Ayşegül Domaniç Yelçe

Sosyal etki odaklı projeler geliştiren bir sivil toplum kuruluşu II

26 Mayıs 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Habitat Derneği (HABİTAT), dijitalleşen dünya ile uyumlu, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen güçlü ortaklıklar temelinde, toplumun tüm kesimlerine yönelik; teknoloji, girişimcilik ve finansal bilinç alanlarında kapasite geliştirici ve sosyal etki odaklı projeler geliştiren bir sivil toplum kuruluşu. 

Ülkemiz için çok değerli olduğunu düşündüğüm bu saygın sivil toplum kuruluşu hakkında bilgi vermeye, dün kaldığım yerden, devam ediyorum.

Standard Chartered Foundation’ın finansal destekleriyle hayata geçirilen ve Youth Business International ile Habitat Derneği iş birliğiyle yürütülen “Future Lab Projesi”, girişimciliğin farklı aşamalarına odaklanan iki farklı programı bir arada sunarak 18-35 yaş arası genç girişimcileri ve girişimci adaylarını desteklemeyi amaçlıyor.

Future Lab Projesi kapsamında düzenlenen çeşitli eğitim ve girişimcilik faaliyetlerinin yanı sıra; sağlanacak hibe desteği ile piyasada aktif rol oynayan, sürdürülebilir iş modellerine sahip, yatırım potansiyeli yüksek ve istihdama katkı sağlayan bir girişimci havuzu oluşturulması hedefleniyor.

2024 yılında başlamış olan ve 81 ilimizin tümünü kapsayan bu proje, halen devam ediyor.

“Geleceği Eşitle Projesi”, Türkiye’deki 15-24 yaş aralığındaki Türk ve yabancı uyruklu gençlerin dijital yetkinliklerini, sosyal girişimcilik becerilerini ve istihdam edilebilirliklerini artırmayı hedefliyor. UNICEF ve Habitat Derneği ortaklığıyla hayata geçirilen proje; faaliyetlerini, Dijital Becerileri Geliştirme Programı ve Girişimcilik Destek Programı olmak üzere iki ana kategoride yürütüyor.

2021 yılında başlamış olan ve 81 ilimizin tümünü kapsayan bu proje de halen devam ediyor.

ING Türkiye ve Habitat Derneği iş birliği ile

Yazının Devamını Oku

Sosyal etki odaklı projeler geliştiren bir sivil toplum kuruluşu

25 Mayıs 2024
Merhabalar sevgili.

Habitat Derneği (HABİTAT), dijitalleşen dünya ile uyumlu, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen güçlü ortaklıklar temelinde, toplumun tüm kesimlerine yönelik; teknoloji, girişimcilik ve finansal bilinç alanlarında kapasite geliştirici ve sosyal etki odaklı projeler geliştiren bir sivil toplum kuruluşu. 

İlk kuruluş vizyonu dünya gençliği ile Türkiye gençliği arasında iletişim köprüsü kurmak olan Habitat, 1995 yılındaki Kopenhag Sosyal Kalkınma Zirvesi ve 1996 yılındaki Birleşmiş Milletler Habitat II Zirvesi için bir araya gelen gençler tarafından 1997 yılında kurulmuş bulunuyor. Dernek; bu vizyon doğrultusunda, gençlerin kapasitelerini geliştirmek ve uluslararası ortaklıklar kurmak adına birçok proje ve program geliştirmiş durumda.

Habitat, 1997’den bu yana; Türkiye’nin 81 ilinde binlerce genç gönüllüsü ile dil, din, ırk, cinsiyet, siyasal görüş ayrımı yapmaksızın toplumdaki tüm dezavantajlı gruplara yönelik çalışıyor. Bütün toplumsal grupların kapasite gelişimini, çağın gerektirdiği becerilerle donanmasını, fırsatlara erişimini, karar alma süreçlerine katılımını, toplumsal ve çevresel duyarlılıklarının artırılmasını ve kendilerini gerçekleştirebilmelerini destekleyen projelere imza atıyor.

 

Dernek; bütün çalışmalarında hükümetler, yerel yönetimler, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla çok paydaşlı ortaklıklar kurarak yerel ve ulusal düzeyde kamu politikalarına da katkı sağlıyor. Ayrıca, kuruluşundan bu yana Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ nı destekleyen Habitat; toplumsal cinsiyet eşitliğine katkıda bulunmak amacıyla, özellikle kadınların güçlenmesi ve ekonomiye katılımının sağlanması için eğitim ve işgücü odaklı çalışmalar gerçekleştiriyor. 

“Kız Kardeşim Projesi”, kadınların ekonomik hayata katılımını teşvik ederek ekonomik ve toplumsal kalkınmada aktif rol almalarını hedefliyordu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Coca-Cola Türkiye ortaklığıyla hayata geçirilen proje; kadınların iş hayatına katılımı önündeki eşitsizlikleri ortadan kaldırmada önemli bir rol oynadı. 2015-2022 yıllarında 81 ilde yüz yüze, çevrim içi ve gezici eğitim tırıyla yerelde gerçekleştirilen eğitimlerle toplam 78.847 kadına, Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) iş birliğiyle gerçekleştirilen “Yarınım Kız Kardeşim” eğitimleriyle toplam 3.590 öğretmen ve 359.000 öğrenciye ulaşılmış durumda. 

2019 ve 2021 yıllarında gerçekleştirilen Hibe Programı kapsamında yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren 41 girişimci kadına toplam 1.040.000 TL’lik; 2022 yılında ise sektör portföyü genişletilerek, imalat, yeme-içme, bilgi-iletişim ve konaklama sektörlerinde faaliyet gösteren 60 girişimci kadına toplam 3.000.000 TL’lik iş geliştirme hibe desteği verildi.

Yazının Devamını Oku

Arılar yaşam demek, arı varsa hayat var…

20 Mayıs 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Bugün, Dünya Arı Günü… Slovenya ile birlikte, aralarında ülkemizin de bulunduğu 115 ülkenin ortak müracaatıyla, arıcılığın öncüsü 1734 doğumlu Anton Janša' nın doğum günü olan 20 Mayıs tarihinin “Dünya Arı Günü” olarak ilan edilmesine yönelik karar tasarısı, 20 Aralık 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ nda oybirliğiyle kabul edildi.  Ve “20 Mayıs Dünya Arı Günü” ilan edildi.

Gün geçtikçe tüm dünyada ve ülkemizde önemi daha da anlaşılmaya başlanan, milyonlarca yıldır süregelen varlığı ile birlikte insanoğluna pek çok faydaları olan arıların gündeme alındığı Dünya Arı Günü ile; arıların ve diğer tozlayıcıların (bitkisel tozlaşma sağlayıcıların) insanlık ve dünyamız adına taşıdıkları önemin hatırlatılması ve bu konuda bir farkındalık oluşturulması amaçlanıyor.

Arılar, doğanın en önemli canlılarından biri. Hem doğal yaşamın devamı için hem de insanlar için hayati önem taşıyorlar. Polinasyon sürecinde görev alan arılar, bitkilerin üremesi ve çoğalması için vazgeçilmez varlıklar. Besin zincirinin en temel halkalarından birini oluşturuyorlar. Tarımsal üretimde, meyve ve sebzelerin verimliliği ve çeşitliliği büyük ölçüde arıların çalışmasına bağlı. Dolayısıyla arıların yok olması, ekosistem ve insanlık için büyük bir tehdit anlamına geliyor.

Yani, tozlayıcılar; ekosistemin korunmasında, yükselen dünya nüfusunun sürdürülebilir bir şekilde beslenmesinde, biyoçeşitliliğin korunmasına yardımcı olmada hayati derecede önemli bir rol oynuyorlar.

Arılar yaşam demek, arı varsa hayat var… Hepimizin yaşamı, onların yaşamına bağlı. Onlarsız, yemeye alışkın olduğumuz ürünlerin çoğu tehlikeye giriyor.

Tozlaşma, bitkiler dünyasında, türlerin devamlılığını sağlıyor. Yapılan gözlemlere göre, insanların besinlerinin % 90’ından fazlasını oluşturan 100 bitki türünden dörtte üçü arıların tozlaşması (polinasyon) sayesinde elde ediliyor. Günde 20.000 arı kovandan birkaç kez çıkarsa, her gün 20 milyon veya daha fazla çiçeğin tozlaşması sağlanabiliyor. Tarımsal ürünlerin arılar tarafından tozlaştırılması yalnızca verimi artırmakla kalmıyor, aynı zamanda meyve kalitesini de yükseltiyor.

Ülkemiz 10.000’i aşan çiçekli bitki türü ile Avrupa’nın en geniş florasına sahip. Bunların yaklaşık 4 bine yakını da Ülkemiz için Endemik nitelikte. Dolayısıyla Türkiye; bal arısı gen çeşitliliği açısından da oldukça zengin. Dünya bitki florasının yaklaşık %75’inin bulunduğu Ülkemiz gerek iklim şartları gerek bitki örtüsü ve coğrafik özellikler açısından, arıcılık faaliyetleri için oldukça uygun bir ortam.

Yine

Yazının Devamını Oku

Burun eti ameliyatları

17 Mayıs 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

23 Şubat 2024 tarihinde ‘burun fonksiyonları’ nı konu alan bir yazı kaleme almış, kızım Zeynep’ in can yoldaşı Gevher’ in ‘burun eti’ ile ilgili şikayetlerinden söz etmiştim. Şükürler olsun ki, Gevherimiz ameliyat oldu ve şikayetleri yok denecek seviyelere indi.

Burun eti olarak bilinen konka, genetik veya enfeksiyon, alerji, sigara gibi nedenlerle büyüyebiliyor. Burun eti büyümesi belirtilerine gelecek olursak, en sık rastlanan şikayetlerin burun tıkanıklığı ve ağız açık uyuma olduğunu söyleyebiliriz. Geniz akıntısı veya yüzde dolgunluk, sık sinüzit geçirme gibi semptomlar da bu duruma eşlik edebiliyor. Sanılanın aksine, burun eti sorunu grip ve nezle sıklığını artırmıyor ama bu enfeksiyonlar sonrasında sinüzit riskini artırıyor. Sinüzitin tedaviye dirençli olması da burun eti büyümesine bağlı olabiliyor. Burun eti büyümesi, endoskopik burun muayenesi ile teşhis ediliyor; paranazal tomografide de görülebiliyor.

Burun eti büyümesi öncelikle, burun etini büyüten hastalık teşhis edildikten sonra, medikal tedavi uygulanarak tedavi ediliyor. Yani, enfeksiyon veya alerji tedavileri uygulanıyor. Medikal tedavi ile iyi sonuç alınamazsa ve hastanın şikayetleri devam ediyorsa, ameliyat öneriliyor.

Gelişen teknoloji ile beraber artık konka cerrahisinde lazer ve radyofrekans cihazları kullanılıyor. Ameliyat için belirli bir süre şartı yok; yılın her zamanı yapılabiliyor. Ancak, konunun uzmanlarınca; mevsimsel alerjik rinitli hastalarda, alerji mevsiminde yapılmaması uygun görülüyor. Hastanın sinüziti varsa, bu durumun muhakkak; hastanın şikayetlerinin yanı sıra, endoskopik muayene bulguları ve paranazal sinüs tomografisi ile birlikte değerlendirilmesi gerekiyor.

Burun eti (konka) ameliyatı, lokal veya genel anestezi altında yapılabiliyor. Yöntemlerden biri burun etini aldırma ameliyatı, yani burun etinin tamamen kesilip çıkartılması. Bu yöntem sonrasında solunan havanın nemlendirilmesi ve

filtrelenmesi yetersiz olacağı için, gerekmedikçe, tamamen çıkartma işlemi tercih edilmiyor. Burun kemiğinde problem yoksa, burun etinin küçültülmesine başvuruluyor. Burun eti küçültme ameliyatında konka yüzeyinin yapısının büyük oranda korunması amaçlanıyor.

Burun eti (konka) ameliyatlarında yaygın olarak kullanılan teknikler şöyle sıralanabiliyor:

· Burun etinin ısı etkisiyle küçültülmesi (koterizasyon veya lazer),

Yazının Devamını Oku

Onlar da anneydi…

12 Mayıs 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Şiddet ne yazık ki bir türlü son bulmuyor! “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” ndan alınan bilgilere göre, geçtiğimiz Nisan ayında 32 kadın erkekler tarafından öldürüldü. Şüpheli bir şekilde ölü bulunan. kadınların sayısı ise 13.

Bu 32 kadından 10’u boşanmak istediği, barışmayı ya da evlenmeyi reddettiği için, kendi hayatı adına karar almak istediği için ilişkiyi kabul etmediği gibi nedenler bahane edilerek; 1’i annesinin babasıyla barışmadığı ileri sürülerek; 1’i kedi beslediği için; 1’i de ekonomik nedenlerle öldürüldü. Diğer kadınların ise hangi bahanelerle katledildikleri tespit edilemedi. 

Nisan ayında öldürülen 32 kadının; 19’u evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek 3’ü akrabası 2’si tanıdığı biri, 1’i babası, 1’i kardeşi, 1’i oğlu tarafından öldürüldü. Yani öldürülen kadınların % 59’unun katili nikahlı eşiydi.

Yine geçtiğimiz ay katledilen kadınların 18’i evinde, 4’ü sokakta, 2’si kamusal alanda, 1’i arabada, 1’i arazide, 1’i ıssız yerde, 1’i otelde, 1’i samanlıkta öldürüldü. Yani, Nisan 2024’te öldürülen kadınların % 59’unun hayatına kendi evinde son verildi. Yine geçtiğimiz Nisan ayında öldürülen kadınların 18’i ateşli silahlarla, 11’i kesici aletlerle, 2’si darp edilerek, 1’i de boğularak katledildi. Yani, kadınların % 56’sı ateşli silahla öldürüldü. 

Nisan 2024’te öldürülen 32 kadından 10’u boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürüldü. Yine “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” nun verilerine göre; intihar, kaza veya doğal ölüm gibi gösterilen şüpheli kadın ölümleri sayısında pandemi süreci ile birlikte çok ciddi bir artış yaşanıyor. Şüpheli kadın ölümleri bazen kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabiliyor. Kadınların öldürülüp öldürülmedikleri, gerçekten kaza ile mi öldükleri, toplumsal cinsiyet temelli öldürülüp öldürülmedikleri, intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekiyor. 

Nisan ayında öldürülen 32 kadının yaşam mücadelelerinin hikayelerine kısaca göz atmak istersek:

2024 yılının Nisan’dan önceki ilk üç ayına bakacak olursak: 

görüyoruz. 

Yazının Devamını Oku

“Koç Sağlık Yanımda”

9 Mayıs 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Çoğunuzun bildiği gibi, ben ne zaman rahatsızlansam hemen Koç Üniversitesi Hastanesi’ nin yolunu tutuyorum. Zira tüm tıbbi geçmişim Hastane bilgisayarlarında kayıtlı. Yani, benimle ilgili her şeyi biliyorlar… Ama ben Hastanem’ le ilgili her şeyi bilmiyormuşum meğer…

Koç Üniversitesi Hastanesi’ nin, 2020 yılından bu yana, Koç Sağlık Yanımda markası altında; “Evde Sağlık”, “Tele Sağlık” ve “İşte Sağlık” olmak üzere 3 branşta verdiği bir hizmet daha varmış.

Ben de bu konuda bilgi almak üzere Özel Koç Sağlık Yanımda Evde Bakım Merkezi Mesul Müdürü Dr. Mesut Tuğran’ dan randevu aldım ve kendisiyle görüşmeye gittim.

(Dr. Mesut Tuğran ile)

Bugün, çok önemli olduğunu düşündüğün bu konu ile ilgili olarak öğrendiklerimi Sizler’ le de paylaşmak istiyorum.

Bilindiği gibi, Ülkemiz’ de 2020 yılı Mart ayında başlayan Covid-19 pandemisi altı aya yakın süren sokağa çıkma yasaklarını da beraberinde getirdi. Bu durum, sağlık hizmeti almak isteyen, ancak hastaneye gidemeyen kişilerin sayısını artırdı.

Koç Sağlık Yanımda

Yazının Devamını Oku

“Şiddet varsa, sevgi yoktur!”

28 Nisan 2024
Merhabalar sevgili okurlar

Şiddet, Vikipedi, özgür ansiklopedide: “Bir kişi veya gruba yönelik; mağdurun bedensel bütünlüğüne, mallarına veya simgesel ve kültürel değerlerine zarar verecek şekildeki her türlü davranış” olarak tanımlanıyor.

Şiddet, Türkçe’ ye Arapça' dan geçmiş bir kelime; sertlik, katılık, zorluk anlamlarındaki "şdd" kökünden geliyor. İngilizce’ deki "violence" karşılığı kullanımı 20. yüzyıla ait. 1901 tarihli Kamûs-ı Türkî'de ise, "sertlik; sert, katı davranış, kaba kuvvet" anlamında tanımlanmış. Latince sert ya da acımasız kişilik anlamındaki Violentia ' dan Fransızca ve İngilizce gibi batı dillerine giren Violence, bir kişiye güç veya baskı uygulayarak isteği dışında bir şey yapmak veya yaptırmak; zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme ve yaralama olarak tanımlanıyor. Bu açıdan bakıldığında, sözlü olarak yapılan zarar verici davranışlar bile şiddet başlığı altında değerlendirilebiliyor.

Şiddet; farklı disiplinler tarafından ele alınmış bir konu ve zamana ve topluma göre değişen bir olgu olması nedenleriyle, ne olduğu konusunda herkes tarafından kabul gören bir tanım bulunmuyor.

Türk Dil Kurumu şiddet kelimesini, gücün derecesi ve karşıt görüşte olanlara kuvvet kullanma, olarak tanımlıyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre şiddet; başka kişilere ve toplumlara fiziksel ve psikolojik baskı uygulamanın yanı sıra kişinin kendisine uyguladığı baskıyı da ifade ediyor. Bu baskıyı uygulamayan ancak baskı uygulanmasına aracı olan kişi de şiddet uygulayıcısı olarak kabul ediliyor.

Şiddet, altında 7 temel alan bulunduruyor:

Her birimiz bu dünyada var olan bireyler olarak, şiddet uygulayabileceğimiz gibi şiddet mağduru da olabiliriz. Şiddeti herkes uygulayabilir. Şiddet failinin eğitim durumu, hasta veya bağımlı olması herhangi bir ölçüt teşkil etmemekte. Şiddeti herkes uygulayabileceği gibi, herkes şiddet mağduru da olabiliyor.

Son yıllarda dünyada ve ülkemizde şiddet haberlerinin sayısı, rahatsız edici bir şekilde, artmış durumda. Yalnızca insana özel bir durum olan şiddet davranışı, yalnızca fiziksel acı verme anlamında kullanılmıyor. Şiddetin farklı türleri bulunuyor. İnsanlık olarak her geçen gün birbirimize daha fazla şiddet uyguluyoruz. İnsanlık olarak bunu yapıyoruz çünkü şiddet uygulama durumu yalnızca insanların yaptığı bir durum olarak kabul ediliyor.

Şiddet eğilimindeki artışla birlikte ortaya çıkan saldırgan davranışlar:

Yazının Devamını Oku

“Dünya Aşı Haftası”

24 Nisan 2024
Merhabalar sevgili okurlar.

Her yıl 24-28 Nisan tarihlerinde anılan “Aşı Haftası” nın amacı, her yaştan insanı hastalıklara karşı koruyabilmek için aşılanmayı teşvik etmek. Aşılama milyonlarca insanın yaşamını kurtaran en başarılı, etkili ve düşük maliyetli sağlık müdahalelerinden biri. Ancak günümüzde, hâlâ, dünyada yaklaşık yirmi milyon aşılanmamış veya eksik aşılı çocuk bulunuyor.

Dünya Aşı Haftası ilk kez 2012 yılında, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bölgesinde 180’den fazla ülkenin katılımıyla eş zamanlı olarak benimsenmiş durumda. DSÖ’ nin tüm devlet temsilcilerinin katıldığı Dünya Sağlık Asamblesi’ nin Mayıs 2012 tarihli toplantısında; aşılanmanın yararları konusunda küresel ve yerel farkındalığa yol açması, toplumun aşılama hizmetlerini kabulünü ve talebini artırması, politik kararlılığın geliştirilmesi, aşıların bireylere ulaştırılması için ek fırsat sağlaması ve sonuç olarak aşılanma kapsayıcılığının artırılmasına katkıda bulunacağı gerekçeleriyle, Nisan ayının son haftasının Aşı Haftası olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı.

Dünya Aşı Haftası’ nın nihai amacı, daha fazla insanın aşı ile önlenebilir hastalıklardan korunmasının, daha mutlu ve sağlıklı yaşam sürdürmelerinin sağlanması. Bağışıklama, birinci basamak sağlık hizmetlerinin önemli bir bileşeni ve tartışılmaz bir insan hakkı. Aşılama sayesinde her yıl milyonlarca hayat kurtarılıyor ve bu bağlamda en başarılı maliyet etkin sağlık müdahalelerinden biri olarak kabul ediliyor.

Bağışıklama ile her yıl difteri, tetanos, boğmaca, grip ve kızamık gibi hastalıklardan 2-3 milyon yaşam kaybı önleniyor. Dünya genelinde, Çocuk Felci virüsüne bağlı vakalar, 1988'den bu yana, %99'un üzerinde bir düşüş göstererek, 125’ten fazla ülkede tahmini 350.000 vakadan 2023 yılında sadece iki ülkede 10 vakaya gerilemiş durumda. Kızamık aşılamasıyla 2000-2021 yılları arasında 56 milyon ölüm önlenmiş; Kızamıkçık vaka sayılarında da %97 azalma sağlanmış; 2000 yılında 102 ülkeden 670.894 kızamıkçık vakası bildirilmişken, 2018 yılında 151 ülkeden yalnızca 14.621 vaka bildirilmiş bulunuyor.

İnsanlık tarihinde büyük salgınlara ve ölümlere yol açan pek çok hastalık, günümüzde; aşılamanın bir zaferi ve aşının gücü olarak, artık görülmüyor. Örneğin çiçek hastalığı 1977 yılından itibaren, aşılama sayesinde tamamen yok edilmiş durumda. Hastalık etkeninin yok edilmesi üzerine, çiçek aşısı uygulamalarına ihtiyaç kalmadığından, 1987 yılında aşılaması tüm dünyada durdurulmuş bulunuyor.

Yine çok önemli bir çocukluk çağı bulaşıcı hastalığı olan Poliomiyelit (çocuk felci) hastalığına karşı dünya genelinde yaygın aşılama çalışmaları yapılmış ve hastalık yok edilme aşamasına gelmiş durumda. Ülkemizde son polio vakası 26 Kasım 1998 tarihinde görülmüş, daha sonraki yıllarda Poliomiyelit vakası tespit edilmemiş bulunuyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi, 21 Haziran 2002’de Poliodan Arındırılmış Bölge Sertifikası almış durumda.

Ülkemiz’ de, 1981 yılında “Genişletilmiş Bağışıklama Programı” başlatılmış olup program kapsamında; çocukluk çağı aşılama takvimimizde 13 hastalığa (boğmaca, difteri, tetanoz, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, verem, çocuk felci, suçiçeği, hepatit A, hepatit B ile S. pneumoniae ve H.influenzae tip b’ye bağlı invaziv hastalıklara karşı aşı uygulaması yapılıyor. Bu aşılar ülkemizdeki tüm çocuklarımıza ve risk grubunda olan erişkinlere ücretsiz olarak uygulanıyor. Aşılama takvimini tamamlayan bir çocuk; difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, suçiçeği ve aşı ile önlenebilen hastalıklarla oluşan karaciğer iltihabı, karaciğer yetmezliği, siroz ve karaciğer kanserinden, yaygın verem hastalığından, menenjitten,  zatürreden, orta kulak iltihabından ve tüm bu hastalıklar sonucu oluşabilecek engellilik durumlarından ve hatta ölümlerden korunuyor.

Ülkemiz’ de uygulanmakta olan bebeklik ve çocukluk dönemi aşı takvimi, Bağışıklama Bilimsel Danışma Kurulu'nun tavsiyeleri doğrultusunda ve dünyadaki bilimsel gelişmeler takip edilerek oluşturuluyor.

Yazının Devamını Oku