TÜSİAD’da başkanlık süresi 3 yıla çıkabilir
Güncelleme Tarihi:
Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 2009 00:00
TÜSİAD’ın 3 yıl görevde kalan az sayıda eski başkanlarından biri olan Tuncay Özilhan, kendisiyle birlikte son 3 dönemdir gelenek haline gelen bu uygulama için bir tüzük değişikliği yapılabileceğini açıkladı. Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın başkanlığı bırakma kararına saygı duyulmasını gerektiğini vurgulayan Özilhan, bu kararın son YİK toplantısında alındığı yönündeki yorumları da art niyetli olarak nitelendirdi.
TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği’nde (TÜSİAD) Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Ömer Sabancı’dan önce ilk kez 3 yıl başkanlık yapan Tuncay Özilhan, bu yönde bir tüzük değişikliği yapılabileceğini belirtti. Böylece Özilhan ile birlikte TÜSİAD’da son 3 dönemdir gelenek haline gelen 3 yıllık başkanlık dönemi resmi bir nitelik kazanacak. Bu arada TÜSİAD’da 3 yıl başkanlık yapmanın bir işadamı için oldukça yorucu ve özveri isteyen bir görev olduğunu vurgulayan Özilhan, Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın 3 yılın sonunda başkanlığı bırakmak istemesi saygıyla karşılamak gerektiğini dile getirdi.
Yalçındağ’ın kararına saygı göstermek lazım
Halen TÜSİAD’da Yüksek İstişare Konseyi Yardımcısı olarak görev yapan Tuncay Özilhan, Arzuhan Yalçındağ Doğan’ın 3 yılın ardından başkanlık görevini bırakmasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “TÜSİAD Başkanlığı tüm zamanınızı ayırmanızı gerektiren, oldukça yorucu ve özveri gerektiren bir görev. Bu görevi layıkıyla yerine getirmeniz için iş ve aile yaşantınızdan kimi zaman feragat etmeniz gerekiyor. Bu ağırlığı üstlenmek ve üç yıl boyunca sürdürmek bir iş adamı için hem büyük bir onur, hem de büyük bir sorumluluk anlamına gelir. Arzuhan Doğan Yalçındağ, 2007 yılının Ocak ayında yapılan seçimle göreve gelmesinin ardından bir dönem daha seçildi. Üç yıllık başkanlık dönemi içerisinde çok sayıda başarıya imza attı. Yalçındağ’ın başkanlığı bırakma kararını saygıyla karşılamak gerekiyor. Biz iş dünyasının temsilcileri olarak kendisine teşekkür ediyoruz. Benden sonra, Sayın Ömer Sabancı’nın da görevi 3 senenin ardından bırakmasıyla, Sayın Yalçındağ’ın da ifade ettiği üzere, konuyla ilgili bir teamül oluştu. Önümüzdeki günlerde başkanlık görev süresini teamüle uygun olarak 3 yıla çıkaran bir tüzük değişikliği de gündeme gelebilir.”
YİK öncesinde bu karar alındı
Özilhan, Yalçındağ’ın kararının TÜSİAD’ın son Yüksek İstişare Konseyi toplantısının ardından alındığına yönelik yorumlarına ilişkin olarak da şunları söyledi: TÜSİAD’ın son Yüksek İstişare Konseyi toplantısında en dikkat çekici unsur yüksek katılımdı. İçeride Türkiye ve iş dünyasının gündeminde yer alan birçok önemli konu tartışıldı. Ben de TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkan Yardımcısı olarak toplantıyı yönetenlerin arasındaydım. Toplantıda gündeme getirilen konular kapsamında üyeler tüm açıklıkları ile düşüncelerini dile getirdi ve bu nedenle herkes toplantıdan memnun ayrıldı. Bu toplantının dernek açısından oldukça verimli olduğunu düşünüyorum. Sayın Yalçındağ, başkanlığı bırakma yönündeki kararını bu toplantının çok daha öncesinde aldığını ifade etti. Bu kararın alınmasında biraz önce de ifade ettiğim gibi, dernek faaliyetlerinin yoğunluğu etkili olmuştur. Yalçındağ’ın dernek başkanlığını bırakma kararını, Yüksek İstişare Konseyi toplantısında gündeme gelen konulara bağlamak doğru değildir. TÜSİAD yönetimi her zaman kendi bünyesinden gelen eleştirilere ve değerlendirmelere açıktır. Yalçındağ da üyeler ile iletişime ve istişareye önem veren bir bir başkan. Bu tür yorumların art niyetli olduğunu düşünüyorum.”
İlerleme Raporu üyeliğe işaret ediyor
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası, Avrupa Komisyonu’nun 2009 Türkiye raporunun, son bir yılda üyelik yönünde ilerlemesinin bir fotoğrafı olduğunu belirterek raporun, “üyeliğe işaret ettiği”ni söyledi. Kaleağası, ”Rapor genel olarak olumludur fakat bazı temel konulurda önemli uyarılar içermektedir” dedi. Kaleağası, “Rapor üyeliğe işaret ediyor” ifadesini de kullandı.
Temel konularda uyarı var
Bahadır Kaleağası, İlerleme Raporunu değerlendirirken “Avrupa Komisyonu Raporu Türkiye’nin son bir yılda üyelik yönünde ilerlemesinin bir fotoğrafıdır. Rapor genel olarak olumludur fakat bazı temel konularda önemli uyarılar içermektedir. Raporda siyasal değerlendirme, tam üyelik koşulu ve temenni niteliği taşıyan farklı bölümleri birbirine karıştırmamak gerekir. Bu noktada önemli olan somut koşul olarak vurgulanan hususlardır” dedi.
Üyeliğe giden somut bir yol
Kaleağası, raporun, Türk hükümetinin AB reformlarını tekrar başlatmasını ve dış politikadaki açılımlarını takdir ederken, yargının tarafsızlığı, vergi politikalarının siyasallaşması, kadın hakları, sendikal haklar, internete getirilen kısıtlamalar ve çevre mevzuatı gibi bir dizi alanda mevcut sorunların aşılması gereğine dikkat çektiğini kaydetti. Kaleağası, şöyle dedi: “Bu noktada önemli olan, Türkiye’nin AB üyeliğine hazır hale gelmek için önünde sorunlar olması değil, bu sorunların somut çözümlerinin olmasıdır. Dolayısıyla, Türkiye’nin önünde AB üyeliğine uzanabileceği somut bir yol haritası vardır.”
Türkiye’nin beş yılda AB’ye üyelik koşulları
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası, AB İlerleme Raporu ile bir kere daha önümüzdeki beş yıl içinde Türkiye’nin hangi koşullarda AB üyesi olabileceği belli olduğunu belirtti. Kaleağası, bu koşulları şu şekilde gruplaştırdı:
1. Kopenhag siyasal kıstaslarına uyum: Demokrasi, hukuk devleti, laiklik, insan hakları, düşünce özgürlüğü, bağımsız yargı, özgür medya.
2. AB mevzuatına uyum, müzakerelerin tamamlanması: Avrupa standartlarında bir ekonomik düzen, sosyal haklar, çevre, tüketici hakları, ulaştırma politikaları..
3. Eğitim, kadın hakları, bilgi toplumu, yeni teknolojiler, temiz enerji devrimi, vatandaşa hizmet odaklı devlet anlayışı ve uluslararası iletişim gibi alanlarda yükselen bir ülke.
4. Çağdaş, dinsel ve etnik dogmalardan arınmış bir merkez sağ ile çağdaş ve Avrupalı bir merkez sola açılan siyasal partiler yelpazesi ve demokrasi kültürü.
5. Özetle, önümüzdeki yıllarda geçtiğimiz yirmi yıla göre çok daha iyi yönetilecek bir Türkiye.
Yalçındağ’ın kararına saygı göstermek lazım
Halen TÜSİAD’da Yüksek İstişare Konseyi Yardımcısı olarak görev yapan Tuncay Özilhan, Arzuhan Yalçındağ Doğan’ın 3 yılın ardından başkanlık görevini bırakmasına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “TÜSİAD Başkanlığı tüm zamanınızı ayırmanızı gerektiren, oldukça yorucu ve özveri gerektiren bir görev. Bu görevi layıkıyla yerine getirmeniz için iş ve aile yaşantınızdan kimi zaman feragat etmeniz gerekiyor. Bu ağırlığı üstlenmek ve üç yıl boyunca sürdürmek bir iş adamı için hem büyük bir onur, hem de büyük bir sorumluluk anlamına gelir. Arzuhan Doğan Yalçındağ, 2007 yılının Ocak ayında yapılan seçimle göreve gelmesinin ardından bir dönem daha seçildi. Üç yıllık başkanlık dönemi içerisinde çok sayıda başarıya imza attı. Yalçındağ’ın başkanlığı bırakma kararını saygıyla karşılamak gerekiyor. Biz iş dünyasının temsilcileri olarak kendisine teşekkür ediyoruz. Benden sonra, Sayın Ömer Sabancı’nın da görevi 3 senenin ardından bırakmasıyla, Sayın Yalçındağ’ın da ifade ettiği üzere, konuyla ilgili bir teamül oluştu. Önümüzdeki günlerde başkanlık görev süresini teamüle uygun olarak 3 yıla çıkaran bir tüzük değişikliği de gündeme gelebilir.”
YİK öncesinde bu karar alındı
Özilhan, Yalçındağ’ın kararının TÜSİAD’ın son Yüksek İstişare Konseyi toplantısının ardından alındığına yönelik yorumlarına ilişkin olarak da şunları söyledi: TÜSİAD’ın son Yüksek İstişare Konseyi toplantısında en dikkat çekici unsur yüksek katılımdı. İçeride Türkiye ve iş dünyasının gündeminde yer alan birçok önemli konu tartışıldı. Ben de TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkan Yardımcısı olarak toplantıyı yönetenlerin arasındaydım. Toplantıda gündeme getirilen konular kapsamında üyeler tüm açıklıkları ile düşüncelerini dile getirdi ve bu nedenle herkes toplantıdan memnun ayrıldı. Bu toplantının dernek açısından oldukça verimli olduğunu düşünüyorum. Sayın Yalçındağ, başkanlığı bırakma yönündeki kararını bu toplantının çok daha öncesinde aldığını ifade etti. Bu kararın alınmasında biraz önce de ifade ettiğim gibi, dernek faaliyetlerinin yoğunluğu etkili olmuştur. Yalçındağ’ın dernek başkanlığını bırakma kararını, Yüksek İstişare Konseyi toplantısında gündeme gelen konulara bağlamak doğru değildir. TÜSİAD yönetimi her zaman kendi bünyesinden gelen eleştirilere ve değerlendirmelere açıktır. Yalçındağ da üyeler ile iletişime ve istişareye önem veren bir bir başkan. Bu tür yorumların art niyetli olduğunu düşünüyorum.”
İlerleme Raporu üyeliğe işaret ediyor
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası, Avrupa Komisyonu’nun 2009 Türkiye raporunun, son bir yılda üyelik yönünde ilerlemesinin bir fotoğrafı olduğunu belirterek raporun, “üyeliğe işaret ettiği”ni söyledi. Kaleağası, ”Rapor genel olarak olumludur fakat bazı temel konulurda önemli uyarılar içermektedir” dedi. Kaleağası, “Rapor üyeliğe işaret ediyor” ifadesini de kullandı.
Temel konularda uyarı var
Bahadır Kaleağası, İlerleme Raporunu değerlendirirken “Avrupa Komisyonu Raporu Türkiye’nin son bir yılda üyelik yönünde ilerlemesinin bir fotoğrafıdır. Rapor genel olarak olumludur fakat bazı temel konularda önemli uyarılar içermektedir. Raporda siyasal değerlendirme, tam üyelik koşulu ve temenni niteliği taşıyan farklı bölümleri birbirine karıştırmamak gerekir. Bu noktada önemli olan somut koşul olarak vurgulanan hususlardır” dedi.
Üyeliğe giden somut bir yol
Kaleağası, raporun, Türk hükümetinin AB reformlarını tekrar başlatmasını ve dış politikadaki açılımlarını takdir ederken, yargının tarafsızlığı, vergi politikalarının siyasallaşması, kadın hakları, sendikal haklar, internete getirilen kısıtlamalar ve çevre mevzuatı gibi bir dizi alanda mevcut sorunların aşılması gereğine dikkat çektiğini kaydetti. Kaleağası, şöyle dedi: “Bu noktada önemli olan, Türkiye’nin AB üyeliğine hazır hale gelmek için önünde sorunlar olması değil, bu sorunların somut çözümlerinin olmasıdır. Dolayısıyla, Türkiye’nin önünde AB üyeliğine uzanabileceği somut bir yol haritası vardır.”
Türkiye’nin beş yılda AB’ye üyelik koşulları
TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası, AB İlerleme Raporu ile bir kere daha önümüzdeki beş yıl içinde Türkiye’nin hangi koşullarda AB üyesi olabileceği belli olduğunu belirtti. Kaleağası, bu koşulları şu şekilde gruplaştırdı:
1. Kopenhag siyasal kıstaslarına uyum: Demokrasi, hukuk devleti, laiklik, insan hakları, düşünce özgürlüğü, bağımsız yargı, özgür medya.
2. AB mevzuatına uyum, müzakerelerin tamamlanması: Avrupa standartlarında bir ekonomik düzen, sosyal haklar, çevre, tüketici hakları, ulaştırma politikaları..
3. Eğitim, kadın hakları, bilgi toplumu, yeni teknolojiler, temiz enerji devrimi, vatandaşa hizmet odaklı devlet anlayışı ve uluslararası iletişim gibi alanlarda yükselen bir ülke.
4. Çağdaş, dinsel ve etnik dogmalardan arınmış bir merkez sağ ile çağdaş ve Avrupalı bir merkez sola açılan siyasal partiler yelpazesi ve demokrasi kültürü.
5. Özetle, önümüzdeki yıllarda geçtiğimiz yirmi yıla göre çok daha iyi yönetilecek bir Türkiye.