üstelik meslek liselerinde yetiştirdiğimiz öğrencilerin genel liseye göre maliyeti yüzde 30-60 oranında daha yüksek. Meslek okulları, Türkiye gibi hala genç ve büyüyen nüfusa sahip bir ülkede gençleri istihdama kazandırabilmek, iş ve aş sağlayabilmek için daha rasyonel ve ekonomik boyutu olan tartışmaların içinde ele alınmak zorundadır.”

Haberin Devamı

İMAM HATİPLER TARTIŞILMALI

“İmam hatip okulları, meslek lisesi tanımına giriyor mu?”, “İmam hatip liselerini çocukları için tercih eden ailelere örgün eğitim içinde bir düzenleme yapılabilir mi?” bu soruların tartışılması gerektiğini vurgulayan Boyner, şöyle devam etti:

“Biz TÜSİAD olarak son noktayı koyma durumunda değiliz. Zira bu konunun ciddi sosyolojik nedenleri olduğunu, yeteri kadar tartışılmadığını, siyasi ve toplumsal anlamsız bir kamplaşma yarattığını, o nedenle eğitimciler, eğitim STK'ları hatta veliler tarafından tartışılması gerektiğine inanıyoruz. Bugün imam hatip okullarına giden kız öğrenciler imam olmuyorlar. Mezunlarının çoğu imam olmuyorsa ailelerin çocuklarını bu okullara meslek sahibi olsunlar diye yönlendirdiklerini söylemek çok ciddi genelleme olur. Hal böyle iken imam hatip liseleri konusunu meslek eğitimi, istihdam düzenlemeleri dışında tartışmak gerekmiyor mu? Bu durumu görmezden gelemeyiz. Bu çok uzun tartışılması gereken bir konu. Biz diyoruz ki Türkiye'nin büyüme ve istihdam yaratma ihtiyacı paralelinde nitelikli gençlere ihtiyacı var ve olmaya devam edecek. Meslek eğitiminin temeli bu ihtiyaca cevap vermek olmalıdır.”

Haberin Devamı

ASKER VE SİVİL İLİŞKİSİ

Asker ve sivil ilişkisi konusuna da değinen Ümit Boyner, Türkiye'nin, demokrasi açığı olan, ancak bu açığı Avrupa Birliği üyelik sürecinde 99 Helsinki Zirvesi sonrasında azaltmaya başlamış bir ülke olduğunu kaydetti.

Asker-sivil ilişkilerinin Kopenhag Siyasi Kriterleri çerçevesinde 2000-2005 döneminde görünürde çok önemli bir zedeleme yaratmadan ilerleme gösterdiğini dile getiren Boyner, Kopenhag kriterlerinin aslında önemli bir referans ve bütünlüğü olan bir süreç olduğunu söyledi.

2005 sonrası demokratikleşme sürecinde bütünlüğün kaybedilmeye başlandığını kaydeden Boyner, “Daha yüksek bir demokrasi standardını kim istemez? Aslında tüm toplum kesimleri için daha yüksek bir yaşam standardı kuracağı kesin olan demokratikleşme süreci, sivil toplumun da bir tartışma konusu olmuştur. Daha fazla hak ve özgürlük, bunu vatandaşın istememesi mümkün mü? Demokratikleşme sürecine mutlaka geri dönmeliyiz” diye konuştu.

TÜSİAD'ın 13 yıl önce hazırladığı Demokratikleşme Raporunda Türkiye'nin sivilleşme alanında önemli sorunlarının olduğunu yazıldığını anımsatan Boyner, şöyle devam etti:

“Geçen zaman zarfında hukuk alanında, Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısının değişimi gibi bazı adımlar atıldığını biliyoruz. Ancak gelişmiş demokratik standartlarda eksikliğimiz var. Demokrasilerde silahlı kuvvetlerin rolü belli. Sivil hükümetlerin ve kamu kurumlarının rolleri de belli. Bu rolün dışında bir tutum ve tavır, çoğulcu parlamenter demokrasilerde anlayış ile karşılanmaz. Bunun hiçbir açıklaması yapılamaz. Böyle bir düzenleme var ise bununla ilgili girişim hemen yapılır ve düzeltilir. Bunun da tartışması olmaz. Hukuk devleti, hiçbir kişi veya kuruma mutlak bir dokunulmazlığın sağlanmadığı bir düzendir. Demokratik bir toplumda kurumundan bağımsız olarak, tüm kamu görevlileri de her türlü eyleminden ötürü gereğinde yargı önünde hesap verebilirler. Türkiye'de demokrasinin sivilleşmesi askeri bürokrasinin, bürokrasimizin tüm kesimleri gibi siyasal otoriteye tabi olmasını ve kamu yönetiminde gerçekleştirilen iş bölümü gereği ulusal savunma görevini yerine getirmek üzere düzenlenmesini gerektiriyor.”

ERGENEKON DAVASI

Ümit Boyner, Ergenekon Davasına da dikkati çekerek, davanın kamuoyunun tüm kesimlerine malolduğunu kaydetti.

Davanın çok yavaş ilerlediğini, bu tip davalarda yargı odaklarının hak ihlallerine karşı olağanüstü dikkatli olması gerektiğini vurgulayan Boyner, “Sürecin süratle yürütülmesi için soruşturmayı yürüten birimlere kaynak ve kadro desteği sağlanmalıdır. Ayrıca tüm siyasi kesimler yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürebilecek açıklamalardan kaçınmalıdır” dedi.

Demokratikleşme sürecine de değinen Boyner, şunları ifade etti:

“Bütünlük içinde kapsayıcı ve önceliklendirilmiş bir demokrasi paketi artık tartışmaya açılmalıdır. Demokratikleşme süreci bir siyasi fizibilite aracı değildir. Yani kısmi bir yasal düzenleme veya seçim kampanyalarında kullanılabilecek bir propaganda aracından bahsetmiyoruz. Tüm kesimlerin ve vatandaşların kazanacağı bir bekleyişten bahsediyoruz. Demokratikleşme atılımlarını hiçbir partimizin kategorik olarak reddedebileceklerini düşünmüyoruz, böyle bir varsayımı yapmayı bile istemeyiz. Dolayısıyla demokratikleşme paketini en iyi uzlaşı anlayışı ile ve sabırla toplum kesimleriyle paylaşmak gerekiyor.”

TEKEL İŞÇİLERİ

Konuşmasında Tekel işçileri sorununa da işaret eden Boyner, “Sizleri tatmin edebilecek bir cevap verebileceğimi zannetmiyorum” dedi.

Bu konuda kendi aralarında da uzun zamandır tartıştıklarını belirten Boyner, şunları söyledi:

“2008 Şubatından beri süregelen son derece karmaşıklaşmış, tarafları birbirinden koparmış... Şu anda bu noktada bir siyah veya beyaz alan yok. Son derece gri bir alan içinde tarafların anlaşmaya varması gerekiyor. Bu noktada bir taraf alabileceğimizi düşünmüyorum. Ancak ümidimiz tarafların mümkün olduğu kadar sosyal sorunları, sosyal kayıpları az olacak şekilde ve rasyonel bir bütünlük içinde anlaşmaya varmaları.”

-"BİLDİKLERİMİZİ ANLATIRIZ" TEHDİDİ BİZE YAKIŞMIYOR-

TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, mecliste yaşanan kavgaların ve Genel Kurmay'ın "sınır aşılırsa halkla paylaşırız" sözüne atıfta bulunarak, "Ülke olarak içinden geçtiğimiz kutuplaşma, canlı izlediğimiz meclisteki kavgalar, rahatsız edici siyasi polemik, siyasi sisteme müdahale iddiaları, 'bildiklerimizi anlatırız' tehdidi, adil yargılama sürecinde yaşadığımız vicdan hesaplaşmaları bize yakışmıyor" dedi. Böyle bir ortamda sürdürülebilir büyümeden söz etmenin zor olduğunu vurguladı. Türkiye'nin potansiyeline inandıklarını dile getiren Boyner, gündemin gerçek önceliklerine dönmesi gerektiğinin altını çizdi. Boyner, "Huzur olmayan bir ortamda refahtan bahsetmek mümkün değil. Bu tür kavgaların 90'lı yıllara gömdük diye biliyorduk. Koalisyonlardan kurtulunca artık, huzur ortamı oluşur diye düşünenler oldu. Ama problem dönemsel değil daha çok yapısal niteliktedir" diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!