Hayvancılıkta ‘Avustralya modeli’ gelsin, Türkiye ihracat üssü olur

TÜRKİYE’de yükselen et fiyatlarını dengelemek için başlatılan ithalatı, hayvancılığa zarar vereceği ve fiyatları düşürmediği gerekçesiyle bir çok kesimden tepki görürken, çözüme dönük çeşitli öneriler ortaya çıkıyor. Türkiye’de yanlış hayvan ırkının kullanıldığını ve ırkın değişmesi gerektiğini savunan Austock Export Türkiye’den (AET) Sinan Öğün, biyogüvenlik sorunu çözülerek uygun bir ırkın yerleşmesi ve mera sisteminin uygulanmasıyla Türkiye’de et fiyatı sorunun çözüleceğini savundu. Avustralya’nın hükümet, özel sektör ve üniversite işbirliğindeki kurumu ‘Beef CRC’ sistemini de Türkiye’ye öneren Öğün, böylece Türkiye’nin Avustralya’dan da yatırım çekeceğini ifade etti.
İthalattan ihracata geçer
Sinan Öğün, Avustralya’da hayvancılık alanında verimli sonuçlara ulaşmak için kurulan sektör, hükümet ve üniversite ortaklığı Beef CRC’nin know-how’ını Türkiye ile paylaşmaya hazır olduğunu belirterek, şu bilgileri verdi: “Türkiye’de de böyle bir sistem kurulursa, bilgilerini paylaşacaklar ve yatırım açısından potansiyel bir ülke konumuna gelecek. Bir kaç yıl önce Avustralya’lı yatırımcılar CRC’den yatırım yapılacak ülkeleri araştırmalarını talep ettiler ve Türkiye de bu ülkelerin arasındaydı. Ancak Türkiye henüz uygun değil denilerek Rusya tercih edildi. Şimdi Türkiye’de sistem oturursa Avustralya  büyük kapasitede yatırım getirecek. Türkiye’nin üretim kapasitesi uygun. Besi konusunda üs olarak kullanıp ihracatçı ülke konumuna gelebilir.”
Yanlış ırk kullanılıyor
Et ithalatının Türkiye’deki fiyat sorununu çözmek için uzun vadede yanlış karar olduğunu ifade eden Sinan Öğün, şunları söyledi: “İthalat bu senelik bir çözüm. Buna karşılık Türkiye’ye ithalatla getirilen damızlık hayvan doğru seçim. Şimdiye kadar Türkiye et ihtiyacını karşılamak için yanlış ırk kullanıyordu. Süt ırkından et almak verimsiz. Türkiye şu anda denediği kombine ırk sistemini unutmalı. ‘Süt fiyatları iyiyken sağalım, et fiyatları iyiyken keselim’ gibi bir uygulama olamaz. Türkiye için 7-8 uygun hayvan ırkı var. Et fiyatlarının düzelmesi için hayvancılıkta ırkın değişmesi gerekiyor.”
Embriyo transferi yapılsın
Hayvan ırkının değişmesi için embriyo transfer sistemini öneren Sinan Öğün, şöyle konuştu: “Damızlık bile olsa 50 bin hayvanı ithal ederek buraya tanıtmak verimli değil. Dünyada embriyo transferi yapan bir grubu Türkiye’ye gelsin diye ikna ettim. Burada 3-4 üniversite ile işbirliği yaparak diploma vermek, teknisyenleri eğitmek istiyorum. Bir yıl içinde embriyo transfer işinin kârlı şekilde yapılması önemli. Embriyo transferi sonucunda doğacak buzağıların ithal edilenlerden 4’te 1 ucuz olacağını ispatladık. Transfer için de 30-40 bin adet ithal hayvana gerek yok. Donör olarak kullanılacak 3-5 bin tane yetiyor. Embriyo transferiyle 3 yıl içinde yeni ırkın sayısı 200 bine çıkar. Bu sayıya ulaşıldığında ırk yerleştiği için bir daha transfer yapmaya da gerek kalmaz.”

Biyogüvenlik için hayvan kimlik sistemi gerekiyor

FİYATLARI düşürmek için önce ırkın değişmesi gerektiğini ardında da biyogüvenlik sorununun çözülmesi gerektiğini ifade eden Sinan Öğün, “Diğer önemli konu da biyogüvenlik konusu. Bu konu ciddi bir şekilde yönetilmezse, et fiyatları düşüyor olsa bile hayvancılıkta devamlı bir sorun yaşayacak. Biyogüvenlik için de hayvan kimlik sistemi kurulması gerekiyor. Türkiyeye uygun bir sistem getirilebilir. Biyogüvenlik sorunu sonuçlanırsa, uygun ırkla mera sistemini uygulanabilirse et sorunu da çözülmüş olacak” diye konuştu.

Tek sorun hastalıklar

TÜRKİYE için doğru hayvan ırklarından birinin de şu anda ithalatı yapılan anguslar olduğunu vurgulayan Sinan Öğün, şöyle konuştu: “Anguslar gelmeye başladı.
Bu hayvanların verdiği sonuç
6 ay içinde belli olacak. Ancak Türk iklimine uymayacağına dair bazı tereddütler bulunuyor. Avustralya’da bulunan iklim ve çevre Türkiye ile benzer özelliklere sahip. Angus ırkının yerleşmesi için tek tereddüt edilmesi gereken, Türkiye’deki yerli hastalıklara karşı direnç gösterip göstereme yecekleridir.
Buradaki hastalıkların hiç biri Avustralya’da bulunmuyor. Bu nedenle de genetik dirençleri yok.”