O rakamlar namusumuz

Güncelleme Tarihi:

O rakamlar namusumuz
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2010 00:00

Kamunun açıkladığı rakamlara güvenilmemesine karşı çıkan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, “O rakamlar bizim ülkemizin namusudur. İktidarda kim bulunursa bulunsun, kurumların başında kim olursa olsun, bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük rakamları manipüle etmek” dedi.

MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, kamunun açıkladığı rakamlara duyulan güvensizliğe karşı çıkarak, “Veriler namusumuzdur, iffetimizdir. Kamunun ürettiği istatistiksel rakamların sağlığına güvenmek gerekir. Bu rakamlar ülkenin namusudur. Bilgimiz varsa, onu öyle değil de böyle ölçün deniyorsa ona öyle bakalım. Ancak şu anki rakamlara güvenelim” dedi.

En büyük kötülük

Adana Sanayi Odası’ndaki, “2010 Yılı Para ve Kur Politikaları” konulu bir sunum yapan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomik göstergeleri ve Merkez Bankası’nın işlevini de değerlendirdi. Adana Sanayi Odası Başkanı Ümit Özgümüş’ün kendisinden önce yaptığı konuşmada, “Kapasite kullanım oranlarıyla ilgili Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri yanıltıcı. Bizim yaptığımız araştırmalarda kapasite kullanım yüzde 40-45 çıkarken, TÜİK yüzde 80-85’lerde açıklıyor” şeklindeki sözlerine yanıt veren Yılmaz, şöyle konuştu: “Bu konuyla ilgili eleştiriye önce cevap vermek istemedim, ancak, şimdi dayanamadım. Kamu tarafından üretilen rakamlar bizim ülkemizin namusudur. İktidarda kim bulursa bulsun, kurumların başında kim olursa olsun, bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülük bu rakamları manipüle etmektir.”

Yunanistan örneği

“Bizim metodoloji eleştirilebilir, yöntemleri eleştirebilirsiniz, daha iyi nasıl yapılabilir söyleyebilirsiniz ve söylemek de zorundayız” diyen Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: “Bilenlerin bunu söylemek boynunun borcudur. Ancak, ortaya konulan metodoloji, açıklandıktan ve kamuoyu ile paylaşıldıktan sonra ölçülen rakamları sıhhatine, sağlığına güvenmek herhalde en sağlıklı yoldur diye düşünüyorum. Şu anda Yunanistan’ın yaşadıklarını, Arjantin’in son 10 yıldır başına gelenleri biliyorsunuz. Dolasıyla bu rakamlar ülkenin namusudur, iffetidir diye düşünüyorum. Ancak, gerçekten bilgimiz varsa, yeteneğimiz varsa, onu öyle değil de böyle ölçün demek zorundaysak bunu herkesin söylemesi boynuna borç. Bunu da spekülasyon konusu yapmayalım diyorum.”

Toparlanma teyit edildi

Yılmaz, küresel ekonomide toparlanma sinyallerinin olduğunu belirterek, “Son dönemde açıklanan veriler krizin dip noktasının geride kaldığını, küresel ekonominin toparlanma eğilimine girdiğini teyit etmiştir” dedi. Uluslararası kuruluşlar ve bankaların, ABD ekonomisinin 2010 yılına ilişkin tahminlerini yukarı yönlü revize ederken Avrupa Para Birliği bölgesi için daha temkinli öngörüler yaptığını ifade eden Yılmaz, şunları dile getirdi: “Bununla birlikte kredi piyasalarındaki sorunların kısmen devam etmesi ve işsizlik oranlarının yüksek seviyelerini koruması, geleceğe dönük belirsizlikleri artırmaktadır. Özelikle gelişmiş ülkelerde uygulanan genişleyici maliye politikalarının bir sonucu olarak hızla artan bütçe açıkları ve kamu borç stokları uzun vadeli faiz oranlarını artırarak özel talebi olumsuz yönde etkileyebilecek önemli bir risk unsurudur. Son dönemde borç yükü yüksek ülkelerin risk primlerinde sert yükselişler gözlenmektedir. Diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyasladığımızda Türk Lirası’nın değerinde önemli bir değişim gözlenmemektedir.”

Görevimiz fiyat istikrarı başka bir şey düşünmeyiz

DURMUŞ Yılmaz, “Merkez Bankası olarak bizim görevimiz fiyat istikrarı sağlamaktır. Onun dışında bir şey düşünmeyiz, dikkate de almayız. Öbür tarafı bizi ilgilendirmez demiyoruz, diyemiyoruz. Bu mümkün de değil, eşyanın tabiatına da aykırı” dedi. Fiyat istikrarının önemine dikkati çeken Yılmaz, bunun içinde istikrarın da istihdamın da üretimin de bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Yalnız, bizim yasamız, bize iki tane görev veriyor. Birisi fiyat istikrarı, diğeri finansal istikrar. Finansal istikrarın ne kadar önemli olduğu son iki yıldır dünya çapında yaşanan sorunlar bize bunu gösterdi. Biz ülke ekonomisinin bütününe sırtımızı dönmüyoruz, dönmemiz mümkün değil. Bizim uyguladığımız para politikası ve fiyat istikrarının içinde bunlar var. Olmayan bir fiyat varsa bunun istikrarını sağlamak ne işime yarar. Eğer insanlar iş bulamıyorsa, aş bulamıyorsa, istihdam bulamıyorsa, istediği malı bulamıyorsa... Üretim ortamında düzenli bir şekilde fiyatların yıldan yıla sürpriz yaratmadan gelişmesini sağlamak bizim amacımız bu. Bunu yaparken de elbette temelinde üretim var çalışmak var.”

Vergi geliri yüzde 25 arttı, bütçe ocakta 3.1 milyar açık verdi

MERKEZİ yönetim bütçesi ocak ayında 3 milyar 121 milyon lira açık verdi. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 2 milyar 967 milyon lira olmuştu. Yıla açık rakamındaki artışla başlansa da vergi gelirlerindeki yüzde 25’lik artış dikkat çekti.
Maliye Bakanlığı Ocak 2010 dönemi bütçe uygulama sonuçlarına göre, 2010 için öngörülen 286 milyar 981 milyon lira ödenekten 22 milyar 646 milyon lirası ocak ayında harcandı. Geçen yılın aynı ayında ise 18 milyar 796 milyon lira harcama yapılmıştı. Geçen ay bütçe gelirleri ise 19 milyar 525 milyon lira oldu. Bütçe geçen ay 2 milyar 968 milyon lira faiz dışı fazla verdi. Vergi gelirleri 2009 yılına göre yüzde 25.2 artarak 17.3 milyar lira oldu. Faiz hariç giderler ise sadece yüzde 10.3 artarak 16.5 milyar lirada kaldı.
Vergi türleri itibariyle, dahilde alınan KDV’de yüzde 49.8, ÖTV’de yüzde 28.7, ithalde alınan KDV’de yüzde 81.9, damga vergisinde yüzde 16.7, harçlar da yüzde 18.7 ve diğer vergi tahsilatında ise yüzde 34.8 oranında artış görüldü. Bu artışlara ilişkin “2009 yılının son çeyreğinde ekonomide belirgin olmaya başlayan canlanmanın 2010 yılının ilk ayında hazırlanarak devam etmesi etkili olmuştur” değerlendirmesi yapıldı. Ancak gelir vergisinde yüzde 5.7, kurumlar vergisinde yüzde 11.9 ve banka ve sigorta muameleleri vergisinde yüzde 18.2 oranında azalış meydana geldi.

Şubat ve mart ayı TÜFE’si yüksek çıkacak

DURMUŞ Yılmaz, “Orta vadeli enflasyon beklentilerinde bozulma oluşmaması kayda değer bir gelişmedir” derken, önümüzdeki döneme ilişkin şunları söyledi:
Merkez Bankası enflasyonda önümüzdeki dönemde oluşacak artışın beklentiler üzerindeki etkisini önemli bir risk unsuru olarak görüyor
Şubat ve mart ayında TÜFE belirgin yükselecek ve bir müddet hedefin üzerinde kalacak. Enflasyonda hükümetin bütçe açıklarını kapatmak için yaptığı zamlar, işlenmemiş gıdada arz yönlü gelişmeler ve baz etkisinden ilk yarıda yükseliş olacak Çekirdek enflasyonda da önümüzdeki dönemde artış olacak.
Yılın ikinci yarısından itibaren bunlarda düzelme olacağını ve enflasyonun hedefe yakınsayacağını düşünüyoruz. Bu nedenle para politikası duruşunda bir değişiklik öngörmedik ve öngörmüyoruz

Bağımsızlığı tartışanlar 2001 krizini irdelesin

DURMUŞ Yılmaz, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını tartışanlara “herkes başını iki elin arasına alıp, düşünsün” dedi. Bağımsızlığın, 2001 krizine gelinceye kadar yaşanan mali disiplinsizliğin giderilmesi ve enflasyona çözüm olarak ortaya çıktığını, bugün yine aynı tartışmaların yapıldığını belirten Yılmaz, şunları söyledi: “Merkez Bankası’na bağımsızlık yasa ile verilmiştir, yasa ile geri alınır. Ancak, bağımsızlığı tartışanlar, Türkiye’nin 2001 yılı öncesi ve sonrasındaki tabloyu iyi irdelemeli. Toplumu yöneten biz değiliz, toplumu yönetenler ve millete hesap verenler sandıktan seçimle işbaşı gelenler ve sandıkla işbaşından gidenlerdir. Dolasıyla aldığımız kararlarda kimseye hesap vermez değiliz. Bizim hükümete ve topluma karşı hesap verme zorunluluğumuz vardır. Bu zorunluluğun karşılığında biraz önce sözünü ettiğim tutarsızlığının ortadan kaldırılması için uygulanan politikalarda Merkez Bankası’na yetki verilmiştir. Bağımsızlık budur ve bundan ibarettir.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!