Politikacılar ekonomiden elini çeksin

Güncelleme Tarihi:

Politikacılar ekonomiden elini çeksin
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 27, 2002 12:39

Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan ve çarpıcı tespitlerin yer aldığı raporda ekonomideki sorunların kaynağının siyasiler olduğu vurgulandı. Raporda ekonomik kararlarda politikacıların etkisinin asgariye indirilmesi ve seçim sisteminin değiştirilmesi gerektiği belirtildi.

Maliye Bakanlığı TeftiÅŸ Kurulu "Türk Mali Ä°daresi Sisteminin Yeniden Yapılandırılması" konusundaki görüşlerini içeren bir rapor hazırladı. Raporda, bürokrat atamaları, kamu görevlilerinin politizasyonu ve yönetim kurulu üyeliklerine yapılan atamalar ele alındı.Â

KAMU ATAMALARINDA PARTİCİLİK GEÇERLİ
Kamuda yapılan atamalara ilişkin olarak raporda yer alan tespitler ise şöyle:
"Kamu kurum ve kuruluşlarında eleman alımı çoğu zaman gereksinimlere dayanmamakta, kadrolar hizmetten çok kişiler için istenmekte, sınavlarda çoğu zaman objektif ölçütlerden uzaklaşılmakta, yükselmelerde liyakat ve kariyer ilkelerine uyulmamaktadır. Özellikle üst düzey yöneticiler büyük ölçüde politize edilmiş, liyakat ilkesine uygun işlem yapma istisna haline gelmiştir. Üst düzey bürokrat atamalarında yerine göre particilik, hemşehricilik, tarikatçılık, mezhepçilik, aşiretçilik, arkadaşlık, dernekçilik geçerli olmaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşlarında geçerli olan bu uygulama kısmen denetim elemanı kadrolarına personel alımına ve yükseltilmesine de yansımıştır. Kamu görevlilerinin politizasyonu, artık en üst kademelerden en alt kademelere doğru giderek hızlanan bir süreç şeklinde gelişmektedir.

Dolaysıyla, Türk kamu yönetiminde insan kaynaklarının yönetimi konusunda kötü işleyen sistem bir çok sorunun kaynağında yer almakta ve bu sorun kamu yönetimindeki bütün idareleri yakından ilgilendirmektedir. Liyakat ve kariyer esası egemen kılınmadığı sürece, değişimin başarı şansı düşeceği gibi mevcut durumun giderek kötüleşmesi de giderek ağırlaşacaktır."


Yapılan tespitlerin ardından değişimin gerekli olduğu vurgulanarak "Siyasi unsurların ekonomi yönetimine olan olumsuz etkilerinin asgari düzeye indirilmesi için seçim sistemi ve siyasi partilerin yapısının değiştirilmesi zorunlu görülmektedir" denildi.

Raporun, "Siyasi İstikrarsızlık ve Siyasi Yapının Harcama Yönetimine Etkileri" başlıklı bölümüne, siyasi geçmişe yönelik olarak yapılan analizle başlandı. Dünya Bankası'nın mali yapıya ilişkin raporunun eleştirildiği bölümde şu görüşlere yer verildi:

"Yaşanan siyasi istikrarsızlıklar ve bu nedenle sık sık genel, ara ve yerel seçimlerin yapılması bütçe disiplinini ortadan kaldıran nedenlerin başında gelmektedir. Bu nedenle, uygulamaya konan hiçbir yapısal reform ya da bütçe amacına ulaşamamaktadır.

Dünya Bankası raporunda, siyasi içerikli unsurlara çok az yer verildiği gibi, sorunlara kalıcı çözüm bulunamamasının nedenleri arasında gösterilirken ekonomik ve mali yapının bozulmasında oynadığı role hemen hiç değinilmemiştir.

Demokrasilerde koalisyon oluşturmanın, vergi ve harcamaların artışı üzerine etkileri güçlüdür. Bir siyasi partinin tek başına iktidara gelememesi, ekonomik sorunların çözümünü zorlaştırır. Diğer taraftan, seçime dayanan bir rekabet, vergi ve harcamaların artışının yavaşlatılması açısından çok sınırlı bir kontrol içerir. Daha az vergi toplayacağını, bütçeyi küçülteceğini taahhüt eden partilerin iktidara gelme garantileri yoktur."

SEÇİMLERLER FAYDA GETİRMEDİ

"Bir ekonomide yüksek istihdam düzeyi, ekonomik büyüme, fiyat istikrarı, dengeli gelir dağılımı, dış ticaret hedeflerine ulaşılma derecesi ülke vatandaşlarının yaşam standartlarını belirlediği gibi, ekonomi politikalarını belirleme yetkisine sahip hükümetlerin ekonomi yönetimi konusundaki yetenek düzeylerinin de göstergesi olmaktadır" denilen Teftiş Kurulu Raporu'nda Türkiye'de çok partili sisteme geçildiği 1946 yılından 1996 yılına kadar 38 hükümetin görev yaptığına işaret edilerek, şu görüşlere yer verildi:

"Siyasi iktidarın kısa aralıklarla değişmesinin yanı sıra, demokratik sistem 1960, 1971 ve 1980 yıllarında üç kez askeri müdahaleye konu olmuştur. Türkiye'de 1950'den bu yana 13 genel milletvekili seçimi yapılmıştır. Gelişmiş ülkelerde devletin ekonomideki rolü, genel milletvekili seçimlerinden sağlanacak marjinal faydanın marjinal maliyetinin üzerinde olacak şekilde düzenlendiğinden, seçimlerin ekonomiye yansımasının daima olumlu olacağı beklenmektedir.

Türkiye'de ise devletin ekonomi içindeki payının büyük olmasından dolayı, genel milletvekili seçimlerinin marjinal faydası marjinal maliyetin altında kalmaktadır. Yapılan araştırmalar, Türkiye'de seçim öncesi dönemlerde genişletici politikaların bir gereği olarak reel bütçe giderleri, para arzı, Merkez Bankası kredileri ve ücretlerdeki artışlar hızlandırılırken, seçim sonrası dönemlerde yavaşlatıldığını ya da baskı altına alındığını ortaya koymaktadır. Seçim öncesi dönemlerde, kamu harcamaları ve para arzı artırılırken, kamu gelirleri de doğal olarak artırılamamıştır. Ayrıca tarımsal kesime verilen yüksek destekleme fiyatlarıyla da etkili bir seçim ekonomisi politikası uygulanmıştır."

OY İÇİN EKONOMİK KARARLAR ALINIYOR

Teftiş Kurulu raporunda seçim öncesi, seçmene yönelik olarak yapılan ekonomik anlamdaki rahatlatma girişimlerinden örnekler sıralanarak eleştirildi. Raporda, bu konu şöyle ele alındı:

"Türkiye'de iktidar parti veya partileri, seçim sonrasında ekonomiye getireceği mali yükü hesaplamaksızın seçim öncesinde tarımsal ürün fiyatlarının yüksek tespit edebilmekte ya da bazı ilçeleri ise seçimi kazanmak amacıyla il statüsünü çıkarabilmektedirler. İç borçlanmaya en fazla başvurulduğu yıllar, ya seçim veya seçimin faturasının devredildiği ya da büyük bir ekonomik krizin yaşandığı yıllar olmuştur.

Bu yıllarda borç stoku yükselen faiz oranlarına ve kısalan vadelere rağmen artmıştır. Türkiye'de enflasyonun gelişiminin yakından incelenmesi halinde her seçim döneminin yeni bir sıçrama nedeni olduğu anlaşılmaktadır."

KÄ°T'LERDE POLÄ°TÄ°K ATAMALAR YAPILIYOR

Raporda, KİT yönetimleri ve yapılarına yönelik eleştiriler de şöyle sıralandı:

"KİT'lerin yönetim kurullarına atanacaklarda istenen vasıflar belli iken bu kriterlere aykırı olarak politik atamalar yapılmaktadır. Seçim kazanamayanlar veya aday olamayanlar arasından seçilen yönetim kurulu üyeleri atandıkları kuruluşlara yarar yerine zarar getirmişlerdir.

Atamaların siyasi olması nedeniyle kuruluşlara dışarıdan müdahaleler çoğalmıştır. Her gelen yeni yönetim alt kadrolarını baştan sona değiştirmiş, bu da işin verimliliğini düşürdüğü gibi kalitesiz, bilgisiz ve yetersiz personelin üst görevlere gelmesine neden olmuş vebütün bu sorunların etkisiyle KİT'lerin çoğunluğu zarar eden işletmeler haline dönüşmüştür.

Ayrıca KİT ürünlerinin fiyatlarının daha çok sosyal ve siyasi endişelerle hükümetlerce belirlenmesi, modern işletmecilik kurallarından uzaklaşılmasına neden olunmuştur. KİT'lerin büyük bir bölümünde, işletmeciliğin üretim politikasına ilişkin konularıyla ilgili olarak tedarik planlamasının yapılmadığı, stok kontrol tekniklerinin uygulanmadığı, finansman, stoklama, satış şartlarına uygun üretim ve kapasite kullanımının programlanmadığı söylenebilir."

DEĞİŞİM GEREKLİ

Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu raporunda, ekonomiye yönelik siyasi müdahaleler tartışıldıktan sonra, "Siyasi unsurların ekonomi yönetimine olan olumsuz etkilerinin asgari düzeye indirilmesi için seçim sistemi ve siyasi partilerin yapısının değiştirilmesi zorunlu görülmektedir" denilerek şu vurgulama yapıldı:

"Bunun yanında alınabilecek diğer önlemler arasında, ekonomik politikaların oluşturulmasından tamamen iktisadi karar birimlerinin sorumlu olmalarının sağlanması ve politikacıların etkisinin asgariye indirilmesi, seçimlerin ekonomik yönetimin gerekleri hakkında doğruyu öğrenmeleri ve uygulamalar hakkında bilgi edinmelerinin sağlanması, iktisadi karar mekanizmasını işleten üst düzey yöneticilerin görev sürelerinin hükümetinkinden çok daha uzun olmasının sağlanması ve iktidar ile muhalefet partileri arasında ekonomik yönetim konusunda uzlaşma sağlanması bulunmaktadır."

KAMU YÖNETİMİ VE İNSAN KAYNAKLARINDA KALİTE SORUNU

Raporda, kamu yönetimi ve insan kaynaklarındaki kalite konusuna da değinilerek bu konuda şu tespit ve uyarılara yer verildi:

"Bürokratik model, gerek bir örgüt, gerekse yönetim anlayışı olarak karar almada objektiflilik, israfın azaltılması ve sürtüşmenin önlenmesi gibi sorunların çözümüne getirilen rasyonel bir cevap olması gerekirken, uygulamada çeşitli yönlerden bir seri istenmeyen sonuçlar doğurmaktadır. Bürokratik kurumların her kademesinde personelin haklarını ve görevlerini kapsayan ve işlerin nasıl yapılacağını gösteren ayrıntılı ilkeler ve yöntemler geliştirilmiştir.

Bürokratik kurumların etkinliği bir dereceye kadar kurallar sisteminin tutarlılığına ve ihtiyaçlara cevap verebilme kapasitesine bağlıdır. Bürokratik örgütlerde personelin seçimi ve terfi sistemi teknik yeterliliğe dayanır. İdeal anlamda bürokratik örgütte kayırma, koruma,gelenek ve keyfi tutumların yeri yoktur. Bir görevin başındaki kişinin, resmi görevini yerine getirirken, kişilerle olan ilişkilerinde kişisel olmayan ve biçimselliğe dayalı bir yol izlemesi gerekir. Örgütsel amaçlara hiçbir katkıda bulunmayan idari faaliyetlerin tümü israfla sonuçlanır.

Bürokratik israfın bilinen en büyük nedeni, personelin örgütsel amaçlara hiç bir katkıda bulunmaksızın kişisel amaçlarını ön plana çıkarmaktadır. Bürokratik israf, bir anlamda bir örgütsel sağlık sorunudur... Bürokratik israf ile kamu kurumları hizmet eden değil hizmet edilen bir araç duruma gelmektedir."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!