İş takipçiliği kötü bir şey midir

Güncelleme Tarihi:

İş takipçiliği kötü bir şey midir
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2003 00:00

İŞADAMLARININ çoğunun dilinin ucuna kadar gelip de söyleyemediği bir cümleyi TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan telaffuz etti. ‘‘İtalya Başbakanı Berlusconi'nin yaptıkları Türkiye'ye de örnek olsun.’’Berlusconi ne yaptı?BERLUSCONİ DERSİSadece 24 saatliğine Türkiye'ye geldi ve ülkesinin en büyük şirketlerinden birinin sorununu çözdü.Yani, resmen iş takipçiliği yaptı.Biliyorsunuz, ‘‘iş takipçiliği’’ bizim bazı kesimlerimizde en büyük ahlaki ayıptır.Bu zihniyet, devletimizin bütün kademelerine de hákim olmuştur.Daha doğrusu, kıymeti kendinden menkul bir ‘‘etik kuralı’’ olarak insanlara zorla benimsetilmiştir.Kimse de çıkıp, bir insanın veya bir kurumun kanuni işlerini takip etme hakkı vardır diye bir cümle bile sarf edemedi.Çünkü başka ülkelerde olumlu bir anlamla yüklü olan ‘‘iş bitiricilik’’, ‘‘iş takipçiliği’’ gibi kavramlar Türkiye'de ahlaksızlık olarak kabul edilir.Bugün dünyada inanılmaz bir rekabet var.Ülkeler, aslanın ağzındaki pazarları kapmak için var güçleriyle mücadele ediyorlar.Bu rekabet, sadece firmalara, firmaların sahiplerine ve yöneticilerine de bırakılmıyor.Rekabet ve pazar kapma, ülkelerin ‘‘topyekûn savaşı’’ olarak kabul ediliyor.Size belki garip gelecektir ama Türkiye'de bunu ilk fark eden insan Bülent Ecevit'tir.Ecevit, 1979 yılında Türkiye'nin dış ülkelerdeki temsilcilerine, birer ‘‘işadamı’’ gibi davranma talimatı vermiştir.Yani ‘‘iş takipçiliği yapmalarını’’ istemiştir.Ama bunu gerçek anlamda ilk uygulayan Türk siyasetçisi rahmetli Turgut Özal olmuştur.YENİ AHLAKÇILIKTurgut Özal, bütün dış gezilerinde Türkiye'deki şirketlerin iş takipçiliğini yapmıştır.Hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'nin ekonomik alanda en büyük atılımları yaptığı dönem budur.Şimdi gelin bu döneme bakalım.Turgut Özal'a kızanlar, onun yaptığı her şeyi reddederken, bu ülkeye dinamizm sağlayan bütün zihniyetleri de yıktılar. Siyasetçileri ve devlet adamlarını ‘‘hayattan koparan’’ bir ‘‘yeni ahlakçılık’’ yarattılar.Bunun sonunda da, tek erdemi ‘‘kırmızı ışıkta beklemek’’ ve ‘‘süpermarketten alışveriş etmek’’ olan yeni bir siyasi profil ortaya çıkardılar.Bu yeni profil çoğumuzun hoşuna gitti.SÜPERMARKET NESLİAma gelin samimi olarak soralım: Hayattan zevk almayı bile ayıp sayan, Türkiye'nin şirketlerinin dışardaki durumuyla ilgilenmeyi ahlaksızlık addeden bu yeni devlet zihniyeti ülkemize yararlı mı olmuştur?Geçen gün aklıma geldi.Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bu göreve gelişinin üzerinden 3 yıl geçti.Bu süre içinde Cumhurbaşkanımızın bir tatil yöresine gittiğini, denize girdiğini, hayattan zevk aldığını gösteren bir işaret verdiğini işittik mi?Unutmayalım, Türkiye dünyanın en büyük turizm ülkelerinden biri.Bu ülkeye her yıl 10 milyon turist geliyor, 7-8 milyar dolar döviz bırakıyor.Bir cumhurbaşkanının bu sektörle ilgilenmesi gerekmez mi?Bugün dünyada hiçbir gerçek lider, ülkesinin işlerini takip etmekten utanmıyor.Tam aksine bunu iftihar ederek yapıyor.Gerektiğinde başka ülkelerin cumhurbaşkanlarına, başbakanlarına mektuplar yazıyor.Gerektiğinde uçağa atlayıp, üç beş saatliğine o ülkeye gidiyor.Tabii o ülkenin basını da, ‘‘Sen bundan ne menfaat sağladın’’ diye yakasına yapışmıyor.Bu çağ, artık pazarlama ve ekonomik savaş çağı.Bakın, dünün sosyalist pazarlarından yetişmiş insanlar, yabancı sermayeyi çekmek için neler yapıyorlar?Aralarında 10 yıla kadar vergi muafiyeti sağlayanlar var.Kurulacak fabrikalara bedava arsa önerenler bulunuyor.KURTULMA ZAMANINe var ki, serbest pazar ekonomisine onlardan 15-20 yıl önce geçen Türkiye'de ise zihniyetler tersine dönüyor.Demode bir sosyalist ekonomi isteyenler, yerli malları haftası nostaljisiyle yanıp tutuşanlar makbul sayılıyor.Bu zihniyetten kurtulma zamanı geldi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!