Noyan Doğan

Kentsel dönüşümde yeni dönem başladı

10 Haziran 2024
Birkaç gündür deprem bile olmadan çöken binaları konuşup, tartışıyoruz.

Önce İstanbul Küçükçekmece’de 3 katlı bina durduk yere çöktü, ardından da yine İstanbul Bahçelievler’de bir binanın balkonu çöktü ve bina boşaltıldı. Bunlar sadece bir haftada yaşananlar. Geçtiğimiz yıllarda da benzer şekilde durduk yere çöken onlarca bina var. Çökme nedenleri ise belli, tekrarlamaya gerek yok. Sadece İstanbul’da, bu durumda olan, yani durduk yerde çökecek 1.556 bina bulunuyor ve bunların acil yıkılması gerekiyor. Durum bu kadar vahim. Bir de deprem olsa neler olacağını varın siz düşünün artık.

Bir tarafta beklenen Marmara depremi, diğer tarafta durduk yere çöken binalar, öbür tarafta da bir türlü yol alamadığımız kentsel dönüşüm var. Bunları niye yazdım? Geçen cuma günü kentsel dönüşüm konusunda çok önemli bir adım atıldı ve nihayet bina tamamlama sigortasının içine kentsel dönüşüm de girdi. Nihayet diyorum, 10 yıldır bu konuda hem Ticaret Bakanlığı hem de Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (SEDDK) düzenleme yapması bekleniyordu. Belki de, çok daha önce yapılsaydı bugün kentsel dönüşümde yol alınırdı. Neyse...

YENİ DÜZENLEME YAPILDI

Kentsel dönüşümde yol alınamamasının nedenlerinden biri, evini dönüştürecek olan vatandaşın inşaatı yapacak müteahhide güvenmemesi. Vatandaş, ‘müteahhit bitirip teslim eder mi, edemezse ben ne yaparım?’ endişesi duyuyor ki, haklı; çünkü geçmişte yaşanmış kötü tecrübeler var. O nedenle vatandaş ile müteahhit arasına güvence sistemi konması gerekiyor. O da, dünyada olduğu gibi sigorta. İşte o güvence sağlandı ve yapılan yeni düzenleme ile bina tamamlama sigortasının kentsel dönüşümde kullanılmasının önü açıldı.

Peki, sistem nasıl işleyecek? En basit haliyle anlatayım. Vatandaş dönüşüm için müteahhit ile anlaşırken müteahhitten bina tamamlama sigortası yaptırmasını isteyecek ya da müteahhit güvenilir olduğunun, inşaatı yarıda bırakıp gitmeyeceğinin güvencesini vermek için kendi de sigortayı yaptırıp, anlaşma masasına koyabilecek. Sonrasında sigorta şirketi, müteahhidin mali hesaplarını, inşaatı yapabilecek mali güçte olup olmadığını, bankalarla kredi ilişkilerini, teminatlarını inceleyecek. Sigorta şirketi, müteahhidin güvenilir olduğuna karar verirse bina tamamlama sigortasını yapacak. Bu süreçlerden sonra inşaat başlayacak. Sigorta şirketinin denetim görevi bu kadarla da sınırlı değil. İnşaat süresince denetim devam edecek ve inşaatı yapan sorumluluklarını yerine getirmez, mali yapısını bozacak girişimlerde bulunur ya da inşaatın kalitesinden çalarsa sigorta şirketi sözleşmeyi sona erdirecek.

KİRAYI SİGORTA ŞİRKETİ ÖDEYECEK

Tüm bunlara rağmen o veya bu nedenden müteahhit inşaatı bitiremez, iflas eder ya da konutları hak sahiplerine teslim tarihinden itibaren 12 ay içinde teslim edemezse devreye sigorta şirketi girecek. Sigorta şirketi ya konut sahiplerine o tarihe kadar ödedikleri tüm bedelleri ödeyecek ya da başka bir müteahhit ile anlaşıp, inşaatın tamamlanmasını ve hak sahiplerine konutlarının teslim edilmesini sağlayacak. Sigorta şirketi bir şey daha yapacak; inşaatı devraldığı tarihten, konutları teslim edeceği tarihe kadar geçen sürede hak sahiplerine kira ödemesi yapacak.

BELEDİYELERİN İŞİNE YARAYACAK

Yazının Devamını Oku

Haziranda mı emekli olunmalı temmuzda mı?

6 Haziran 2024
Haziran ayı başlarında genellikle emekliliği gelmiş okuyuculardan gelen sorular aynı olur; ‘haziran ayında da mı emekli olmalıyım yoksa temmuz ayını mı beklemeliyim, bu ay emekli olsam daha mı avantajlı, temmuz ayında olmak mı avantajlı?

Kimileri de haziran ayında emekli olanların temmuz zammından yararlanıp yararlanmayacağını merak ediyor.

Emekli aylığı hesaplaması 2000 yılı öncesi, 2000-2008 arası ve 2008 sonrası olmak üzere farklı hesaplanıyor. Hesaplanırken de; aylık brüt maaş, SGK’ya dönen prim tutarı, ödenen prim gün sayısı, aylık bağlama oranı hesaba katılıyor ve bu hesaba enflasyon, milli gelirdeki büyüme hızı da ekleniyor. Hesaplanan emekli aylığı da geçmiş 6 aylık enflasyon oranında arttırılıyor. 2000 yılı öncesi girişli olanlar için yıllık ortalama kazanç hesaplanıyor ve aylık bağlama oranının yüzde 60’ı, katsayı için de 1.2000 alınıyor.

SİGORTA GİRİŞİNE GÖRE EMEKLİ AYLIĞI

2000-2008 arası sigorta girişli olanlar da durum değişiyor; güncelleme katsayısı kullanılıyor, emekli olunacak tarihten bir önceki yılın büyüme rakamları ve enflasyonu (TÜFE) hesaba katılıyor. Çalışanın 2000-2008 yıllarında sahip olduğu kazançları güncellenerek ortalaması alınıyor. 2008 sonrası girişi olanlar da ise aylık kazancın ortalamasına, güncelleme katsayısına, TÜFE oranına bakılıp hesaplama yapılıyor. Güncelleme katsayısı emekli olunacak tarihten bir önceki yılın TÜFE oranı yüzde 30 olarak alınıyor ve büyüme hızına göre belirleniyor.

Anlaşılacağı üzere büyüme hızı ve enflasyon emekli maaşının belirlenmesinde etkin rol oynuyor. 2024 yılında emekli olacaklar için 2023 yılındaki yüksek büyüme hızı (yüzde 4.5) maaşlara yansıtılacak ve emeklilere Gayri Safi Yurtiçi Hasıla farkı ödenecek. Emekli maaşları, 2023 yılı TÜFE’nin tamamı ve GSYH’nın yüzde 30’u olarak hesaplanacak. 2024 yılında emekli olanların maşlarında sigortalı olduğu tarih ve prim gün sayısına göre yüzde 1.40’a kadar artış olabilecek. Yazılarımda ara bahsediyorum, bir kere daha altını çizeyim, emekli maaşının hesaplanması karışık bir formül. O nedenle, okuyuculardan sıkça aldığım, ‘prim gün sayım şu kadar, maaşım bu kadar, şu kadar yıl çalıştım, şu kadar prim yatırıldı benim emekli maaşım ne olur?’ sorularının kesin bir cevabı yoktur.

MAAŞ ARTIŞLARINDAN YARARLANIRSINIZ

Gelelim, haziran ayında mı yoksa temmuz ayında mı emeklilik dilekçesi vermenin daha avantajlı olacağı yönündeki sorulara. Hiçbir fark olmaz. Yani, emeklilik dilekçesini haziran ayında vermekle, temmuz ayında vermek ya da temmuz ayından sonra vermek arasında emekli maaşı açısından hiçbir fark olmayacaktır. Diyelim ki, haziran ayında emekli oldunuz, 2024’ün Ocak ayındaki emekli zamları maaş hesabınıza yansıtılacak ve temmuz ayında yapılacak zam artışları da temmuz ayında alacağınız maaşa eklenecek. Temmuz ayında emekli oldunuz, temmuz ayındaki emekli zamları maaşınıza eklenecek. Temmuz ayından sonra, mesela ağustos ya da eylül ayında emekli oldunuz, yine temmuz zamları emekli maaşınıza yansıtılacak.

TEK FARK KIDEM T

Yazının Devamını Oku

Emeklilerin temmuz zammı netleşmeye başladı

4 Haziran 2024
TÜİK, mayıs ayı enflasyonunu açıkladı tüm emekliler ile görevde memurların temmuz ayı maaş zammı için de son viraja girildi.

TÜİK verilerine göre, TÜFE, mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 3.37, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 75.45 olurken, emekli maaşlarına konu olan beş aylık enflasyon ise yüzde 22.72 oldu. Açıklanan enflasyon rakamına göre de memur ve emeklileri için enflasyon farkı kesinleşti. 3 Temmuz’da, haziran enflasyonu açıklanıp, yılın ilk 6 aylık enflasyonu netleştikten sonra memur ve emeklileri ile işçi, Bağ-Kur emeklilerinin yılın ikinci yarısına ait maaş zamları netleşecek.

Yılın ilk 5 aylık enflasyonunu açıklanması ile birlikte emeklilerin gözü kulağı açıklanacak haziran ayı enflasyonuna çevrildi. Peki, temmuz ayında emekliler ile görevdeki memurların maaş zam oranları ne olacak. Önce memur emeklileri ile görevdeki memurlardan başlayalım. 2024-2025 yıllarını kapsayan mali ve sosyal hakların belirlendiği 7. Toplu Sözleşmeye göre 2024’ün Temmuz-Aralık döneminde görevdeki memurlar ile memur emeklileri toplu sözleşmeden kaynaklı yüzde 10 zam alacaklar. 2024’ün Ocak-Haziran dönemini kapsayan 6 aylık enflasyonun yüzde 15’i geçmesi halinde de geçen tutar enflasyon farkı olarak ödenecek.

ENLASYON FARKI OLUŞTU

TÜİK’in açıkladığı 5 aylık enflasyon 22.72 oldu. Buna göre memur ve emeklilerinin şimdiden alacağı zam oranı enflasyon farkı ile birlikte yüzde 17.7 oldu. İşçi, Bağ-Kur ve tarım emeklileri ise ocak ve temmuz olmak üzere senede iki kere, bir önceki 6 aylık dönemde gerçekleşen, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranına göre maaşlarını zamlı alıyor. Açıklanan 2024’ün beş aylık enflasyonu yüzde 22.72 olarak gerçekleştiğine göre emeklilerin zam oranı şimdilik yüzde 22.72 oldu.

Ocak-Haziran enflasyonunun ise tahmini yüzde 25 olması bekleniyor, ancak tahminler bu oranın yüzde 27’ye de çıkabileceği yönünde. Yüzde 27 enflasyon üzerinden gidersek memur ve memur emeklileri enflasyon farkı ve yüzde 10’luk toplu sözleşme ile birlikte yılın kinci yarısında maaşlarını yüzde 22 zamlı alacaklar. Buna göre en düşük memur emekli aylığı 17.400 liraya çıkacak, ek ödeme ile birlikte 18 bin lirayı geçecek. Görevdeki memurların ise; genel müdürün (1/4) maaşı temmuz ayında 89.156 liraya, şube müdürünün 48.628 liraya, öğretmenin (9/1) 40.905 liraya, polis memurunun (8/1) 52.855 liraya, hemşirenin (5/1) 47.331 liraya, profesörün (1/4) 86.166 liraya çıkacak.

MEMUR İLE İŞÇİ ARASINDA FARK

Yüzde 27’lik enflasyon hesabından gidildiğinde işçi, Bağ-Kur, tarım emeklileri temmuz ayında maaşlarını yüzde 27 zamlı alacak. Temmuz ayında maaşlarda yeni bir düzenleme yapılmazsa memur emeklilerinin maaş zamları, işçi ve Bağ-Kur emeklilerinin maaş zammından düşük kalacak.

Yazının Devamını Oku

Hasarsız sürücünün trafik sigortası 16 bin lira olur mu?

3 Haziran 2024
37 yıllık sürücüyüm, bugüne kadar ufak da olsa bir tane bile hasarım olmadı, bundan sonra da inşallah olmaz da; ben niye trafik sigortasına 16 bin lira ödüyorum?

Soru yanlış anlaşılmasın; niye trafik sigortasına bu primi ödüyorum değil, hasarsız sürücü olmama rağmen niye bu fiyatı ödüyorum? Yoksa trafik sigortasının işlevi ve teminatları ile mukayese edildiğinde ödenen fiyatı sorgulamıyorum. Benim gibi hasarsız milyonlarca sürücü var ve hepsi de aynı soruyu soruyor.

Peki, biz kaç kişiyiz? 22 milyon sürücüyüz, kaza yapmayan. Bir de 1.2 milyon sürücü var ki, onlar çok kaza yapanlar. İstatistiklere baktım, trafik sigortasında 100 poliçeden 4’ü hasar yapıyor. İşte biz, 22 milyon hasarsız sürücü, ödediğimiz bu yüksek fiyatlarla o, 1.2 milyon sürücünün yaptığı hasarları karşılamaya çalışıyor; bir anlamda 1.2 milyon trafik canavarının primlerini cebimizden ödüyoruz. Kimse kusura bakmasın ama biz enayi miyiz? Aslında bu primleri ödememiz gerekiyor ama maalesef sistem, 22 milyon sürücüyü enayi durumuna sokuyor. Nasıl mı? Anlatayım.

BAŞKASININ PRİMİNİ BEN NİYE ÖDÜYORUM?

2017 yılına kadar sigorta şirketleri, trafik sigortasında, primleri serbest piyasa koşullarına göre serbestçe belirliyorlardı. Böylece hasarlı sürücü ya da iyi sürücü, hasarsız sürücü ya da kötü sürücü ayrımı yapıyor; hasarlı sürücüye yüksek prim, hasarsız olana düşük prim veriyorlardı. Sorun yoktu. Ne zaman ki, hasarlı sürücülerin primleri olması gerektiği gibi artınca, yanlarına esnaf konfederasyonu gibi kimi sivil toplum kuruluşlarını da alıp (tabana şirin gözükeceksin ya) yaygara koparmaya başladılar. İş büyüyücünce, ‘bundan sonra primleri ben belirleyeceğim’ diyerek, kamu devreye girdi ve tavan fiyat uygulaması getirdi. Sigorta şirketlerine de, ‘belirlediğim tavan fiyatın üzerine çıkamazsın’ dedi. İşte o tarihten bu yana bizler, yani 22 milyon sürücü, yaygara koparan 1.2 milyon sürücünün primlerini her yıl paşa paşa ödüyoruz.

SİSTEM KÖTÜ SÜRÜCÜYÜ KOLLUYOR

‘Ben anlamadım nasıl biz ödüyoruz?’ diyenlere daha basit anlatayım. Sigorta şirketleri, trafik sigortasından aldıkları primleri bir havuzda topluyor ve bu havuzdan hasarları ödüyor. Son yıllarda yüksek enflasyon, döviz kurundaki artış, sigorta tahkim komisyonundan kaynaklı giderler gibi pek çok nedenden –ki, son olarak buna kanuni faiz oranının yüzde 9’dan yüzde 24’e çıkması da eklendi- hasar maliyetleri artınca; havuzdaki para hasarları ödemeye yetmedi. Hatırlatayım, bu hasarları yaparak trafik sigortasındaki maliyeti artıran işte bu 1.2 milyon sürücü. Bu sefer ne oldu? Sigorta şirketleri hasarları karşılayabilmek için havuza giren primleri artırma yoluna gitti. Hasarlı sürücüler için kamunun koyduğu tavan fiyatın üzerine de çıkamadıklarından; iyi sürücü, kötü sürücü ayrımını bıraktılar, herkese neredeyse tavandan primler çekmeye başladılar.

Sonuç, 1.2 milyon sürücü mutlu, mesut, ne kadar kaza yaparlarsa yapsınlar ödeyecekleri en yüksek prim belli –ki, o da üç otuz para- 22 milyon sürücü ise her yıl katlanarak artan fiyatlarlar karşısında şaşkın şaşkın ona buna ‘niye bu kadar yüksek ödüyoruz?’ diye soruyor. İşte bu yüzden trafik sigortasına yüksek fiyat ödüyoruz. Bu yazıyı yazmak için görüş aldığım sigorta şirketi yöneticilerinden biri, “Müşterim 25 yıldır trafik sigortasını bizden yaptırıyor, 25 yıldır da hiç hasar yapmamış, bizim iyi müşteri dediklerimizden, tarife olmasa neredeyse yarı fiyatına sigortasını yapacağım ama elim kolum bağlı, mahcup durumu düşüyorum” diye dert yanıyor.

SEDDK BU HAKSIZLIĞA SON VERMELİ

Yazının Devamını Oku

Şirket sahipleri SSK’lı olabilir mi?

30 Mayıs 2024
Soru: 2013 yılında  kurulan ve ortağı olduğum limited şirketinde 4/A kolundan sigortalıydım. 2015 yılında şirket ile ilişiğimi kesip diğer ortağa tüm hisselerimi devrettim. 4/B’den mi gösterilmem gerekirdi? Şu an bir firmada 4’A’lı olarak çalışıyorum. Hak kaybına uğramamak için ne yapmalıyım? Aysun D.

Cevap: Şirket sahipleri ya da ortakları, yani Bağ-Kur’lular, 1 Ekim 2008 tarihinden sonra kendi şirketlerinde SSK’lı olamıyor ve kendilerini 4/A’lı gösteremiyorlar. Dolayısıyla Bağ-Kur’lu olmak zorundalar ve haliyle de 4/B üzerinden emekli olmak durumundalar. Bu durumda şirket ortağı iken ve Bağ-Kurlu olmanız gerekirken SSK’lı olarak sigortalı olduğunuz için şirket ortağı olduğunuz tarih itibariyle Bağ-Kur sigortalılığınız başlatılacak ve SSK’lı olarak bildirimde bulunduğunuz sigortalılık süresi Bağ-Kur kapsamında hizmet olarak değerlendirilecek. Hizmet süreniz yok sayılmıyor sadece SSK’lı süreniz, geçmişe dönük olarak Bağ-Kur’lu sayılıyor. Bu konuda dikkat edilmesi gereken birkaç husus var. Bağ-Kur’lu şirket sahipleri sonradan kendilerini SSK’lı gösterirlerse, Bağ-Kur sigortalılığı son bulmadan yeni bir sigortalılık başlamayacağından SKK’lılığı iptal edilecek. Şirket sahibi olup da kendini Bağ-Kura kaydetmeyen ancak sonradan SSK’lı olarak sigortalı olanların SSK’lı süreleri Bağ-Kur’lu sayılacak. Şirket ortağı olan ve kendini SSK’lı olarak gösterenler şirkette kendinden başka SSK’lı kalmadığı durumda, şirketin de sermaye şirketi olması halinde SSK’lı sigortalılığı devam eder.

7000 PRİM GÜNLE KIDEM TAZMİNATINI ALIRSINIZ

Soru: 2003 SGK girişliyim. 7200 ödenmiş günüm mevcut. Çalışmakta olduğum işyerinde 17’inci senemdeyim. İstifa ederek kıdem tazminatı alabilir miyim? Hale K.

Cevap: İlk sigortalı olduğu tarih 8 Eylül 1999 ile 30 Nisan 2008 tarihi arasında olanlar ya 25 yıl çalışıp, 4500 prim günü doldurduklarında kıdem tazminatı alabilirler ya da çalışma yılına bakılmaksınız 7000 prim günü doldurduklarında işyerinden kıdem tazminatı alıp, işten ayrılabilirler. Bu durumda 7000 prim günü doldurduğunuz için işyerinde ayrılarak kıdem tazminatını alabilirsiniz.

ÖLÜM AYLIĞI ALAN YAŞLILIK AYLIĞI ALAMAZ

Yazının Devamını Oku

Paravan şirketler ve sahte sigortalılar asıl şimdi yandı

29 Mayıs 2024
Okuyucular bilir, bu köşede ara ara sahte sigortalılık konusuna ve sahte sigortalıların başına gelenlere değiniyorum.

Sahte sigorta konusu neden önemli? Çünkü hem kişiler emekliliklerini yakıyorlar hem de sosyal güvenlik sistemi zarara uğratılıyor. Sayılar da yöntemler de az değil.

Bir tanıdığının yanında çalışmadığı halde kendini sigortalı gösteren de var, hamilelik döneminde sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek ve doğum öncesi ile sonrasında iş göremezlik ödeneğinden faydalanmak için bir yerde kendini çalışıyor gösteren de... Sağlık hizmetinden yararlanmak için sigortalı gözükenler de var, Bağ-Kur’lu olup da kendini başka şirkette SSK’lı gösteren de... Ölen babadan maaş alabilmek için boşanıp birlikte yaşamaya devam edenler de var, protez giderlerini SGK’dan alabilmek için sahte sigortalı olanlar da...

Tabi bu kadar sahteciliğin olduğu yerde bir de sırf bu işi organize etmek için kurulmuş sahte ya da paravan şirketler de az değil. Bu şirketlerin dolandırdığı, bu şirketlere parasını kaptıran ve emekliliği yanan yüzbinlerce kişiler de var.

SGK TAKİP İÇİN PLATFORM KURDU

Son beş sene içinde SGK’nın tespit ettiği sahte sigortalı sayısı 500 binin üzerinde. Sadece 2023 yılında 89 bine yakın sahte sigortalı, bin 533 de sahte işyeri tespit edilmiş. Ortalama her yıl 80 ila 100 bin arasında sahte sigortalı tespit ediliyor.

Dikkatinizi çekerim, bunlar tespit edilenler. Bir de tespit edilemeyenleri hesaba katın; sahte sigortalı ve paravan şirket sayısının ne boyutta olduğunu tahmin edebiliyor musunuz?

Bunları niye yazdım. Sosyal güvenlikte bu tür suiistimalleri önlemek amacıyla yeni bir uygulama başlatıldı. Adı da, Sahte Sigortalılık ve Sahte İşyeri Takip Platformu.

Amaç, platform sayesinde sahte işyerlerini ve sahte sigortalıları tespit edebilmek.

Yazının Devamını Oku

Ekonomiye 1 trilyon TL BES dopingi

27 Mayıs 2024
Türkiye’de bir ilk gerçekleşti ve bireysel emeklilik sisteminde 1 trilyon TL sınırı aşıldı.

Ne demek 1 trilyon TL? Malum; kişiler tasarruf etmek için BES’e giriyor, devlet de yüzde 30 katkı yapıyor, hem katkılar hem de birikimler emeklilik fonlarında değerleniyor. İşte o emeklilik fonlarının toplamı 1 trilyon TL’yi aştı. Şöyle de diyebiliriz, vatandaşların tasarrufları 1 trilyon TL’yi geçti. Neden bir ilk? Çünkü tasarrufların büyüklüğü tarihte ilk defa bu boyuta ulaştı.

Bu 1 trilyonun, 938 milyar TL’si kişilerin tasarruflarından, 70 milyar TL’si de işverenlerin çalışanlarını otomatik BES’e dahil ettiği Otomatik Katılım Sistemi’ndeki (OKS) çalışanların tasarruflarından oluştu. 1 trilyonun 120 milyar TL’ye yakını da devletin sistemdeki kişiler için yaptığı yüzde 30’luk katkıların değerlendiği fonlardan kaynaklandı. BES sayesinde bugün 16.3 milyon kişi tasarruf ediyor ki; bu da nüfusun yüzde 20’si, çalışanların ise yüzde 32’si anlamına geliyor.

TASARRUFLAR BORSAYA KAYIYOR

Peki, bu 1 trilyonluk TL’lik tasarruf ne anlama geliyor? Anlatalım, çünkü bazı kesimler bu rakamı küçümseyebilir. Yurtiçi tasarrufların GSYH’ya oranı yüzde 30’a yakın ve bunun yüzde 3.1’i BES fonlarından kaynaklanıyor. Mesela, vatandaşın tasarruf olarak tek bildiği ve vazgeçilmezi olan TL mevduat toplamı, 9 trilyon TL’ye yakınken, artık BES teki tasarruflar 1 trilyon TL. Bundan beş-on sene öncesine kadar BES’in esamesi bile okunmazdı. En büyük fark ise emeklilik fonlarının ekonomiye uzun vadeli kaynak yaratması. Çünkü sistemdeki 16.3 milyon kişinin birikimleri; tahvil-bonolara, hisse senetlerine, altın gibi kıymetli madenlere endeksli devlet senetlerine, özel sektör borçlanma araçlarına yatırılıyor. Böylece sermaye piyasalarına derinlik kazanıyor.

Mesela, bu 1 trilyonun yüzde 30’a yakını hisse senedi piyasasında. Hani, borsa rekor üstüne rekor kırıyor ya; işte orada BES’in katkısı çok büyük. Hatırlayın, 6 Şubat depremleri sırasında kapalı olan borsa açılmadan önce alınan tedbirlerin başında BES fonlarının borsaya yatırılacak kısmının artırılmasıydı ve bu sayede borsaya ciddi giriş oldu. Hatta bir adım daha ileri gideyim, bugün finans piyasalarındaki volatilitenin az olmasının nedenlerinden biri de emeklilik fonlarının bu rakamlara ulaşmasıdır. Finansal istikrar açısından emeklilik fonları önemlidir. O nedenle BES’teki 16.3 milyon kişi, yaptıkları tasarruflarla, farkında olmadan ülke ekonomisine ciddi katkı sağlamaktadır.

PİYASALARA ETKİSİ NASIL OLDU?

Buraya kadar anlattıklarım işin piyasalar ve ekonomi boyutu. Bir de, 1 trilyon TL’nin tasarruf sahipleri üzerindeki etkisi var. Fon birikimi büyüdükçe sistemdeki kişilerin getirileri de artıyor. Şöyle anlatayım. Belki senede 10-15 bin lira tasarruf edip, BES’e yatırabiliyorsunuz. O tutarla bankaya gitseniz laf aramızda suratınıza bakmazlar. Kuyumcuya gitseniz taş çatlasın 3 tane çeyrek altın ya alırsınız ya alamazsınız. Ama BES’teki 10-15 bin liralık tasarrufunuz ile 1 trilyonluk BES havuzu içindesiniz. Emeklilik şirketleri bu büyüklükle piyasaları domine ettiğinden; küçük tasarrufları bir havuz içinde altın, hisse, mevduat, döviz gibi ve dönemine göre yüksek getiri sağlayacak yatırım araçlarına yönlendirdiklerinden siz de bu imkandan yararlanıyorsunuz.

Bu nedenle de son beş-altı yıldır BES getirileri enflasyonun çok üzerinde oluyor. Nitekim sadece 2024’ün dört ayında BES’in getirisi enflasyonun 10 puan üzerinde oldu. Mesela dört ayda BES’teki hisse fonlarının getirisi enflasyonun 40 puan üzerinde yüzde 59 oldu. Nasıl oldu? İşte bu 1 trilyonluk hacim ile oldu. Demek ki, emeklilik fonları 3-5 trilyon TL boyutuna gelse; ekonomide ve tasarruflarda neler olacağını düşünün artık. 

Yazının Devamını Oku

4 bin kadın 4 bin kadını işe alacak devlet destek olacak

23 Mayıs 2024
SGK, Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesini açıkladı.

Proje kapsamında 15 bin 925 TL destek verilecek. Projeden sadece kadın işverenler yararlanacak. Kadın işverene istihdam edeceği yeni bir kadın işçi için 25 ay boyunca net asgari ücret tutarına kadar hibe desteği sağlanacak.

Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi, Avrupa Birliği ile ortaklaşa finanse edilen ve SGK tarafından yürütülen mali destek uygulaması. Uygulamadan 4 bin kadın işveren ve 4 bin kadın çalışan yararlanacak. Proje; İstanbul, Ankara, Denizli, Ankara, Samsun, Kahramanmaraş, Şanlıurfa olmak üzere 7 ilde uygulanacak. Bu kapsamda da Ankara’da 900, İstanbul’da bin, Samsun’da 500 ve diğer illerde 400’er kişilik kontenjan ayrıldı.

Amaç, 7 ilde uygulanacak proje kapsamında kadın girişimcilere ait küçük ölçekli ve genç işletmelerde kadın istihdamının desteklenmesi. Böylece kadın istihdamının desteklenmesi ile birlikte kadınların istihdamda kalması sağlanacak ve deneyim kazanan kadınlar çalışmaya devam edecek.

4 BİN KADIN YARARLANACAK

Proje kapsamında illerdeki gerekli şartları taşıyan 4 bin kadın işverene mali destek verilecek. Toplam mali destek tutarı ise 25 milyon avro. Mali desteğe hak kazanan işverenlere verilecek destek miktarı, bir işçinin işverene olan toplam maliyetinin yüzde 65’ini geçemeyecek ve net asgari ücretin tutarına kadar olacak ki, bu tutar aylık 15.925 lira ediyor.

Proje uygulama süreci içinde ortalama 4 bin kadın işverene 20 ay süreyle mali destek sağlanmış olacak. Bu da toplam destek tutarının 318 bin 500 lira olacağı anlamına geliyor. 2024 başında asgari ücretteki artışla birlikte bu destek tutarı daha da artmış olacak.

Peki, destekten hangi işletmeler ve hangi çalışanlar yararlanacak? Öncelik şartlar, hibe desteği başvurusunda bulunacak işverenlerin kadın olması, ortaklı işletmelerde ise en az iki ortak kadın bulunması gerekiyor. Destekten yararlanacak işletmelerin 2021 Mart tarihinden sonra kurulmuş olması, işletmede en fazla 9 işçi çalıştırıyor olması da gerekiyor. Kadın işverenler, ilave olarak işe alacağı kadın çalışan için hibe başvurusunda bulanabilecek.

Yazının Devamını Oku