Boyner: "Liderler güç zehirlenmesine sürükleniyor"

Güncelleme Tarihi:

Boyner: Liderler güç zehirlenmesine sürükleniyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2010 00:00

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Ümit Boyner, bugünkü siyasi partiler düzenlemelerinin siyasi liderleri bir “güç zehirlenmesine” sürüklediğini kaydederek, gücün liderde konsantre olduğu sürece yapının değişmesi için alternatif gücün doğamadığını ifade etti.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, bugünkü siyasi partiler düzenlemelerinin siyasi liderleri bir güç zehirlenmesine sürüklediğini belirterek, “Güç liderde konsantre oldukça yapının değişmesi için de alternatif güç doğamıyor” dedi

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “Bölgesel Gelişme ve İş Dünyasının Rolü” toplantısında konuşmasına, Zonguldak’taki maden kazasında ölen madencilerin ailelerine başsağlığı dileyerek başladı.

“HESAP VERİLMESİ GEREKİYOR”

Boyner, “Sadece acı duymak yeterli değil elbette. Bir daha bu acıyı duymamak için yapılması gerekenlerin somut olarak hemen vatandaşın önüne konulması ve hesap verilmesi gerekmektedir. Nerdeyse sistematik bir yapı kazanmış bu tip iş kazalarının tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınması sorumluluğunu idrak etmek zorundayız” dedi.

"SİYASİ VE SOSYAL SORUNLAR EKONOMİK GELİŞMENİN ÖNÜNDE CİDDİ ENGELLER YARATIYOR”

Anadolu’da yapılacak toplantılar serisinin ilkini Gaziantep’te gerçekleştirdiklerini belirten Boyner, bir haftadır Güneydoğu Bölgesi’nde olduğunu, Türkiye’nin en önemli sorunlardan biri olan bölgesel kalkınmışlık farklarını yoğun bir şekilde bu bölgenin içinde bile görebilmenin mümkün olduğunu kaydetti. “Bu hafta beni en çok düşündüren bu farklılıkların nasıl azaltılabileceği, hangi boyutlarla ele alınması gerektiği oldu” diyen Boyner, konuyu salt ekonomik kalkınma perspektifi ile ele almanın yeterli olmadığını, Türkiye’nin çözmesi gereken daha derin siyasi ve sosyal sorunların da ekonomik gelişmenin önünde ciddi engeller yarattığını söyledi.

“KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEK ZORUNDAYIZ”

Tüm Türkiye’nin sorunu olan ama özellikle Güneydoğu’daki ekonomik gelişmenin önünü tıkayan Kürt sorununun çözülmek zorunda olunduğunu vurgulayan Boyner, “Kaldı ki Kürt sorununa da bölgesel bir sorun olarak yaklaşmak son derece yanlış olur. Kürt sorunu Türkiye’nin demokratikleşme sorununun bir yansımasıdır. Türkiye ancak demokrasi açığını kapattıkça bu soruna çözüm bulmaya yaklaşacaktır. Artık Güneydoğu’yu feodal yapının neden olduğu sorunlar ile, Kürt sorunu ile, terör, şiddet, töre cinayetleri ile anmak istemiyoruz. Onun yerine Mezopotamya’nın bereketli toprakları, kültürel ve etnik zenginliğinin yarattığı potansiyeli ve fırsatları değerlendirmiş bir Güneydoğu hayal ediyoruz. Biliyoruz ki bütünlüklü bir demokratikleşme anlayışı çözüm için gerekli. Türkiye temsil adaleti yüksek, çoğulcu bir parlamenter sisteme geçmedikçe gerginlikler, çatışmalar devam edecek. Oysa iç huzur hepimizin en büyük ihtiyacı” diye konuştu.

“DEMOKRASİNİN STANDARDI BELLİ BİR EŞİĞE ULAŞMASI GEREKİYOR”

Demokrasi dışı alternatiflerin refah yaratmasının ve bu refahın sürdürülebilmesinin mümkün olmadığının altı çizen Boyner, daha da ileri gitmek gerektiğini, demokrasinin standardının da belirli bir eşiğe ulaşması gerektiğini söyledi. Boyner, bu eşiğin en önemli unsurunun ise demokrasinin katılımcılık unsuru olduğunu kaydetti. Katılımcı demokrasinin şartları olduğuna dikkat çeken Boyner, bunları şöyle sıraladı:

“Toplumun temsil gücünün sağlanması esas, bu temsil gücünü kullanan siyasi partilerin kendi içlerindeki demokrasi standardını yükseltmeleri gerekli, bu sürecin tümünü yönlendirecek ve denetleyebilecek güçlü bir sivil toplum yapısı şart.”

“YÜZDE 10 BARAJI TEMSİL KABİLİYETİNDEN ÇOK UZAK”

Burada herkese görev düştüğünü dile getiren Başkan Boyner, seçimlerde yüzde 10 barajı ile temsil kabiliyetinin çok uzağında olunduğunu kaydetti. Ne doğuda ne de batıda böyle bir örneğin olmadığının altını çizen Boyner, konuşmasına şöyle devam etti:

“Kendisinin karar süreçlerinde temsil edilmediğini düşünen önemli büyüklükte bir kesim var iken, istikrar için istikrar acaba ne kadar sürdürülebilir bir tercihtir. Birkaç ay içinde bu konuda bir düzenleme yapılmaz ise Türkiye bu iptidai seçim sistemi ile en az 2015 yılına kadar devam edecek. Siyasi partiler yasası, yine katılımcı demokrasinin diğer vazgeçilmez unsuru. Bugünkü siyasi partiler düzenlemeleri maalesef siyasi liderleri bir güç zehirlenmesine sürüklüyor; güç liderde konsantre oldukça yapının değişmesi için de alternatif güç doğamıyor. Son önemli katılımcı demokrasi unsuru, yıllardır mücadele verdiğimiz sivil toplum yapısıdır. İşçi, işveren, genç, kadın, bölge, her nitelikte sivil toplum örgütü, katılımcı demokrasinin temel şartıdır.”

KALKINMA AJANSLARINA “KAMU AĞIRLIĞI” ELEŞTİRİSİ


Katılımcı demokrasinin önemli bir boyutunun da, yerelin karar ve yönetim mekanizmalarına etkisi olduğunu anlatan TÜSİAD Başkanı Boyner, bölgelere salt merkeziyetçi bir anlayışla yaklaşmak yerine, ekonomik ve sosyal açıdan ortak niteliklere sahip bölgelere yerel kararlarını alabilmelerini en yüksek düzeyde sağlamanın demokratikleşme adına gerekli olduğunu vurguladı. Bu nedenle “Kalkınma Ajansları” olgusunu çok önemsediklerini belirten Boyner, “Ancak, Türkiye’de, Kalkınma Ajanslarının kamu ağırlıklı mevcut yapısı, bürokratikliği ortada. Eğer yerel örgütler kamu kurumlarından oluşursa veya evrensel değerlerde kabul görmüş STK’lar bu yerel yapılar içinde olmadığı sürece bu ajansların arzu ettiğimiz dinamizme kavuşmaları mümkün değil. Bazı önemli ve olumlu gelişmeler var elbette, daha da gelişeceğine yönelik umutlarımızı da koruyoruz. Ancak, madalyonun öbür tarafına da bakalım; yerel yapılarımızda STK’larımız arzu ettiğimiz ölçütlere ulaştı mı? Yerel potansiyeli ortaya çıkaracak, devlet ile birlikte çalışacak, şeffaf, hesap verebilir STK’larımız var mı? Yeterli mi” dedi.


ÖLGESEL KALKINMIŞLIK FARKININ İNDİRELEMEDİĞİ SÜRECE BÜYÜME KALKINMA SÜRECİNE DÖNÜŞMEZ

Başkan Boyner, bölgesel kalkınmışlık farkının makul bir düzeye indirilemediği sürece büyümenin kalkınma sürecine dönüşmesinin mümkün olmadığına dikkat çekerek, bölgesel gelişmişlik farklılıklarının en temel nedenlerinden birinin, güçlü yerel aktörlerin olmaması ve karar alma süreçlerine katılmamaları olduğunu söyledi. İstihdamın önemli bir bölümü sağlayan KOBİ’lerin, üretimin çok az bir bölümünü gerçekleştirdiğini kaydeden Boyner, iktisadi etkileşimde önemli rolü olan KOBİ’lerin, büyümeden kalkınmaya geçişte çok önemli rolü olacağını, bu rolün en etkili şekilde oynanabilmesi için de TÜSİAD’ın, yine TÜRKONFED ile birlikte bir dizi çalışma içinde olacağını belirtti. KOBİ’lerin, bir an önce değer üreten, verimlilik tabanlı bir modele dönüşmez ise bu büyümenin önünde bir engel olarak kalmaya devam edeceğini vurgulayan Boyner, “Büyüme sürecinde hep birlikte ileri gidemediğimiz bir ortamda ise gerçek bir toplumsal refahtan ve kalkınmadan söz etmemiz mümkün değildir” dedi.

“SİYASİ PARTİLERDEN BEKLENTİLERİMİZ VAR”



Konuşmasının sonunda hafta sonu gerçekleşen CHP Genel Kurultayı’na da değinen Boyner, şöyle dedi:

“Geçtiğimiz hafta sonu ana muhalefet partisi CHP’nin Kurultayında siyasi atmosferde önemli bir dalga ve heyecan yaratan bir gelişme oldu. Siyasi Partiler için kurultaylar, kongreler, bir yenilenme, yeni bir heyecan yaratma ve birkaç adım geri atıp ileriye daha sağlıklı bakabilmenin fırsatlarını yaratır. TÜSİAD Yönetim Kurulu olarak Kılıçdaroğlu’nu kutluyor ve başarılar diliyoruz. TÜSİAD açısından çok önemsediğimiz bazı konular; seçim barajının indirilmesi, siyasi partilerin demokratikleştirilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin güçlendirilmesi, kamu harcamalarına yönelik hesap verme adabı gibi başlıklar? Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında vaatler arasında yer aldı. Ancak odaklanmayı arzu ettiğim konu bunların ötesinde. Önümüzdeki dönemde bir Anayasa referandumu ve daha sonra gireceğimiz bir genel seçim süreci yaşayacağız. Bunların hepsi kabaca 1 yıl içinde gerçekleşecek. Ancak, bu seçimleri, halen, siyasi partiler yasasını geliştirerek ve seçim barajını indirerek gerçekleştirmek mümkün. Keza bu seçimlere girmeden, Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu gibi, AB uyum yasaları gibi partiler üstü düzenlemelerin uzlaşıyla gerçekleştirilmesi mümkün.”

Boyner, seçim havasının ister istemez oluşacağı önümüzdeki 1 yılda, siyasi partilerden bir yandan parti programlarının topluma iyi anlatılabilmesi için çaba göstermelerini, bir yandan da partiler üstü nitelikteki düzenlemeleri işbirliği içinde çıkartarak seçmene karşı olan sorumluluklarını yerine getirmelerini beklediklerini sözlerine ekledi.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!