Uygulama, söz vermekten daha önemli hale geldi

Güncelleme Tarihi:

Uygulama, söz vermekten daha önemli hale geldi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 22, 2003 00:00

IMF ile yapılan stand-by düzenlemesinin 6. gözden geçirmesi nihayet bitti. IMF'ye verilen niyet mektubu uygulamadaki aksaklıkları kabul ediyor. Son bir yıldır, hem uygulamalarda hem de gözden geçirmelerin tamamlanmasında gecikmeler var. Gecikmelerin listesi uzamaya başladı.Makro ekonomik değişkenlerdeki olumlu gelişmeler, şimdilik, uygulamadaki gecikmelerin beklentiler üzerindeki olası olumsuz etkilerini asgaride tutuyor. Ama, bu durum çok devam edemez. Beklenmedik bir olumsuzluk programdaki gecikmelerle birleştiğinde, maliyetler beklentilerin çok üzerinde olabilir. Dengelerin kalıcılığı hala şüphelidir.Ekonomideki iyileşmeleri kalıcı kılabilmek için Türkiye'nin programlanmış yapısal reformları zaman kaybetmeden tamamlaması gerekiyor. Geçmişte söz verdiğimiz halde, yerine getiremediğimiz,1. Kamu İktisadi Teşebbüsleri'ndeki istihdam fazlasının eritilmesi,2. Konsolide bazda kamu kesimi faiz dışı fazlasının tutturulmasıgibi konularda hızlı hareket etmemiz gerekiyor. Çünkü, IMF'nin de vurguladığı gibi, kamu kesimi borçlarının kalıcı bir şekilde azaltılamadığı sürece, ekonominin kırılganlığı devam etmektedir. Bu gerçek bazı popülist söylevlerle birleşince risk primini düşük tutmak zorlaşmaktadır.Niyet mektubunda sözü edilen konular arasında, söz verip de dört-dörtlük yerine getirdiğimiz tek alan para politikası ve ilgili alanlar oldu. Eskiden kalma alışkanlıklarla, 'parasal önlemler alındı, gerekirse diğer önlemleri de alırız' şeklindeki bakış açısını çok uzun süre devam ettiremeyiz. Para politikası ve ilgili gelişmeler hükümetlere ancak zaman kazandırır. Yapmaları gerekenleri erteleme ya da iptal etme lüksü tanımazlar.İleriye dönük olarak niyet mektubunda söz verilen bir başka alan banka dışı kredi veren kuruluşların gözetim ve denetiminin Hazine'den alınıp Bankacılık Üst Kurulu'na (BDDK) ya verilmesidir. Son günlerde BDDK'nın kamuoyu önündeki itibarı bir miktar kayba uğramış olsa da, finansal kiralama ve faktoring gibi alanlarda faaliyet gösteren kuruluşların gözetim ve denetiminin BDDK tarafından yürütülmesi doğru bir yaklaşımdır. IMF bu konuda ısrarcı davranmaktadır.IMF Türkiye'ye karşı tavrını gözle görülür bir biçimde yumuşatmıştır. Bu yumuşamayı kalıcı istikrar için gerekenleri yapmak zorunda olmadığımız şeklinde yorumlarsak, acıyı yine biz çekeriz.Asgari ücretteki artış programa bağlılığın göstergesi olacak'Bir aylık asgari ücret, zengin çocuklarının bir gecelik klüp masrafı kadardır' tespiti asgari ücreti beklenen ve hedeflenen enflasyonun üzerinde artırmanın bir gerekçesi olamaz. Bütün ülkelerde bu tespit doğrudur. Çünkü, adı üstünde, asgari ücret bir ülkedeki en düşük ücrettir. En düşük ücret alanlarla ülkenin en varlıklı kesimi arasında böyle bir fark olması da doğaldır.Asgari ücreti beklenen ve hedeflenen enflasyonun üzerinde artırmak hükümetin hedeflenen enflasyona inanmadığının bir göstergesi olacaktır. Hükümet hedefe inanmazsa, ekonominin diğer aktörleri hiç inanmazlar. Tüm diğer etkileri bir tarafa, asgari ücret düzeyinin tespiti hükümetin ekonomik istikrar için uygulanması gereken politikaları ciddiye alıp almadığının bir işareti olacaktır.Asgari ücreti çok artırmanın faydaları vardır. Örneğin,1. Asgari ücret alanların ya da ücretleri asgari ücrete endekslenenlerin gelir düzeyi göreli olarak artmış olacaktır.2. Türkiye'de kayıt altında çalışanların çoğunluğunun geliri asgari ücret düzeyinde gösterildiğinden, devletin gelir vergisi tahsilatı artacaktır.3. Sosyal güvenlik kuruluşlarına kesilen primler asgari ücret düzeyindeki artış paralelinde yükselecektir. Dolayısıyla, SSK'nın finansman açıklarının azaltılmasına olumlu bir katkı yapacaktır.4. Mahalli seçimlerin arifesinde, IMF programı nedeniyle seçmenine arzu ettiği kadar hoş görünemeyen iktidar partisi, bir ölçüde ve geçici bir süre için, kamuoyuna sevimli bir görüntü verecektir.Asgari ücretin hedeflenen enflasyonun üzerinde artırmanın götürdükleri de olacaktır. Örneğin,1. Genel ücret düzeyi ortalama fiyat artışlarının ötesinde artacağından, üretimde işçi maliyetleri artacaktır.2. Üretimde toplu işçi maliyetlerinin yarısına yaklaşan ücret dışı maliyetler ortalama fiyat artışlarının üzerinde artacaktır.3. İşçi maliyetlerinde ortalama enflasyonun üzerindeki artış, zaten üretimde işgücünden tasarruf etmeye çalışan üreticileri daha az işçi kullanmaya teşvik edecektir.4. Ürettikleri mal ve hizmetlerin fiyatlarını bir yıldır artırmamak için direnen Kamu İktisadi Teşebbüsleri'nin zararları daha fazla artacaktır. Kamu finansman dengesi bozulacaktır.5. Zaten artmayan istihdam olumsuz etkilenirken, kayıt dışı istihdam özendirilecektir. 6. Büyüme ve enflasyon olumsuz etkilenecektir.İstikrar programının önemli bir kavşağında, hükümetin popülist bir yaklaşımla, asgari ücreti Başbakan'ın telaffuz ettiği boyutlarda artırması programın itibarını zedelediği gibi, ekonominin kırılganlığını artırıcı bir rol oynayacaktır.Diğer bazı konularda olduğu gibi, Başbakan 'iyi polis' ve bakanlar ve ilgili bürokrasi 'kötü polis' rollerini oynamaya hazırlanıyorlarsa, heyecanlanacak fazla bir şey yok demektir.İstanbul Yaklaşımı görevini yaptıGeçen yılın temmuz ayında başlayan İstanbul Yaklaşımı projesi ölü doğmuş bir projeydi. Yaşama şansı olan şirketlerin ek finansman olanakları sağlanarak yaşatılmaya çalışılmasından çok, İstanbul Yaklaşımı, teşvik unsuru olarak getirilen bir takım avantajların bankalar ve şirketler tarafından kullanılmasına yönelik olarak uygulandı.Şirketler bankalara olan kredi borçlarını uzun vadeye yayabildiler. Ama, ek kredi olanakları bulamadıklarından, debelenmeye devam ediyorlar. Bankalar aslında batık olarak bilançolarında göstermeleri gereken kredileri orta-uzun vadeli yaşayan krediler haline dönüştürdüler. Ama, şirketlerin geleceğinden emin olamadıklarından, ek krediler vermekten de kaçındılar. Bilançolar biraz olsun makyajlandı.Geçen bir buçuk yıla yakın sürede, 311 şirket İstanbul Yaklaşımı'na girdi. Bunlardan 208'i büyük ölçekliydi ve 32 grubun şirketlerini kapsadı. Bankalar tarafından yeniden kredilendirilen tutar toplam 5.4 milyar dolar oldu. Bu tutar geçen yıl sonundaki toplam kredi hacminin yüzde 25'inden fazladır.İstanbul Yaklaşımı'nın esinlendiği, 1970'lerin başında başlayan Londra Yaklaşımı'na bugüne kadar giren şirket sayısı 70'in biraz üzerinde olduğu göz önüne alınırsa, bizim işi ne kadar gayri ciddi boyutlara götürdüğümüz daha iyi anlaşılacaktır. İngiltere'de bu programın uygulanıp da başarısız kalınan 2-3 firma oldu. Bizde kaç firmanın yeniden ayakları üzerine dikilebileceğini birkaç yıl içinde göreceğiz. Ama, yeni finansman olanakları sağlanmadan, böyle bir programın çok fazla başarılı olabilme şansı yoktur. Bu gerçeği gören Dünya Bankası da geçenlerde programın düzgün çalışması için Türkiye'ye vermeye taahhüt ettiği 500 milyon dolarlık krediyi geri çekti.Bu haliyle, İstanbul yaklaşımı hem bankalara hem de bu programa giren şirketlere biraz zaman kazandırmıştır. Ama, önümüzdeki birkaç yıl içinde yine olumsuz gerçeklerle karşı karşıya kalmamız olasılığı çok büyüktür.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!